genç bir anne evde trajediyle sonuçlanan bir doğum yapar ve 1 yıl süren psikolojik buhrana girer. imdb: 7
yönetmen:
kornél mundruczo
oyuncular:
vanessa kirby
shia labeouf
ellen burstyn
kornél mundruczo
oyuncular:
vanessa kirby
shia labeouf
ellen burstyn
cineuphoria
nmfc ödülü
nyfco ödülü
yeniden çerçeve damgası
arca cinemagiovani ödülü
volpi kupası
nmfc ödülü
nyfco ödülü
yeniden çerçeve damgası
arca cinemagiovani ödülü
volpi kupası
öne çıkanlar | diğer yorumlar
başlık "ölmedim ama hafif sürünüyorum" tarafından 12.04.2021 16:20 tarihinde açılmıştır.
1.
dün izlediğim netflix yapımı film. yapımcıların arasında martin scorsese d yer almakta. özellikle görüntü yönetmenin alnından öpmek isterim.
--! spoiler !--
ilk sekansta evde yapılan başarısız bir doğumu tek kamera ile çekmişler. bir kadın olarak 15 dakika boyunca fazlasıyla gerildim. kamera kullanımı ve akış çok iyiydi. sonrasında karakterimiz martha’nın yaşadığı çöküntü ve ailesinden uzaklaşmasını izliyoruz. film ilerledikçe köprünün yapımının da ilerlemesi bana çok anlamlı gelen bir detay oldu. mahkeme sahnesinde de martha’nın elmaya neden takıntılı olduğunu öğrendiğimizde içim parçalandı.
--! spoiler !--
vermek istediği mesajları sade ve zahmetsiz bir şekilde verebilen bir film olmuş. netflixten böyle yapımlar çıkması güzel bir olay. devamının da gelmesini umarım.
--! spoiler !--
ilk sekansta evde yapılan başarısız bir doğumu tek kamera ile çekmişler. bir kadın olarak 15 dakika boyunca fazlasıyla gerildim. kamera kullanımı ve akış çok iyiydi. sonrasında karakterimiz martha’nın yaşadığı çöküntü ve ailesinden uzaklaşmasını izliyoruz. film ilerledikçe köprünün yapımının da ilerlemesi bana çok anlamlı gelen bir detay oldu. mahkeme sahnesinde de martha’nın elmaya neden takıntılı olduğunu öğrendiğimizde içim parçalandı.
--! spoiler !--
vermek istediği mesajları sade ve zahmetsiz bir şekilde verebilen bir film olmuş. netflixten böyle yapımlar çıkması güzel bir olay. devamının da gelmesini umarım.
devamını gör...
2.
2020 amerikan yapımı bir festival filmi. yayın hakları netflix tarafından alınmış. filmi beğendim açıkçası fakat metaforlar çok kör göze parmaktı sanki.
cast çok iyi kesinlikle, vanessa kirby ve iliza shlesinger gerçekten kardeş gibiler mesela, burun ve ağız yapıları, boy tip çok harika bir seçim olmuş.
buradan itibaren spoiler içerebilir, martha karakterinin yaşadığı buhran elbette ki yaşamayanın anlamayacağı türdendir fakat yaşananların üzerinden 5 ay geçmiş olmasına rağmen hala ilk günkü hırçınlıkla sağa sola saldırılır mı bilemiyorum ya, yani 5-6 ay boyunca gerçekten eşinle konuşmaz mısın, ailene gittiğin yemekte öyle boş çene çalınırken aniden bu kadar kontrolsüz ve yoğun bi şekilde sanki dün yaşanmış gibi sivrilir misin bilemedim.
evde doğum yapıyor, entel dantel işler kardeşim kusura bakmayın da, tamam saygı da duyduk buraya kadar da ok, ama sanki çocuk doğuracaktım alien doğurdum gibi de olasılıksız bi şey yaşamış tepkisi çok geldi bana. o kadar yüksek bir ihtimaldi ki, o kadar riskliydi ki zaten yaptığı, risk gerçekleştiği an “aa niye böyle oldu, olmamalıydı:dd” gibi bi şok geçirmesi çok garip.
dramdan, trajediden beslenen insanlar vardır, martha’yı biraz öyle buldum açıkçası. bin yıldır bunu bekliyormuş gibi dört elle sarıldı dramına. kendisini bir saniyeliğine dramından uzaklaştırmak isteyeni hunharca kovaladı yanından. en sevmediğim insan tipidir, gerçekten inanılmaz rahatsız oldum. çok büyük acı çekiyorum adı altında bütün çevrene zulmedemezsin yani, bizim de hayatımız akıyor, özür dileriz senin acın varken bizim hayati fonksiyonlarımız işlemeye devam ettiği için ya, çok pardon gerçekten.
gelelim büyük mecidiye camii konusuna. bunu ciddi mi yazmışlar yoksa zavallım sean post ejaculation syndrome mu yaşıyor anlayamadım. ne amerikası ne üçüncü büyüğü kardeşim nal gibi boğaziçi köprüsüne ya, deli deli yaptın kendini.
bu arada yeri gelmişken martha’ya gösterilen şefkat ve anlayışın zerresi sean’a gösterilmiyor bu beni çok rahatsız etti. kadın ne kadar çocuğunu kaybettiyse adam da o kadar kaybetti. kadın ne yaşadıysa adam da onu yaşadı. üstüne üstlük adam bi de eşini de kaybetti yani. zaten sürekli “sen fakirdin” “sen bizim gibi kültürlü müsün ki yoo hırbosun” falan diyen bir kayınvalide yanında kendine sevdiği kadın ve çocuğuyla yaşam kurmaya çalışıyor, ne çocuk kalıyor ne sevdiği kadından eser, dönüyor tekrar uyuşturucuya. martha’dan daha ağır bir yükü sırtlamış ama martha’dan daha gerçekçi ve çözüm odaklı ilerliyordu bence. bi yerde bozdu epey kötüledi falan ama tekrarlıyorum martha’ya gösterilen ‘ah zavallım ne yapsa yeridir’ iltiması sean’a gösterilmedi. çünkü neden, çünkü çocuk sadece martha’nındı galiba biz kaçırdık mı n’olduysa.
avukat suzanne’in ve despot annenin ebeyi günah keçisi ilan etmeleri ok, martha’yı kendini suçlamaktan uzak tutmaya çalışıyorlar ve bu, yanlı da olsa kendilerince mantıklı bir hareket fakat suzanne’in sürekli “halkın desteği” demesi :dddd gören de kuzenin cillop gibi doğurdu ebe gelip bebenin ümüğünü sıktı sanacak. çok çok çok olası bir şey vardı ve yaşandı abicim, ebe muhtemelen “ben ne alaka awq” olmuştur. neyse ki martha manipülasyonlarınıza yenik düşüp zavallım ebenin canını yakmadı.
neyse işte bu da böyle bir filmimizdi. 7.5/10 diyebilirim.
cast çok iyi kesinlikle, vanessa kirby ve iliza shlesinger gerçekten kardeş gibiler mesela, burun ve ağız yapıları, boy tip çok harika bir seçim olmuş.
buradan itibaren spoiler içerebilir, martha karakterinin yaşadığı buhran elbette ki yaşamayanın anlamayacağı türdendir fakat yaşananların üzerinden 5 ay geçmiş olmasına rağmen hala ilk günkü hırçınlıkla sağa sola saldırılır mı bilemiyorum ya, yani 5-6 ay boyunca gerçekten eşinle konuşmaz mısın, ailene gittiğin yemekte öyle boş çene çalınırken aniden bu kadar kontrolsüz ve yoğun bi şekilde sanki dün yaşanmış gibi sivrilir misin bilemedim.
evde doğum yapıyor, entel dantel işler kardeşim kusura bakmayın da, tamam saygı da duyduk buraya kadar da ok, ama sanki çocuk doğuracaktım alien doğurdum gibi de olasılıksız bi şey yaşamış tepkisi çok geldi bana. o kadar yüksek bir ihtimaldi ki, o kadar riskliydi ki zaten yaptığı, risk gerçekleştiği an “aa niye böyle oldu, olmamalıydı:dd” gibi bi şok geçirmesi çok garip.
dramdan, trajediden beslenen insanlar vardır, martha’yı biraz öyle buldum açıkçası. bin yıldır bunu bekliyormuş gibi dört elle sarıldı dramına. kendisini bir saniyeliğine dramından uzaklaştırmak isteyeni hunharca kovaladı yanından. en sevmediğim insan tipidir, gerçekten inanılmaz rahatsız oldum. çok büyük acı çekiyorum adı altında bütün çevrene zulmedemezsin yani, bizim de hayatımız akıyor, özür dileriz senin acın varken bizim hayati fonksiyonlarımız işlemeye devam ettiği için ya, çok pardon gerçekten.
gelelim büyük mecidiye camii konusuna. bunu ciddi mi yazmışlar yoksa zavallım sean post ejaculation syndrome mu yaşıyor anlayamadım. ne amerikası ne üçüncü büyüğü kardeşim nal gibi boğaziçi köprüsüne ya, deli deli yaptın kendini.
bu arada yeri gelmişken martha’ya gösterilen şefkat ve anlayışın zerresi sean’a gösterilmiyor bu beni çok rahatsız etti. kadın ne kadar çocuğunu kaybettiyse adam da o kadar kaybetti. kadın ne yaşadıysa adam da onu yaşadı. üstüne üstlük adam bi de eşini de kaybetti yani. zaten sürekli “sen fakirdin” “sen bizim gibi kültürlü müsün ki yoo hırbosun” falan diyen bir kayınvalide yanında kendine sevdiği kadın ve çocuğuyla yaşam kurmaya çalışıyor, ne çocuk kalıyor ne sevdiği kadından eser, dönüyor tekrar uyuşturucuya. martha’dan daha ağır bir yükü sırtlamış ama martha’dan daha gerçekçi ve çözüm odaklı ilerliyordu bence. bi yerde bozdu epey kötüledi falan ama tekrarlıyorum martha’ya gösterilen ‘ah zavallım ne yapsa yeridir’ iltiması sean’a gösterilmedi. çünkü neden, çünkü çocuk sadece martha’nındı galiba biz kaçırdık mı n’olduysa.
avukat suzanne’in ve despot annenin ebeyi günah keçisi ilan etmeleri ok, martha’yı kendini suçlamaktan uzak tutmaya çalışıyorlar ve bu, yanlı da olsa kendilerince mantıklı bir hareket fakat suzanne’in sürekli “halkın desteği” demesi :dddd gören de kuzenin cillop gibi doğurdu ebe gelip bebenin ümüğünü sıktı sanacak. çok çok çok olası bir şey vardı ve yaşandı abicim, ebe muhtemelen “ben ne alaka awq” olmuştur. neyse ki martha manipülasyonlarınıza yenik düşüp zavallım ebenin canını yakmadı.
neyse işte bu da böyle bir filmimizdi. 7.5/10 diyebilirim.
devamını gör...