sevgiliye karşı yapılan en büyük enayilik
başlık "schrödingerinölmeyeramakalankedisi" tarafından 19.01.2022 22:07 tarihinde açılmıştır.
1.
benim sevgilim de değildi anasını satayım flörttük. doğum gününde kar küresi aldım baya da para bayıldım. benim doğum günüm geldi, o arkadaş, benim doğum günümü hatırlamadı bile. hala arkadaşlarım arasında gırgırını yapıp yüzümü kızartırlar. neymiş herkese gereksiz değer vermemek lazımmış.
edit: arkadaşlar olayın maddiyatı önemli değil sizin ona hissettiğinizin onda birini görememeniz aslında enayilik. benim açımdan en azından.
edit: arkadaşlar olayın maddiyatı önemli değil sizin ona hissettiğinizin onda birini görememeniz aslında enayilik. benim açımdan en azından.
devamını gör...
2.
enayilik diye etiketlemen kendini doğru değil. birine bir şey vermek üstelik çok güzel bir şeydir. iki yanlışın var: 1-) verirken almak niyeti ile veriyorsan, o bir verme değil aslında iki kat bir almadır. bu bakımdan iyi bir ders olmuş sana. ben birine bir şey vereceksem, önünü ardını düşünmem. zaten ruhundan koparak verirsin. bana ruhumu geri ver diyebilir misin? helal ü hoş olsun.
2-) yazardan itiraz geldiği için düzeltiyorum. kişi kendinden bilir işi, o değil düşkün olan benim. ne düşkünü diye sormayın, sizce ne olabilir?
son edit: yazarı öncelikle erkek sandım ve bu minvalde entry'imi yazdım. erkek ve kadın bakış açısı farklı çünkü. kadınlar daha duygusal yaklaşırken başta, erkekler ise daha cinsel olarak çekici bulmak bâbında yaklaşabiliyor.
ve bir kadın olarak yazarın duygularına karşılık beklemesi aslında çok doğal ve şirin bir şey. burada da erkeklerin bakış açısının farklılığını görmüş olduk bu vesileyle. erkek, dener, verir; olmadıysa hiç düşünmez başka bir deneme girişimine yönelir. kadınsa daha çok beklenti içinde kalmayı sürdürür ve daha duygusal daha narin kalır. ama erkek de ne yapsın yani? bir şekilde yoluna devam etmek zorunda. sonuçta arayıp bulması gereken kişi o, aranıp bulunması gereken kişi değil. bu bağlamda kadınları "bilinmek istenen saklı bir hazine" ye benzetebiliriz. bu yüzden nazlı olmaları doğaldır. ama define bulmak hiç kolay bir iş değil; çok ararsın, çok yorulursun ve çok nadir bulursun. bu yüzden siz de erkekleri anlayın, duygusal olmak, takılıp kalmak bizi gerçek hazineyi arama uğraşından uzak kılacak ve soğuyacağız. hiç gerek yok: ben de yoluma giderim der ve giderler.
2-) yazardan itiraz geldiği için düzeltiyorum. kişi kendinden bilir işi, o değil düşkün olan benim. ne düşkünü diye sormayın, sizce ne olabilir?
son edit: yazarı öncelikle erkek sandım ve bu minvalde entry'imi yazdım. erkek ve kadın bakış açısı farklı çünkü. kadınlar daha duygusal yaklaşırken başta, erkekler ise daha cinsel olarak çekici bulmak bâbında yaklaşabiliyor.
ve bir kadın olarak yazarın duygularına karşılık beklemesi aslında çok doğal ve şirin bir şey. burada da erkeklerin bakış açısının farklılığını görmüş olduk bu vesileyle. erkek, dener, verir; olmadıysa hiç düşünmez başka bir deneme girişimine yönelir. kadınsa daha çok beklenti içinde kalmayı sürdürür ve daha duygusal daha narin kalır. ama erkek de ne yapsın yani? bir şekilde yoluna devam etmek zorunda. sonuçta arayıp bulması gereken kişi o, aranıp bulunması gereken kişi değil. bu bağlamda kadınları "bilinmek istenen saklı bir hazine" ye benzetebiliriz. bu yüzden nazlı olmaları doğaldır. ama define bulmak hiç kolay bir iş değil; çok ararsın, çok yorulursun ve çok nadir bulursun. bu yüzden siz de erkekleri anlayın, duygusal olmak, takılıp kalmak bizi gerçek hazineyi arama uğraşından uzak kılacak ve soğuyacağız. hiç gerek yok: ben de yoluma giderim der ve giderler.
devamını gör...
3.
hiç gitmeyecek sanmak yeterlidir.
çünkü sevgili başka, sevmek başkadır.
sevdiğinizi incitmeyin. seven hiçbir yere gitmez.
çünkü sevgili başka, sevmek başkadır.
sevdiğinizi incitmeyin. seven hiçbir yere gitmez.
devamını gör...
4.
sigara yaktım.
anlatın çocuklar, acılarınızı.
yatmadan eğlenelim biraz.
anlatın çocuklar, acılarınızı.
yatmadan eğlenelim biraz.
devamını gör...
5.
öteki kadının adıyla hitap etmek. tekkurtuluş yolu vardır o da her zaman çalışmaz
devamını gör...
6.
dinozor kartlarımı vermiştim. ama geri aldım zorla sonra. çünkü dinozor kartları önemli
devamını gör...
7.
enayilik hissi olusuyorsa o sevgili degildir mahmut falandir o. sevgiliye oyle hisler olusmaz. olusmamali.
devamını gör...
8.
utancımdan cd calarimi geri isteyemedim. kırmış geri getirdi. yaptırabilir misin diye? yaptırdım ulan yaptırdım işte. gittim verdim bi de.
devamını gör...
9.
bir türlü istediğim o büyük enayilik hikayesini okuyup, ikinci sigarayı yakamadım.
birisi acayip iç burkan bir anı paylaşsa da günün ünlüsü yapsak, artıya boğsak onu.
instada yayınlarız.
birisi acayip iç burkan bir anı paylaşsa da günün ünlüsü yapsak, artıya boğsak onu.
instada yayınlarız.
devamını gör...
10.
birçok enayiliğim var da kendime en çok hakaret saydigim şey şudur:
üniversitede okulu uzatmak üzereydi. uzarsa okulu bırakacakti ki bölümünü de hiç sevmiyodu. benim desteklerimle hocalarıyla konuştu. ff olan derslerin hocaları final yerine geçecek ödev vermeyi kabul etti. biri de kendi kitabını satın alırsa geçirecekti. 5 6 dersin ödevini her şeyiyle ben yaptım. edebiyatçı olduğu için hepsi de çok uzundu. bir tanesi 24 sayfaydı mesela. hepsini kendim yazdım. bilgisayar çıktısı bile değil. bu arada kendi finallerim de var. osmanlıca yazılması gereken kısımları yurttan kızlara yazdırdım. kitabı da ben aldım. ödevlerin kapaklarını da ben hazırladım. hepsini teslim günü aldı ve bana "keşke güzel yazsaydın hiç özenmemişsin" dedi. o kadar üzülmüştüm ki, onun için harcadığım zaman emek hiç değerli değildi gözünde. zaten bu enayiliklerimin karşılığını beklendiği gibi aldatmayla aldım.
üniversiteyi sayemde bitirdiğini hep dile getiriyordu. annesi de diplomasını duvara asmış yanina da benim fotoğrafımı ilistirmisti. sebebi benim diye.
üniversitede okulu uzatmak üzereydi. uzarsa okulu bırakacakti ki bölümünü de hiç sevmiyodu. benim desteklerimle hocalarıyla konuştu. ff olan derslerin hocaları final yerine geçecek ödev vermeyi kabul etti. biri de kendi kitabını satın alırsa geçirecekti. 5 6 dersin ödevini her şeyiyle ben yaptım. edebiyatçı olduğu için hepsi de çok uzundu. bir tanesi 24 sayfaydı mesela. hepsini kendim yazdım. bilgisayar çıktısı bile değil. bu arada kendi finallerim de var. osmanlıca yazılması gereken kısımları yurttan kızlara yazdırdım. kitabı da ben aldım. ödevlerin kapaklarını da ben hazırladım. hepsini teslim günü aldı ve bana "keşke güzel yazsaydın hiç özenmemişsin" dedi. o kadar üzülmüştüm ki, onun için harcadığım zaman emek hiç değerli değildi gözünde. zaten bu enayiliklerimin karşılığını beklendiği gibi aldatmayla aldım.
üniversiteyi sayemde bitirdiğini hep dile getiriyordu. annesi de diplomasını duvara asmış yanina da benim fotoğrafımı ilistirmisti. sebebi benim diye.
devamını gör...
11.
sadece sevgiliniz değil herhangi bir insan için yaptığınız şeyler değer ya da karşılık görmediği zaman enayilik yapmış olmuyorsunuz. iyilik yapmış oluyorsunuz kendi isteğiniz ile fedakarlık yapmış oluyorsunuz. ve size vefasızlık yapan saygısızlık yapan size değer vermeyen insanlar olduğunu fark ettiğiniz an bırakmayı bilerek kendinize iyilik yapmış oluyorsunuz. zamanında yaparken sizi mutlu eden hiç bir şeyi pişmanlık olarak algılamayın.
devamını gör...
12.
ayy salak olduğum zamanlarım geldi aklıma bak ahsh
yazık kız bana, eskiden biraz salaktım ben, sonradan aklımı kullanmaya karar verdim; çünkü insanlara öyle en temiz duygularla karşılıksız iyilik yaptığınızda yaramıyor anacığım azıyorlar. her insan taşıyamıyor iyiliği, bi götü başı oynuyor.
sene, üniversitenin ilk senesi olmalıydı; o zaman edindiğim sevgilim benden yaşça büyük, okulunu iki sene uzatmış son sınıftan birkaç dersi kalmış faydasızın tekiydi. tanrım, ne bok yemeye onunla sevgili olduğumu bile bilmiyorum, sanırım akıl sağlığım konusunda pek iç açıcı zamanlar yaşamadığım bir dönemde denk gelmiş olmalı ki onun gibi bir tipi koluma sevgili diye takabilmişim. ıyy... sevgililerim arasında anımsadığımda, yoğun tiksinti hissi uyandıran tek kişi bu.
faydasız, ziyan biri, kompleksli, porno bağımlısı, alkolizme meyilli, şiddet eğilimli... yaptığım en büyük ilk enayilik onunla sevgili olmak olabilir. bir diğer enayilik de bunu beslemem ahsh. ya öğrenciyim, babamın yolladığı aylık harçlıkla geçiniyorum, eh durumumuz da fena değildi o sıralar, ben bunu bildiğiniz evlat ediniverdim. yani babamın parasını bir güzel yedirdim. "yazık" dedim.
yavrum morticia, "acıma ilişkisi" diye bir şey olur mu balım ha? işte efenim süzme salaklık yani ne diyebiliriz?
bu sevgili insanı, birlikte kaldığı ev arkadaşlarından tekmeyi yemiş, kirayı yatırmadığı gerekçesiyle. ailesi "okulu ister bitir gel, ister bitirmeden gel, bıktık! yok daha sana beş kuruş" demiş ve para göndermeyi kesmiş. bu faydasız oğlan da anasıyla babasının yanına gidip ailesiyle yaşamak istemediği için, okulu uzatıyor, ipsiz sapsız geziyor. derse gittiği de yok zaten, kovuldu kovulacak okuldan, ailesinden uzak memlekette ona buna asalak gibi yapışarak yaşıyor.
beni de avladığını düşünüyorum kendisinin; o zamanlar cidden "sevgiii, mutluluuk, dünyağğ barışıığğ" diye inleyen şaşkaloz bir hümanisttim ki artık prensip olarak insan sevmiyorum hahs. şimdi efenim bu sevgiliyle denk gele bir kafede tanıştık biz. garson gibi girmiş işe, civelek bir şey de; suratınıza suratınıza sırıtarak konuşan, ukala biri. o sıralar da üstten üstten konuşan insanları bir bok zannederdim "aa öyle biri olmasa niye övünsün ki bu yönleriyle?" diye. ay morticia ya ahhsh sen ne safkaloz bir kızdın ya ahsh. işte efenim ukala, kendini beğenmiş faydasızın teki.
biraz acıdım da haline, benle dertleşti durduk yere, ben de "yalnız yaşıyorum, evim büyük ve kullanmadığım iki boş odam var. gel birine yerleş, kira almam başını sokacak bi yerin olsun" dedim. anasını satayım kızım adam başını sana sokacak biraz ayık olsana ahsh yok ama morticia saf... morticia sevgi kelebengi, iyilik meleği.
neyse işte efenim, ev arkadaşlarının postayı koyduğu bu herifi ben evlat ediniverdim, evimde bir oda verdim. aynı evin içinde yaşarken tabii cinsel gerilim de yaşanıyor, hafiften bana yanlıyor, oltayı atmış, kapanı kurmuş... gel zaman git zaman biz sevgilimsi gibi takılır olduk, yakınlaştık yani. sonrasında maddi olarak kullanmanın dozu arttı.
okuldan çıkıyorum eve geleceğim "istediğin bir şey var mı?" diye ararım bu evde pc başından kalkmak bilmeyen elin faydasızı "bira al gel" der; adamın alkolünü sigarasını alıveririm harçlıklarımdan. yemeğini yapar beslerim... ula evli gibi oturuyoruz ama çalışıp da eve bakan benim gibi bir hal, sanki bekar anneyim de bu da benim büyük hayırsız oğlan ahshs
kendimi maddi olarak baya yedirdim bu herife, anam biti iyice kanlandı bunun, sonra da beni eziklemeye çalışmasın mı? bir tartışma olur "beni paranla satın aldığını mı sanıyorsun?!! evinde yaşıyorum diye sahibim misin?!!"ler... ya naalakası var? hiçbir şey demiyorum ha "burası benim evim" ya da "ben para veriyorum her şeye, biraz bi işe yara" vs hiçbir şey dediğim yok; arkadaş bunu kompleks yapmış bir de.
en son sen alkolü kaçır beni dövmeye kalk, durduk yere sinirlen, ayy... ay oymuş. "ulan sen kimsin de bana el kaldırıyorsun, bana anam babam bir fiske vurmadı, sen kimsin?!" deyiverdim nevrim döndü. aynı gece "evimden yarım saat içinde pılını pırtını toplayıp sttr olup gitmezsen, arıyorum polisi! sakın ha yaklaşma bana vallahi birimizden biri katil olur! yürü git eşyalarını topla ve defol!" dedim.
benim en büyük ve tek enayiliğim budur sevgiliye yapılmış. besledik kargayı, oyayazdı gözümüzü.
yazık kız bana, eskiden biraz salaktım ben, sonradan aklımı kullanmaya karar verdim; çünkü insanlara öyle en temiz duygularla karşılıksız iyilik yaptığınızda yaramıyor anacığım azıyorlar. her insan taşıyamıyor iyiliği, bi götü başı oynuyor.
sene, üniversitenin ilk senesi olmalıydı; o zaman edindiğim sevgilim benden yaşça büyük, okulunu iki sene uzatmış son sınıftan birkaç dersi kalmış faydasızın tekiydi. tanrım, ne bok yemeye onunla sevgili olduğumu bile bilmiyorum, sanırım akıl sağlığım konusunda pek iç açıcı zamanlar yaşamadığım bir dönemde denk gelmiş olmalı ki onun gibi bir tipi koluma sevgili diye takabilmişim. ıyy... sevgililerim arasında anımsadığımda, yoğun tiksinti hissi uyandıran tek kişi bu.
faydasız, ziyan biri, kompleksli, porno bağımlısı, alkolizme meyilli, şiddet eğilimli... yaptığım en büyük ilk enayilik onunla sevgili olmak olabilir. bir diğer enayilik de bunu beslemem ahsh. ya öğrenciyim, babamın yolladığı aylık harçlıkla geçiniyorum, eh durumumuz da fena değildi o sıralar, ben bunu bildiğiniz evlat ediniverdim. yani babamın parasını bir güzel yedirdim. "yazık" dedim.
yavrum morticia, "acıma ilişkisi" diye bir şey olur mu balım ha? işte efenim süzme salaklık yani ne diyebiliriz?
bu sevgili insanı, birlikte kaldığı ev arkadaşlarından tekmeyi yemiş, kirayı yatırmadığı gerekçesiyle. ailesi "okulu ister bitir gel, ister bitirmeden gel, bıktık! yok daha sana beş kuruş" demiş ve para göndermeyi kesmiş. bu faydasız oğlan da anasıyla babasının yanına gidip ailesiyle yaşamak istemediği için, okulu uzatıyor, ipsiz sapsız geziyor. derse gittiği de yok zaten, kovuldu kovulacak okuldan, ailesinden uzak memlekette ona buna asalak gibi yapışarak yaşıyor.
beni de avladığını düşünüyorum kendisinin; o zamanlar cidden "sevgiii, mutluluuk, dünyağğ barışıığğ" diye inleyen şaşkaloz bir hümanisttim ki artık prensip olarak insan sevmiyorum hahs. şimdi efenim bu sevgiliyle denk gele bir kafede tanıştık biz. garson gibi girmiş işe, civelek bir şey de; suratınıza suratınıza sırıtarak konuşan, ukala biri. o sıralar da üstten üstten konuşan insanları bir bok zannederdim "aa öyle biri olmasa niye övünsün ki bu yönleriyle?" diye. ay morticia ya ahhsh sen ne safkaloz bir kızdın ya ahsh. işte efenim ukala, kendini beğenmiş faydasızın teki.
biraz acıdım da haline, benle dertleşti durduk yere, ben de "yalnız yaşıyorum, evim büyük ve kullanmadığım iki boş odam var. gel birine yerleş, kira almam başını sokacak bi yerin olsun" dedim. anasını satayım kızım adam başını sana sokacak biraz ayık olsana ahsh yok ama morticia saf... morticia sevgi kelebengi, iyilik meleği.
neyse işte efenim, ev arkadaşlarının postayı koyduğu bu herifi ben evlat ediniverdim, evimde bir oda verdim. aynı evin içinde yaşarken tabii cinsel gerilim de yaşanıyor, hafiften bana yanlıyor, oltayı atmış, kapanı kurmuş... gel zaman git zaman biz sevgilimsi gibi takılır olduk, yakınlaştık yani. sonrasında maddi olarak kullanmanın dozu arttı.
okuldan çıkıyorum eve geleceğim "istediğin bir şey var mı?" diye ararım bu evde pc başından kalkmak bilmeyen elin faydasızı "bira al gel" der; adamın alkolünü sigarasını alıveririm harçlıklarımdan. yemeğini yapar beslerim... ula evli gibi oturuyoruz ama çalışıp da eve bakan benim gibi bir hal, sanki bekar anneyim de bu da benim büyük hayırsız oğlan ahshs
kendimi maddi olarak baya yedirdim bu herife, anam biti iyice kanlandı bunun, sonra da beni eziklemeye çalışmasın mı? bir tartışma olur "beni paranla satın aldığını mı sanıyorsun?!! evinde yaşıyorum diye sahibim misin?!!"ler... ya naalakası var? hiçbir şey demiyorum ha "burası benim evim" ya da "ben para veriyorum her şeye, biraz bi işe yara" vs hiçbir şey dediğim yok; arkadaş bunu kompleks yapmış bir de.
en son sen alkolü kaçır beni dövmeye kalk, durduk yere sinirlen, ayy... ay oymuş. "ulan sen kimsin de bana el kaldırıyorsun, bana anam babam bir fiske vurmadı, sen kimsin?!" deyiverdim nevrim döndü. aynı gece "evimden yarım saat içinde pılını pırtını toplayıp sttr olup gitmezsen, arıyorum polisi! sakın ha yaklaşma bana vallahi birimizden biri katil olur! yürü git eşyalarını topla ve defol!" dedim.
benim en büyük ve tek enayiliğim budur sevgiliye yapılmış. besledik kargayı, oyayazdı gözümüzü.
devamını gör...