anladık iyisin,
ama neye yarıyor iyiliğin?
seni kimse satın alamaz,
eve düşen yıldırım da
satın alınmaz.
anladık dediğin dedik,
ama dediğin ne?
doğrusun, söylersin düşündüğünü,
ama düşündüğün ne?
yüreklisin,
kime karşı?
akıllısın,
yararı kime?
gözetmezsin kendi çıkarını,
peki, gözettiğin kiminki?
dostluğuna diyecek yok ya, dostların kimler?
şimdi bizi iyi dinle:
düşmanımızsın sen bizim,
dikeceğiz seni bir duvarın dibine...
ama madem bir sürü iyi yönün var,
dikeceğiz seni dibine
iyi bir duvarın,
iyi tüfeklerden çıkan,
iyi kurşunlarla vuracağız seni.
sonra da gömeceğiz,
iyi bir kürekle,
iyi bir toprağa...

(bkz: bertolt brecht)
devamını gör...
an gelir
paldır küldür yıkılır bulutlar
gökyüzünde anlaşılmaz bir heybet
o eski heyecan ölür
an gelir biter muhabbet
çalgılar susar heves kalmaz
şatârâbân ölür
devamını gör...
sevgilerde - behçet necatigil

mendilimde kan sesleri -edip cansever

konuşma - ülkü tamer
devamını gör...
oysa kahve içmişliğimiz de vardı:
"bu ne hatır gönül bilmezlik" diyemedim.

— orhan veli kanık
devamını gör...
''sen bende neleri öpüyorsun bir bilsen
herkesin perde perde çekildiği bir akşam
siyah bir su gibi yollara akan yalnızlığı öpüyorsun
ağzında eriklerin aceleci tadı
elleri bulut, gözleri ot bürümüş ekin tarlası
bir çocuğun düşlerine inen tokadı öpüyorsun.
yağmur her zaman gökkuşağını getirmiyor
aralık kapılarda bekleyişin çarpıntısı
bir kadının eksildikçe ömrüme eklenen
uzun gecelerini, solgun gövdesini öpüyorsun.
uzak dağ köylerine vuran ay ışığı
kerpiçlerden saraylar kuruyor yoksulluğa
ne suların ibrişimi ne gökyüzü ne rüzgâr
sen bende gittikçe kararan bir halkı öpüyorsun.

sakarya caddesi'nde sarhoşlar
rakıyla buğulanmış kaldırımlarına gecenin
yüksek sesle bir şeyler çiziyorlar.
yalnızlık her koşulda bir sığınak bulur, diyorum
uzanıp dudağımdaki titremeyi öpüyorsun.
örseler acıyla düştüğü yeri
susarak büyüyen adamların sevgisi.
ağzında pas tadıyla bir inceliği söylemek
bir gülünç içtenliktir, gecikmiş ve ezik
sen bende yanlış bir ömrün tortusunu öpüyorsun.
insanın zamana karşı biricik şansıdır aşk
onca kapı onca duvar içinde bulur aynasını.
sen bende neleri öpüyorsun biliyor musun
herkesin simsiyah kesildiği bir akşam
yıldızlarla yedi renk gökyüzünü öpüyorsun.

sen bende, gözlerinin anne ışığıyla
bir solgunluktan doğan kocaman bir çocuğu öpüyorsun.''

(bkz: şükrü erbaş)
devamını gör...
tavuklar çiçek açmış
ellerinde poğaça
madem yüzme bilmezsin
niye çıktın ağaca
alaka kuramadım
bu ne biçim lacivert
ben annemi özledim
yaşasın cumhuriyet.


çok severim anonim bir eser.
devamını gör...
delikanlım!
iyi bak yıldızlara,
onları belki bir daha göremezsin.
belki bir daha
yıldızların ışığında
kollarını ufuklar gibi açıp geremezsin..

delikanlım!.

senin kafanın içi
yıldızlı karanlıklar
kadar
güzel, korkunç, kudretli ve iyidir.
yıldızlar ve senin kafan
kâinatın en mükemmel şeyidir.

delikanlım!.
sen ki, ya bir köşe başında
kan sızarak kaşından
gebereceksin,
ya da bir darağacında can vereceksin.
iyi bak yıldızlara
onları göremezsin belki bir daha…

nazım hikmet ran
devamını gör...
yağmur başlangıcı

siz bir başlangıç bile değilken
yokken denemez çünkü vardınız
geyikler inerdi gözlerinize
ağaçlarınız fındık ve sincap
bu yüzden omuzlarınız
memeleriniz bir kitap gibi okunaklı
oluklara düşen sessiz damlalardı

bin kez yondum sizi bin kez doğurdum
bir keten buruşukluğu her seferinde
yağacak diye düşünürdüm havalara bakarak
bir serinlik bir kıpırtı otta ve ağaçta
akşamın kanından gecemize yaklaşan
bir gemi gibi önce küçük sonra yakın
iri damlaları o seyrek yağmurun
tüterdi ot çakıl kum

siz bir başlangıç bile değilken
sizi yazdım kotardım
bir başucu kitabı olmanızı istedim
tek tek iri o yabanıl kelimeler
onlar işte renkli zarlarının içinde
olukların çinkosunda yuvarlanan

siz daha bir başlangıç bile değilken
yağmur başlamıştı
ama ne ben ne bahçe ne yaz
hiçbirimiz.


oktay rıfat horozcu.
devamını gör...
yıldız

evren esrisin diye gövdende
tuttum elinle bir dünya dokudum
savatlı ayı taktım bileğine

bak yaz kıyısından limon çiçeği
yüklü kızarık gece yükseliyor
köpeklerin uyuduğu bahçemize

minderlerimizi ansı, nerdeyse
doğar o anasonlu yıldız
kırılmış dağın balkonundan.

uzanalım, kavağın ve beynimin
kum saatlarını duyuyor musun
tenle karışıyor, sürgünlerinle.

kaktüs bana bir ağıt söyle.


melih cevdet anday
devamını gör...
özdemir asaf / lavinia
devamını gör...
sevgilerde

sevgileri yarınlara bıraktınız
çekingen, tutuk, saygılı.
bütün yakınlarınız
sizi yanlış tanıdı.

bitmeyen işler yüzünden
(siz böyle olsun istemezdiniz)
bir bakış bile yeterken anlatmaya her şeyi
kalbinizi dolduran duygular
kalbinizde kaldı.

siz geniş zamanlar umuyordunuz
çirkindi dar vakitlerde bir sevgiyi söylemek.
yılların telâşlarda bu kadar çabuk
geçeceği aklınıza gelmezdi.

gizli bahçenizde
açan çiçekler vardı,
gecelerde ve yalnız.
vermeye az buldunuz
yahut vaktiniz olmadı.


behçet necatigil.
devamını gör...
gözlerinde dalıp dalıp gitmeden.
şu üç günlük sevdalara inat,
serserice değil adam gibi seviyorum.

öyle uzaktan seviyorum seni,
yanaklarına sızan iki damla yaşını silmeden.
en çılgın kahkahalarına ortak olmadan.
en sevdiğin şarkıyı beraber mırıldanmadan.

öyle uzaktan seviyorum seni!
kırmadan,
dökmeden,
parçalamadan,
üzmeden.

ağlatmadan uzaktan seviyorum.

öyle uzaktan seviyorum seni;
sana söylemek istediğim her kelimeyi,
dilimde parçalayarak seviyorum.
damla damla dökülürken kelimelerim,
masum beyaz bir kağıtta seviyorum.
cemal süreya
devamını gör...
yüzyıl oldu yüzünü görmeyeli,
belini sarmayalı,
gözünün içinde durmayalı,
aklının aydınlığına sorular sormayalı,
dokunmayalı sıcaklığına karnının.

yüzyıldır bekler beni
bir şehirde bir kadın.

aynı daldaydık aynı daldaydık.
aynı daldan düşüp ayrıldık.
aramızda yüzyıllık zaman,
yol yüzyıllık.

yüzyıldır alacakaranlıkta
koşuyorum ardından.
devamını gör...
kenetlenmişsin kalbimeeee...
devamını gör...
melekler gibi öldü!

melekler ölür mü hiç?

bilmem
...
ama ölürse mutlaka böyle ölür.
devamını gör...
nerdesin

geceleyin bir ses böler uykumu,
içim ürpermeyle dolar:-nerdesin?
arıyorum yıllar var ki ben onu,
âşıkıyım beni çağıran bu sesin.

gün olur sürüyüp beni derbeder,
bu ses rüzgârlara karışır gider.
gün olur peşimden yürür beraber,
ansızın haykırır bana:-nerdesin?

bütün sevgileri atıp içimden,
varlığımı yalnız ona verdim ben.
elverir ki bir gün bana, derinden,
ta derinden, bir gün bana "gel" desin.


ahmet kutsi tecer.
devamını gör...
uyandım, seni düşündüm ,
birdenbire duvar ,
birdenbire gece yarısı .

ve rüzgar ,
ve birdenbire kalp ağrısı...

uyandım, seni düşündüm ,
ey yar ,
ey göğsümün sol yarısı!

dert etme, iyiyim ben .
ara sıra mahşer ,
ara sıra yaşama hırsı...

ve mektuplar ,
ve ara sıra hasret belası...

yusuf hayaloğlu
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...
yetmiş iki gündür bir dolapta kilitliyim.
yalnızca anahtar deliğinden hava giriyor ve ölü bir ışık sızıyor içeri.
yalnızlık hiç de tanrısal değil, görkemli değil.
o yalnızca geçmişle gelecek, ölümle yaşam arasında kocaman bir karanlık nokta.
geçmişi ve geleceği olmayan, ölümle yaşam arasında irinli bir leke yalnızlık denilen.
şimdi ne varsa, anahtar deliğinden sızan havayla ışıkta... (farkına varsalar, kapatırlar mıydı onu da?)
bütün belleğimdekileri yokettim. elektrikli bir aygıtla yaktım, jiletle kazıdım.
çığlıkların aralığından uçurdum hepsini, kül edip savurdum.
adımdan gayrısını bilmiyorum.
(bkz: su çürüdü)
(bkz: ahmet telli)
devamını gör...
yeri ayrıdır;

şehir

"bir başka ülkeye,
bir başka denize giderim," dedin,
"bundan daha iyi bir başka şehir bulunur elbet.
her çabam kaderin
olumsuz bir yargısıyla karşı karşıya;
- bir ceset gibi - gömülü kalbim.
aklım daha ne kadar kalacak bu çorak ülkede?
yüzümü nereye çevirsem, nereye baksam,
kara yıkıntılarını görüyorum ömrümün,
boşuna bunca yılı tükettiğim bu ülkede."

yeni bir ülke bulamazsın,
başka bir deniz bulamazsın.
bu şehir arkandan gelecektir.
sen gene aynı sokaklarda dolaşacaksın.
aynı mahallede kocayacaksın;
aynı evlerde kır düşecek saçlarına.
dönüp dolaşıp bu şehre geleceksin sonunda.
başka bir şey umma -
bineceğin gemi yok, çıkacağın yol yok.
ömrünü nasıl tükettiysen burada,
bu köşecikte,
öyle tükettin demektir
bütün yeryüzünde de. "*

konstantinos kavafis
devamını gör...
şimdi sevişme vakti

çıplak heykeller yapmalıyım.
çırılçıplak heykeller
nefis rüyalarınız için
ey önünden geçen ak sakallı
kasketli,
yırtık mintanından adaleleri
gözüken
dilenci
sana önce
şiirlerin tadını
aşkların tadını
kitaplardan tattırmalıyım
resimlerden duyurmalıyım,
resimlerden...

şu oğlan çocuğuna bak
fırça sallıyor
kokmuş manifaturacının ayağına
dörtyüzbin tekliğinden
on kuruş verecek.

seni satmam çocuğum
dörtyüzbin tekliğe.
ne güzel kaşların var
ne güzel bileklerin
hele ne ellerin var, ne ellerin

söylemeliyim
yok
yok... meydanlarda
bağırmalıyım,
bu küçük
güllerin buram buram tüttüğü
anadolu şehri kahvesinde
kiraz mevsiminin
sevişme vakti olduğunu.

resimler seyrettirmeli, şiirler
okutturmalıyım.
baygınlık getiren şiirler.

kiraz mevsimi, kiraz
küfelerle dolu pazar.
zambaklar geçiriyor bir kadın.
bir kadın bir bakraç yoğurt
götürüyor
sallıyor boyacı çocuğu fırçasını
belediye kahvesinde hakla o eski,
o yalancı
o biçimsiz bizans şarkısı.

sana nasıl bulsam, nasıl bilsem
nasıl etsem, nasıl yapsam da
meydanlarda bağırsam
sokak başlarında sazımı çalsam
anlatsam şu kiraz mevsiminin
para kazanmak mevsimi değil
sevişme vakti olduğunu...

bir kere duyursam hele
güzelliğini, tadını,
sonra oturup hüngür hüngür
ağlasam
boş geçirdiğim bağırmadığım
sustuğum günlere
mezarımda bu güzel, uzun kaşlı
boyacı çocuğunun
oğlu bir şiir okusa
karacaoğlan'dan
orhan veli'den
yunus'tan, yunus'tan...


sait faik abasıyanık
devamını gör...

bu başlığa tanım girmek için olabilirsiniz.

zaten üye iseniz giriş yapabilirsiniz.

"sözlük yazarlarının sevdiği şiirler" ile benzer başlıklar

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim