roman / fantastik
10 / 10
puan ver

öne çıkanlar | diğer yorumlar

patrick rothfuss imzalı the kingkiller chronicle (seri)'sinin ilk kitabı.

fantastik türünde olmasına karşın, çok büyük edebi yönü var kitabın. kitap alışılagelmişden ziyade, büyük bir kahramanın epik macerası değil de, yetim bir çocuğun fantastik bir dünyada hayatta kalma ve intikam alma hikayesidir.

fantastik türünü okumak isteyenlere ilk önerdiğim kitaplardan biri olabilirdi seri tamamlansaydı.
devamını gör...
dört sene önce okuduğum ve hâlâ bana ara sıra dönüp sayfalarını karıştırtan kitaptır. içindeki zengin ve zekice işlenmiş evreni çok seviyorum. ayrıca bir röportajında kitabı yazmasının 15 yıl sürdüğünden bahsetmişti. ikinci kitapta görüyoruz ki 15 yılın hakkını vermiş.
fantastik okuyucusunun okuması gereklidir.
okuyucuları üçüncü kitabı beklerken kök salmıştır. hem üçüncü kitap çıksın istiyorum hem de çıkmasın, bu seri bitmesin istiyorum. zaman ne gösterecek, son kitap ne zaman gelecek göreceğiz.
devamını gör...
patrick rothfuss'un kitaplarından biridir. akıcıdır, yüzlerce sayfayı ne olduğunu anlamadan bitirirsiniz. baş karakteri kvothe'yle maceralara atılır, denna'yı sevmekle nefret etmek arasında gidip gelir, ambrose'ye lanetler okursunuz. güzeldir, hatta güzel demek hakaret olur, efsanedir. en iyi 10 kitap arasına rahatlıkla girer. kral katili güncesi'nin ilk kitabıdır.
devamını gör...
patrick amcamızın üçüncü kitabını 10 senedir çıkarmadığı serinin ilk kitabıdır. hiç düşünmeden en sevdiğim kitaplar listesinde ilk 5'i oynar.

kitabın konusuna değinmek istemiyorum çünkü her yerde bulabilirsiniz, o yüzden direkt kitap hakkında ne düşünüyorum ondan bahsedeceğim.

öncelikle karakterlere hastayım. serideki her bir karakter, en kötüsü bile efsane işlenmiş. ayrıca konu bakımından olmasa da işleniş bakımından özgün olduğunu söyleyebilirim. hp çakması diyenler var, bu iddia tamamen asılsızdır. büyük ihtimalle kitabı oturdukları yerle okudular.

kitap normal kitaplara göre daha kalın ve punto olarak daha küçük, fakat buna rağmen okurken bir zorluk yaşamıyorsunuz. ilk 90 sayfadan sonra alışıp rahatlıkla devam edebiliyorsunuz.

kısaca, kesinlikle okunmaya değer kaliteli bir seri. sadece kitaplar boyutundan dolayı çok pahalı, bu yüzden indirimleri kovalamanızı tavsiye ederim.
devamını gör...
patrick rothfuss'un yazdığı üç ciltlik kral katiligüncesi serisinin ilk kitabı.

bence çıkar çıkmaz fantastik edebiyatın başyapıtları arasına girmek öyle her baba yiğidin harcı değil. heleki ilk yazdığı kitapta. ancak o kadar akıcı yazılmış ki koca kitabı yemeden içmeden tek oturuşta bitiriyorsunuz. kitap aldığı tüm övgüleri hak ediyor. tek sıkıntısı siz bu tuğla kalınlığında ikişer kitabı iki günde bitirirken, yazarımızın (doğal olarak) yıllardır üçüncü kitabı yazamaması ve olayların öyle bir yerde kalması ki; yazsana lan artık şu kitabı! diye adamcağızın kapısına dayanacak hale gelmeniz.

siz yine de okuyun, asla unutamayacağınız ve tanıdığınıza memnun olacağınız karakterlerle tanışacaksınız (ve eh, o üçüncü kitap eninde sonunda gelecek!).
devamını gör...
patrick rothfuss tarafından yazılmış kralkatili güncesi üçlemesinin ilk gününü anlatan yarı otobiyografik dram yüklü yer yer komik fantastik eser. aynı zamanda son yıllarda okuduğum en sürükleyici kitaplardan biri. spoiler konusunda hassas olanlar için biraz korumacı davranacağım. şimdiden şunu söylememde fayda var, bu kitabı okuyun ama gerisinin geleceğini umut etmeyin. zira umut bu toprakları çoktan terk etti.*



maceracı, zeki, çevik ve o kadar da ahlaklı olmayan bir dehanın kvothe’nin hikayesinin ilk günü; bunların hepsinden elini eteğini çekmiş, gözünün feri sönmüş eskinin manyağı bugünün hancısı kothe tarafından anlatılır. kvothe-kothe benzerliği dikkatinizi çekmiştir. bu bir sır değil evet bu ikisi aslında aynı kişi. adam da haklı maceracılık, kadınların peşinde nehirler boyu kayık sürmek , uyuşturucu müptelası ejderuslarla uğraşmak kolay değil. ne mayışı var ne sigortası. maceracılık zor iş ve hayatın her alanında olduğu gibi eğer zekiyseniz çok daha zor.

görsel veya yazınsal herhangi bir hikayeyi tüketirken beni en çok çeken şeylerden biri o ürün veya eserin bunu nasıl anlattığı kısacası hikaye anlatıcılığı. bu kitap bu konuda çığır açıyor. tamam o kadar da çığır açmıyor ama sonuçta her güzel hikaye biraz abartıyı hak eder.* otobiyografik bir anlatım tekniği var. kothe hikayesini bir tarihçiye değil “o” tarihçiye üç günde anlatacaktır. rüzgarın adı o üç günün ilk günüdür. kısacası bu kitapta kvothe’nin hazırlık aşamasını yola çıkışını ve kendini buluşunu görürüz. edema ruh olarak ne yaparlardı, nerelerdeydiler onu görürüz. edema ruh ne diye soracak olursanız akademik olarak da yaptıkları işe çok yoğunlaşan çingenelerden “esinlenilmiş” bir halkı düşünebilirsiniz. kısaca hikaye anlatıcılığını neden beğendiğimi açıklayayım.

çok fazla arketipve klişe kullanılıyor. mutlu ve eğlenceli bir yaşam süren sirk çocuğunun “seçilmiş kişi” olduğuna dair ufak tefek olaylar yaşamasını görürüz ve birdenbire bütün ailesi “saf kötü gibi görünen” yaratıklar tarafından katledilir ve sadece o hayatta kalır. her gece intikam yeminleri eder artık bıçak kemiğe dayanmıştır. çocuğumuz zor bela hayatta kalır ve artık dışarıyı “kaosu” da öğrenir. elde edemeyeceği bir kadına aşık olur vs.. aynı yüzler aynı sesler. biz bu senaryoyu elli bin defa okuduk, izledik ama hâlâ bizi etkiliyor çünkü yazar bunu edebi anlamda ustalıkla kelime seçimleriyle kör göze parmak sokmadan yapıyor. her anlatı gibi rüzgarın adı da gerçekmiş gibi yapıyor bizi inandırmaya çalışıyor ve bunu en eski yöntemlerden birini kullanarak yani arketiplerle kolektif bilinçaltımıza gönderme yaparak başarıyor.*

karakter yaratımı en azından kadın olmayan karakterlerde başarılı. tabi bunda otobiyografik hikaye anlatımının da göz boyamacılığı var. biz karakterleri tanımıyoruz biz karakterleri kvothe’nin tanımasına tanıklık ediyoruz sadece. bast’ı ayrı övmek gerektiğini düşünüyorum ama onu şimdilik yapmayacağım. kitabı okumaya başladığımda oynattığım frp karakterinin adının da bast olması benim için özel bir anı oluşturdu.

evren tasarımı çok özgün değil. büyü tasarımı çok özgün değil. bilim çok özgün değil, dünya çok özgün değil anlayacağınız. peki sorarsanız yarizen yarizen madem özgün değil neden bunları olumlu bir şeymiş gibi yazıyorsun diye sebebi yukarıdaki ile aynı. o dünyaya inanıyoruz. o üniversitenin harç paralarının her dönem başı her öğrenci için ayrı ayrı belirlendiğine inanıyoruz. “boynuza gelmek” deyimini artık kullanacak kadar özümsüyoruz. yarın bir gün bir iblis ile karşılaşırsak yanımızda ne bulundurmamız gerektiğine dair bir fikrimiz var artık.*doğru bildiniz saf demir. burada fantastik edebiyatın gücü devreye giriyor. var olmayan bir evreni var olan evren ile anlatıyor yazar. başka türlüsü mümkün olmazdı zaten. üniversitedeki gıcık hocalar diyorsunuz a burada da var. peki ya hınzır esnaf, e o da burada. çabuk sarhoş olan koca yürekli arkadaş o da tabi burada.



