yürek ki paramparça

nasıl da uyarlıyor kendini
yatak çarşaflarından ödü kopuyor
çarşaflar çarşaflar gök mavisi
yastıklar desen sisten buluttan
inancını örtünmek istiyor olmuyor
kusur işlemeyim diye içi gidiyor
aynada budanmış ağaçtan korkuyor
kış için fazlaca zavallı
nasıl da korkuyor soğuktan
aynasının içinde nasıl saydam
öyle belirsiz ki yitip gidiyor
zaman akıp gidiyor dalgalarından
kanı tersine akıyor kimi zaman
gözyaşları çamaşırlarda leke
yeşil yeşil ağaçlar derliyor eli
ve yosun demetleri kumsallardan
dikenli bir çalılık inancıysa
elleri kanayıp duruyor yüreğinin üstünde
damla ışık kalmamış gözlerinde
küçük ahtapotların ölü kolları gibi
ayakları gitmem diyor denizde
yitip gitmiş işte evren içinde

çarpıp duruyor çatılara kentlere
bu arada kusurlarına da kendine de
işte bu yüzden onunçin dua edin ki
tanrı silsin belleğinden her şeyi
silsin kendi olma anısını bile



pierre reverdy.
devamını gör...
karne

ılım günleri gelirdi taraçalar
uzatırdı mevsimölçerlerini
tıkabasa yaprak arka pencere
insan iki kişiyi sevebilir mi?

onunla aşkımız, o diyorum ona,
bir kez söylenmiş ve istense de
bir daha geri alınamaz
kırıcı sözler gibiydi

tartışıp dururduk yollarda
hızla çevirirdi başını
çiçek aşısı gibi bakardı
seğirtir karşı kaldırıma

ötekiyse nasıl incelikli
türkçe sığmazdı ağzına
bir ilçeyi sever gibi
yürürdü odalarda

parmakları her yana döner
bir yetenek gibi gelişirdi
dursuz duraksız güdülerime
bir şeyler katardı düşüncemsi

birinin ısırığı badem şekeri
iç kaslarıyla uçar biri
yüz kez yırtılmıştır gömleğim
doksan dokuz kez de dikildi

kısacası o yıllarda ben
hayatım karışık çantam gibi
iki kişiyi birden severdim
karnemde sevinç bir aşk iki


cemal süreya.
devamını gör...
zulmü alkışlayamam zalimi asla sevemem
gelenin keyfi için geçmişe kalkıp sövemem
üçbuçuk soysuzun ardından zağarlık yapamam
hele hak namına haksızlığa ölsem tapamam

doğduğumdan beridir aşığım istiklale
bana hiç tasmalık etmiş değil altın lale
yumuşak başlı isem kim dedi uysal koyunum
kesilir belki, fakat çekmeye gelmez boynum

kanayan bir yara gördüm mü yanar ta ciğerim
onu dindirmek için kamçı yerim çifte yerim
adam aldırmada geç git diyemem aldırırım
çiğnerim çiğnenirim hakkı tutar kaldırırım

zalimin hasmıyım amma severim mazlumu...
devamını gör...
hızla gelişecek kalbimiz

hızla gelişecek kalbimiz
kalbimiz hızla.
sürgünlerin umutsuzluğunda
kırık kalpler, yaralılar, onulmazlar
farksız çarpanların umutsuzluğunda
ve köprübaşlarının umudunda.
sular bitse bile, çiçekler atılırken oralara
temiz bir ilişkinin bulutsuzluğunda
ve eski dağlarda, eski dağlarda kış
kovalarken ülkesini
hızla gelişecek kalbimiz.
kendi öz hüznümüzün ılık tarlasında
bozkır dayanıklılığımızın tarlasında
kalbimiz.
ellerimiz ayaklarımız arasında.
ve kimsenin bölemediği şarkıyı
güllerin, buğdayların ve acının şarkısını
bir haziran uygulayacak sesimize.
sütçünün sesiyle birlikte
şoförün sesiyle birlikte
erkenci işçilerin sesiyle birlikte
sabaha başlamış sarhoşların sesiyle birlikte
yaman sarhoşların sesiyle birlikte
ve yeni uyanmışların ve yeni doğmuşların
ve herkesin ve herkesin
sesleriyle birlikte
bir haziran uygulayacak
kimse bölemeyecek ve kalbimiz
hızla gelişecek.

