saksafon

saksafon yada saksofon. çoğunlukla pirinç'ten üretilen üflemeli bir çalgı.

tam olarak şöyle bişey;

caz müziklerinde sıklıkla kullanılan hoş sesli ve çalması oldukça zor olan müzik aletidir.

bir çalgı. anneannem çok iyi saksafon çalar. şaka şaka.. ha bu arada üstteki bir tanıma göre pirinçten üretiliyormuş. eğer evinizde bir saksafon varsa, zor durumda olduğunuz zaman pilav niyetine yiyebilirsiniz. afiyet olsun. *

başka bir sürü üflemeli çalgı dururken ilginç bir şekilde oral seks ile ilişkilendirilen alet. alet deyince sanki bu unvanı hakediyormuş gibi gözükse de trambolin mesela mekanik olarak daha fazla andıran bir alet.

çghb1 de bununla ilgili bi skeç vardı... ah eski güzel günler.

müzik enstrümanıdır.fakat toplumda sakso çalmak oral seks anlamına gelmesi müzik enstrümanı çalmasından daha fazladır.

saksafon var çalarsan, zurna var öttürürsen ya da sen ne istersen.

hadi birkaç tavsiye vereyim. belki yeni başlayanlar vardır.

eğer hiç aşina değilseniz, tuşları keşfe çıkın. cidden aynı notaları farklı tuşlardan hangisi kolayınıza geliyorsa onu kullanıp çıkarmak, problem çözerken farklı yöntemler kullanmaya benziyor. hangisine alışıyorsanız, entonasyonu daha iyi geliyor.

entonasyonsuz çalmayın. tuner app edinin ve sizin 3. kolunuz haline gelsin.

ülkemizde daha çok alto ve tenor saksafonlar tercih ediliyor. ben de bunları deneyimlediğim için onlarsan bahsedeceğim.

asıl çalgım alto sax olmakla birlikte sibemol tenorda da verebileceğim ufak tavsiyeler olabilir. yani çok yetkin değilim ama, işe yarar diye düşünüyorum.

çalmaya başlamadan önce kamış ıslatmak, yalnızca saksafonlara değil, tüm kamışlı çalgılara bayağı iyi hissettirecek bir yöntem. bunu gerçekten başlangıç seviyesinde olanlar için söylüyorum. ister klarnet ister saksafon ister obua vb. bir çalgı olsun, diyaframınızın yükünü çok çok az bile olsa azaltıyor.


altocular için başlarsam;

diyafram, her yerde lazım olan "temel kavramlar" tadında bir mevzu. eğer diyaframınızı iyi kontrol edemiyorsanız, buna çalışmaya başların derim. youtube üzerinde çeşitli eğitimler var, ingilizce araştırmanız daha "faydalı" videolar ile karşılaşmanızı sağlar.

vibrato işinin hepsini, dudaklarınıza yüklemeyin. mümkünse diyaframınızı hareketlendirmeyi öğrenin ve teknikleri bununla sentezleyin.
elbette diyaframsız çalınabilir bir çalgı bir bakıma.
sadece baygınlık geçirebilirsiniz uzun süreli kullanımda veya herhangi bir cümleyi, en can alıcı yerinde virgül olmadığı halde nefes alarak okumuş gibi çalabilirsiniz önünüzdeki eserleri.

taksim yapmaya ön yargılı yaklaşmayın. bazı eserlerde ciddi anlamda hazırlık sağlıyor. ancak ben çalışmadım, o başka.

kesinlikle inceltme tuşunu kullanmadan oktav atlamayı öğrenin. bu bir anda olacak bir şey değil, bol bol alıştırma yapmanız gerekiyor. bir süre sonra öyle alışıyorsunuz ki, bazı yerlerde hiç tuş kullanma gereksinimi duymuyorsunuz.

başlamadan önce, parmaklarınızı ısındırın. saksafon, çok tuşlu komplike bir çalgı. durduk yere serçe parmağınızın eklem kısımlarını şişirmeyin.

kamış kırıldıysa, entonasyon kırılır. atın çöpe gitsin.

başlangıçta 2 numara, sonrasında 2.5 hatta 3 numara kamış kullanmanızı öneririm. bana en lezzetli gelen 2.5 numara vandooren kamışıydı, zamanında. entonasyon konusunda da iyi arkadaşlık kurmamı sağlamıştı. tavsiye edebilirim.

boyun kısmını yamuk yumuk yerleştirmeyin.
ben klasik bir şey çalacaksam düz, klasik dışında çalacaksam alt kısmının sağıma doğru eğileceği şekilde yerleştiriyordum. bunun teknik kısmını, doğrusunu gerçekten bilmiyorum.


aklıma gelenleri sıraladığım için biraz karışık olmuş olabilir ama, az çok anlaşılmasını umuyorum.

işiniz bittikten sonra beki çıkarın ki mantar zedelenmesin. kurulayıp saklamayı da unutmamanız gerekiyor.

evde çalışırken sesin gürlüğünden dolayı şikayet edilirseniz; orta seviyede ve yeni bir parçaya alışma süresindeyken (entonasyon ile, iskelet oturduktan sonra ilgilenilir zannımca.) havlu tıkayabilirsiniz.
en azından metalliğini kesiyor.

aklıma geldikçe ekleme yapabilirim sanırım.

tenor için birkaç cümle sarf edersem:

si bemol tenor, altoya göre transpoze konusunda daha kolay bir çalgı. ne demek istediğimi çok az bir arsştırma ile anlayabilirsiniz.

diyafram, burada merkez konumunda. tenor saksafon, her boyu kısanın kolaylıkla çalamayacağı bir alet olmakla birlikte nefesi zayıf olanların ses dahi çıkaramayabileceği kadar kuvvet isteyen bir saksafon türü.

ilk ve ikinci olarak atladığınız oktavlarda pek sorun yaşatmazken; çıplak sesi, özellikle pes notalarda nefesinizi hem kontrollü hem güçlü kullanmanız gerektiği için bayağı kuvvet ister, uzun lafın kısası.

sesi daha bir hoş gelir bana, dinlemenizi tavsiye ederim.


aslında ikisini ayırıp tavsiye vermem pek doğru olmamış ama, o kadar yazdıktan sonra daha başka bir zamanda düzenleme kararındayım.


klarnetten bahsetmiştim, asıl çalgım olmadığı için bunun hakkında tavsiye yapmayacağım.
n'olur klarnetçi arkadaşlar, bize özgü bir çalgı olmadığını unutmayıp elinizi keskin olmayan, komalı geçişlerde alıştırmayın.

bu arada,
"asıl çalgım" diye hitap ettiğim için bir gün soru gelir belki diye belirtiyorum:

müzik okulunda değilim. hiçbir zaman olmadım, resmi olarak müzik eğitimini yalnızca zorunlu olan derslerde aldım.
onun haricinde can bağıyla bağlandığım canımm öğretmenlerimle olan iletişimim var. minnetimi anlatsam, karakter sınırıyla tanışırım.
bu cümleyi kurabilmek için çok çok erken olan bir yaştan baz alarak saydığımda, müzikle iç içe geçirdiğim 9 yılım olduğu için en en verilmesi gerektiğini düşündüğüm tavsiyemi, çok acıttığı halde deneyimlediğim için vermek istiyorum.

çalgınız blok flüt ve melodika dahi olsa, teknik öğrenin.
tabii ciddi ve istekle çalıyorsanız.


*bir de, sakın yanaklarınızı şişirmeyin. nefesinizle abanmayın, ses çıkaracağım diye.
ne az ne fazla. zaten enstrümana alışınca ne kadar kulak tırmaladığını da fark edersiniz, tabii alışacak kadar sabrınız ve isteğiniz varsa.

1840’lerde, belçika asıllı fransız müzisyen adolphe sax tarafından icat edilmiş müzik aleti. adı nereden geliyor diyorsanız sax of phone yani sax'ın sesinden geliyor (çok havalı hareket bence).

ha ben bunu nereden öğrendim derseniz: video the burning jazz trio isimli manyak arkadaşların videosundaki 'flame o phone' yazısından.

bu arada grubun ulaşabildiğim tek kaydı bu ama aşırı eğlenceli.

en klas sese sahip olan müzik aleti.

erotik filmlerle özdeşleşmiş olsa bile aynı şekilde rahmetlinin de efsane şarkısının her notasında kendisini hissettiren pirinçten üretilen enstrümandır.

bir adet altocu olaraktan, saksafon çalmayı soprano da öğrendim. daha doğrusu polis bandosundan olan hocam sopranocuydu.
kamışlı bir çalgıdır. soprano en küçük ve en tiz sese sahip olanıdır. kendisinden iki büyük abisi tenorden 1 oktav düşüktür. smooth jazz in ve 80 lerdeki sevisme sahnelerinin vazgeçilmez enstrümanidir kendisi.
ve ses perdesi en tatlı olan caz in vazgeçilmez ismi alto vardır ikinci büyük saksafondur yine solo bir çalgı aletidir.
3 numara tenordur ki yine cazz ve blues un vazgeçilmez isimlerindendir. eğer saksafon seslerine hakimliginiz yoksa alto ile tenor farkını anlayamazsınız. altodan çok az oktav daha kalındır.
4 numara baritondur. ağır ve kalin ses perdesine sahiptir. solo çok göremezsiniz background calgilarindandir. orkestra ve yine caz gruplarında oldukça kullanılır. solo çalan yok elbette vardır sesi de ayırt edici şekilde kalındır.
ve sson olarak bass saksofon vardır m seyyar değil büyüklüğü nedeniyle yerde şabittir. direkt olarak arka plan calgilarindandir, gemi sireni gibi tok bir ses perdesine sahiptir.
her bir saksofon un icra ettiğiniz tarza uygun kamış ve bek çeşitleri bulunur. bek ağız kısmıdir kamış da o kısma takılır.
ben yumuşak kamış her zaman tercih ederdim çünkü saksafonumdan aglaar gibi ekolu ses duymak ben de orgazmik hallere sebep olurdu hele ki grupla doğaçlama yaparken.