1.
bir konuyla ilgili saf gerçeğin, kişisel algilar ve duygulardan daha az etkili olması durumu.
özellikle popülist siyasetçiler tarafından kullanılır. bir olayla ilgili olarak gerçeğin kendisi önemli olmaktan çıkar, olaydan bahseden kişinin hitap yeteneğine bağlı olarak kitlelerde yarattığı duygu seli ile sahte bir evren yaratılır. bu yeni evren iletişim kanalları vasıtasıyla sürekli olarak kitleye pompalanır. böylece kitlenin gerçekle bağı koparılmış olur.
özellikle popülist siyasetçiler tarafından kullanılır. bir olayla ilgili olarak gerçeğin kendisi önemli olmaktan çıkar, olaydan bahseden kişinin hitap yeteneğine bağlı olarak kitlelerde yarattığı duygu seli ile sahte bir evren yaratılır. bu yeni evren iletişim kanalları vasıtasıyla sürekli olarak kitleye pompalanır. böylece kitlenin gerçekle bağı koparılmış olur.
devamını gör...
2.
konuyla ilgili olarak yalın alpay'ın "yalanın siyaseti" isimli kitabını şiddetle tavsiye ederim. bambaşka bir bakış açısı ile her gün maruz kaldığımız şeyleri yeniden yorumlama imkanına sahip oluyorsunuz.
yalın alpay - yalanın siyaseti
yalın alpay - yalanın siyaseti
devamını gör...
3.
bu entry ortalama 2 dakika 25 saniyede okunacak uzunluktadır. vakti olmayanları uyarmak amacıyla bu bilgilendirme yapılmıştır.
post-truth kelimesinin oxford sözlüğü tarafından 2016 yılında yılın kelimesi seçilmesi ile önümüze sıkça gelen bu kavram yeni olduğundan dolayı sürekli tartışılmakta ve içi doldurulmaya devam etmekte. hatta olur olmaz yerde o kadar çok kullanılır hale geldi ki bazen öh dedirtti. okumalar yapanlar vardır muhakkak ama kendi anladığımı aktarmak isterim.
öncelikle kavramı daha iyi anlamak ve başka kavramlardan ayırt edebilmek için kavramın yeni bir dönemi mi (çağı mı) yoksa eski dönemleri de kapsayan bir durum mu olup olmadığına bakmak gerekiyor.
oxford sözlüğü tanım olarak şöyle diyor; “tarafsız gerçeklerin kamuoyunu etkilemede duygulara ve kişisel inançlara cazip gelen şeylerden daha az etkili olması.” basitçe böyle bir tanım yapılırsa, bu eski dönemleri de kapsayan bir duruma yeni bir ad bulmaktan öteye gitmeyecektir. fakat bu olguya yeni bir isim bulunduğuna göre ve çoğu kaynakta post-truth çağı gibi bir tanımlama yapıldığına göre içinde bulunduğumuz yeni çağı anlatmak gibi bir dert edinildiği kesindir. bu durumda post-truth, popülist söylemin artması, yalan haberler ile insanları yönlendirmek ve gerçekliğin çarpıtılması diyerek açıklanamaz. çünkü bunlar yeni şeyler değiller. otoritenin gerçekliği çarpıtarak toplumu manipüle etmesi belki insanlık tarihine yakın yaşlardadır. içinde bulunduğumuz çağı ayıran faktör ise başat iletişim aracımızın sosyal medya olmasıdır.
dönemin önde gelen iletişim aracı toplumsal yapıyı fazlasıyla etkiler. yazıdan önce söz kitle iletişim aracıydı. sonra yazı sözün yerini, daha sonra görsel medya (fotoğraf, tv) yazının yerini aldı. buraya kadar dikkat edilirse toplumu yönlendirme aygıtı belirli bir kesimin ve otoritenin güdümündeydi. günümüzde ise asıl kitle iletişim aracı internet ile birlikte sosyal medya oldu. artık pasif kitle de aktif duruma geçerek bilgiyi yayma gücüne erişmişti. şu an yaptığımız gibi.
bu süreçte ise artık durum hakikatin çarpıtılması değil, gerçeği aramanın anlamsızlaşması ve hakikatin yitimi oldu. doğruluk arayışı gereksiz hale geldi. aramak isteyen kişi ise takip edilemeyecek hızla devam eden çılgınca veri akışında boğuldu. verilerde artık nitelik değil, nicelik ve hızlı olma çabası önem kazandığı için hakikat kayboldu. sosyal medyada anonim olan kişi ihtiyat zincirinden kurtuldu, hakikati yazma zorunluluğunu zamanla yitirdi. ayrıca takip ettiği ve geri bildirim aldığı başka veri kaynaklarını kendi benzerlerinden seçerek kendi “yankı fanusu” içerisinde, kendi gerçeğinde hapsoldu. o kişi için artık hakikati aramak manasızlaştı.
bu nedenlerle post-truth kavramını otoritenin yaptığı her türlü manipülatif söylemler için kullanmak doğru olmayacaktır. post-truth daha çok günümüz için, daha doğrusu internet ve sosyal medya çağı için kullanılan bir kavramdır. hakikatin çarpıtılması değil, artık onun yitirilmesidir.
post-truth kelimesinin oxford sözlüğü tarafından 2016 yılında yılın kelimesi seçilmesi ile önümüze sıkça gelen bu kavram yeni olduğundan dolayı sürekli tartışılmakta ve içi doldurulmaya devam etmekte. hatta olur olmaz yerde o kadar çok kullanılır hale geldi ki bazen öh dedirtti. okumalar yapanlar vardır muhakkak ama kendi anladığımı aktarmak isterim.
öncelikle kavramı daha iyi anlamak ve başka kavramlardan ayırt edebilmek için kavramın yeni bir dönemi mi (çağı mı) yoksa eski dönemleri de kapsayan bir durum mu olup olmadığına bakmak gerekiyor.
oxford sözlüğü tanım olarak şöyle diyor; “tarafsız gerçeklerin kamuoyunu etkilemede duygulara ve kişisel inançlara cazip gelen şeylerden daha az etkili olması.” basitçe böyle bir tanım yapılırsa, bu eski dönemleri de kapsayan bir duruma yeni bir ad bulmaktan öteye gitmeyecektir. fakat bu olguya yeni bir isim bulunduğuna göre ve çoğu kaynakta post-truth çağı gibi bir tanımlama yapıldığına göre içinde bulunduğumuz yeni çağı anlatmak gibi bir dert edinildiği kesindir. bu durumda post-truth, popülist söylemin artması, yalan haberler ile insanları yönlendirmek ve gerçekliğin çarpıtılması diyerek açıklanamaz. çünkü bunlar yeni şeyler değiller. otoritenin gerçekliği çarpıtarak toplumu manipüle etmesi belki insanlık tarihine yakın yaşlardadır. içinde bulunduğumuz çağı ayıran faktör ise başat iletişim aracımızın sosyal medya olmasıdır.
dönemin önde gelen iletişim aracı toplumsal yapıyı fazlasıyla etkiler. yazıdan önce söz kitle iletişim aracıydı. sonra yazı sözün yerini, daha sonra görsel medya (fotoğraf, tv) yazının yerini aldı. buraya kadar dikkat edilirse toplumu yönlendirme aygıtı belirli bir kesimin ve otoritenin güdümündeydi. günümüzde ise asıl kitle iletişim aracı internet ile birlikte sosyal medya oldu. artık pasif kitle de aktif duruma geçerek bilgiyi yayma gücüne erişmişti. şu an yaptığımız gibi.
bu süreçte ise artık durum hakikatin çarpıtılması değil, gerçeği aramanın anlamsızlaşması ve hakikatin yitimi oldu. doğruluk arayışı gereksiz hale geldi. aramak isteyen kişi ise takip edilemeyecek hızla devam eden çılgınca veri akışında boğuldu. verilerde artık nitelik değil, nicelik ve hızlı olma çabası önem kazandığı için hakikat kayboldu. sosyal medyada anonim olan kişi ihtiyat zincirinden kurtuldu, hakikati yazma zorunluluğunu zamanla yitirdi. ayrıca takip ettiği ve geri bildirim aldığı başka veri kaynaklarını kendi benzerlerinden seçerek kendi “yankı fanusu” içerisinde, kendi gerçeğinde hapsoldu. o kişi için artık hakikati aramak manasızlaştı.
bu nedenlerle post-truth kavramını otoritenin yaptığı her türlü manipülatif söylemler için kullanmak doğru olmayacaktır. post-truth daha çok günümüz için, daha doğrusu internet ve sosyal medya çağı için kullanılan bir kavramdır. hakikatin çarpıtılması değil, artık onun yitirilmesidir.
devamını gör...
4.
post kelime olarak sonrası/ötesi anlamındadır. örneğin post-modern modernitenin eleştirilmesi veya terk edilmesi, onun ötesine geçilmesi olarak tanımlanır. burada da gerçeğin ötesi olarak tanımlanmaktadır post-truth. nesnel gerçeklerin kamuoyu üzerinde duygu ve kişisel kanaatlerden az etki etmesidir. geçeklik kavramı önemini yitirerek tekrar oluşumu, manipülesi gibi birçok değişik etmen ortaya çıkmaktadır. ayrıca 2016'da yılın kelimesi seçilmiştir.
devamını gör...