yıkıntılara karışan eski bir bahar
büyük olmaya elverişli bir bahar
eskiden yaşanılmış ve her şeye rağmen
insanlara göre bir bahar.
suların kana kestiği yahut
suların kana kestiği bir bahar.
hızla gelişecek kalbimiz
bir mavilik kalıbında
bir odada, en olağan bir odada
en sade, en insanca bir odada
bir kadınla bir erkeğin olduğu bir odada
bir kadınla bir erkeğin,
bir kadınla bir erkek olduğu
ellerin ve omuzbaşlarının
birbirini bulduğu.
birden gerçekliğini algılayarak
saat çalınca ve görünce güneşi
birden vazgeçilmezliğini algılayarak
önemli ve gerekli buluşunu kendini
birden hatırlayarak.
geleceğe hazırlayınca olanca göğüslerini
ve her şeye ve ölüme. kalbimiz
hızla gelişecek
çağımıza pek uygun bir hızla
gelişecek kalbimiz.

bütün çalar saatlerin
derin ve güzel bir su'yu vurduğu zamanda
hızla gelişecek kalbimiz.

bütün başeğmelere ve bütün
kötü kış akşamlarına karşı, ama.
dönerlerin, uskurların, tornaların
durduğu bir zamanda.
nalçalı postallara, bozkırlara
appendixlere, sargı bezlerine ve
yaşamaya doğru
hızla gelişecek kalbimiz.
sonsuz anısına büyük hayatın
kısacık sanılan büyük hayatın
hızla gelişecek kalbimiz.
kalbimiz
yenileyecek sonsuzluğunu
ve hızla gelişecek

hızla gelişecek kalbimiz
ağlattığı bir şey gibi tombul çocukların
çağdaş her şeyin vurgusuna uyarak
bir kesit gibi ölümden
bir utku gibi aşktan
öyle yalın. hızla
cinsleri çekici kılan, biraz da kutsal
kadın berberlerine, yünlü kumaşlara
korkuluklu köprülere, kedilere
ve çiçeklere, dürüstlüğe
bir öğle vakti kadar sağlam ve kalın
büyük bir savaştan sonra
kadının ve erkeğin birlikte olduğu
bir büyük savaştan

kalbimiz.
yerin ve gökün altedilmez bir dirilikte olduğu tutkumuz, direnmemiz, ellerimiz, kalbimiz.
kalbimiz
kalbimiz hızla gelişecek.


turgut uyar.
devamını gör...
yazık! hem kıyasıya harcıyorsun kendini,
hem gönlün yeltenmiyor hiç kimseyi sevmeye.
biliyorsun, saymakla bitmez sevenler seni,
ama besbelli sen aşk duymuyorsun kimseye.
öldüren bir nefrettir yüreğindeki şeytan:
hiç umurunda değil kazsan kendi kuyunu,
çekinmezsin güzelim canevini yıkmaktan
onarmak olmalıyken asıl amacın onu.
sen tutum değiştir de cayayım düşüncemden,
yumuşak bir sevgi koy nefret yerine bir yol;
göründüğün gibi ol: cömert, sıcak, sevecen;
hiç değilse kendine yumuşak yürekli ol.
aşkım uğruna bir ‘sen’ daha yarat kendine:
güzellik onda veya sende yaşasın yine.
devamını gör...
sığıntı kuşu.
devamını gör...
beklenen
ne hasta bekler sabahı
ne taze ölüyü mezar
ne de şeytan bir günahı
benim seni beklediğim kadar


geçti istemem gelmeni
yokluğunda buldum seni
bırak vehmimde gölgeni
gelme artık neye yarar
devamını gör...
kırlardan geliyorlar

kırlardan geliyorlar ellerinde sümbülteber
elbette kırlardan kırlardan gelecekler
başka türlü nasıl güzelleşir bu akşamüstleri
söyleyin nasıl dayanılır dükkanlara depolara
bu katran kokusu başka türlü nasıl geçer

sonsuza varmadan bir önceyiz sanki
- o sayının da bir adı vardı unuttum -
her şey öyle saydam öyle madensel
kapıların kilitleri açık ve herkes uykusuz
hepsinin elinde bir saat bir sümbülteber

eskiden şaşardık bazı şeylerin yokluğuna
artık bu yokları var etmeyi uslandık
ağaçları budadık ormandan balıkları tuttuk denizden
hani bazı açılmaz sanılan kapıları omuzladık
çünkü herkesin elinde bir saat bir sümbülteber

hey koca dünya nasıl avucumuzdasın
nasıl da parlıyorsun ey gözleri maden
çözdüğüm bütün bulmacalardan zorludur yüreğin
elbette kırlardan gelecekler kırlardan
kırlardan gelecekler ellerinde sümbülteber

ey güzelim sümbül ve teber ey canım
gördüğüm sanki o değildi
sanki kuşlar albümünden bir maden


turgut uyar.
devamını gör...
ismet özel - münacaat.

vay ki gençtim, ölümle paslanmış buldum sesimi


der ismet özel. ardından noktasını koyar şiirin;

şimdi tekrar ne yapsam dedirtme bana yarabbi. taşınacak suyu göster,kırılacak odunu,
kaldı bu silinmez yaşamak suçu üzerimde.
bileyim hangi suyun sakasıyım ya rabbelalemin,
tütmesi gereken ocak nerde?
devamını gör...
ağlasam sesimi duyar mısınız,
mısralarımda;
dokunabilir misiniz,
göz yaşlarıma, ellerinizle?

bilmezdim şarkıların bu kadar güzel,
kelimelerinse kifayetsiz olduğunu
bu derde düşmeden önce.

bir yer var, biliyorum;
her şeyi söylemek mümkün;
epeyce yaklaşmışım, duyuyorum;
anlatamıyorum...

orhan veli
devamını gör...

balzamin

sen el kadar bir kadınsındır
sabahlara kadar beyaz ve kirpikli
bazı ağaçlara kapı komşu
bazı çiçeklerin andırdığı
iş bu kadarla bitse iyi
bir insan edinmişsindir kendine
bir şarkı edinmişsindir, bir umut
güzelsindir de oldukça, çocuksundur da
saçlarınla beraber penceredeyken
besbelli arandığından haberli
gemiler eskirken, deniz eskirken limanda
sevgili


(bkz: cemal süreya)
devamını gör...
(bkz: okumuş bir işçi soruyor)
devamını gör...
(bkz: kum)
devamını gör...

öyle yıkma kendini,
öyle mahzun, öyle garip...
nerede olursan ol,
içerde, dışarda, derste, sırada,
yürü üstüne - üstüne,
tükür yüzüne celladın,
fırsatçının, fesatçının, hayının...
dayan kitap ile
dayan iş ile.
tırnak ile, diş ile,
umut ile, sevda ile, düş ile
dayan rüsva etme beni..

- (bkz: ahmed arif)
devamını gör...
bak şu bebelerin güzelliğine
kaşı destan
gözü destan
elleri kan içinde

kör olasın demiyorum
kör olma da
gör beni

damda birlikte yatmışız
öküzü hoşça tutmuşuz
koyun değil şu dağlarda
sanki kendimizi gütmüşüz
hor baktık mı karıncaya
kırdık mı kanadını serçenin
vurduk mu karacanın yavrulusunu
ya nasıl kıyarız insana

sen olmasan öldürmek ne
çürümek ne zindanlarda
özlem ne ayrılık ne
yokluk ne yoksulluk ne
ilenmek ne dilenmek ne
işsiz güçsüz dolanmak ne
gün gün ile barışmalı
kardeş kardeş duruşmalı
koklaşmalı söyleşmeli
korka korka yaşamak ne

kahrolasın demiyorum
kahrolma da
gör beni

kanadık toprak olduk
çekildik bayrak olduk
döküldük yaprak olduk
geldik bugüne

ekmeği bol eyledik
acıyı bal eyledik
sıratı yol eyledik
geldik bugüne

ekilir ekin geliriz
ezilir un geliriz
bir gider bin geliriz
beni vurmak kurtuluş mu

kör olasın demiyorum
kör olma da
gör beni

hasan hüseyin
devamını gör...
ismet ö. - evet isyan
devamını gör...
(bkz: mona roza)
devamını gör...

bu başlığa tanım girmek için olabilirsiniz.

zaten üye iseniz giriş yapabilirsiniz.

"sözlük yazarlarının sevdiği şiirler" ile benzer başlıklar

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim