1.
birisi de islam tarihinde anlatilan, 630 senesinde yasanmis asktir...
evet gelin size olayi anlatiyim,
hz. muhammed mekke'yi fethetmis, arap yarimadasinin nerdeyse tamami musluman egemenligi altinda.
simdi de bazi bolge ve kabilelere kucuk birlikler gondererek onlari musluman yapip egemenligine katiyor.
beni cezime kabilesi diye bir kabile var, bu kabile eskiden islamla savasmis bir kabile. hz. muhammed meshur komutan halid bin velid onderliginde bir birligi de buraya gonderiyor. amac onlari musluman yapin, sonra geri gelin. hani egemenligimiz altina girsinler.
sahih-i buhari'ye gore halid bin velid ve birligi gidiyor bolgeye, diyor ki iste iman edin falan. bolge halki da dili donmuyor arkadaslar. hani musluman olduk diyemiyorlar duzgun bir arapca konusamiyorlar, o sebepten musluman olduk anlaminda "dinden donduk" demeye basliyorlar.
halid de bunu, dinden donduk derken, islamdan donduk seklinde anlayip, saldiriyor bunlara... ve sirf bu yanlis anlasilma yuzunden savas basliyor.
geri kalan bu ask hikayesini, tarihci ibnul esir, "el-kamil fi't-tarih"inde soyle anlatiyor:
o sira halid'in ordusunda abdullah bin ebi hadred el-eslemi var. kendisi sahabidir.
simdi bu abdullah anlatiyor,
diyor ki,
o gunlerde ben, halid'in askerleri arasindaydim diyor.
genc couklarin goturdugu bir takim deve izlerinin yukari ciktigini gordum. halid, "bunlara yetisiniz" dedi.
onlarin pesinden onlara yetinceye kadar gittik. fakat onlar yurumelerine devam ettiler. yol uzerinde karsimiza cikan bir genc, yolumuzu keserek bizimle carpismya basladi. carpisirken de su misralari okuyordu,
"kuyruklarinizi kaldirip otlamaya devam edin
hic korkmamis gibi usul usul gidin
bugun kadinlar korunursa. sizleri de korurlar"
bu gencle uzun bir sure carpismaua devam ettik. sonunda onu öldürüp develerine yetisinceye kadar yolumuza devam ettik.
bu sefer karsimiza aynen bir oncekini andiran bir genc daha cikip bu da bizimle carpisirken hem de su beyitleri okuyordu,
"yemin ederim agaclar arasindaki
yeleli bir aslan bagirinca
ve tek basina yigitleri oldurmek isterse
en samimi bir sekilde ben yardimlarina kosarim"
sonunda bunu da oldurunceye kadar carpismaya devam edip. sonra da develerine yetisip onlari aldik. aralarinda fazlaca parlak yuzlu ve sanki ezilmis gibi yuzunde sarilik olan birini gorduj.
onu baglayip oldurmek uzere ileri getirince, bize: "sizler bir iyilik yapmak istemez misiniz?" diye sordu.
biz de, "bu iyilik nedir?" dedik.
o da: "benimle birlikte vadinin dibindeki develere yetisirsiniz, ondan sonra beni öldürürsünüz." dedi.
biz de ona: "olur, yapariz" dedik.
ve develerin bulundugu yone dogru ilerldik. sesimizin duyulabilecegi bir yere varinca elimizdeki genc, avazinin ciktigi kadar soyle bagirdi:
"ey hübeyş! sen kurtul! hayatini kaybetme...!"
bunun uzerine fazlaca guzel, beyaz enli bir kizcagiz geldi. ve dedi ki:
"sen de fazla dusmanlarindan ve asiri sikintilardan kurtuluver!..."
genc se ona cevaben dedi ki:
"bir asir bile yasasan, hayat boyu sana selam olsun!"
kizcagiz cevaben dedi ki:
"senin de uzerine on kat selam olsun! tek, cift, uc ve bu sekilde selamlar uzayip gitsin!"
