1.
1. gün
günaydın ahali. inanabiliyor musunuz yaa 17 gün boyunca sokağa çıkmamız yasak! genelge ile sokağa çıkma yasağı uygulanmasının yasada yeri olmadığı ile çok fazla akademik çalışma mevcut. ünlü hukukçu, akademisyen kemal gözler diyor ben demiyorum. ama toplum sağlığı gözetildiği(!), konunun yararı vs. gibi sebeplerle savcılar işlem yapmıyormuş falan. eyv. ama yasak yani. bildiğin yasak. yasal ya da değil. evde oturmak zorundayız! paşa paşa da kabul ediyoruz. oturuyoruz evlerimizde. gerçekten kötü bir post-apokaliptik sinema filminin içinde gibi hissediyorum kendimi. başım ağrıyor ve keyfim de yok. bitirmem gereken 2000 parçalık bir puzzle var. kediden korumak için balkon masasına çıkardım. gece yağmur yağacak diye aklım çıkıyor. battaniye örtüyorum puzzle'ın üstüne. güneş vuruyor öğlen balkona. rengi atar mı puzzle'ın? kafamda deli sorular.
günaydın ahali. inanabiliyor musunuz yaa 17 gün boyunca sokağa çıkmamız yasak! genelge ile sokağa çıkma yasağı uygulanmasının yasada yeri olmadığı ile çok fazla akademik çalışma mevcut. ünlü hukukçu, akademisyen kemal gözler diyor ben demiyorum. ama toplum sağlığı gözetildiği(!), konunun yararı vs. gibi sebeplerle savcılar işlem yapmıyormuş falan. eyv. ama yasak yani. bildiğin yasak. yasal ya da değil. evde oturmak zorundayız! paşa paşa da kabul ediyoruz. oturuyoruz evlerimizde. gerçekten kötü bir post-apokaliptik sinema filminin içinde gibi hissediyorum kendimi. başım ağrıyor ve keyfim de yok. bitirmem gereken 2000 parçalık bir puzzle var. kediden korumak için balkon masasına çıkardım. gece yağmur yağacak diye aklım çıkıyor. battaniye örtüyorum puzzle'ın üstüne. güneş vuruyor öğlen balkona. rengi atar mı puzzle'ın? kafamda deli sorular.
devamını gör...
2.
2. gün
dün ilk günü terapiyle heba ettim sayılır sevgili günnük. sabah kalkıp terapide neler konuşacağımı tasarladım. bu tasarı sırasında bir hafta önceki seansta ne kadar neşeli, heyecanlı ve bir o kadar da kafası karışık olduğumu hatırladım. şimdi bakınca çok uzak ve yabancı görünüyor geçen haftaki dışınızdaki irlandalı. neşesiz, sıkkın, öfkeli, kırgın....
neyse bu günse dünden çok çok farklı.
yapboz*, iki film, bir luther bölümü, banyo, maske yıkama, tuvalet temizleme, tığ örgü pratiği, 2 litre su içme vb çok zengin maddeler içeren bir yapılacaklar listem var. günlüğe yazıp sonra bunları tiklemek çok eğlenceli oluyor, günü boş geçirmemiş gibi hissetmek ve karantinada kafayı yememek adına efektif bir yöntem. geçen yıl tecrübe ettim, biliyorum, işe yarıyor sözlük.
banyodan çıktığımda miko'nun attığı mesajı gördüm. kapanma sürecinde şayet ikrah gelirse -ki gelecek!- kap poşetini makarna koy bana gel demiş. çok mantıklı geldi. bir saatlik yürüyüş mesafesindeki arkadaşıma kahve ziyaretine gidebilirim. tütün, anahtar, telefon, head on kulaklık, defter, kalem, gözlük...vb nevaleyiyse market torbasının içindeki makarnanın yanına bir siyah poşet içinde istifleyebilirim. çevirmeye denk gelirsem siyah poşeti soran memuru
"ped var amirim açma utanırsın" diye savuşturmayı deneyeceğim. bakalım denediğimde işe yararsa buraları editlerim hep.
neyse ben şimdi ikinci bir agnes varda filmi açıp afiyetle cips kemirip vazoyla gin rickeymi yudumlamak istiyorum sözlük. çünkü alkol satışı yasağı yok, bu gün içip bitirip yarın çıkıp tekel'den yenisini alabilirim.*
dün ilk günü terapiyle heba ettim sayılır sevgili günnük. sabah kalkıp terapide neler konuşacağımı tasarladım. bu tasarı sırasında bir hafta önceki seansta ne kadar neşeli, heyecanlı ve bir o kadar da kafası karışık olduğumu hatırladım. şimdi bakınca çok uzak ve yabancı görünüyor geçen haftaki dışınızdaki irlandalı. neşesiz, sıkkın, öfkeli, kırgın....
neyse bu günse dünden çok çok farklı.
yapboz*, iki film, bir luther bölümü, banyo, maske yıkama, tuvalet temizleme, tığ örgü pratiği, 2 litre su içme vb çok zengin maddeler içeren bir yapılacaklar listem var. günlüğe yazıp sonra bunları tiklemek çok eğlenceli oluyor, günü boş geçirmemiş gibi hissetmek ve karantinada kafayı yememek adına efektif bir yöntem. geçen yıl tecrübe ettim, biliyorum, işe yarıyor sözlük.
banyodan çıktığımda miko'nun attığı mesajı gördüm. kapanma sürecinde şayet ikrah gelirse -ki gelecek!- kap poşetini makarna koy bana gel demiş. çok mantıklı geldi. bir saatlik yürüyüş mesafesindeki arkadaşıma kahve ziyaretine gidebilirim. tütün, anahtar, telefon, head on kulaklık, defter, kalem, gözlük...vb nevaleyiyse market torbasının içindeki makarnanın yanına bir siyah poşet içinde istifleyebilirim. çevirmeye denk gelirsem siyah poşeti soran memuru
"ped var amirim açma utanırsın" diye savuşturmayı deneyeceğim. bakalım denediğimde işe yararsa buraları editlerim hep.
neyse ben şimdi ikinci bir agnes varda filmi açıp afiyetle cips kemirip vazoyla gin rickeymi yudumlamak istiyorum sözlük. çünkü alkol satışı yasağı yok, bu gün içip bitirip yarın çıkıp tekel'den yenisini alabilirim.*
devamını gör...
3.
yarın 2.doz aşımı olmaya yürüyerek gitmeyi planlıyorum. bu bugı kullanarak toplamda 15 km civarı yürüyüş yapacağım.
devamını gör...
4.
biri gitti kaldı on altısı kaldı. azı gitti çoğu kaldı.
devamını gör...
5.
"benim izin kağıdım var en imzalısından.. hehehe" dediğim, ama bunu kullanmayıp evde çoluk çocuğumla vakit geçirmek istediğim günlerdir. mesela bugün depişmece ve yıvrılmaca oynayacağız oğluşla.
devamını gör...
6.
günaydın gençlik,
tam kapanmam kitap okumayla geçiyor.
10 aylık bir yeğenim var, onunla oyun oynuyorum, dans ediyoruz, beraber masal okuyoruz.
pilates yapıyorum; önerilir. özellikle bel ve boyun ağrılarına iyi geliyor. çok oturmayın.
ders çalışmam gerekiyor ama bakalım...
tam kapanmam kitap okumayla geçiyor.
10 aylık bir yeğenim var, onunla oyun oynuyorum, dans ediyoruz, beraber masal okuyoruz.
pilates yapıyorum; önerilir. özellikle bel ve boyun ağrılarına iyi geliyor. çok oturmayın.
ders çalışmam gerekiyor ama bakalım...
devamını gör...
7.
tamm, iğne deliği kadar yer kalmayacak kapanmada bugün 2. gün. ilk gün iş dönüşü baktım(istanbul) sokaklar yine şenlik; yürüyenler, zibilyon kişi durakta otobüs bekleyenler, sohbet ve kahkaha atan polisler. hava da güzel diye yürüyerek döndüm eve iniş noktamdan. heidi gibi zıplaya hoplaya yürürken birkaç defa polisin önünden hatta aralarından geçme şerefine nail oldum. biri de demedi ki hop nereye kaymak? izin belgesi kimlik please? veyahut aaa siz kafa sözlükteki kaymak değil misiniz?(bkz: sısısısı) oysa ki iş çıkışı ülkemizin dosta güven hackerlara korku veren sitesi e-devlet üzerinden sistemsel sorun sebebiyle tüm gün izin belgesi alamadığımızdan şirketimiz geçici görev belgesi vermişti. çantamda boynu bükük kaldı gıcır gıcır ıslak imzalı kağat, üzülme guzum gösterticem ben seni abilere diye teselli ettim günlük. aman tam kapanmayı ihmal etme, yapraklarını koru!
devamını gör...
8.
2. gün
bugün 1 mayıs. tüm yetişkinliğimi, dolayısıyla da tüm iş hayatımı çalanların ülkesinde kutlayamadığım bir diğer 1 mayıs. mücadelenin içinde örgütlü şekilde var olamamış ancak yine de kendisini bildi bileli her 1 mayıs'ta meydanlarda olan veya en azından olmaya çalışmış olan bir insan olarak son iki senedir basiretsizce, beceriksizce çok güzel yönettikleri bu sürecin kurbanı olmayı sindiremiyorum! yitip giden canlarımız, haklarını var edemediğimiz (korumak bir yana dursun) emekçilerimiz, bugününü bayram edemediğimiz her bir türkiyeli affetsin bizi. sen affet beni. ben affedeyim beni. ne kadar mümkünse bu, bu ülkede.
bugün 1 mayıs. tüm yetişkinliğimi, dolayısıyla da tüm iş hayatımı çalanların ülkesinde kutlayamadığım bir diğer 1 mayıs. mücadelenin içinde örgütlü şekilde var olamamış ancak yine de kendisini bildi bileli her 1 mayıs'ta meydanlarda olan veya en azından olmaya çalışmış olan bir insan olarak son iki senedir basiretsizce, beceriksizce çok güzel yönettikleri bu sürecin kurbanı olmayı sindiremiyorum! yitip giden canlarımız, haklarını var edemediğimiz (korumak bir yana dursun) emekçilerimiz, bugününü bayram edemediğimiz her bir türkiyeli affetsin bizi. sen affet beni. ben affedeyim beni. ne kadar mümkünse bu, bu ülkede.
devamını gör...
9.
2. gün
sanırım günün anlamı ve kutlayamamanın ağırlığından olacak, evrendeki boşluğa salıp karanlık maddenin insafına bırakmak üzere 1 mayıs'ı kutlayabildiğimiz günlerin hayalini kurdum. tüm gün rebetiko, reggae, swing jazz gibi yersiz ve zamansız müzikler dinleyip dans ettim. sonra akşam yemeği için tatlı kırmızı biberli pesto gibi davranan bir sos hazırlayıp haşladığım makarnanın üstüne beyaz peynirle dökmek suretiyle mükellef bir sofra kurdum. tabağımın yanına şarabımı koydum, bir kadehi de yanına boşa koydum, artık aramızda olamayan 1 mayıs'ların hatrına.
sonra şu şarkı çaldı, dedim ki yaşıyoruz yahu! şimdi ve buradayız!
hayalini suya yazdığımız günler de gelecek, şimdilik bu gün bizim, hasretle hüzünle ama coşkuyla! hadi bir daha kutlu olsun! bu gün dünden güzel olsun!
sanırım günün anlamı ve kutlayamamanın ağırlığından olacak, evrendeki boşluğa salıp karanlık maddenin insafına bırakmak üzere 1 mayıs'ı kutlayabildiğimiz günlerin hayalini kurdum. tüm gün rebetiko, reggae, swing jazz gibi yersiz ve zamansız müzikler dinleyip dans ettim. sonra akşam yemeği için tatlı kırmızı biberli pesto gibi davranan bir sos hazırlayıp haşladığım makarnanın üstüne beyaz peynirle dökmek suretiyle mükellef bir sofra kurdum. tabağımın yanına şarabımı koydum, bir kadehi de yanına boşa koydum, artık aramızda olamayan 1 mayıs'ların hatrına.
sonra şu şarkı çaldı, dedim ki yaşıyoruz yahu! şimdi ve buradayız!
hayalini suya yazdığımız günler de gelecek, şimdilik bu gün bizim, hasretle hüzünle ama coşkuyla! hadi bir daha kutlu olsun! bu gün dünden güzel olsun!
devamını gör...
10.
3. gün
yemek stogum bitti, az önce hamsterimi yedim. daha ne kadar dayanabilirim bilmiyorum. çok açım popomun sol lobu gözüme oldukça cazip gelmeye başladı.
olm zaten 1.5 yıldır dünya karantinada neyin tribi lan bu git çık kapının önüne hava al. gören de gemisi ıssız adaya vurdu sanır ajdjdjd. bir çoğunuz zaten evin daimi eşyası haline geldi. 3 gün önce ne yapıyorsan şimdi de aynısı yapıyorsun zaten.
yemek stogum bitti, az önce hamsterimi yedim. daha ne kadar dayanabilirim bilmiyorum. çok açım popomun sol lobu gözüme oldukça cazip gelmeye başladı.
olm zaten 1.5 yıldır dünya karantinada neyin tribi lan bu git çık kapının önüne hava al. gören de gemisi ıssız adaya vurdu sanır ajdjdjd. bir çoğunuz zaten evin daimi eşyası haline geldi. 3 gün önce ne yapıyorsan şimdi de aynısı yapıyorsun zaten.
devamını gör...
11.
3. gün
en son ne yapmak için heyecanlandınız? bak bayram geliyor. çocukluğumuzdaki sabah olsa da bayramlıklarımı giysem sabırsızlığından söz ediyorum. hatırlıyor musunuz en son neyi gerçekleştirmek için saatleri saydığınızı?
içinden çıkılmaz gibi görünen bu yüzden de beni deliler gibi üzen bir iş için sonunda çalışan bir yöntem keşfettim. hayatımda ilk defa bu işi yapıyorum. bir bilen'e de danışmadım.* sudan çıkmış balık gibi ite kaka bir şekilde işi yarıladım ve tıkandım. yok, asla ilerleyemiyorum. kesinlikle devamı yok. delireceğim. modum düşük, moralim bozuk. imkansız bu diyorum. nasıl imkanlı hale getireceğimi düşünüyorum. sonraa... sonra bir acaba mı geliyor. ulan denesem mi? ama ciddi emek gerektiriyor. aldığım yoldan da dönmek. "bazen sil baştan gerekir, verdiğin emeği çöpe atman lazım gelir, bu haliyle bir bok olacağı yok. denemekten ne çıkar" diyorum. ve iyi ki diyorum. bir umut ışığı beliriyor. allahım çok mutluyum. iş ilerliyor. imkansızlıktaki imkanı arayıp bulmanın verdiği motivasyonla günlerdir, haftalardır alamadığım yolu bir günde alıyorum.
okuduğum kitap biraz beklesin. filmler durdukları yerde duruyor. bayram sabahı geldi. kıyafetlerimi giydim, şimdi bayram gününü yaşama zamanı!
en son ne yapmak için heyecanlandınız? bak bayram geliyor. çocukluğumuzdaki sabah olsa da bayramlıklarımı giysem sabırsızlığından söz ediyorum. hatırlıyor musunuz en son neyi gerçekleştirmek için saatleri saydığınızı?
içinden çıkılmaz gibi görünen bu yüzden de beni deliler gibi üzen bir iş için sonunda çalışan bir yöntem keşfettim. hayatımda ilk defa bu işi yapıyorum. bir bilen'e de danışmadım.* sudan çıkmış balık gibi ite kaka bir şekilde işi yarıladım ve tıkandım. yok, asla ilerleyemiyorum. kesinlikle devamı yok. delireceğim. modum düşük, moralim bozuk. imkansız bu diyorum. nasıl imkanlı hale getireceğimi düşünüyorum. sonraa... sonra bir acaba mı geliyor. ulan denesem mi? ama ciddi emek gerektiriyor. aldığım yoldan da dönmek. "bazen sil baştan gerekir, verdiğin emeği çöpe atman lazım gelir, bu haliyle bir bok olacağı yok. denemekten ne çıkar" diyorum. ve iyi ki diyorum. bir umut ışığı beliriyor. allahım çok mutluyum. iş ilerliyor. imkansızlıktaki imkanı arayıp bulmanın verdiği motivasyonla günlerdir, haftalardır alamadığım yolu bir günde alıyorum.
okuduğum kitap biraz beklesin. filmler durdukları yerde duruyor. bayram sabahı geldi. kıyafetlerimi giydim, şimdi bayram gününü yaşama zamanı!
devamını gör...
12.
bana kapanma olmadığı için herhangi bir şey yazamıyorum. sadece normalden daha fazla çalıştığımı söyleyebilirim.
devamını gör...
13.
bahar mevsimi yerini hızlıca yaza bırakacak gibi.
bu sıcakta evde durulmaz. hadi markete gidelim. zaten herkes markete gidiyor.
şöyle kafa dinleyecek bir yer fena olmazdı.
biraz dolaştıktan sonra aradığım şeyi buluyorum.
iki arabanın geçebileceği bir sokak. kaldırıma bir bank koyulmuş. tam dedikodu yapmalık. kola-çekirdek de olur.
dedim ya sıcak diye. gölgede bir bank bulduğuma seviniyorum.
kulağımda kulaklık. müziksiz olmaz tabii. boş boş oturacak değilim ya.
acaba sait faik bizimle aynı dönemde yaşasaydı o da kulaklık bağımlısı olur muydu?
gözlem yaparken bir şeyler dinler miydi acaba?
neyse biz kendi gözlemimize odaklanalım.
bir apartman.
böylesini daha önce görmedim.
zeminden çatı katına kadar her daire farklı bir görünüme sahip.
dış sıvanın üstüne boya atılmamış. renk gri. zamanla çokça değişime uğramış gibi duruyor.
oturuyorum banka.
çatı katının penceresinden bir adam dışarıyı seyrediyor.
ama nasıl biliyor musunuz? iki elini pencerenin alt kenarlarına koymuş.
gözleri gökyüzünde. sanki bir gemi gelecek de hava kontrolü yapıyor.
çok ciddi. düşünceli.
içimden diyorum, bu adamda bir iş var.
sonra adam teras kısmına geçiyor.
o ara dikkatim dağılıyor.
çocuklarını gezdirmeye çıkan aileler falan...
tekrar baktığımda ise güvercinleri görüyorum.
meğer adam güvercin besliyormuş.
şimdi oldu diyorum.
düşünceli haller devam ediyor yalnız.
dikkatli şekilde güvercinleri izliyor adam.
ikinci katta yine bir adam. o da ellerini balkon demirlerine koymuş.
o da düşünceli. seyrediyor dışarıyı. baktığı tarafta park var. diğer taraf sokağa bakıyor zaten. ne diye o tarafa baksın.
bir süre sonra aşağıya iniyor. hala düşünceli. bir taraftan güneş de vuruyor. bir sağa bir sola yürümeye başlıyor.
abicim terleyeceksin bu sıcakta.
birini bekliyor desem kapanma zamanı kim beklenir ki? var bir derdi herhalde diyorum.
esas kimi unuttum ben?
bahsettiğim sokağa gelmeden bir tane yaşlı amca sandalyesinde oturuyordu.
öylesine, tek başına.
zaten bir şey gördüysem illa bir anlamı olacak değil mi?
yani o amca orda oturuyorsa boş boş oturamaz. kesin bir şey düşünüyordur.
kesin pişmanlıkları vardır.
bir acısı, hüznü.
vardır değil mi?
bu yazıda herkes düşünüyor.
artık başka ara sokaklara dalmanın vakti geldi.
bu arada bu satırları yazarken aklımdaniron maiden'dan empire of the cloudsgeçti.
bulutların imparatoru bu sefer güvercin besleyen adam olsun. güvercinlerle mutlu bir hayat geçirir umarım.
bu sıcakta evde durulmaz. hadi markete gidelim. zaten herkes markete gidiyor.
şöyle kafa dinleyecek bir yer fena olmazdı.
biraz dolaştıktan sonra aradığım şeyi buluyorum.
iki arabanın geçebileceği bir sokak. kaldırıma bir bank koyulmuş. tam dedikodu yapmalık. kola-çekirdek de olur.
dedim ya sıcak diye. gölgede bir bank bulduğuma seviniyorum.
kulağımda kulaklık. müziksiz olmaz tabii. boş boş oturacak değilim ya.
acaba sait faik bizimle aynı dönemde yaşasaydı o da kulaklık bağımlısı olur muydu?
gözlem yaparken bir şeyler dinler miydi acaba?
neyse biz kendi gözlemimize odaklanalım.
bir apartman.
böylesini daha önce görmedim.
zeminden çatı katına kadar her daire farklı bir görünüme sahip.
dış sıvanın üstüne boya atılmamış. renk gri. zamanla çokça değişime uğramış gibi duruyor.
oturuyorum banka.
çatı katının penceresinden bir adam dışarıyı seyrediyor.
ama nasıl biliyor musunuz? iki elini pencerenin alt kenarlarına koymuş.
gözleri gökyüzünde. sanki bir gemi gelecek de hava kontrolü yapıyor.
çok ciddi. düşünceli.
içimden diyorum, bu adamda bir iş var.
sonra adam teras kısmına geçiyor.
o ara dikkatim dağılıyor.
çocuklarını gezdirmeye çıkan aileler falan...
tekrar baktığımda ise güvercinleri görüyorum.
meğer adam güvercin besliyormuş.
şimdi oldu diyorum.
düşünceli haller devam ediyor yalnız.
dikkatli şekilde güvercinleri izliyor adam.
ikinci katta yine bir adam. o da ellerini balkon demirlerine koymuş.
o da düşünceli. seyrediyor dışarıyı. baktığı tarafta park var. diğer taraf sokağa bakıyor zaten. ne diye o tarafa baksın.
bir süre sonra aşağıya iniyor. hala düşünceli. bir taraftan güneş de vuruyor. bir sağa bir sola yürümeye başlıyor.
abicim terleyeceksin bu sıcakta.
birini bekliyor desem kapanma zamanı kim beklenir ki? var bir derdi herhalde diyorum.
esas kimi unuttum ben?
bahsettiğim sokağa gelmeden bir tane yaşlı amca sandalyesinde oturuyordu.
öylesine, tek başına.
zaten bir şey gördüysem illa bir anlamı olacak değil mi?
yani o amca orda oturuyorsa boş boş oturamaz. kesin bir şey düşünüyordur.
kesin pişmanlıkları vardır.
bir acısı, hüznü.
vardır değil mi?
bu yazıda herkes düşünüyor.
artık başka ara sokaklara dalmanın vakti geldi.
bu arada bu satırları yazarken aklımdaniron maiden'dan empire of the cloudsgeçti.
bulutların imparatoru bu sefer güvercin besleyen adam olsun. güvercinlerle mutlu bir hayat geçirir umarım.
devamını gör...
14.
narnia günlükleri bile daha heyecanlıdır anasını satim..
devamını gör...
15.
ben koltuk ve duvar üçlemesi.
devamını gör...
16.
sabah canlı dersim vardı. canlı ders yapmak çok sıkıcı. güneşi gören her türk kadını gibi yazlık kışlık giysi değişimi için hurçları açtım. hiç giymedigim kişlikları kaldırıp muhtemelen hiç giymeyeceğim yazlıkları çıkardım. sonra aferin dedim kendime. bak az giysi alınca iki saatte bitti işte işin. çocuklara öğlen sofrasını kurdum. alınacaklar listesi yaptım. bir arkadaştan gelen parayı bir ihtiyac sahibine ulaştirdım. bir iki yazar ile yazistim. olumlu cümleler kurdum. çünkü anlattıkları çok güzeldi. bir tanim girdim. kitabimin son 50 sayfası kalmış. onu bitirip markete gideceğim. çocuklara dondurma alacağım, kapının önünde biraz oyalaniriz, belki bir iki komşuya selam veririm . sonra yine ev, yine sözlük yine kitap, yine çocukların ödevleri, iftar hazırlıkları... işte böyle geçiyor. haaa bir de şey var ya, unutmuşum. çok önemli değil gerçi de o olmadan da olmuyor gibi. arada oluyor ama her zaman degil. bir iki damla gözyaşı ya da boğazında düğümlenen hıçkırık. evliliğin tuzu biberi derler ya, hah işte o.
devamını gör...
17.
millet hep dışarda nasıl kapanma bu elinde poşet dışarda herkes
devamını gör...
18.
merhaba günlük;
yaz mevsimini hakkıyla yaşayıp yaşayamayacağımı bilmediğim halde risk alarak bugün "çiçekli elbiseler" satın aldım.
yaz mevsimini hakkıyla yaşayıp yaşayamayacağımı bilmediğim halde risk alarak bugün "çiçekli elbiseler" satın aldım.
devamını gör...
19.
bir paket köpek maması almıştım. onu açtım yanıma koydum çıktım yola.
ihtiyaçlı birine verilecek market kartlarını vermeye çıktım.
ankara'nın adı anadolu olan, içinde dar gelirlerinin ve suriyeliler'in olduğu mahalleye gittim.
benim sitede olan ağaçlar kadar, ağaçlar var her apartmanın çevresinde. zamanında ne güzel bir mahalleymiş.
kadınlar, evlerinin önüne örtü sermiş oturuyordu.
konum atılan evi, birde telefonla arayayıp teyit ederek buldum.
dışında merdiveni olan, iki katlı bir apartman.
girişte, iki kız çocuğu bizim çocukluğumuzda oynadığımız gibi
su şişesi kapaklarına toprak doldurmuşlar, muhtemelen pasta yapıyorlardı.
en son çocukar küçükken,
kumla kalıplara pasta yapan çocuk görmüştüm.
30'lu yaşlarında 3 çocuk annesi olan, sanki dersin iki katı yaşamış anne ile beş on dakika sohbet ettim. kendi dertlerimden utandım.
yollar insan doluydu.
pazartesi pazarı hariç tüm gıda işletmeleri açıktı.
olan diğer esnafa olmuş.
köpek maması almasa miydin, diye düşündüm bir an. çıkmak için bahaneye gerek yok gibi.
markete girdim göya 80 kişi olması gereken markette, tüm mahalle hep beraber alışveriş yaptık. manav reyonu müşterilere yetişemiyordu.
hava ne kadar ısınmış, efil efil giymelik olmuş.
anlamsızlıklarla dolu sokaklardan eve geldim.
akşama tavuk yapacağım terbiyeye yatırayım.
iftar da olmasa çekilmez bu günler.
ihtiyaçlı birine verilecek market kartlarını vermeye çıktım.
ankara'nın adı anadolu olan, içinde dar gelirlerinin ve suriyeliler'in olduğu mahalleye gittim.
benim sitede olan ağaçlar kadar, ağaçlar var her apartmanın çevresinde. zamanında ne güzel bir mahalleymiş.
kadınlar, evlerinin önüne örtü sermiş oturuyordu.
konum atılan evi, birde telefonla arayayıp teyit ederek buldum.
dışında merdiveni olan, iki katlı bir apartman.
girişte, iki kız çocuğu bizim çocukluğumuzda oynadığımız gibi
su şişesi kapaklarına toprak doldurmuşlar, muhtemelen pasta yapıyorlardı.
en son çocukar küçükken,
kumla kalıplara pasta yapan çocuk görmüştüm.
30'lu yaşlarında 3 çocuk annesi olan, sanki dersin iki katı yaşamış anne ile beş on dakika sohbet ettim. kendi dertlerimden utandım.
yollar insan doluydu.
pazartesi pazarı hariç tüm gıda işletmeleri açıktı.
olan diğer esnafa olmuş.
köpek maması almasa miydin, diye düşündüm bir an. çıkmak için bahaneye gerek yok gibi.
markete girdim göya 80 kişi olması gereken markette, tüm mahalle hep beraber alışveriş yaptık. manav reyonu müşterilere yetişemiyordu.
hava ne kadar ısınmış, efil efil giymelik olmuş.
anlamsızlıklarla dolu sokaklardan eve geldim.
akşama tavuk yapacağım terbiyeye yatırayım.
iftar da olmasa çekilmez bu günler.
devamını gör...
20.
4. gün
çok hassasım, çok duygusalım bugünlerde. yo yo sadece premenstrüel sendrom değil sebebi. daha az düşünmek, hissetmek, yaşamak için yaptığım şeyleri yapamıyorum. bildiğim yollardan gidemiyorum. oyalanamıyorum. tıkıldım kaldım. evde akciğer solunumu yapan iki canlıyız. toplamdaysa 2002 parça. ama yine de tek başımayım. ben ve alter agolarım bana dahil neticede. kimi zaman bastırdığım kimi zaman beni bastıran bu benliklerden hassas olanı sahnede yani bugünlerde. her şeye kırılabiliyorum. her şeye üzülebiliyorum. kırılacak da üzülecek de ne çok şeyim var diye düşünmekten kendimi alıkoyamıyorum. bedeninde taşıdığı dövmelerden biriyle bu konudaki söylemi çelişiyor gibi görünse de nefret hiçbir egomun major özelliklerinden biri değil. zaten o dövmede de asıl mesele nefret değil. bir şeylerden nefret etmek çok yabancı bana. ama boğazımda yumru olmasından nefret ediyorum. boğazımdaki yumrudan nefret ediyorum.
çok hassasım, çok duygusalım bugünlerde. yo yo sadece premenstrüel sendrom değil sebebi. daha az düşünmek, hissetmek, yaşamak için yaptığım şeyleri yapamıyorum. bildiğim yollardan gidemiyorum. oyalanamıyorum. tıkıldım kaldım. evde akciğer solunumu yapan iki canlıyız. toplamdaysa 2002 parça. ama yine de tek başımayım. ben ve alter agolarım bana dahil neticede. kimi zaman bastırdığım kimi zaman beni bastıran bu benliklerden hassas olanı sahnede yani bugünlerde. her şeye kırılabiliyorum. her şeye üzülebiliyorum. kırılacak da üzülecek de ne çok şeyim var diye düşünmekten kendimi alıkoyamıyorum. bedeninde taşıdığı dövmelerden biriyle bu konudaki söylemi çelişiyor gibi görünse de nefret hiçbir egomun major özelliklerinden biri değil. zaten o dövmede de asıl mesele nefret değil. bir şeylerden nefret etmek çok yabancı bana. ama boğazımda yumru olmasından nefret ediyorum. boğazımdaki yumrudan nefret ediyorum.
devamını gör...