#netflix filmleri
türkçe adı: cennete yakın
2023 alman yapımı tv filmidir. konusu özetle şöyledir: bir adam, karısı borcu olan zaman manipülasyonu gerçekleştirebilen bir biyoteknoloji şirketine ödeme olarak hayatının 40 yılını vermek zorunda kalınca bu firmanın karanlık tarafını görür ve eşinden alınan yılları bir şekilde geri alabilmek için elinden geleni yapmaya koyulur.
imdb: 6.3
2023 alman yapımı tv filmidir. konusu özetle şöyledir: bir adam, karısı borcu olan zaman manipülasyonu gerçekleştirebilen bir biyoteknoloji şirketine ödeme olarak hayatının 40 yılını vermek zorunda kalınca bu firmanın karanlık tarafını görür ve eşinden alınan yılları bir şekilde geri alabilmek için elinden geleni yapmaya koyulur.
imdb: 6.3
yönetmenler:
boris kunz
tomas jonsgarden
indre juskute
oyuncular:
lisa-marie koroll
dalila abdallah
numan acar
simon amberger
iris berben
boris kunz
tomas jonsgarden
indre juskute
oyuncular:
lisa-marie koroll
dalila abdallah
numan acar
simon amberger
iris berben
öne çıkanlar | diğer yorumlar
başlık "moderatör 1" tarafından 09.08.2023 13:57 tarihinde açılmıştır.
1.
üzerine söz söylenebilecek sağlam bir konuyu vasat altı bir senaryo ve kötü bir kurgu ile ıskalayan 2023 model, alman yapımı netflix filmi.
film, tarihsel süreç içinde önce doğaya diz çöktüren, sonraki aşamada da hesaplaştığı tanrıyı devre dışı bırakan insanın, bilim ve teknolojiyi kullanarak yaşlanma ve ölümün üstesinden gelme çalışmalarına ilgi çekici bir çerçeveden yaklaşıyor.
aeon adlı şirket, dna'ları uyuşanlar arasında kişiden kişiye zaman aktarımını geliştirmiş, zenginler parayı bastırıp yaş satın alarak ömürlerine ömür katarken sosyal atık olarak görülen göçmenler, yersiz yurtsuzlar bu şirketin zaman havuzu haline getirilmiştir. sefalet içinde çöplük gibi mekanlarda yaşayan kaçak göçmenler ömründen 15-20 hatta 40 yılını satarak gençliklerinden olup bir iki gün içinde hızla yaşlanırken; yaşlarını sattıkları zengin yaşlılar da satın aldıkları yeni ve genç yaşamın tadını çıkarmaktadır.
şirketin yeni teknolojiyi sunumu oldukça cezbedici ve albenilidir: "wolfgang amadeus mozart 35 yaşında öldü. zamansız ölümü bizi hangi başyapıtlardan mahrum etti. mozart’ın 80 yaşına kadar yaşadığını, 120, 150 yıl yaşadığını düşünün. friedrich schiller'i düşünün. frida kahlo, nelson mandela, marie curie, başka neler başarırlardı. insanın topluma katkı süresini yaşın değil kişinin kendisinin belirlediği bir dünya. şimdiki ve gelecekteki tüm nobel ödülü sahiplerinin bugün itibariyle alıcı veri tabanımıza dahil edildiğini büyük bir mutlulukla ilan ediyorum..."
lakin insanlığın faydasınaymış gibi sunulan bu yeni teknolojinin ardındaki sistemin ne kadar karanlık ve vahşi bir yapılanma olduğu kısa sürede ortaya çıkacak ve olaylar, şirketin yılın en çok bağış toplayan çalışanının başına gelenler üzerinden gelişecektir.
hep daha fazlasını, daha iyisini, daha lezzetlisini arzulayan insanoğlunun sonsuz bir iştihayla geliştirdiği kontrolden çıkmış teknoloji, bu tarz distopik filmlerde yapılan gelecek öngörülerini kuru bir kehanet olmaktan çıkarıyor doğrusu. çünkü nereye gittiğini bilemediğimiz ve ayak uydurmakta zorlandığımız, aşırı yüksek tempoda bir değişim-dönüşüm yaşıyoruz.
piramidin en tepesinde yer alan, emir verip itaate zorlayan kesimlerin tetiklediği değişim dönüşüm eşitsizliği, sınıfsal uçurumu artırırken ahlaki yozlaşmayı, etik körlüğü, duyarsızlaşmayı beraberinde getirmiş bulunuyor. zulme alıştırılan geniş yığınlar direnişi, mücadeleyi düşünmediği gibi artık sisteme itaatkarca uyan bu alt sınıflar da büyümeden, gelişmeden, teknolojinin nimetlerinden yararlanmak, hazzın ve mutluluğun peşinden koşmak istiyor. haliyle doyumsuzluğu öğretleyen, sürekli yeni ihtiyaçlar üreten bu kaotik sistem kutsanıyor, hayatı anlamlı ve zevkli kılan değerler kolayca hasıraltı edilip yaşamaya ve takdir edilmeye değer yaşam modelleri kolayca geri plana itilebiliyor. bu vesileyle mutluluk ve anlamsızlığı aynı toprağın çocukları olarak birbirlerinden ayrılamaz olarak niteleyen albert camus'yu anmış olayım.
insanlığın büyümeye, gelişmeye olan takıntısı, onu önüne çıkan her türlü engeli yok etmeye ayarlı bir vahşiye dönüştürüyor. sosyal adaleti tesis etme, ekolojik dengeyi koruma, aile bağlarını gözetme gibi her türden değer bu vahşi tarafından bir çırpıda gözden çıkarılıyor. zira her şeyi tüketim ve haz formuna indirgeyen insan tanrılaşmak, her şeye hükmetmek, mutlak cenneti yeryüzünde yaşamak istiyor. kanaat etmek yerine daha fazlasını arzulayan insan bunu yaparken, halledilmesi gereken teknik bir sorun olarak gördüğü ölüme savaş açıyor, zombi yaşamı evetliyor. dolayısıyla mekanikleşiyor, kendi kendisine yabancılaşıyor. anlamdan vazgeçen insan merhametten, güzellikten ve ahlaktan kopardığı dünyayı belirsizlik ve karmaşanın egemen olduğu puslu, gri, mekanik bir yere dönüştürüyor.
genetik mühendisliği, onarıcı ilaçlar, nanoteknoloji, yapay zeka, biyoteknolojiler ve bilgisayar algoritmaları yardımıyla hayatımıza hükmeden dataizm üzerinden hem beyinlerimiz ve zihinlerimiz hem de bedenlerimiz şekillendiriliyor. giderek belki de sürümü yükseltilmiş süperinsanlar üretilecek ve insanlık anlamdan yoksun, hiçlikten üreyen dipsiz bir uçuruma yuvarlanacak.
yuval noah harari'nin yazdıklarına kulak verirsek bunun hiç de ütopik bir heves olarak kalmadığını görürüz. ona göre kimi biliminsanları ve düşünürler, modern bilimin öncü gelişmelerinin ölümü yeneceğine ve insanlara sonsuz gençlik bahşedeceğine inanıyorlar. google'un mühendislik yönetimine atanan ve google'da "ölümü çözmeyi" hedefleyen calico adlı bir şirket kuran mucit ray kurzweil ve yine google ventures yatırım fonlarını yönetmek üzere atanan ve insanın 500 yıl yaşamasının mümkün olduğunu iddia eden ölümsüzlük savunucusu bill maris bunlardan sadece ikisi. yine silikon vadisinin diğer girişimlerinden paypal'ın kurucularından olan ve ölümle savaşmayı ve ölümü yenmeyi planladığını iddia eden `peter thiel`'i de bunlara eklemek mümkün. milyar dolarlara hükmeden bu kişilere göre 2050 yılına kadar, her on yılda bir ölen dokuları yenileyip el, göz ve beyinleri biraz daha iyileştirecek ve insanı yeni baştan yaratacak tedaviler geliştirecek klinikler inşa edilecek. böylece şişkin cüzdanlara ve banka hesaplarına sahip herkes kefeni yırtıp ölümsüzlüğü yakalayabilecek. bütün bunlar olup bittiğinde insan artık iradesi, duyguları, vicdanı olan özgür bir birey olarak tanımlanmaktan çıkacak. bedeni algoritmalardan oluşan organizmaya, benliği de matematiksel örüntülere indirgenmiş biyokimyasal bir sistemler toplamı olarak görülmeye başlanacak insanlar.
ölümü kabullenerek insanca yaşamı dışlayan insan, hayatta kalmak uğruna aslında kendisini canlı canlı gömüyor, ölümsüzlük uğruna yaşamı feda ediyor. oysa chul han'ın ifadesiyle "ölümden bir kirmiş gibi kaçınan yaşam kendi boşaltımlarında/ifrazatında boğulmak zorunda kalacaktır."
yine byung chul han ile bitireyim: "yaşama evet demek, ölüme de evet demektir. ölüme hayır diyen yaşam kendine de hayır demiş olur. bizi zombi yaşamın paradoksundan kurtaracak tek şey, ölümü yaşama geri veren yaşam biçimidir."
film, tarihsel süreç içinde önce doğaya diz çöktüren, sonraki aşamada da hesaplaştığı tanrıyı devre dışı bırakan insanın, bilim ve teknolojiyi kullanarak yaşlanma ve ölümün üstesinden gelme çalışmalarına ilgi çekici bir çerçeveden yaklaşıyor.
aeon adlı şirket, dna'ları uyuşanlar arasında kişiden kişiye zaman aktarımını geliştirmiş, zenginler parayı bastırıp yaş satın alarak ömürlerine ömür katarken sosyal atık olarak görülen göçmenler, yersiz yurtsuzlar bu şirketin zaman havuzu haline getirilmiştir. sefalet içinde çöplük gibi mekanlarda yaşayan kaçak göçmenler ömründen 15-20 hatta 40 yılını satarak gençliklerinden olup bir iki gün içinde hızla yaşlanırken; yaşlarını sattıkları zengin yaşlılar da satın aldıkları yeni ve genç yaşamın tadını çıkarmaktadır.
şirketin yeni teknolojiyi sunumu oldukça cezbedici ve albenilidir: "wolfgang amadeus mozart 35 yaşında öldü. zamansız ölümü bizi hangi başyapıtlardan mahrum etti. mozart’ın 80 yaşına kadar yaşadığını, 120, 150 yıl yaşadığını düşünün. friedrich schiller'i düşünün. frida kahlo, nelson mandela, marie curie, başka neler başarırlardı. insanın topluma katkı süresini yaşın değil kişinin kendisinin belirlediği bir dünya. şimdiki ve gelecekteki tüm nobel ödülü sahiplerinin bugün itibariyle alıcı veri tabanımıza dahil edildiğini büyük bir mutlulukla ilan ediyorum..."
lakin insanlığın faydasınaymış gibi sunulan bu yeni teknolojinin ardındaki sistemin ne kadar karanlık ve vahşi bir yapılanma olduğu kısa sürede ortaya çıkacak ve olaylar, şirketin yılın en çok bağış toplayan çalışanının başına gelenler üzerinden gelişecektir.
hep daha fazlasını, daha iyisini, daha lezzetlisini arzulayan insanoğlunun sonsuz bir iştihayla geliştirdiği kontrolden çıkmış teknoloji, bu tarz distopik filmlerde yapılan gelecek öngörülerini kuru bir kehanet olmaktan çıkarıyor doğrusu. çünkü nereye gittiğini bilemediğimiz ve ayak uydurmakta zorlandığımız, aşırı yüksek tempoda bir değişim-dönüşüm yaşıyoruz.
piramidin en tepesinde yer alan, emir verip itaate zorlayan kesimlerin tetiklediği değişim dönüşüm eşitsizliği, sınıfsal uçurumu artırırken ahlaki yozlaşmayı, etik körlüğü, duyarsızlaşmayı beraberinde getirmiş bulunuyor. zulme alıştırılan geniş yığınlar direnişi, mücadeleyi düşünmediği gibi artık sisteme itaatkarca uyan bu alt sınıflar da büyümeden, gelişmeden, teknolojinin nimetlerinden yararlanmak, hazzın ve mutluluğun peşinden koşmak istiyor. haliyle doyumsuzluğu öğretleyen, sürekli yeni ihtiyaçlar üreten bu kaotik sistem kutsanıyor, hayatı anlamlı ve zevkli kılan değerler kolayca hasıraltı edilip yaşamaya ve takdir edilmeye değer yaşam modelleri kolayca geri plana itilebiliyor. bu vesileyle mutluluk ve anlamsızlığı aynı toprağın çocukları olarak birbirlerinden ayrılamaz olarak niteleyen albert camus'yu anmış olayım.
insanlığın büyümeye, gelişmeye olan takıntısı, onu önüne çıkan her türlü engeli yok etmeye ayarlı bir vahşiye dönüştürüyor. sosyal adaleti tesis etme, ekolojik dengeyi koruma, aile bağlarını gözetme gibi her türden değer bu vahşi tarafından bir çırpıda gözden çıkarılıyor. zira her şeyi tüketim ve haz formuna indirgeyen insan tanrılaşmak, her şeye hükmetmek, mutlak cenneti yeryüzünde yaşamak istiyor. kanaat etmek yerine daha fazlasını arzulayan insan bunu yaparken, halledilmesi gereken teknik bir sorun olarak gördüğü ölüme savaş açıyor, zombi yaşamı evetliyor. dolayısıyla mekanikleşiyor, kendi kendisine yabancılaşıyor. anlamdan vazgeçen insan merhametten, güzellikten ve ahlaktan kopardığı dünyayı belirsizlik ve karmaşanın egemen olduğu puslu, gri, mekanik bir yere dönüştürüyor.
genetik mühendisliği, onarıcı ilaçlar, nanoteknoloji, yapay zeka, biyoteknolojiler ve bilgisayar algoritmaları yardımıyla hayatımıza hükmeden dataizm üzerinden hem beyinlerimiz ve zihinlerimiz hem de bedenlerimiz şekillendiriliyor. giderek belki de sürümü yükseltilmiş süperinsanlar üretilecek ve insanlık anlamdan yoksun, hiçlikten üreyen dipsiz bir uçuruma yuvarlanacak.
yuval noah harari'nin yazdıklarına kulak verirsek bunun hiç de ütopik bir heves olarak kalmadığını görürüz. ona göre kimi biliminsanları ve düşünürler, modern bilimin öncü gelişmelerinin ölümü yeneceğine ve insanlara sonsuz gençlik bahşedeceğine inanıyorlar. google'un mühendislik yönetimine atanan ve google'da "ölümü çözmeyi" hedefleyen calico adlı bir şirket kuran mucit ray kurzweil ve yine google ventures yatırım fonlarını yönetmek üzere atanan ve insanın 500 yıl yaşamasının mümkün olduğunu iddia eden ölümsüzlük savunucusu bill maris bunlardan sadece ikisi. yine silikon vadisinin diğer girişimlerinden paypal'ın kurucularından olan ve ölümle savaşmayı ve ölümü yenmeyi planladığını iddia eden `peter thiel`'i de bunlara eklemek mümkün. milyar dolarlara hükmeden bu kişilere göre 2050 yılına kadar, her on yılda bir ölen dokuları yenileyip el, göz ve beyinleri biraz daha iyileştirecek ve insanı yeni baştan yaratacak tedaviler geliştirecek klinikler inşa edilecek. böylece şişkin cüzdanlara ve banka hesaplarına sahip herkes kefeni yırtıp ölümsüzlüğü yakalayabilecek. bütün bunlar olup bittiğinde insan artık iradesi, duyguları, vicdanı olan özgür bir birey olarak tanımlanmaktan çıkacak. bedeni algoritmalardan oluşan organizmaya, benliği de matematiksel örüntülere indirgenmiş biyokimyasal bir sistemler toplamı olarak görülmeye başlanacak insanlar.
ölümü kabullenerek insanca yaşamı dışlayan insan, hayatta kalmak uğruna aslında kendisini canlı canlı gömüyor, ölümsüzlük uğruna yaşamı feda ediyor. oysa chul han'ın ifadesiyle "ölümden bir kirmiş gibi kaçınan yaşam kendi boşaltımlarında/ifrazatında boğulmak zorunda kalacaktır."
yine byung chul han ile bitireyim: "yaşama evet demek, ölüme de evet demektir. ölüme hayır diyen yaşam kendine de hayır demiş olur. bizi zombi yaşamın paradoksundan kurtaracak tek şey, ölümü yaşama geri veren yaşam biçimidir."
devamını gör...
2.
2023 almanya yapımı bilim kurgu filmi. distopik bir dünya söz konusu. düşünün ki ömrünüzden seneleri başkasına transfer edebiliyorsunuz. nasıl diye sormayın o kadar da bilim yok. bu açıklanmıyor. e böyle bir durum söz konusu olur da adaletsizlik olmaz mı? oo hem de nasıl. fakir insanlara ömürlerinden belli bir sene karşılığı para teklif ediliyor. bu parayla 40 yıl çalışıp elde edeceklerini 10 20 yıl yaşlanarak elde ediyorlar. ömrünüzden 10 yıl aldıklarında iki üç gün içinde buruşmaya ve kırışmaya başlıyorsunuz. 18 yaşındaysanız 28 yaşında bir gencin görünümüne kavuşuyorsunuz. böyle bir dünya söz konusu.
film işi bağışçıları ikna etmek olan bir adam ve devlette doktor olarak çalışan karısının bir gün evlerinin yanması ve sigortanın zararı karşılamamasını anlatıyor. ipotek olarak ömürlerini gösteriyorlar. adamın bağış yapacağı kişi yakın zamanda öldüğü için karısından tüm borcu tahsil etmek zorunda kalıyorlar. kaç yıl diye merak ediyorsunuz değil mi? 40 yıl. kırk. püü bu nasıl dünya. zorla alınan bir ömür sonrası her şeyi düzeltmeye çalışan adamın yasa dışı yollarla bu sistemle mücadelesini anlatan bir film. aksiyon ve gerilimi de var. daha ne olsun.
tek eleştirim bu kadar güzel bir konu daha iyi bir film olabilirdi. kötü değil ama ne bileyim bazı şeyler olmamış. izleyip kendiniz karar verin.
film işi bağışçıları ikna etmek olan bir adam ve devlette doktor olarak çalışan karısının bir gün evlerinin yanması ve sigortanın zararı karşılamamasını anlatıyor. ipotek olarak ömürlerini gösteriyorlar. adamın bağış yapacağı kişi yakın zamanda öldüğü için karısından tüm borcu tahsil etmek zorunda kalıyorlar. kaç yıl diye merak ediyorsunuz değil mi? 40 yıl. kırk. püü bu nasıl dünya. zorla alınan bir ömür sonrası her şeyi düzeltmeye çalışan adamın yasa dışı yollarla bu sistemle mücadelesini anlatan bir film. aksiyon ve gerilimi de var. daha ne olsun.
tek eleştirim bu kadar güzel bir konu daha iyi bir film olabilirdi. kötü değil ama ne bileyim bazı şeyler olmamış. izleyip kendiniz karar verin.
devamını gör...
3.
oyuncu listesinde kostja ullmann, ıris berben, marlene tanczik, lisa-marie koroll, gizem emre, numan acar, corinna kirchhoff, tom böttcher, lucas lynggaard tønnesen, lorna ıshema, alina levshin, lisa loven kongsli, haley louise jones, ulrich wickert, sarunas datenis, alida bohnen, matthias ziesing, andreas windhuis ve donatas simukauskas gibi oyuncuların olduğu 2023 yapımı bu bilim kurgu/gerilim türündeki filmin yönetmenliğini ise boris kunz yapmıştır.
insanların ömürlerini satın alan bir dünyada ömür işlerinde aracı olan bir adam ve sevdiği bir karısı vardır. filmimiz adamımızın bir genci ikna etmek için sarf ettiği çaba üzerinden başlıyor ve adamımız bunu başarıyor daha sonra karısının ailesine gittikleri günün ertesi günü eve döndüklerinde evlerinin yandığını görüyorlar. her ne kadar ev yangı canımız sağ olsun gibi düşünseler de evi almak için vazgeçtikleri şeylerde bir sorun vardır ve kadın eşine sormadan ömründen 40 yılını verme sözü verir. tabii polisler hemen işe koyulur çünkü kanunen hemen icra işi devreye giriyor kadını alıp işlemi bitirdikten sonra evine bırakıyorlar. bir kaç günde yaşlanan eşini gören adam bunu düzeltmek için yollar arar ve daha önce şirketin sahibi kadın ile konuşmasından bir yanıt alamamasının üstüne yan yollara baş vurur ve dışarda aynı işi yapan birilerini bulur. ama şirketin sahibini kaçırıp bunu yapmak ister onu takibe alıp gittiği bir mezarlıkta yakalayıp götüren adamımız karısını da ikna ederek yola çıkar ülke dışına doğru çıktıkları bu yolda kaçırdıkları kişinin aslında şirket sahibin kızı olduğunu anlarlar bu işi yapıp yapmamakta kararsız oldukları sıralarda gerçekleşen olaylar üzerine en sonunda kızdan ömrünü alırlar ve onu annesine geri yollarlar ama adam şirkete savaş açan gruba katılır. çünkü karısının ömrünü almak için evlerini yakmışlardı. bu iş dna üzerinden yürüyor ve bazı insanların dna'sı zor kategoride bulunuyor.
fikir güzel, bir kaç türk isim görmekte güzel ama işleniş ve final konusu beni biraz üzse de yine de film güzel izlenebilir. iyi seyirler.
insanların ömürlerini satın alan bir dünyada ömür işlerinde aracı olan bir adam ve sevdiği bir karısı vardır. filmimiz adamımızın bir genci ikna etmek için sarf ettiği çaba üzerinden başlıyor ve adamımız bunu başarıyor daha sonra karısının ailesine gittikleri günün ertesi günü eve döndüklerinde evlerinin yandığını görüyorlar. her ne kadar ev yangı canımız sağ olsun gibi düşünseler de evi almak için vazgeçtikleri şeylerde bir sorun vardır ve kadın eşine sormadan ömründen 40 yılını verme sözü verir. tabii polisler hemen işe koyulur çünkü kanunen hemen icra işi devreye giriyor kadını alıp işlemi bitirdikten sonra evine bırakıyorlar. bir kaç günde yaşlanan eşini gören adam bunu düzeltmek için yollar arar ve daha önce şirketin sahibi kadın ile konuşmasından bir yanıt alamamasının üstüne yan yollara baş vurur ve dışarda aynı işi yapan birilerini bulur. ama şirketin sahibini kaçırıp bunu yapmak ister onu takibe alıp gittiği bir mezarlıkta yakalayıp götüren adamımız karısını da ikna ederek yola çıkar ülke dışına doğru çıktıkları bu yolda kaçırdıkları kişinin aslında şirket sahibin kızı olduğunu anlarlar bu işi yapıp yapmamakta kararsız oldukları sıralarda gerçekleşen olaylar üzerine en sonunda kızdan ömrünü alırlar ve onu annesine geri yollarlar ama adam şirkete savaş açan gruba katılır. çünkü karısının ömrünü almak için evlerini yakmışlardı. bu iş dna üzerinden yürüyor ve bazı insanların dna'sı zor kategoride bulunuyor.
fikir güzel, bir kaç türk isim görmekte güzel ama işleniş ve final konusu beni biraz üzse de yine de film güzel izlenebilir. iyi seyirler.
devamını gör...