sadcore* ne punk nihilizmini taşır, ne de grunge gibi hayata karşı apolitik bir iştahsızlık aşılar. tam aksine sanfrancisco'nun özünde barındırdığı melankoliye karşın, şehrin üzerinde dolaşan ölüm meleğine anti bir direnişi simgeler. hayatı savunur. dinginlik yaratmaz elbette, çünkü aynı zamanda tedirginlik ve tereddütlerin belirlediği bir müziktir bu.

sadcore deyince akla gelen ilk grup tabii ki, american music club. topluluğun vokali (bkz: mark eitzel) günümüzde kült müzisyenlerden birisi kabul ediliyor. kendisi sofistike bir şarkı yazarı. onun şarkılarında belirleyici olan şey, sözcüklerin ekonomisi.) yani,bir tür minimalizm. şarkıları bazen bir oturuşta fakat her kelimesi özenle seçilerek yazılmış aşk mektuplarını, bazen de son anda düşünülmüş intihar notlarını çağrıştırıyor. o, travmalarla yüklü hayatının dinginlik anlarında yazmış, belli belirsiz anımsanan bir geçmişin kırık dökük anılarıyla şarkılarını dokuyan bir ozandır adeta...

bu noktada mark kozelek'ten de söz etmemek olmaz tabii. o, sık sık rock aleminin tim buckley, nick drake ve alex chilton gibi trajik şahsiyetleriyle kıyaslanmış. gerçekten,ruhsal acılarını dramatize etmeden kristal berraklığıyla açığa vuran kozelek 'in şarkıları da aynı lirik yakınlığı taşıyor.

tolling midgets var bir de söz etmek istediğim. onlara rock dünyasının orson wellesleri denmiş o dönem.* 1992 yılında yayınladıkları "son"* adını taşıyan 3. albümlerinde tolling midgets'e mark eitzel'de katılmış.onun katılımının verdiği rengi hissetmemek mümkün değil zaten.bilinmez ölümler,ezaya uğramış hayatlar ve tutulan yaslar... diğer yandan gitar tınıları durgun suya atılmış taşlar misali büyüyen dalgalarla yayılıyor, genişliyor, tüm boşluğu dolduruyor.
"son" her şeyden önce atmosferik bir albüm.kapağı süsleyen ve gelişigüzel yayılmış tarot kartları*aynı zamanda da bir uyarı niteliği taşıyorlar. tekinsiz bir atmosfer burada ima edilen. albüm ilk çıktığında "slaughter on sumner st."in (bkz: edgar allan poe)'nun kuzgun şiirini çağrıştırdığı bile yazılmış hatta.)

sadcore, meşum bir atmosferin müziği gibi gelmiştir bana daima.
ve sadece poe'nun değil; samuel taylor coleridge, thomas de quincey, fuseli, piranesi gibi ustaların karabasan evrenleriyle de yakın ilişki içindedir.
devamını gör...
(bkz: slowcore)
devamını gör...

bu başlığa tanım girmek için olabilirsiniz.

zaten üye iseniz giriş yapabilirsiniz.

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim