1.
ardından bıraktığı dayanışma bize göstermiştir ki dayanışmayla yenilmeyecek zalim, ve geriletilemeyecek sistematik zûlüm yoktur.
bugün kadın mücadelesi, küresel kapitalizm ve faşizm için tam da bu boyutta bir tehdittir.
mazlumların da yendiği günlerin gelmesinden ödleri kopuyor hegemonyanın.
oysa biz dünyanın çoğunluğunu oluşturan bütün baldırı çıplaklar için kadınların özgürlüğü hepimizin özgürlüğünün teminatıdır.
kadınalar güvende olmadıkça hiç birimiz güvende değiliz.
bugün kadın mücadelesi, küresel kapitalizm ve faşizm için tam da bu boyutta bir tehdittir.
mazlumların da yendiği günlerin gelmesinden ödleri kopuyor hegemonyanın.
oysa biz dünyanın çoğunluğunu oluşturan bütün baldırı çıplaklar için kadınların özgürlüğü hepimizin özgürlüğünün teminatıdır.
kadınalar güvende olmadıkça hiç birimiz güvende değiliz.
devamını gör...
2.
3.
29 mayıs 2018' de ankara' da bir plaza katında tecavüze uğradıktan sonra canice katledilmiştir. katillerin adını da yazmak gerek, birazdan editlerim.
katillerin adı, çağatay aksu ve berk akanda. utanması gereken şule çet ve ailesi değil, bu iki amip.
katillerin adı, çağatay aksu ve berk akanda. utanması gereken şule çet ve ailesi değil, bu iki amip.
devamını gör...
4.
çağatay aksu ve berk akand isimli şahıslar tarafından tecavüz edilerek bir plazanin 20.katindan aşağı atılarak can vermistir.
law&order svu'da geçen bir söz vardı;
kadın alkollü olabilir, tecavüzcüsüyle/sapığıyla; hiçbir şey olmayabileceği gibi flört/sevgili/evli de olabilir. tecavüzden önce kadın öpüşmeye başlamış bile olsa 'hayır istemiyorum' deyip çekildiyse; o hayır dediği an geçerli sayılmalıdır.
6 ay meslekten men edilmiş ya böyle ahlaksizlarin komple meslekten men edilmesi gerekiyor.
law&order svu'da geçen bir söz vardı;
kadın alkollü olabilir, tecavüzcüsüyle/sapığıyla; hiçbir şey olmayabileceği gibi flört/sevgili/evli de olabilir. tecavüzden önce kadın öpüşmeye başlamış bile olsa 'hayır istemiyorum' deyip çekildiyse; o hayır dediği an geçerli sayılmalıdır.
6 ay meslekten men edilmiş ya böyle ahlaksizlarin komple meslekten men edilmesi gerekiyor.
devamını gör...
5.
tecavüze uğramış ve öldürülmüş nice kadından sadece biri; sevgili şule.
olayın yaşandığı ilk zamanlarda (2018-2019), adalet arayışı için instagram'da şule adına hesaplar açıp, ortaklaşa çözümler üreterek, adalet yerini bulsun diye insanlar uğraşıyorlardı. ben de azıcık umutlu fazlasıyla da istikrarlı bir tutumla bu ortak mücadeleye katılmış ve şule için elimden gelenin en iyisini yapmaya çalışmıştım.
şimdi başlığını görünce; boy boy afişlerini, oturduğum semtin duvarlarına astığım günleri hatırladım. o zamanlarda yaşadığım küçük bir olayı sizlerle paylaşmak istiyorum.
sabah saat 7 sularında okula gidiyorum, elimde de şule çet için adalet adlı afişler var. direklere, banklara, durak camlarına asıyorum. ne kadar çok kişiye ulaşırsa o kadar büyüyeceğiz ve sesimiz o kadar çok duyulacak, sevgili şule için.
neyse okula gittiğim güzergahta, bir pastane ilişti gözüme, camı ana caddeye bakan işlek bir dükkân. buraya asmak oldukça mantıklı geldi ve o pastaneye doğru yürüdüm. içeri girdiğimde bir adam vardı, sahibi mi, çalışan mı bilmiyorum, bir fikrim yok, emin değilim. neyse önemi yok.
kendisinden dükkânın camına asması için ricada bulundum. adamın başta yüzü düştü, mırın kırın etti azıcık, ben hayır cevabının geleceğini kabullendim ancak beni şaşırtarak kabul ettiğini söyledi ve afişi alıp gözlerimin önünde dükkânın camına özenle astı. ben de sevinçle teşekkür edip okula gitmek üzere dükkândan ayrıldım. adamın kabul etmesi beni diğer esnaf dükkânlarına da sormam konusunda ayrıca cesaretlendirmişti. hafta sonu, bütün mahalle esnafını örgütlemek için kafamda planlar kura kura bitirdim okulun yolunu.
okula gittim ve sekiz saatin sonunda tekrar yola düşüp, dükkânın önünden geçip afişi olduğu gibi camda asılı bir şekilde görmeyi bekliyorum. pastanenin önüne vardığımda afiş camda asılı değildi. şaşkınlığım kısa sürdü. aynı günlerde mahalle muhtarlık seçimleri vardı ve benim verdiğim afiş kaldırılmış, muhtarın seçim vaatlerini yazdığı bir afiş asılmıştı. ilk bakışta gördüğüm buydu, yakınlaşıp dikkatle bakınca şule'nin afişinin direkt üzerine asıldığını gördüm.
elbette gidip bunun hesabını sormak haddim değildi. neticede o pastanenin bir sahibi vardı ve o kişi, istediğini asıp asmamakta özgürdü. en başta kabul etmek gibi bir zorunluluğu da yoktu hatta sonradan istediği gibi kaldırmakta da özgürdü. bunda hiçbir sorun yok.
sadece o gün gerçekten de tam da o an fark ettiğim bir şeyi hâlâ unutamadım çünkü farklı hikâyelerde, farklı şekillerde karşıma çıkmaya devam ediyor.
siyasiler, seçim günleri kendi halklarına kısa süreli biat etmek zorundadırlar. allah'ın emri. bu sebeple, halk tarafından seçilmek adına türlü vaatler sunmakla birlikte daima adalet nidaları tuttururlar. umut fakirin ekmeğidir ya hani, sonuçta biz garibanlar da umut ederek inanırız bunlara. ama tüm icraatları seçim günlerinde dopdolu bir laf torbasından daha öteye gitmez. hepimiz biliriz bu döngüyü. neyse işte, seçilmek adına adalet haykırışlarıyla halka seslenen siyasiler, icraata gelindiğinde laflarının üzerlerini türlü politikalarla örterler; o gün pastanede şule'nin afişinin üzeri örtüldüğü gibi.
her şeyin yanı sıra kendisi için adalet arayışımız bir sonuca kavuşarak, katilleri ağırlaştırılmış müebbet cezasına çarptırılmıştı. olayı hatırlamakla beraber, sonuç almanın sevincini de yeniden yaşamış oldum.
ve son olarak her ne kadar inancım maalesef olamasa da her şeye rağmen umuyorum ki tekrarı yaşanmaz, ve nice şule daha böylece kayıp gitmez. ışıklar içinde uyu, sevgili şule.
olayın yaşandığı ilk zamanlarda (2018-2019), adalet arayışı için instagram'da şule adına hesaplar açıp, ortaklaşa çözümler üreterek, adalet yerini bulsun diye insanlar uğraşıyorlardı. ben de azıcık umutlu fazlasıyla da istikrarlı bir tutumla bu ortak mücadeleye katılmış ve şule için elimden gelenin en iyisini yapmaya çalışmıştım.
şimdi başlığını görünce; boy boy afişlerini, oturduğum semtin duvarlarına astığım günleri hatırladım. o zamanlarda yaşadığım küçük bir olayı sizlerle paylaşmak istiyorum.
sabah saat 7 sularında okula gidiyorum, elimde de şule çet için adalet adlı afişler var. direklere, banklara, durak camlarına asıyorum. ne kadar çok kişiye ulaşırsa o kadar büyüyeceğiz ve sesimiz o kadar çok duyulacak, sevgili şule için.
neyse okula gittiğim güzergahta, bir pastane ilişti gözüme, camı ana caddeye bakan işlek bir dükkân. buraya asmak oldukça mantıklı geldi ve o pastaneye doğru yürüdüm. içeri girdiğimde bir adam vardı, sahibi mi, çalışan mı bilmiyorum, bir fikrim yok, emin değilim. neyse önemi yok.
kendisinden dükkânın camına asması için ricada bulundum. adamın başta yüzü düştü, mırın kırın etti azıcık, ben hayır cevabının geleceğini kabullendim ancak beni şaşırtarak kabul ettiğini söyledi ve afişi alıp gözlerimin önünde dükkânın camına özenle astı. ben de sevinçle teşekkür edip okula gitmek üzere dükkândan ayrıldım. adamın kabul etmesi beni diğer esnaf dükkânlarına da sormam konusunda ayrıca cesaretlendirmişti. hafta sonu, bütün mahalle esnafını örgütlemek için kafamda planlar kura kura bitirdim okulun yolunu.
okula gittim ve sekiz saatin sonunda tekrar yola düşüp, dükkânın önünden geçip afişi olduğu gibi camda asılı bir şekilde görmeyi bekliyorum. pastanenin önüne vardığımda afiş camda asılı değildi. şaşkınlığım kısa sürdü. aynı günlerde mahalle muhtarlık seçimleri vardı ve benim verdiğim afiş kaldırılmış, muhtarın seçim vaatlerini yazdığı bir afiş asılmıştı. ilk bakışta gördüğüm buydu, yakınlaşıp dikkatle bakınca şule'nin afişinin direkt üzerine asıldığını gördüm.
elbette gidip bunun hesabını sormak haddim değildi. neticede o pastanenin bir sahibi vardı ve o kişi, istediğini asıp asmamakta özgürdü. en başta kabul etmek gibi bir zorunluluğu da yoktu hatta sonradan istediği gibi kaldırmakta da özgürdü. bunda hiçbir sorun yok.
sadece o gün gerçekten de tam da o an fark ettiğim bir şeyi hâlâ unutamadım çünkü farklı hikâyelerde, farklı şekillerde karşıma çıkmaya devam ediyor.
siyasiler, seçim günleri kendi halklarına kısa süreli biat etmek zorundadırlar. allah'ın emri. bu sebeple, halk tarafından seçilmek adına türlü vaatler sunmakla birlikte daima adalet nidaları tuttururlar. umut fakirin ekmeğidir ya hani, sonuçta biz garibanlar da umut ederek inanırız bunlara. ama tüm icraatları seçim günlerinde dopdolu bir laf torbasından daha öteye gitmez. hepimiz biliriz bu döngüyü. neyse işte, seçilmek adına adalet haykırışlarıyla halka seslenen siyasiler, icraata gelindiğinde laflarının üzerlerini türlü politikalarla örterler; o gün pastanede şule'nin afişinin üzeri örtüldüğü gibi.
her şeyin yanı sıra kendisi için adalet arayışımız bir sonuca kavuşarak, katilleri ağırlaştırılmış müebbet cezasına çarptırılmıştı. olayı hatırlamakla beraber, sonuç almanın sevincini de yeniden yaşamış oldum.
ve son olarak her ne kadar inancım maalesef olamasa da her şeye rağmen umuyorum ki tekrarı yaşanmaz, ve nice şule daha böylece kayıp gitmez. ışıklar içinde uyu, sevgili şule.
devamını gör...