bunun uzerine genc su beyitleri okudu:
"ey hubeys! beni oldurseler bile senin sevgin
bende gonul susuzlugundan baskasini birakmaz
etimi kanimdan kemigimden ayirdin
gozyaslarimi gogsume akittirdin"
kizcagiz su cevabi verdi:
"biz de senin ayriligindan agladik
zorlukta da, kolaylikta da seni dusunduk
bizden uzak degilsin, ne iyi masuktun sen
iffetli ve kimse yokken de sevgiliydin."
bu sefer genc de ona su siirle cevap versi:
"hatirlar misin sizi arayip bulmustum
hayle'de ya da daracik yollarda
geceleri gozyasi doken bir askin
mukafat gormek hakki yok mu?
komsu oldugumuzda, gunahsizdim:
"bir zorluk gelmeden, sevgiyle gel" derken
sevgiyle gel, ayrilmadan once,
ayri sevgiliyi baskasi ayirmadan
gercek su ki gizlim de kalmadi iyi gun de gormedim
seni gormedigimden bu yana.
asiretin basina gelen her bir sey
ve sozu edilen her sey,
hep senin askini hatirlatti..."
daha sonra bu genci ileri alip boynunu vurdular.
evet arkadaslar ibnul esir, kitabinda devamla su bilgileri veriyor,
bu siir kinaneli abdullah bin alkame'ye aittir. abdullah, cezimeli olup, hubeys'in kizi kinaneli hubşiyye ile beraberdi. henuz genc bir cocukken bir komsunun ziyaretine gitmek uzere annesiyle birlikte cikmisti.
bu komsunun hubsiyye bint hubeys adinda bir kizi vardi. abdullah onu gorunce asik olmusyu. annesi komsusunun yaninda kalmis, abdullah ise ailesinin yanina geri dinmustu. iki gun sonra annesini almak icin geri dondugunde hubsiyye'nin cevredeki herhangi bir olay mubasebetiyle suslenmis oldugunu gordu. ona olan begenisi daha da artti. annesi onunla birlikte geri donerken abdullah, hem annesiyle yuruyor, hem de su misralari okuyordu:
"bilmiyorum, yok, hayir biliyorun
yagmur damlasi mi guzel, yoksa hubeys mi
her seyi yaratana yemin ederim
hubsiyye daha gusel, aska artik tahammulum kalmadi."
annesi onun bu soylediklerini duymus da duymazliktan gelmisti. daha sonra tumsekce bir yerde bir ceylan gorup su beyitleri soylemisti:
"annecigim yalansiz haber ver bana
dogruyu soran zaten yalan istemez
bu (hubsiyye) mi daha guzel, yoksa tepedeki ceylan mi?
hayir
hubsiyye gozumde de aklimda da guaeldir"
annesi onu azarlayip: "bunlari soyleyen sen misin? iste seni amcanin kiziyla, kadinlarin en guzeliyle evlendirecegim" diyerek umey'in haniminin yanina gitti ve durumu anlatarak: "kizini susle" dedi.
o da kizini susleyip oglunun onjne xikardi. annesi de, "suanda bunlarin hangisi guzel?" diye sorunca bu sefer su misralari okudu:
"hubsiyye'yi bir an goremeyecek olursa
ne sabrim gelir n ede matem ise yarar!
icimi sanki atesler dagliyor
kalbimse kor ateslerde tutusuylr"
boylece kizcahizca yazismaya, o da ona yazmaya basladi. o kizi sevdigi gibi, kiz da ona baglandi. onun hakkinda fazlaca siir soyledi. bunlardan biri de sudur:
"ey hubsiyye, birdir yigit atalarimiz
benim de akrabam ve ailemdir, sizin akraba ve aileniz
bir gun sarilacak miyim o elbisene? ..."
kizin ailesi bunlari ogrenince onu oglana gostermez oldularsa da bu onun sevgisini daha da arttirdi. akrabalari kiza, "agacliklarin ve caliliklarin oldugu yerde bulusmak uzere onunla sozles. yanina gelecek olursa da deki: allah adina yemin ediyorum sen beni sevsen bile, benim icin yeryuzunde senden daha cok nefret ettigim kimse yoktur. biz de senin yakininda bulunacagiz ve senin dediklerini isitecegiz dediler. bunun uzerine kizcagiz da bu gence bulusmak uzere soz verdi, akrabalari da ona yakin bir yerde oturdular. genc de zamaninda geldi. yanina yaklasinca hubsiyye'nin glzler yasararak ailesini oturmakta oldugu yere dondu. genc de onlarin fazlaca yakin olduklarini anladi. ve oyle bir costu ki su beyitleri soylemekten kendisini alamadi:
"desenknlarin dediklerini, ask atesini daha yakarsin
ustelik ne sirrimiz kaldi, ne de perdemiz
yok ki gizli kapakli bir seyimiz
uzak kalmak ve ayrilik beni senden ayirabilsin.
ne esyayi, ne asklarini unutumma ben
bakisini da, ta kabre varincaya kadar..."
evet sonuc itibariyle bana ibnul esir'in anlattigi bu hikaye cok inandirici gelmedi.
muhtemelen halk soylentisiymis leyla ile mecnun gibi, o da kitabina almis.
fakat yine de dikkatinizi cekerim ki ibnul esir, 1160-1233 yillari arasinda yasadigindan, bu ortacag asklarina ornek olmasi acisindan guzel bir hikaye.
ha ama halid bin velid olayi gercek.
tabi hz. muhammed halid'in bu yaptigini duyunca allah'im ben halid'in yaptigindan uzagim gibo biseyler soylemis ve cezime kabilesinin tazminati da odenmistir...
bu da bu savas vesilesiyle ortaya cikmis bir hikayedir herhalde ama yine de etkileyici...
evet gelin size olayi anlatiyim,
hz. muhammed mekke'yi fethetmis, arap yarimadasinin nerdeyse tamami musluman egemenligi altinda.
simdi de bazi bolge ve kabilelere kucuk birlikler gondererek onlari musluman yapip egemenligine katiyor.
beni cezime kabilesi diye bir kabile var, bu kabile eskiden islamla savasmis bir kabile. hz. muhammed meshur komutan halid bin velid onderliginde bir birligi de buraya gonderiyor. amac onlari musluman yapin, sonra geri gelin. hani egemenligimiz altina girsinler.
sahih-i buhari'ye gore halid bin velid ve birligi gidiyor bolgeye, diyor ki iste iman edin falan. bolge halki da dili donmuyor arkadaslar. hani musluman olduk diyemiyorlar duzgun bir arapca konusamiyorlar, o sebepten musluman olduk anlaminda "dinden donduk" demeye basliyorlar.
halid de bunu, dinden donduk derken, islamdan donduk seklinde anlayip, saldiriyor bunlara... ve sirf bu yanlis anlasilma yuzunden savas basliyor.
geri kalan bu ask hikayesini, tarihci ibnul esir, "el-kamil fi't-tarih"inde soyle anlatiyor:
o sira halid'in ordusunda abdullah bin ebi hadred el-eslemi var. kendisi sahabidir.
simdi bu abdullah anlatiyor,
diyor ki,
o gunlerde ben, halid'in askerleri arasindaydim diyor.
genc couklarin goturdugu bir takim deve izlerinin yukari ciktigini gordum. halid, "bunlara yetisiniz" dedi.
onlarin pesinden onlara yetinceye kadar gittik. fakat onlar yurumelerine devam ettiler. yol uzerinde karsimiza cikan bir genc, yolumuzu keserek bizimle carpismya basladi. carpisirken de su misralari okuyordu,
"kuyruklarinizi kaldirip otlamaya devam edin
hic korkmamis gibi usul usul gidin
bugun kadinlar korunursa. sizleri de korurlar"
bu gencle uzun bir sure carpismaua devam ettik. sonunda onu öldürüp develerine yetisinceye kadar yolumuza devam ettik.
bu sefer karsimiza aynen bir oncekini andiran bir genc daha cikip bu da bizimle carpisirken hem de su beyitleri okuyordu,
"yemin ederim agaclar arasindaki
yeleli bir aslan bagirinca
ve tek basina yigitleri oldurmek isterse
en samimi bir sekilde ben yardimlarina kosarim"
sonunda bunu da oldurunceye kadar carpismaya devam edip. sonra da develerine yetisip onlari aldik. aralarinda fazlaca parlak yuzlu ve sanki ezilmis gibi yuzunde sarilik olan birini gorduj.
onu baglayip oldurmek uzere ileri getirince, bize: "sizler bir iyilik yapmak istemez misiniz?" diye sordu.
biz de, "bu iyilik nedir?" dedik.
o da: "benimle birlikte vadinin dibindeki develere yetisirsiniz, ondan sonra beni öldürürsünüz." dedi.
biz de ona: "olur, yapariz" dedik.
ve develerin bulundugu yone dogru ilerldik. sesimizin duyulabilecegi bir yere varinca elimizdeki genc, avazinin ciktigi kadar soyle bagirdi:
"ey hübeyş! sen kurtul! hayatini kaybetme...!"
bunun uzerine fazlaca guzel, beyaz enli bir kizcagiz geldi. ve dedi ki:
"sen de fazla dusmanlarindan ve asiri sikintilardan kurtuluver!..."
genc se ona cevaben dedi ki:
"bir asir bile yasasan, hayat boyu sana selam olsun!"
kizcagiz cevaben dedi ki:
"senin de uzerine on kat selam olsun! tek, cift, uc ve bu sekilde selamlar uzayip gitsin!"
bunun uzerine genc su beyitleri okudu:
"ey hubeys! beni oldurseler bile senin sevgin
bende gonul susuzlugundan baskasini birakmaz
etimi kanimdan kemigimden ayirdin
gozyaslarimi gogsume akittirdin"
kizcagiz su cevabi verdi:
"biz de senin ayriligindan agladik
zorlukta da, kolaylikta da seni dusunduk
bizden uzak degilsin, ne iyi masuktun sen
iffetli ve kimse yokken de sevgiliydin."
bu sefer genc de ona su siirle cevap versi:
"hatirlar misin sizi arayip bulmustum
hayle'de ya da daracik yollarda
geceleri gozyasi doken bir askin
mukafat gormek hakki yok mu?
komsu oldugumuzda, gunahsizdim:
"bir zorluk gelmeden, sevgiyle gel" derken
sevgiyle gel, ayrilmadan once,
ayri sevgiliyi baskasi ayirmadan
gercek su ki gizlim de kalmadi iyi gun de gormedim
seni gormedigimden bu yana.
asiretin basina gelen her bir sey
ve sozu edilen her sey,
hep senin askini hatirlatti..."
daha sonra bu genci ileri alip boynunu vurdular.
evet arkadaslar ibnul esir, kitabinda devamla su bilgileri veriyor,
bu siir kinaneli abdullah bin alkame'ye aittir. abdullah, cezimeli olup, hubeys'in kizi kinaneli hubşiyye ile beraberdi. henuz genc bir cocukken bir komsunun ziyaretine gitmek uzere annesiyle birlikte cikmisti.
bu komsunun hubsiyye bint hubeys adinda bir kizi vardi. abdullah onu gorunce asik olmusyu. annesi komsusunun yaninda kalmis, abdullah ise ailesinin yanina geri dinmustu. iki gun sonra annesini almak icin geri dondugunde hubsiyye'nin cevredeki herhangi bir olay mubasebetiyle suslenmis oldugunu gordu. ona olan begenisi daha da artti. annesi onunla birlikte geri donerken abdullah, hem annesiyle yuruyor, hem de su misralari okuyordu:
"bilmiyorum, yok, hayir biliyorun
yagmur damlasi mi guzel, yoksa hubeys mi
her seyi yaratana yemin ederim
hubsiyye daha gusel, aska artik tahammulum kalmadi."
annesi onun bu soylediklerini duymus da duymazliktan gelmisti. daha sonra tumsekce bir yerde bir ceylan gorup su beyitleri soylemisti:
"annecigim yalansiz haber ver bana
dogruyu soran zaten yalan istemez
bu (hubsiyye) mi daha guzel, yoksa tepedeki ceylan mi?
hayir
hubsiyye gozumde de aklimda da guaeldir"
annesi onu azarlayip: "bunlari soyleyen sen misin? iste seni amcanin kiziyla, kadinlarin en guzeliyle evlendirecegim" diyerek umey'in haniminin yanina gitti ve durumu anlatarak: "kizini susle" dedi.
o da kizini susleyip oglunun onjne xikardi. annesi de, "suanda bunlarin hangisi guzel?" diye sorunca bu sefer su misralari okudu:
"hubsiyye'yi bir an goremeyecek olursa
ne sabrim gelir n ede matem ise yarar!
icimi sanki atesler dagliyor
kalbimse kor ateslerde tutusuylr"
boylece kizcahizca yazismaya, o da ona yazmaya basladi. o kizi sevdigi gibi, kiz da ona baglandi. onun hakkinda fazlaca siir soyledi. bunlardan biri de sudur:
"ey hubsiyye, birdir yigit atalarimiz
benim de akrabam ve ailemdir, sizin akraba ve aileniz
bir gun sarilacak miyim o elbisene? ..."
kizin ailesi bunlari ogrenince onu oglana gostermez oldularsa da bu onun sevgisini daha da arttirdi. akrabalari kiza, "agacliklarin ve caliliklarin oldugu yerde bulusmak uzere onunla sozles. yanina gelecek olursa da deki: allah adina yemin ediyorum sen beni sevsen bile, benim icin yeryuzunde senden daha cok nefret ettigim kimse yoktur. biz de senin yakininda bulunacagiz ve senin dediklerini isitecegiz dediler. bunun uzerine kizcagiz da bu gence bulusmak uzere soz verdi, akrabalari da ona yakin bir yerde oturdular. genc de zamaninda geldi. yanina yaklasinca hubsiyye'nin glzler yasararak ailesini oturmakta oldugu yere dondu. genc de onlarin fazlaca yakin olduklarini anladi. ve oyle bir costu ki su beyitleri soylemekten kendisini alamadi:
"desenknlarin dediklerini, ask atesini daha yakarsin
ustelik ne sirrimiz kaldi, ne de perdemiz
yok ki gizli kapakli bir seyimiz
uzak kalmak ve ayrilik beni senden ayirabilsin.
ne esyayi, ne asklarini unutumma ben
bakisini da, ta kabre varincaya kadar..."
evet sonuc itibariyle bana ibnul esir'in anlattigi bu hikaye cok inandirici gelmedi.
muhtemelen halk soylentisiymis leyla ile mecnun gibi, o da kitabina almis.
fakat yine de dikkatinizi cekerim ki ibnul esir, 1160-1233 yillari arasinda yasadigindan, bu ortacag asklarina ornek olmasi acisindan guzel bir hikaye.
ha ama halid bin velid olayi gercek.
tabi hz. muhammed halid'in bu yaptigini duyunca allah'im ben halid'in yaptigindan uzagim gibo biseyler soylemis ve cezime kabilesinin tazminati da odenmistir...
bu da bu savas vesilesiyle ortaya cikmis bir hikayedir herhalde ama yine de etkileyici...
devamını gör...