5.
hakikatin insanların işine geldiği şekilde eğilip bükülerek yeni bir gerçeklik oluşturulmasını tarif eden terim.
devamını gör...
6.
hakikatin ötesi değil hakikatin önemsenmemesi olarak ifade edildiğini dinlemiştim.
söylenenler yanlış bile olsa bu yanlış kanıtlansa bile bunun değeri yok. ne söyleyen ne de dinleyen tarafından önemseniyor. şizofreni hiç bu kadar halka inmemişti.
(bkz: trump)
söylenenler yanlış bile olsa bu yanlış kanıtlansa bile bunun değeri yok. ne söyleyen ne de dinleyen tarafından önemseniyor. şizofreni hiç bu kadar halka inmemişti.
(bkz: trump)
devamını gör...
7.
bu post-truth öyle kullanışlı bi bullshit oldu ki.. post-truth çağı da post truth çağı.. taş düşsün post-truth kadar kafanıza be kardeşim. herkesin kendi söylediğini nesnel gerçek addettiği bi ortamda ne post-truth'u, hangi post-truth? akademinin içinde de durum farksız. zaten hepimiz 'ötekini' suçladığımız kavramlarla düşünüyoruz. bundan mütevellit postmodernleri boklarlar bi de. yahu arkadaşım sen gerçekleri babanın evinden mi getiriyosun diye sorarlar adama...
devamını gör...
8.
devamını gör...
9.
boston üniversitesi araştırma görevlisi lee mcintyre tarafından yazılmış kitap, dilimize hakikat sonrası diye çevrilmiş ve tellekt yayınları tarafından basılmıştır. mirgün cabas, kitaba güzel bir sunuş yazısı yazmış. son zamanlarda ülkenin gündemini meşgul eden sedat peker videoları ve bu videolara karşı ana akım medyanın tutumu bağlamında okuduğunuzda, kitap daha bir anlam kazanıyor. george orwell'ın dediği gibi; "birilerinin istemediği şeyleri yayımlamaya gazetecilik denir. gerisi halkla ilişkilerdir."
gerçeğin kimsenin işine yaramadığı bir dönemde kanaatlerimizin güçlenmesi ya da çelişkilerimizin keskinleşmesi için ortaya atılan malzemeler, hem üretenin hem de tüketenin ihtiyacına cevap veren cephanelere dönüşüyor. mevzu ister milli meseleler ister magazin olsun, önemli olan yargılarımızı güçlendirmesi, okuyana, -ben demiştim!- dedirtmesi, kendimizi ait olduğumuz safta daha rahat hissettirecek yeni bir gerekçe vermesinden ibaret. artık hiçbirimizin hayati konularda nesnel haberlere ihtiyacı yok. hepimiz kendimize yetecek kadar doğruyu zaten biliyoruz ve öğrendiğimiz hiçbir yeni gerçek, bizim görüşümüzü ya da tarafımızı değiştirmemizi sağlayamaz. çünkü tarafımızı seçtik, argümanlarımızı kuşandık ve tıpkı bizim gibi, bilmesi gereken her şeyi öğrenmiş hasımlarımızla karşılaşmaya hazırız. (sunuş sayfa 18)
gerçeğin kimsenin işine yaramadığı bir dönemde kanaatlerimizin güçlenmesi ya da çelişkilerimizin keskinleşmesi için ortaya atılan malzemeler, hem üretenin hem de tüketenin ihtiyacına cevap veren cephanelere dönüşüyor. mevzu ister milli meseleler ister magazin olsun, önemli olan yargılarımızı güçlendirmesi, okuyana, -ben demiştim!- dedirtmesi, kendimizi ait olduğumuz safta daha rahat hissettirecek yeni bir gerekçe vermesinden ibaret. artık hiçbirimizin hayati konularda nesnel haberlere ihtiyacı yok. hepimiz kendimize yetecek kadar doğruyu zaten biliyoruz ve öğrendiğimiz hiçbir yeni gerçek, bizim görüşümüzü ya da tarafımızı değiştirmemizi sağlayamaz. çünkü tarafımızı seçtik, argümanlarımızı kuşandık ve tıpkı bizim gibi, bilmesi gereken her şeyi öğrenmiş hasımlarımızla karşılaşmaya hazırız. (sunuş sayfa 18)
devamını gör...
10.
2016 yılında yılın kelimesi seçilen post-truth gerçek ötesi olarak tanımlanabilir. savunulan argümanlarla gerçeğin çarpıtılarak daha farklı bir gerçek yaratılması gibi. tüm bunlara ek olarak da çapamagazinin yaptığı post truth masallar gerçekten dinlemeye değer
devamını gör...
11.
nesnel gerçeklerin, belirli bir konuda kamuoyunu belirlemede duygulardan ve kişisel inançlardan daha az etkili olması durumu.
devamını gör...
12.
gerçekleri görmemek için ısrarla kendi sığ bakışına oturtmaya çalışan ve bunu gayet normal bulan insanlar her yerde. karşı komşunuz ya da kardeşiniz olabilir. eskiden kişilik bozukluğu olarak düşündüğümüz ve delilerin arasında yaşıyormuşuz hissi yaratan bu akımın köklerinin dinlerin tarihi kadar eskiye gittiğini düşünüyorum.
neden yeni isim verdik? şekil değiştirerek dozajını arttırdığı için olabilir mi?
aklı başında olan herkese sabır ve sağlık diliyorum.
neden yeni isim verdik? şekil değiştirerek dozajını arttırdığı için olabilir mi?
aklı başında olan herkese sabır ve sağlık diliyorum.
devamını gör...
13.
(bkz: hakikat sonrası)
devamını gör...
14.
post truth
hakîkat sonrası anlamına gelen kavram.
2016 yılında oxford sözlüğü'nce yılın kelimesi seçilmiştir.
bu kavramı ilk kez kullanan isim ise steve tesich'dir.
sözlük bu mefhumu ''nesnel gerçeklerin, kamuoyunu şekillendirmede duygu ve kişisel inançlara başvurmaktan daha az etkili olduğu durumlarla ilgili ve bunları ifade eden'' olarak tanımlamıştır.
gerçekliğin yitimi veya algıların değişimi olarak da ifade edilebilir.
post truth
nesnel olan bir gerçeklik karşısında halk kitlelerinin kişisel duygular ve çeşitli çıkarların ağırlık kazanması ile nesnel gerçekliğin silikleştirilmesi ve kamuoyunu etkilemesi olarak tanımlanmıştır.
post-truth hakkında bir makale
evrimagaci.org/post-truth-g...
steve tesich
hakîkat sonrası anlamına gelen kavram.
2016 yılında oxford sözlüğü'nce yılın kelimesi seçilmiştir.
bu kavramı ilk kez kullanan isim ise steve tesich'dir.
sözlük bu mefhumu ''nesnel gerçeklerin, kamuoyunu şekillendirmede duygu ve kişisel inançlara başvurmaktan daha az etkili olduğu durumlarla ilgili ve bunları ifade eden'' olarak tanımlamıştır.
gerçekliğin yitimi veya algıların değişimi olarak da ifade edilebilir.
post truth
nesnel olan bir gerçeklik karşısında halk kitlelerinin kişisel duygular ve çeşitli çıkarların ağırlık kazanması ile nesnel gerçekliğin silikleştirilmesi ve kamuoyunu etkilemesi olarak tanımlanmıştır.
post-truth hakkında bir makale
evrimagaci.org/post-truth-g...
steve tesich
devamını gör...
15.
(bkz: deep fake)
devamını gör...
16.
post truth, politik doğruculukun ingilizce orijinalidir yani gerçeklerin kişilerin işine geldiği gibi bükülmesi ve kamuoyunun böyle manipüle edilmesidir. popülist siyasetçiler, ufak çıkarları uğruna bol bol post-truth yaparlar. post truth(politik doğruculuk), sjw ile birlikte çağımızın en büyük ve tehlikeli vebasıdır. gerçeğin önemsizleşmesi, herkesin kendi doğru iddia ettiği şeyi "gerçek doğru" diye dayatması yani...
ilgili linkler:
1) evrimagaci.org/post-truth-g...
2) politikyol.com/post-truth-h...
3) ekdergi.com/post-truth-cag-...
ilgili linkler:
1) evrimagaci.org/post-truth-g...
2) politikyol.com/post-truth-h...
3) ekdergi.com/post-truth-cag-...
devamını gör...
17.
insanların büyük kısmının hatta tamamına yakınının okuma yazma bilmediği orta çağ döneminde normal olarak yazılı kültür geniş kitlelerde gelişmemişti. okuması yazması olan ve hatta diğer dilleri bilenler çok ama çok azdı. bin hatta beş yüz yıl önceki soylular bile dümdüz davar gibi insanlardı. adını bile yazamazdı hödük oğlu hödükler.
efsaneler, mitler, cinler, periler, kulaktan kulağa gezinirken farklı şekle giren hikayeler, doğaüstü anlatılar, beyaz atlı prensler, öpücükle prense dönen kurbağalar, gözlerinden alev saçan ve boyu üç metre olan iskoç halk kahramanları... orta çağ'da sıradan insanlar uydururdu da uydururdu. daha da fenası, uydurduklarına inanırlardı. çok daha fenası ise bunların kuşaktan kuşağa abartılarak aktarılmasıydı.
günümüzde tımarhaneye kapatılacak delilere ermiş gözüyle bakardı pek çok insan. gerçi o dönemlerdeki çoğu kişi günümüz bakış açısıyla tımarhanelik ya da hapishaneliktir.
içinde bulunduğumuz postmodernizm dönemi, modernizmi aşıp bizi daha ileriye taşımıyor, aksine modernite öncesine, karanlık orta çağ'a geri dönüyoruz. post-truth zırvaları böyle değerlendirilebilir.
***
karşılıksız bol miktarda para basıp piyasaya sürdüğünüzde enflasyon artar ve paranızın değeri düşer. post-truth söylemleri bana biraz bunu çağrıştırıyor. yani, somut ve elle tutulur, bilimsel karşılığı olmayan o kadar söylemi, argüman adı altında piyasaya sürersen artık bunların değeri kalmaz. insanlar diğerlerinin sözlerini değersiz görmeye başlarlar.
***
karl jaspers, 2. dünya savaşının hemen ertesinde isviçre'de verdiği derslerinde, nazilere kanan ama onlara değil alman ordusuna katılan, savaş süresince yaralanmadan savaşı tamamlayan bir alman askerinin sözünü şöyle aktarır: "önemli olan şey, inandığının doğru olup olmaması değildi, önemli olan inanıp inanmamandı."
post-truth belki de 21. yy'a ait değildir. kökleri çok öncesine dayanıyordur.
efsaneler, mitler, cinler, periler, kulaktan kulağa gezinirken farklı şekle giren hikayeler, doğaüstü anlatılar, beyaz atlı prensler, öpücükle prense dönen kurbağalar, gözlerinden alev saçan ve boyu üç metre olan iskoç halk kahramanları... orta çağ'da sıradan insanlar uydururdu da uydururdu. daha da fenası, uydurduklarına inanırlardı. çok daha fenası ise bunların kuşaktan kuşağa abartılarak aktarılmasıydı.
günümüzde tımarhaneye kapatılacak delilere ermiş gözüyle bakardı pek çok insan. gerçi o dönemlerdeki çoğu kişi günümüz bakış açısıyla tımarhanelik ya da hapishaneliktir.
içinde bulunduğumuz postmodernizm dönemi, modernizmi aşıp bizi daha ileriye taşımıyor, aksine modernite öncesine, karanlık orta çağ'a geri dönüyoruz. post-truth zırvaları böyle değerlendirilebilir.
***
karşılıksız bol miktarda para basıp piyasaya sürdüğünüzde enflasyon artar ve paranızın değeri düşer. post-truth söylemleri bana biraz bunu çağrıştırıyor. yani, somut ve elle tutulur, bilimsel karşılığı olmayan o kadar söylemi, argüman adı altında piyasaya sürersen artık bunların değeri kalmaz. insanlar diğerlerinin sözlerini değersiz görmeye başlarlar.
***
karl jaspers, 2. dünya savaşının hemen ertesinde isviçre'de verdiği derslerinde, nazilere kanan ama onlara değil alman ordusuna katılan, savaş süresince yaralanmadan savaşı tamamlayan bir alman askerinin sözünü şöyle aktarır: "önemli olan şey, inandığının doğru olup olmaması değildi, önemli olan inanıp inanmamandı."
post-truth belki de 21. yy'a ait değildir. kökleri çok öncesine dayanıyordur.
devamını gör...
18.
bir ülkeyi ve insanlarını tam olarak şu hale getirir:
post-truth, postmodernizm, woke culture, sjw'ler, iklim krizine dikkat çekmek için sanat eserlerine saldırılar... finalde nihilizm... hepsi insanları ölümcül bir anlamsızlığa sürüklüyor. bir topluma yapılabilecek en büyük kötülüklerden biri onlara sürekli yalanlar söylemektir.
post-truth, postmodernizm, woke culture, sjw'ler, iklim krizine dikkat çekmek için sanat eserlerine saldırılar... finalde nihilizm... hepsi insanları ölümcül bir anlamsızlığa sürüklüyor. bir topluma yapılabilecek en büyük kötülüklerden biri onlara sürekli yalanlar söylemektir.
devamını gör...