1.
türk dil kurumu sözlüğüne göre kurbağa;
kurbağalardan, yumurta ile üreyen, yavruları gelişimlerini durgun sularda tamamladıktan sonra kuyruğu ve solungacı körelerek karada yaşayabilen, sıçrayarak yürüyen ve suda iyi yüzen küçük hayvan.
türk dil kurumu sözlüğüne göre sanatsal;
sanatla ilgili, sanata dair.
kurbağalar ilginç hayvanlardır. bir amfibik canlı olarak bu kadar ilginç bir görüntüye sahip olmaları beklenen bir şeydir ancak bu kadar tuhaf görünümlü olup bir de üstüne hem sevimli hem rahatsız edici olmayı başarmaları araştırmalara konu edilmelidir. isviçreli bilimadamlarının meydanlara ve havaalanlarına davet ediyorum.
yukarıda bahsettiğim bu özellikleri sanatın çeşitli dallarının da ilgilisini çekmiş olacak ki bolca kurbağaya rastlarız ve biz bunlara sanatsal kurbağalar diyeceğiz.
bu kurbağalardan biri karşımıza kurbağa prens masalında çıkar. öpülmek için bir derede çaresizce bekleyen bu prens bir büyü sonucu kurbağaya çevrilmiştir ve güzel bir prensesin çaresiz busesi için bekler. ben bu masalda her zaman prensesi daha çaresiz bulurum. bir kurbağayı öpüp kendine eş olarak kabul edebilecek bir prensesin çok zor zamanlar geçiriyor olması gerekir. ve merak ettiğim şey prensesin amfibik eşi ile sonrasında nasıl bir hayat sürdüğüdür.
diğer bir sanatsal kurbağa karşımıza osman şahin’in eserinden şerif gören tarafından 1985 yılında sinemaya aktarılan kurbağalar isimli filmde çıkar. filmde hülya koçyiğit ve talat bulut gerçekten çok iyi performanslar sergilemiştir. ancak filmi küçükken izlediğimde beni çok olumsuz etkilediğini hatırlıyorum. kurbağa toplayarak geçimini sağlamaya çalışan dul bir kadının barındığı yerde sürekli bir taciz altında yaşamasının anlatıldığı filmde kurbağalar herkesten çok başroldedir.
bir diğer sanatsal kurbağamız ise kurbağa kermit. 1955 yılında jim henson tarafından yaratılan kermit dünyanın en ünlü kurbağalarından biridir. the muppet show’un da baş karakterlerinden biri olan kurbağa kermit susam sokağında da yer almıştır. oldukça fırlama bir kurbağa olduğunu söyleyebileceğimiz kermit aynı zamanda da iş bitirici ve harika yöneticilik özelliklerine sahip -bence- sevimsiz bir kurbağadır.
başka bir sanatsal kurbağa da avusturyalı büyük yazar ve şair erich fried’in bir şiirinde çıkar karşımıza:
oğlanlar şakadan taşlıyor kurbağaları, kurbağalar cidden ölüyor.
benim için ezberimden hiç düşmeyen cümledir bu. her şeyin ifadesidir belki de dünyada olup biten. bana nedense hep sabahattin ali’nin ayran isimli öyküsünü hatırlatır. biz öylesine yaparız bazı şeyleri. o öylesine yapılan bazı şeyler başkalarının ömrünü törpüler.
ball state üniversitesinin kampüsünde bir havuzun içinde bulunan frog baby çeşmesi ise başka tür bir sanatsal kurbağadır. edith barretto stevens parson tarafından yapılan ve bence mükemmel bir sanatsallığa sahip olan bu heykelin işi şans getirdiğine inanılır ve insanlar için bir buluşma noktası kabul edilir.
son olarak da barış bıçakçı, behçet çelik ve ayhan geçgin’in e-mail aracılığıyla yaptıkları edebiyat sohbetinin kitaplaşmış halinin adından geçer bir sanatsal kurbağa. ben bu kitabı okurken sanki bu üç yazarlar üsküdar’da bir çay bahçesinde ya da ankara’da bir parkta oturup sohbet etmiş gibi hissetim. müthiş samimi ve akıcı bir kitaptı ve bu kitabın adı benim bu tanımımın da noktası olsun:
kurbağalara inanıyorum.
kurbağalardan, yumurta ile üreyen, yavruları gelişimlerini durgun sularda tamamladıktan sonra kuyruğu ve solungacı körelerek karada yaşayabilen, sıçrayarak yürüyen ve suda iyi yüzen küçük hayvan.
türk dil kurumu sözlüğüne göre sanatsal;
sanatla ilgili, sanata dair.
kurbağalar ilginç hayvanlardır. bir amfibik canlı olarak bu kadar ilginç bir görüntüye sahip olmaları beklenen bir şeydir ancak bu kadar tuhaf görünümlü olup bir de üstüne hem sevimli hem rahatsız edici olmayı başarmaları araştırmalara konu edilmelidir. isviçreli bilimadamlarının meydanlara ve havaalanlarına davet ediyorum.
yukarıda bahsettiğim bu özellikleri sanatın çeşitli dallarının da ilgilisini çekmiş olacak ki bolca kurbağaya rastlarız ve biz bunlara sanatsal kurbağalar diyeceğiz.
bu kurbağalardan biri karşımıza kurbağa prens masalında çıkar. öpülmek için bir derede çaresizce bekleyen bu prens bir büyü sonucu kurbağaya çevrilmiştir ve güzel bir prensesin çaresiz busesi için bekler. ben bu masalda her zaman prensesi daha çaresiz bulurum. bir kurbağayı öpüp kendine eş olarak kabul edebilecek bir prensesin çok zor zamanlar geçiriyor olması gerekir. ve merak ettiğim şey prensesin amfibik eşi ile sonrasında nasıl bir hayat sürdüğüdür.
diğer bir sanatsal kurbağa karşımıza osman şahin’in eserinden şerif gören tarafından 1985 yılında sinemaya aktarılan kurbağalar isimli filmde çıkar. filmde hülya koçyiğit ve talat bulut gerçekten çok iyi performanslar sergilemiştir. ancak filmi küçükken izlediğimde beni çok olumsuz etkilediğini hatırlıyorum. kurbağa toplayarak geçimini sağlamaya çalışan dul bir kadının barındığı yerde sürekli bir taciz altında yaşamasının anlatıldığı filmde kurbağalar herkesten çok başroldedir.
bir diğer sanatsal kurbağamız ise kurbağa kermit. 1955 yılında jim henson tarafından yaratılan kermit dünyanın en ünlü kurbağalarından biridir. the muppet show’un da baş karakterlerinden biri olan kurbağa kermit susam sokağında da yer almıştır. oldukça fırlama bir kurbağa olduğunu söyleyebileceğimiz kermit aynı zamanda da iş bitirici ve harika yöneticilik özelliklerine sahip -bence- sevimsiz bir kurbağadır.
başka bir sanatsal kurbağa da avusturyalı büyük yazar ve şair erich fried’in bir şiirinde çıkar karşımıza:
oğlanlar şakadan taşlıyor kurbağaları, kurbağalar cidden ölüyor.
benim için ezberimden hiç düşmeyen cümledir bu. her şeyin ifadesidir belki de dünyada olup biten. bana nedense hep sabahattin ali’nin ayran isimli öyküsünü hatırlatır. biz öylesine yaparız bazı şeyleri. o öylesine yapılan bazı şeyler başkalarının ömrünü törpüler.
ball state üniversitesinin kampüsünde bir havuzun içinde bulunan frog baby çeşmesi ise başka tür bir sanatsal kurbağadır. edith barretto stevens parson tarafından yapılan ve bence mükemmel bir sanatsallığa sahip olan bu heykelin işi şans getirdiğine inanılır ve insanlar için bir buluşma noktası kabul edilir.
son olarak da barış bıçakçı, behçet çelik ve ayhan geçgin’in e-mail aracılığıyla yaptıkları edebiyat sohbetinin kitaplaşmış halinin adından geçer bir sanatsal kurbağa. ben bu kitabı okurken sanki bu üç yazarlar üsküdar’da bir çay bahçesinde ya da ankara’da bir parkta oturup sohbet etmiş gibi hissetim. müthiş samimi ve akıcı bir kitaptı ve bu kitabın adı benim bu tanımımın da noktası olsun:
kurbağalara inanıyorum.
devamını gör...
2.
birde bilimsel iki kurbağa vardır.
biri kaynar suya atılır diğeri soğuk suya yavaşça ısıtılmak için.
biri kaynar suya atılır diğeri soğuk suya yavaşça ısıtılmak için.
devamını gör...
3.
kurbağa bacağı da sanatsal kurbağalar başlığında değerlendirilebilir. avrupa'da, özellikle fransa'da yaygın olan, ülkemizde edirne, istanbul gibi şehirlerde bulunabilir bir yemek. bize tuhaf gelen yabancı yemekler düşünüldüğünde kurbağa bacağı yenilebilir olanların içinde yer alır. baskın bir tadı olmayan, tavuğa benzeyen kurbağa bacağı genellikle un ve sarımsak ile panelendikten sonra zeytinyağında kızartılarak servis ediliyor. tavuk pişirilirken kullanılan bütün yöntemler kurbağa bacağı için de uygun. bol baharatlı ve iyice kızartılarak pişirilmiş olanları, gurme damaklarda sanatsal zevk patlamalarına neden olabilir.
devamını gör...