patrick rothfuss bugünkü en iyi hikaye anlatıcılarından biri. kitaptaki en büyük olay da bu. sürükleyici, okudukça okuyasanız geliyor. inanıyorsunuz, merak ediyorsunuz. o dünyada olmak için can atıyorsunuz -özellikle metro yollarında ve hastahane sıralarında-. tek eksik yanı “çok çok iyi” olmasıdır. o kadar üstüne çalışılmış ve planlanmıştır ki artık sezmeye başlarsınız. bir süre sonra tecrübeli okurlar şimdi bunu böyle anlatacak diyebilir. cümle tahmin etmişliğim var.

ikinci kitabı okumak için bekliyorum ama sırada bu seriyi bana öneren güzel insanın önerdiği keyifli mi keyifli çizgi roman serisinin son üç cildi var.* zaten üçüncü kitabı da yıllardır yazmıyormuş amca o yüzden hızlıca okumanın da manası yok gibi şimdilik.*
devamını gör...
evet, başlıkta o yazarın, tanımını aradım ama beni yanılttı, tanımı; diğer yorumlar etiketi altında.*

okudum. hayır, hayır tanımı değil, kitabı okudum. tabi elbette ki tanımı da okudum da konumuz bu değil, konumuz kitap. bir dakika yaa, konu çok dağıldı.

...

üç kitaplık bir serinin, the kingkiller chronicle, ilk kitabıdır. gayet okunaklı ve sürükleyici, insanı içine çekebilen bir anlatımı vardır. normalde seri kitaplarından hep uzak durmuşumdur ancak ısrarla okurken dinlendiriyor, ben okuyacağım, sana da öneririm söylemini duydukça ve bu okurken dinlendiriyor etiketini, beynimde defalarca yankılatınca okumak istedim. çünkü zihnen de dinlenmeye ihtiyacımın olduğu bir dinemdeydim. işe de yaradı:
kitaptaki betimlemelerin gücü o kadar yoğun ki kendinizi, kolaylıkla o atmosfere, dışarıdan bakan bir gözlemci gibi hissediyorsunuz. yormuyor ve zorlamıyor. fantastik kitaplarda genellikle yavaş ve ağırdan alınmış anlatımları daha doğru bulurum. çünkü ancak böylelikle anlatılanlar, zihne ve ruha nüfuz edip hayal gücünü harekete geçirebiliyor. yazarı bu konuda, hayli başarılı bulduğumu söylemeliyim. hiç acele etmemiş. bu yüzden içine nüfuz etmem, içime nüfuz etmesi kolay oldu.

yine yazar, diğer amerikan kurgu kitaplarından alışık olduğumuz * gibi şımarık bir yazım tarzına sahip değil. bunu, daha önsözden, kitabı ithaf tarzından anlamak mümkün. en azından bu kitap için bende, bu hissi uyandırdı. oldukça da önceden hazırlıkları yapılmış, yıllanmış bir kurgu olduğunu belirtmiş. bu da hoşuma gitti. mesela diğer öneri yazarı olan brandon sanderson'da, aynı etkiyi göremedim ben. bu yüzden ilkin, onun serisini değil, bu seriyi tercih ettim.

eğer popüler kültüre ve seri kitaplarına benim gibi mesafeliyseniz, yine de bir tercih olarak önsözden okumaya başlayabilirsiniz.

bu arada bu okumaların, yalın ve anlaşılır, insanı yormayan bir şekle gelmiş olması hususunda da çevirmeni anmamak olmaz. yazar kadar onun başarısı da söz konusu... çevirmeni: cihan karamancı'ya saygıyla, güzel kitaptı. ben de öneririm.*
devamını gör...

bu başlığa tanım girmek için olabilirsiniz.

zaten üye iseniz giriş yapabilirsiniz.

"rüzgarın adı" ile benzer başlıklar

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim