sevgilinin ailesiyle tanışmak
başlık "jonathanlivingston" tarafından 02.01.2021 22:58 tarihinde açılmıştır.
1.
en gerilimli filmden bile daha gerilimli olan hadisedir.
zira tanışma günü gelene kadar kalbiniz ağzınızda gezmenize sebep olacaktır.
zira tanışma günü gelene kadar kalbiniz ağzınızda gezmenize sebep olacaktır.
devamını gör...
2.
ilişkinin ciddi olduğunun, ciddiye gittiğinin yazısız göstergesi. bir çiçekle ya da pastayla gitmenizde yarar var. nasılsa ilerde birbirinizi sevmeyeceksiniz ilk günleriniz güzel geçsin bari.
devamını gör...
3.
cıvık bi şaka yaparsınız ve kimse gülmez o an kafanızdan aşağı kaynar sular dökülür kafanızı öne eğersiniz ve bi sessizlik " ben kalkayım ya geç oldu" der kalkarsanız yol boyunca yaptığınız salaklıktan dolayı kendize küfür edersiniz.
bir daha ailesiyle hiç görüşmedik. allah'tan ailesinden uzakta okuyor da ilişkimizde sıkıntı yok.
bir daha ailesiyle hiç görüşmedik. allah'tan ailesinden uzakta okuyor da ilişkimizde sıkıntı yok.
devamını gör...
4.
daha hiç nasipdar olamadığım durumdur.
devamını gör...
5.
yaşadığım durumdur. aile yapılarına göre biraz ufak kaldığım ve az yediğim için çok garipsenmiştim ama gün sonunda fazla heyecanlanmamın gereksiz olduğunu fark etmiştim. çok sıcak insanlar, çok severim kendilerini. tavsiyem ilk tanışma olarak kahvaltıya gitmemeniz. gerilimi oldukça arttırıyor.
devamını gör...
6.
gerilim dolu anlardı. anneannesi beni dizine oturmuştu. bu bir test miydi ? her sözün her davranışın bir sınav olabilme potansiyeli olan, sevgi ve sempatiyi gözlerden okumaya çalıştığınız garip durum.
devamını gör...
7.
o levele gelemedik daha
devamını gör...
8.
o günü hatırlıyorum da, uzaktı biraz yatılı gitmiştik. kayın peder masaj aleti almış elektrikli onu taktı sağolsun sırtıma falan. oyun oynadık bi ben ona elektrik veriyom bi o bana.
devamını gör...
9.
sevgili iken ilk tanışmamız gayet görkemliydi. hepsi de bana prensesmişim gibi hissettirmişti.
her güzel şey çabuk bitermiş, öğrendim. ilk
tanışmada yüz üzerinden yüz alan o nazik, hassas ve duyarlı kişiler yıllar içinde eksiye düştü.
süre 20+ yıl.
her güzel şey çabuk bitermiş, öğrendim. ilk
tanışmada yüz üzerinden yüz alan o nazik, hassas ve duyarlı kişiler yıllar içinde eksiye düştü.
süre 20+ yıl.
devamını gör...
10.
hayatında yapabileceğin en büyük hataların en önemsizi
devamını gör...
11.
kademe kademe gerçekleşir.
sevgilinin ablası veya küçük kız kardeşi varsa önce onunla tanışacaksın. bunlar nispeten daha ılımlı oluyor. rahat rahat konuşabiliyorsun yanlarında.
bu buluşmayı iyi atlatırsan, olumlu referans oluyor. sevgilinin annesi, onun sizin hakkınızda söylediğiniz iyi cümleleri fazla sallamaz. anneler sürekli, kızlarının sevdiği için gözlerinin kapalı olduğunu ve saf olduklarını düşünür. herzaman için, adamın biri gelip onları kandırmıştır. kimin nesidir bu adam acaba. incelenmelidir.
abladan sonra anne eşiği var. atlatmak çok zor. anneler çok hafif pıçırık olur. şöyle iki soru sorar, apışıp kalırsın. niyetini anlayıverir gözlerinden.
ben şahsen kafayı öne eğip ezik erkeği oynamanın süper olduğunu düşünürdüm veletken. ama eski hatunlardan birinin annesi, "bu adam ne yav amma pısırık" mealinde laflar etmiş arkamdan.
demek ki fazla ezik görünüp, "ni dirsiniz yiparim tiyziciğim" modunda gezmek hoş değil.
sonradan biraz daha rahat olayım dedim. bacaklarımı birleştiriyordum hep. ayırdım onları. koltuğa şöyle bir yaslandım. her şey kısmet be teyzem dedim. şimdilik fena gitmiyoruz dedim. bu sefer de çok ukala dediler.
anneler tehlikeli. ayarı bilmezsek silerler anında. ortayı bulmak lazım.
son kademe babadır. baba, bu süreç boyunca etkisiz elemandır zaten. ya bu evreleri gizlerler ondan, ya da baba bildiği halde muhatap olmak istemez kızıyla. tüm ihaleyi eşine bırakır. sen araştır çocuğu diye kestirip atar.
baba ile buluşunca masaya yatırsa bile, "çok güzel yaladın babacığım" demek lazım. kızı olan babalar olaylara vakıf olduğu için pek atarlı olur.
tüm testleri geçersek, legal olarak aşkımızı yalayıp yutma hakkını kazanırız. hatta kızın annesi bize yatak bile hazırlar. çok duygulu olaylar bunlar. bildiğiniz gibi değil.
sevgilinin ablası veya küçük kız kardeşi varsa önce onunla tanışacaksın. bunlar nispeten daha ılımlı oluyor. rahat rahat konuşabiliyorsun yanlarında.
bu buluşmayı iyi atlatırsan, olumlu referans oluyor. sevgilinin annesi, onun sizin hakkınızda söylediğiniz iyi cümleleri fazla sallamaz. anneler sürekli, kızlarının sevdiği için gözlerinin kapalı olduğunu ve saf olduklarını düşünür. herzaman için, adamın biri gelip onları kandırmıştır. kimin nesidir bu adam acaba. incelenmelidir.
abladan sonra anne eşiği var. atlatmak çok zor. anneler çok hafif pıçırık olur. şöyle iki soru sorar, apışıp kalırsın. niyetini anlayıverir gözlerinden.
ben şahsen kafayı öne eğip ezik erkeği oynamanın süper olduğunu düşünürdüm veletken. ama eski hatunlardan birinin annesi, "bu adam ne yav amma pısırık" mealinde laflar etmiş arkamdan.
demek ki fazla ezik görünüp, "ni dirsiniz yiparim tiyziciğim" modunda gezmek hoş değil.
sonradan biraz daha rahat olayım dedim. bacaklarımı birleştiriyordum hep. ayırdım onları. koltuğa şöyle bir yaslandım. her şey kısmet be teyzem dedim. şimdilik fena gitmiyoruz dedim. bu sefer de çok ukala dediler.
anneler tehlikeli. ayarı bilmezsek silerler anında. ortayı bulmak lazım.
son kademe babadır. baba, bu süreç boyunca etkisiz elemandır zaten. ya bu evreleri gizlerler ondan, ya da baba bildiği halde muhatap olmak istemez kızıyla. tüm ihaleyi eşine bırakır. sen araştır çocuğu diye kestirip atar.
baba ile buluşunca masaya yatırsa bile, "çok güzel yaladın babacığım" demek lazım. kızı olan babalar olaylara vakıf olduğu için pek atarlı olur.
tüm testleri geçersek, legal olarak aşkımızı yalayıp yutma hakkını kazanırız. hatta kızın annesi bize yatak bile hazırlar. çok duygulu olaylar bunlar. bildiğiniz gibi değil.
devamını gör...
12.
bir tık üstü durum: sevgilinin annesiyle birlikte sarhoş olmak
devamını gör...
13.
arkadaşken tanıştığım oldu, hatta beni çok sever bir çok arkadaşımın ailesi. çekinmem. şeffaf bir adamım. lakin hiçbir sevgilimin ailesiyle tanışmadım. ciddi bir şey sonuçta. yani bence bu hamle ile ilişki başka bir yere doğrular evriliyor.
korktuğumdan değil, buna değer gördüğüm biri olmadığından.
korktuğumdan değil, buna değer gördüğüm biri olmadığından.
devamını gör...
14.
19 yaşında bir kez yapmıştım, sonra bir daha yanaşmadım. ha sorsalar kimseyle tanışmadım hiç derim, unutmak istiyorum çünkü. yok gibi davranıyorum. hiç yaşanmamış gibi. hiç kimsenin anniciği ile tanışmamış gibi.
küçücük bir odanın içinde tüm çakallar toplanmıştı, hiç unutmam. annesi, teyzesi, onun yüzü eriyor gibi görünen acayip kızı, birkaç erkek ve acaba onlar kimdi ya diye düşündüren başka insanlar. 46 kilo zamanlarım, nasıl narin nasıl zarifim. safım bi de. bu aile yapısı hakkında bilgim yok. göçmen çocuğuyum. biz de aşık olursan aile falan uğraşmaz gider kendin evlenirsin. hatta bizim taraf benim mallık seviyemi bildiği için gitme dediler, onlar seni yerler, haberin olmaz. dedim siz karışamazsınız, istediğimi yaparım.
yemin ediyorum 19 yaşımı verseler bana saçını başını acimadan yolarım.
aldılar beni aralarına, nasıl güzel maşallah dediler, en sevdiğimiz gelinimiz diye üstüne basa basa söylediler. en sevdiğimiz gelinimiz. en güzel gelinimiz. en zayıf gelinimiz. en güzel gözlü gelinimiz. yüzümde böyle kocaman gülücükler iltifatları alıyorum. nasıl mesudum.
eve geldim, ne oldu dediler, dedim bana böyle böyle dediler. o zaman öğrendim bizim ailenin yetişkin çakallarından, odanın içinde olan diğer gelin adayından nefret ettikleri için bana o kadar güzel şeyler söylemişler. o söylenen şeylerin aslında benimle ya da onların bana karşı hissettikleri ile alakası yokmuş.
sonra o kıskanırdıkları gelin beni birkaç kez öldürmeye çalışınca anladım ben ailem haklı. o ruh hastası beni her gördüğü yerde uzun dakikalar laf sokup yerin dibine sokup sokup çıkarınca bu işlerin bana göre olmadığını iyice anladım. çünkü ben böyle sabahtan akşama entrika falan uğraşamam firdevs hanım gibi. bihter olsaydım dizinin ilk bölümünde kafama sıkardım.
buradan o aileye sevgi ve saygılarımı iletiyorum. beni her şeyden soğuttular. pislikler.
y a s ı k.
küçücük bir odanın içinde tüm çakallar toplanmıştı, hiç unutmam. annesi, teyzesi, onun yüzü eriyor gibi görünen acayip kızı, birkaç erkek ve acaba onlar kimdi ya diye düşündüren başka insanlar. 46 kilo zamanlarım, nasıl narin nasıl zarifim. safım bi de. bu aile yapısı hakkında bilgim yok. göçmen çocuğuyum. biz de aşık olursan aile falan uğraşmaz gider kendin evlenirsin. hatta bizim taraf benim mallık seviyemi bildiği için gitme dediler, onlar seni yerler, haberin olmaz. dedim siz karışamazsınız, istediğimi yaparım.
yemin ediyorum 19 yaşımı verseler bana saçını başını acimadan yolarım.
aldılar beni aralarına, nasıl güzel maşallah dediler, en sevdiğimiz gelinimiz diye üstüne basa basa söylediler. en sevdiğimiz gelinimiz. en güzel gelinimiz. en zayıf gelinimiz. en güzel gözlü gelinimiz. yüzümde böyle kocaman gülücükler iltifatları alıyorum. nasıl mesudum.
eve geldim, ne oldu dediler, dedim bana böyle böyle dediler. o zaman öğrendim bizim ailenin yetişkin çakallarından, odanın içinde olan diğer gelin adayından nefret ettikleri için bana o kadar güzel şeyler söylemişler. o söylenen şeylerin aslında benimle ya da onların bana karşı hissettikleri ile alakası yokmuş.
sonra o kıskanırdıkları gelin beni birkaç kez öldürmeye çalışınca anladım ben ailem haklı. o ruh hastası beni her gördüğü yerde uzun dakikalar laf sokup yerin dibine sokup sokup çıkarınca bu işlerin bana göre olmadığını iyice anladım. çünkü ben böyle sabahtan akşama entrika falan uğraşamam firdevs hanım gibi. bihter olsaydım dizinin ilk bölümünde kafama sıkardım.
buradan o aileye sevgi ve saygılarımı iletiyorum. beni her şeyden soğuttular. pislikler.
y a s ı k.
devamını gör...
15.
eller bacakların ortasında, ayaklar bitişik, koltuğun ucuna oturmuş, zaman zaman halı desenlerine odaklanılmış ve aman bir pot kırmayayım diye diken üstünde olunan bir senaryo.
devamını gör...
16.
bazen çok garip aile dinamiklerine şahit olduğunuz eylemdir efenim ve sonradan düşünürsünüz "ya zaten sevgilim neydi ki ailesi ne çıkacaktı?"
efenim size o saçma ilişkimden, sevgilimden ve tuhaf ailesinden bahsedeceğim; tanrım, gözlerimi açan şey buydu işte, onun anne ve babasını görmek, tanımak. kıl payı evlilik yolundan döndüğüm bu ilişkimde, az daha ben daha olaya ayılmadan telli duvaklı gelin olup gidecektim gencecik yaşımda. huh, verilmiş sadakam varmış. ilişki biter bitmez gidip çocuk sevindirdim arkadaşlar.
zannedersem üniversite sonda olduğum seneydi ki, bu çocukla saçma bir arkadaş vesilesiyle, saçma bir yolla tanıştık. kendisi, arkadaşı ile ortak arkadaş grubumuzca çekindiğimiz, yaklaşık 10 kişinin aynı ortamda oturarak objektife sırıttığı o fotoğrafta beni görüyor ve benle tanışmak istiyor. eh, ayıptır söylemesi anası ceylan, babası at gibi hatundum, gösterişliydim efenim, bunu pek çok yazımda belirtiyorum ki bir an bile aklınızdan çıkarmayınız. ben güzelim evet, çok.
neyse efenim, ısrar kıyamet arkadaşımdan telefon numaramı almayı başarıyor, takmış kafayı, bana ulaşacak, bir şekilde hayatımda olacak. o sıralar da üzerinize afiyet deli zamanlarım, ciddi deli, baya deli ahshs. çeşitli psikiyatrik tedaviler görmekteydim ki hayır efenim doğuştan deliyim. asla sonradan olmadım sizler gibi!!!11 ben safkan bir manyağım ahshs
işte biraz depresyon dönemleri filan, gardım etrafa karşı düşük; insanları gereksiz önemsiyorum, her hareketi kafaya takıp milyon tekrarda irdeliyorum, hallerini hatırlarını sürekli soruyorum -incitmedim dimiğ- diyerek. dertler derya olmuş, güneşin altında asfalta yapışmış sakız kıvamına gelmiş o sıra beynim, leyla gibiyim; birini görürüm, durduk yere gidip sarılıp ağlayasım gelir, bi dilenci görürüm fena içime batar acırım "adaletine soqam dünyağ!" diyerek isyana gelirim filan ki o dolandırıcı allahsızlara ömrümün başka hiçbir döneminde öyle acıyıp para dökmemişimdir. böyle bir haldeyim efenim işte, evde, cennet mahallesi pembe gibi kat kat don giyerek filan oturuyorum depresyondan, salmışım hayatı, ama hayat benim yakama yapışmış.
bu süreçte, hafızama balyoz gibi inen ilaçlara karşın, yine de ders vermeye çalışıyorum, kendimi takdir etmeden geçemeyeceğim, kusura bakmayın da her "benim" diyenin yapabileceği iş değildir bu. evin üç aylık rızkını tek gecede pavyonda 3 büyük açtırarak yemiş gibi güne uyanıyorum her sabah ve inatla da okula tutunuyorum efenim işte öylesi bir dönem.
bu arkadaş bana ulaştı, telefondan. nitekim ortamlardan kendimi çekmişim ve bir bahane yaratıp evime gelemiyordu haliyle çünkü henüz tanışmıyorduk. tek yaşıyordum o sıra, okul-ev-uyku, okul-ev-uyku böyle bir ritmim vardı.
arandım bir gün bir numaradan, telefonu açar açmaz kendini tanıtmaya girişti, işte arkadaşına kızma, telefon numaranı ondan alabilmek için çok dil döktüm vs. açıkladı da açıkladı. ula acıdım ya çocuğa, "ayy nasıl da uğraşmış yazık, zahmet verdirmişim haberim yok" diyerek ahshs. tanrım, depresyon kesinlikle zekamın da ağzına ediyordu.
bu beni kuş gibi avladı efenim evet abartmıyorum. bildiğiniz kanadı kırık kuşu alıp kafese koyar gibi koydu. bakarsanız "sen kimsin be, numaram ne geziyor sende, bu ne cesaret?!!" diyerek terslemeli ve o arkadaşımın da ağzına zçmalıydım ama beynim, ağır antidepresanlar ve antipsikotiklerden sonra hayata üç hücreyle filan tutunuyor olmalıydı o sıralar ahshs
neyse efenim biz bu çocukla yüz yüze de tanıştık. e madem gel bi çayımı iç filan dedim. dünden hevesli, bir buket çiçekle çat diye kapıma dayandı zaten. bir insanın yüzü bu kadar mı itici olur tanrım, yani şöyle söyleyeyim bakın çirkinlik değil bu, tamam çirkinlik de var da hani itici insanlar vardır, gördüğünüzde istemsizce içinizden bir şeyler ısınamaz, kalbiniz bi geri durur, ne bileyim küçük gaip sesler "kaç bundan" diye fısıldar, hah öylesi biriydi. ama dediğim gibi, o ara beynim bloke olmuştu, kendisine ulaşılamıyordu.
her şey o kadar hızlı ilerliyordu ki, 5 haftadır görüşüyorduk belki ve beni ısrarla babasıyla ve annesiyle tanıştırmak istiyordu. yavrum bir yere mi kaçıyorum, bir yere mi yetiştiriyorsun nedir yani? ama biliyor musunuz, çok sonradan jeton düştü bende. çocuk elbette arkadaşımdan bilgilerimi sora ede mutlaka almıştı, ağzı iyi laf yapıyordu. o bilgiler eşliğinde bu kadar aceleciydi ki hastalıktan, depresif dönemimden kendimi tam toparlamadan işi ciddiye bindirmek, halkayı geçirmek istiyordu muhtemelen. çünkü kendime gelirsem onun gibi biriyle olmayacağından emindi bence. olmazdım da. çünkü çirkin, boş ukala (hani bi bilgin vardır da yaparsın ukalalığını, bir yere kadar sevimlidir, anam o da yok. ondan boş ukala), boş özgüvenli, takıntılı, pis bir insan neresinden bakarsanız. bir miktar da maddi durumlar için yanaştığını düşünmeden edemiyorum.
ha ama sezarın hakkı sezara, depresyon dönemlerinde benim için bir sosyal çevre, bir aksiyon olarak beni hayata bağladı mı derseniz, kesinlikle evet, böyle bir iyiliği dokundu farkında olmadan.
neyse efenim, aslında bu ilişkiden 2354364 farklı hikaye çıkarılabilir, kurgulanabilir nitekim çok ayrıntılı bir süreçti. hafızama nasıl bu denli kazınmayı başardı her ayrıntısı ile bilmiyorum ama tahminim, hayata bakışımın hüzünlü olduğu bir dönemde yaşandığı için, bu duyguyla, bunun melankolisi ile derin kayıt tutmuş olabilir zihnim. yoksa asla umurumda olacak bir birliktelik değildi.
nihayetinde babasının bir gün pat diye çıkıp gelip öğrenci evimde yatılı misafir olacağı tuttu efenim, bakar mısınız şu emrivakiye, şu yönsüzlüğe? ne alaka bismillah yani genç bir kızın evine babalı oğullu yatılı nasıl gelip kalacaksınız ulan ben ağaç kovuğundan mı çıktım? bizimkilere ne diyeceğim? varlığından henüz haberleri yok bu tipin, ilişkiye "geçici oyalanma" gözüyle bakıyorum, ciddiyetim yok, sen babanı ne halt etmeye burnumun dibine sokuyorsun?
efenim "gelmeyin" diyemedim. çünkü depresiftim, zekasızdım o sıra. geldi babası, alış veriş de yapmış gelmiş, pişirilecek bir şeyler almış; yığdı mutfağa. ben yemek yapıvereyim hani ahshs zor yaşıyorum zaten o sıra, bir de zoraki misafir ağırlayacağım evde. yaptım efenim. aşlarını yapıverdim, ama kullandığım ilaçlardan yarı zombiyim, adam car car konuşur. hıı amca, mıı amca derim.
öbür gün adam bana küstü ahshs ben soğuk davranmışım, müstakbel gelini değil miymişim, doğru düzgün sohbet etmemişim, büyüğüne yapılan bir saygısızlıkmış bu, çok ayıpmış. efenim inanır mısınız adamdan özür diledim ahshshs ya morticia nasıl bir malsın kızım sen ya ahshs adamları psikolojik deli halimle ağır tedavi görürken ağırladım ve üzerine triplerini çektim.
bu varan bir.
daha çok var da neyse hızlı geçiyorum.
sonrasında zorlaya zorlaya aileleri tanıştıracak bu; annesini davet etmiş illa diyor ki senin annen de gelsin, kadınlar tanışsın kaynaşsınlar. annem seni çok merak etmiş görmek istiyor. "ya benim ailemin daha yeni haberi olacak nedim, biraz hızlı gitmiyor musun?" diyorum, yok. ikna etti. kesinlikle karşıt bir düşünceyi savunamaz haldeydim kimseye karşı o dönem nitekim hayatımın en zorlu depresyon tedavi süreçlerinden birini yaşamaktaydım. hatta annem benimle birlikte öğrenci evimde kalacaktı da "anne abartma, ben baş ederim" demiş yollamıştım kadını sene başında. o da birkaç samimi kız arkadaşıma "morticia'yı yalnız koymayın kızlar" diye tembihleyerek gözü arkada kala kala dönmüştü memlekete. la keşke "kal anacım başımda" deseymişim dediydim.
neyse efenim, annemi haberdar ettim, ona da emrivaki yapıldı yani. annem "bu ne biçim iş morticia?" filan dedi ama ne yapsın efenim? evladının gönül işine karşı durup onu mu kaybetsin, zaten depresyonda, zaten pamuk ipliği ile bağlı şu hayata o sıra... kadın da kalktı geldi o kadar yol tepti sırf bu oğlanla anası tanışmak istiyorlar diye.
efenim tanıştılar. kadın kötü bir kadın değil, hatta saftan bir kadın da. tanışır tanışmaz benim anamı dert değirmeni etti ahshs kocasını şikayet ediyor. ya daha siz tanışalı 2 dakika yeni doluyor, biraz resmi durur insan ne bileyim biraz mesafeli; yok, kadın yıllardır bir dünürü olmasını bekliyormuşçasına annemle kaynaştı ki annem samimi insandır, o bile rahatsız oldu. dert döküyor kadın, kocasıyla hiçbir özelini koymadı anam yataktaki performansına kadar anama akıl danıştı ahshsh ya tövbest.
bu varan iki.
sonra annemi yolculadık, kadın da güya evine dönecek; "ben burada çok iyi bir falcı biliyorum" diye tuttu beni, oğluyla beraber bir falcıya götürdü ve yanımda "oğlumun kısmetine baksana ablam" diye falcıya dolaylı olarak benim nasıl bir gelin adayı olduğumu sordu hashsh
falcı da demez mi "bir yılan var oğlunun yakınlarında" diye ahshs ya ulan "bu ne saçmalık yettiniz be" deyip kalkıp gider normal morticia ama o sıralar morticia anormal, o sıralar moron, "ay bana mı diyor? vallahi ben kötü kalpli biri değilimdir" diye ağladım ya la hsahsh kendimi ispatlamaya çalışıyorum bi de. ya bırah. yılanın tillahıyım sokarım hepinizi siye denecek yerde, olaya bak ahshs
ay çok güldüm durun bi saniye karnım ağrıyor. off. işte bu yüzden "depresyondayken yeni boy friend asla" prensibi edindim ya. ahsh ay karnım ağrıdı.
neyse efenim, bir gün de nedim, kendisini zorla memleketime annemlere ev ziyaretine davet ettirdi; neymiş efenim beni daha iyi tanımak istiyormuş, daha yakından tanıyacakmış, işte büyüdüğüm evi, odayı görecekmiş, öyle romantiklikler filan. ya odamı görüp napacaksın aynı karyoladan mı sipariş edeceksin? işte ilgileniyor benle güya, beni çok önemsiyor. ama hepsini toplasanız ucuz bir romantik film anca çıkarırsınız. cidden şimdi bakınca, tek tek ekmek kırıntılarını yedirmiş bana ve şeker eve götürmüş. neyse ki kafese koyup beni mideye indirmeden ayıldım. hakkımda daha çok bilgi istiyordu, beni avucuna tam almak istiyordu, kesinlikle sebebi buydu.
o ayrılık da bir anda oldu. bir anda. sanki yüce bir el tarafından sarsılmışım gibi, bir anda "ulan noluyoruz?!" deyip kendisine yol verdim.
gördüğüm, tanıdığım en garip aileydi, çok garip insanlardı. bu anlattıklarım devede kulak diyeyim, gerisini de sizin hayal gücünüze bırakayım.
efenim size o saçma ilişkimden, sevgilimden ve tuhaf ailesinden bahsedeceğim; tanrım, gözlerimi açan şey buydu işte, onun anne ve babasını görmek, tanımak. kıl payı evlilik yolundan döndüğüm bu ilişkimde, az daha ben daha olaya ayılmadan telli duvaklı gelin olup gidecektim gencecik yaşımda. huh, verilmiş sadakam varmış. ilişki biter bitmez gidip çocuk sevindirdim arkadaşlar.
zannedersem üniversite sonda olduğum seneydi ki, bu çocukla saçma bir arkadaş vesilesiyle, saçma bir yolla tanıştık. kendisi, arkadaşı ile ortak arkadaş grubumuzca çekindiğimiz, yaklaşık 10 kişinin aynı ortamda oturarak objektife sırıttığı o fotoğrafta beni görüyor ve benle tanışmak istiyor. eh, ayıptır söylemesi anası ceylan, babası at gibi hatundum, gösterişliydim efenim, bunu pek çok yazımda belirtiyorum ki bir an bile aklınızdan çıkarmayınız. ben güzelim evet, çok.
neyse efenim, ısrar kıyamet arkadaşımdan telefon numaramı almayı başarıyor, takmış kafayı, bana ulaşacak, bir şekilde hayatımda olacak. o sıralar da üzerinize afiyet deli zamanlarım, ciddi deli, baya deli ahshs. çeşitli psikiyatrik tedaviler görmekteydim ki hayır efenim doğuştan deliyim. asla sonradan olmadım sizler gibi!!!11 ben safkan bir manyağım ahshs
işte biraz depresyon dönemleri filan, gardım etrafa karşı düşük; insanları gereksiz önemsiyorum, her hareketi kafaya takıp milyon tekrarda irdeliyorum, hallerini hatırlarını sürekli soruyorum -incitmedim dimiğ- diyerek. dertler derya olmuş, güneşin altında asfalta yapışmış sakız kıvamına gelmiş o sıra beynim, leyla gibiyim; birini görürüm, durduk yere gidip sarılıp ağlayasım gelir, bi dilenci görürüm fena içime batar acırım "adaletine soqam dünyağ!" diyerek isyana gelirim filan ki o dolandırıcı allahsızlara ömrümün başka hiçbir döneminde öyle acıyıp para dökmemişimdir. böyle bir haldeyim efenim işte, evde, cennet mahallesi pembe gibi kat kat don giyerek filan oturuyorum depresyondan, salmışım hayatı, ama hayat benim yakama yapışmış.
bu süreçte, hafızama balyoz gibi inen ilaçlara karşın, yine de ders vermeye çalışıyorum, kendimi takdir etmeden geçemeyeceğim, kusura bakmayın da her "benim" diyenin yapabileceği iş değildir bu. evin üç aylık rızkını tek gecede pavyonda 3 büyük açtırarak yemiş gibi güne uyanıyorum her sabah ve inatla da okula tutunuyorum efenim işte öylesi bir dönem.
bu arkadaş bana ulaştı, telefondan. nitekim ortamlardan kendimi çekmişim ve bir bahane yaratıp evime gelemiyordu haliyle çünkü henüz tanışmıyorduk. tek yaşıyordum o sıra, okul-ev-uyku, okul-ev-uyku böyle bir ritmim vardı.
arandım bir gün bir numaradan, telefonu açar açmaz kendini tanıtmaya girişti, işte arkadaşına kızma, telefon numaranı ondan alabilmek için çok dil döktüm vs. açıkladı da açıkladı. ula acıdım ya çocuğa, "ayy nasıl da uğraşmış yazık, zahmet verdirmişim haberim yok" diyerek ahshs. tanrım, depresyon kesinlikle zekamın da ağzına ediyordu.
bu beni kuş gibi avladı efenim evet abartmıyorum. bildiğiniz kanadı kırık kuşu alıp kafese koyar gibi koydu. bakarsanız "sen kimsin be, numaram ne geziyor sende, bu ne cesaret?!!" diyerek terslemeli ve o arkadaşımın da ağzına zçmalıydım ama beynim, ağır antidepresanlar ve antipsikotiklerden sonra hayata üç hücreyle filan tutunuyor olmalıydı o sıralar ahshs
neyse efenim biz bu çocukla yüz yüze de tanıştık. e madem gel bi çayımı iç filan dedim. dünden hevesli, bir buket çiçekle çat diye kapıma dayandı zaten. bir insanın yüzü bu kadar mı itici olur tanrım, yani şöyle söyleyeyim bakın çirkinlik değil bu, tamam çirkinlik de var da hani itici insanlar vardır, gördüğünüzde istemsizce içinizden bir şeyler ısınamaz, kalbiniz bi geri durur, ne bileyim küçük gaip sesler "kaç bundan" diye fısıldar, hah öylesi biriydi. ama dediğim gibi, o ara beynim bloke olmuştu, kendisine ulaşılamıyordu.
her şey o kadar hızlı ilerliyordu ki, 5 haftadır görüşüyorduk belki ve beni ısrarla babasıyla ve annesiyle tanıştırmak istiyordu. yavrum bir yere mi kaçıyorum, bir yere mi yetiştiriyorsun nedir yani? ama biliyor musunuz, çok sonradan jeton düştü bende. çocuk elbette arkadaşımdan bilgilerimi sora ede mutlaka almıştı, ağzı iyi laf yapıyordu. o bilgiler eşliğinde bu kadar aceleciydi ki hastalıktan, depresif dönemimden kendimi tam toparlamadan işi ciddiye bindirmek, halkayı geçirmek istiyordu muhtemelen. çünkü kendime gelirsem onun gibi biriyle olmayacağından emindi bence. olmazdım da. çünkü çirkin, boş ukala (hani bi bilgin vardır da yaparsın ukalalığını, bir yere kadar sevimlidir, anam o da yok. ondan boş ukala), boş özgüvenli, takıntılı, pis bir insan neresinden bakarsanız. bir miktar da maddi durumlar için yanaştığını düşünmeden edemiyorum.
ha ama sezarın hakkı sezara, depresyon dönemlerinde benim için bir sosyal çevre, bir aksiyon olarak beni hayata bağladı mı derseniz, kesinlikle evet, böyle bir iyiliği dokundu farkında olmadan.
neyse efenim, aslında bu ilişkiden 2354364 farklı hikaye çıkarılabilir, kurgulanabilir nitekim çok ayrıntılı bir süreçti. hafızama nasıl bu denli kazınmayı başardı her ayrıntısı ile bilmiyorum ama tahminim, hayata bakışımın hüzünlü olduğu bir dönemde yaşandığı için, bu duyguyla, bunun melankolisi ile derin kayıt tutmuş olabilir zihnim. yoksa asla umurumda olacak bir birliktelik değildi.
nihayetinde babasının bir gün pat diye çıkıp gelip öğrenci evimde yatılı misafir olacağı tuttu efenim, bakar mısınız şu emrivakiye, şu yönsüzlüğe? ne alaka bismillah yani genç bir kızın evine babalı oğullu yatılı nasıl gelip kalacaksınız ulan ben ağaç kovuğundan mı çıktım? bizimkilere ne diyeceğim? varlığından henüz haberleri yok bu tipin, ilişkiye "geçici oyalanma" gözüyle bakıyorum, ciddiyetim yok, sen babanı ne halt etmeye burnumun dibine sokuyorsun?
efenim "gelmeyin" diyemedim. çünkü depresiftim, zekasızdım o sıra. geldi babası, alış veriş de yapmış gelmiş, pişirilecek bir şeyler almış; yığdı mutfağa. ben yemek yapıvereyim hani ahshs zor yaşıyorum zaten o sıra, bir de zoraki misafir ağırlayacağım evde. yaptım efenim. aşlarını yapıverdim, ama kullandığım ilaçlardan yarı zombiyim, adam car car konuşur. hıı amca, mıı amca derim.
öbür gün adam bana küstü ahshs ben soğuk davranmışım, müstakbel gelini değil miymişim, doğru düzgün sohbet etmemişim, büyüğüne yapılan bir saygısızlıkmış bu, çok ayıpmış. efenim inanır mısınız adamdan özür diledim ahshshs ya morticia nasıl bir malsın kızım sen ya ahshs adamları psikolojik deli halimle ağır tedavi görürken ağırladım ve üzerine triplerini çektim.
bu varan bir.
daha çok var da neyse hızlı geçiyorum.
sonrasında zorlaya zorlaya aileleri tanıştıracak bu; annesini davet etmiş illa diyor ki senin annen de gelsin, kadınlar tanışsın kaynaşsınlar. annem seni çok merak etmiş görmek istiyor. "ya benim ailemin daha yeni haberi olacak nedim, biraz hızlı gitmiyor musun?" diyorum, yok. ikna etti. kesinlikle karşıt bir düşünceyi savunamaz haldeydim kimseye karşı o dönem nitekim hayatımın en zorlu depresyon tedavi süreçlerinden birini yaşamaktaydım. hatta annem benimle birlikte öğrenci evimde kalacaktı da "anne abartma, ben baş ederim" demiş yollamıştım kadını sene başında. o da birkaç samimi kız arkadaşıma "morticia'yı yalnız koymayın kızlar" diye tembihleyerek gözü arkada kala kala dönmüştü memlekete. la keşke "kal anacım başımda" deseymişim dediydim.
neyse efenim, annemi haberdar ettim, ona da emrivaki yapıldı yani. annem "bu ne biçim iş morticia?" filan dedi ama ne yapsın efenim? evladının gönül işine karşı durup onu mu kaybetsin, zaten depresyonda, zaten pamuk ipliği ile bağlı şu hayata o sıra... kadın da kalktı geldi o kadar yol tepti sırf bu oğlanla anası tanışmak istiyorlar diye.
efenim tanıştılar. kadın kötü bir kadın değil, hatta saftan bir kadın da. tanışır tanışmaz benim anamı dert değirmeni etti ahshs kocasını şikayet ediyor. ya daha siz tanışalı 2 dakika yeni doluyor, biraz resmi durur insan ne bileyim biraz mesafeli; yok, kadın yıllardır bir dünürü olmasını bekliyormuşçasına annemle kaynaştı ki annem samimi insandır, o bile rahatsız oldu. dert döküyor kadın, kocasıyla hiçbir özelini koymadı anam yataktaki performansına kadar anama akıl danıştı ahshsh ya tövbest.
bu varan iki.
sonra annemi yolculadık, kadın da güya evine dönecek; "ben burada çok iyi bir falcı biliyorum" diye tuttu beni, oğluyla beraber bir falcıya götürdü ve yanımda "oğlumun kısmetine baksana ablam" diye falcıya dolaylı olarak benim nasıl bir gelin adayı olduğumu sordu hashsh
falcı da demez mi "bir yılan var oğlunun yakınlarında" diye ahshs ya ulan "bu ne saçmalık yettiniz be" deyip kalkıp gider normal morticia ama o sıralar morticia anormal, o sıralar moron, "ay bana mı diyor? vallahi ben kötü kalpli biri değilimdir" diye ağladım ya la hsahsh kendimi ispatlamaya çalışıyorum bi de. ya bırah. yılanın tillahıyım sokarım hepinizi siye denecek yerde, olaya bak ahshs
ay çok güldüm durun bi saniye karnım ağrıyor. off. işte bu yüzden "depresyondayken yeni boy friend asla" prensibi edindim ya. ahsh ay karnım ağrıdı.
neyse efenim, bir gün de nedim, kendisini zorla memleketime annemlere ev ziyaretine davet ettirdi; neymiş efenim beni daha iyi tanımak istiyormuş, daha yakından tanıyacakmış, işte büyüdüğüm evi, odayı görecekmiş, öyle romantiklikler filan. ya odamı görüp napacaksın aynı karyoladan mı sipariş edeceksin? işte ilgileniyor benle güya, beni çok önemsiyor. ama hepsini toplasanız ucuz bir romantik film anca çıkarırsınız. cidden şimdi bakınca, tek tek ekmek kırıntılarını yedirmiş bana ve şeker eve götürmüş. neyse ki kafese koyup beni mideye indirmeden ayıldım. hakkımda daha çok bilgi istiyordu, beni avucuna tam almak istiyordu, kesinlikle sebebi buydu.
o ayrılık da bir anda oldu. bir anda. sanki yüce bir el tarafından sarsılmışım gibi, bir anda "ulan noluyoruz?!" deyip kendisine yol verdim.
gördüğüm, tanıdığım en garip aileydi, çok garip insanlardı. bu anlattıklarım devede kulak diyeyim, gerisini de sizin hayal gücünüze bırakayım.
devamını gör...
17.
tanışacak kişi erkekse, olabildiğince ertelemeli.
devamını gör...
18.
geçen sene yapmıştım, şu aralar "iyi ki"li tebessümlerle anıyorum. hayat çok garip ve acımasız. bir de iyi ki o gün ısrar edip o çikolatalı pastayı almışız. çocuksu bir şımarıklık olabilir ama ben bir ömür onun yüzünü güldürmekle gurur duyacağım.
paniklemek, heyecanlanmak, endişelenmek, kaygılanmak normal bir durum. sonuçta sevdiğiniz insanı büyüten, yetiştiren insanlarla karşı karşıya geliyorsunuz ve belki de sizin hakkınızdaki görüşleri ilişkinizi yönlendirecek. dolayısıyla tüm bu duygular normaldir. fakat gelecekte geçmişe dönüp baktığınızda "iyi ki" diyebilmek kıymetlidir bence. iyi ya da kötü anlamda.
ben, iyi ki adım atmışım o gün. tüm kaygılarıma, heyecanıma, garip görünmeme rağmen iyi ki sarılmışım ona. o gün sarılmasaydım bugün içimde kocaman pişmanlıklarla savaşıyor olacaktım. fakat bugün o kucaklaşmayı iyi ki ile anıyorum.
daha fazla yazamayacağım. kusura bakmayın, acıtan bir yere tuz bastı başlık.
paniklemek, heyecanlanmak, endişelenmek, kaygılanmak normal bir durum. sonuçta sevdiğiniz insanı büyüten, yetiştiren insanlarla karşı karşıya geliyorsunuz ve belki de sizin hakkınızdaki görüşleri ilişkinizi yönlendirecek. dolayısıyla tüm bu duygular normaldir. fakat gelecekte geçmişe dönüp baktığınızda "iyi ki" diyebilmek kıymetlidir bence. iyi ya da kötü anlamda.
ben, iyi ki adım atmışım o gün. tüm kaygılarıma, heyecanıma, garip görünmeme rağmen iyi ki sarılmışım ona. o gün sarılmasaydım bugün içimde kocaman pişmanlıklarla savaşıyor olacaktım. fakat bugün o kucaklaşmayı iyi ki ile anıyorum.
daha fazla yazamayacağım. kusura bakmayın, acıtan bir yere tuz bastı başlık.
devamını gör...
19.
benim pek samimi bakmadığım olay'dır.
ailenin her partnerizi bilmesine ve onunla yüz göz olmasına gerek yoktur çünkü her ebeveyn kendisine tanıştırılan partneri çok ciddiye alır ve "damat/ gelin adayı" olarak etiketler. dolayısıyla, o noktadan sonra ilişkiniz iki kişi olarak size ait olmaz. aileler her şeyinizin içerisine girer, her tartışmanız/ kavganız merak konusu olur hatta her olumsuz durumda 50 kere hesaba çekilirsiniz. doğal olarak aile fertlerinizin sürekli ilişkinizi merak etmesi ve bunun içini didiklemesi hoş değildir ve işin sonunda sizi bu tanıştırmış olma durumunuz lanet edecek boyuta getirir.
tüm bu sürece hiç dahil olmadan, ilişkinizi kendi içinizde ve ailenize yansıtmadan yaşamanız en doğrusudur. evlilik aşamasına net şekilde geldiğinizde, zaten aileler zorunlu şekilde tanışıyor. o noktada herkes birbirini tanır ve arkasından resmi süreci geçirir ve temiz şekilde evlenirsiniz fakat sevgililik döneminde tanıştırmak hatadır bilhassa kız cocukları için çok büyük hatadır çünkü ilişkinizde ki özgürlüğü sizden çalar. sürekli size gelip soru soran bir anne başta olmak üzere, tonlarca akraba ile uğraşırsınız keza şu an bu durumun acısını sonuna kadar yaşıyorum. sürekli soru soran ve ilişkimin içerisine dahil olmaya çalışan bir sürü aile ferdim var. erkek arkadaşımın nerede olduğunu, ne yaptığını sorup duruyorlar. ne kadar rahatsız edici ve itici bir durumdur aslında. bunun sebebi erkek arkadaşımla alakalı değil, benim ne zaman/ nerede / ne yaptığımı anlamaya odaklı olan gereksiz meraklarıdır. her ebeveynin kontrol merakı itici seviyededir ve partnerinizi aileye tanıştırarak bu merakı en üst seviyeye taşırsınız. dolayısıyla bu kolektif tavır eğer kültür düzeyi yüksek bir ailede yetiştirilmediyseniz, her türk ailesinde benzer seviyelerde seyir eder. bu genel bir açmazdır yani. neyse ki ailenin aksine, allahtan babam mesafesi ile dengeyi koruyor. bir de o başlasa, bileklerimi kesecek boyuta geleceğim.
ilişkimde mahremiyeti seviyorum ama aile öğrendi mi asla bir daha ilişkiniz size ve partnerinize ait olmuyor.
ailenin her partnerizi bilmesine ve onunla yüz göz olmasına gerek yoktur çünkü her ebeveyn kendisine tanıştırılan partneri çok ciddiye alır ve "damat/ gelin adayı" olarak etiketler. dolayısıyla, o noktadan sonra ilişkiniz iki kişi olarak size ait olmaz. aileler her şeyinizin içerisine girer, her tartışmanız/ kavganız merak konusu olur hatta her olumsuz durumda 50 kere hesaba çekilirsiniz. doğal olarak aile fertlerinizin sürekli ilişkinizi merak etmesi ve bunun içini didiklemesi hoş değildir ve işin sonunda sizi bu tanıştırmış olma durumunuz lanet edecek boyuta getirir.
tüm bu sürece hiç dahil olmadan, ilişkinizi kendi içinizde ve ailenize yansıtmadan yaşamanız en doğrusudur. evlilik aşamasına net şekilde geldiğinizde, zaten aileler zorunlu şekilde tanışıyor. o noktada herkes birbirini tanır ve arkasından resmi süreci geçirir ve temiz şekilde evlenirsiniz fakat sevgililik döneminde tanıştırmak hatadır bilhassa kız cocukları için çok büyük hatadır çünkü ilişkinizde ki özgürlüğü sizden çalar. sürekli size gelip soru soran bir anne başta olmak üzere, tonlarca akraba ile uğraşırsınız keza şu an bu durumun acısını sonuna kadar yaşıyorum. sürekli soru soran ve ilişkimin içerisine dahil olmaya çalışan bir sürü aile ferdim var. erkek arkadaşımın nerede olduğunu, ne yaptığını sorup duruyorlar. ne kadar rahatsız edici ve itici bir durumdur aslında. bunun sebebi erkek arkadaşımla alakalı değil, benim ne zaman/ nerede / ne yaptığımı anlamaya odaklı olan gereksiz meraklarıdır. her ebeveynin kontrol merakı itici seviyededir ve partnerinizi aileye tanıştırarak bu merakı en üst seviyeye taşırsınız. dolayısıyla bu kolektif tavır eğer kültür düzeyi yüksek bir ailede yetiştirilmediyseniz, her türk ailesinde benzer seviyelerde seyir eder. bu genel bir açmazdır yani. neyse ki ailenin aksine, allahtan babam mesafesi ile dengeyi koruyor. bir de o başlasa, bileklerimi kesecek boyuta geleceğim.
ilişkimde mahremiyeti seviyorum ama aile öğrendi mi asla bir daha ilişkiniz size ve partnerinize ait olmuyor.
devamını gör...
20.
tamam anladık manitanız var tamam.
devamını gör...