21.
balkonda bir köşe.
çalışma masası.
kitap, laptop, telefon.
kahve.
yapılamayan spor.
çalışma masası.
kitap, laptop, telefon.
kahve.
yapılamayan spor.
devamını gör...
22.
sanırım tek kapanan benim. dışarısı cıvıl cıvıl. üstelik gece 1'e kadar bu böyle.
devamını gör...
23.
canım işverenim tam kapanmada dahi evden seans yapmamızı istediği için benim açımdan tek değişiklik, iş yerinde değil de evde olmam ve yemeklerimi kendim yapmam sanırım. gerisi de kitap, spor ve dizi/film izlemek.
devamını gör...
24.
1 yıldan fazladır burnumu çıkartmıyorum evden ailemden birine bulaşmasın diye ama bakıyorum herkes dışarıda ve kongreler, partiler düzenliyorlar tek diyeceğim bu virüs umarım onları öldürüp kökünü kazımadan son bulmaz.
devamını gör...
25.
sabah kalktım canlı derse girdim. sonra yine canlı derse girdim. sonra yine. sonra yine, sonra yine... sonra okuldan yazi geldi evrak işleri ile uğraştım, sonra yine, sonra yine, sonra yine, sonra iftar yaptım. varsa takatim bir iki arkadaşla biraz mesajlastim, çay içtim. sabahtan yarim kalan evrak islerine, projelere baktim. velilerden günüme sığdırabildiğim kadarını aradım öğrenciler hakkında bilgi aldim. sonra da vakit kaldi ise uyudum sahura kadar. güç bela uyandım sahur yaptım tek başıma. sonra yine uyudum sabah 8.30 da kalktım. canlı derse girdim. sonra yine sonra yine...
devamını gör...
26.
çok vizyonsuzum dediğim başlık. aklıma dolap,aslan falan narnia günlükleri geldi nedense. bugün az kötü bir gün bilmem kaçıncı maddeye göre muafiyetimiz mevcut ve keşke mevcut olmasaydı diyorum. aylaklık güzeldi.
devamını gör...
27.
sevgili günlük,
sabah 6 da kalktım. gittim sitenin otoparkında koştum. allahım düştüğümüz durumlara bak. gelip duş sonrası bir fincan filtre kahve içtim (bkz: duştan çıkınca yapılanlar) . yarın vermem gereken dersler var. slaytlarımı gözden geçirip hazırlık yapmam gerekiyor ama canım hiç istemiyor. sadece sabah elektronik imza kullanarak imzalamam gerekenleri imzaladım, başka bir şey yapamadım. sanırım bugünlerde konsantrasyon problemi yaşıyorum. kapalı olmak hissi bile beni demoralize ediyor. daha gün devam ediyor bakalım nereye savrulacağım? ilginç bir şey olursa editlerim burayı .
sabah 6 da kalktım. gittim sitenin otoparkında koştum. allahım düştüğümüz durumlara bak. gelip duş sonrası bir fincan filtre kahve içtim (bkz: duştan çıkınca yapılanlar) . yarın vermem gereken dersler var. slaytlarımı gözden geçirip hazırlık yapmam gerekiyor ama canım hiç istemiyor. sadece sabah elektronik imza kullanarak imzalamam gerekenleri imzaladım, başka bir şey yapamadım. sanırım bugünlerde konsantrasyon problemi yaşıyorum. kapalı olmak hissi bile beni demoralize ediyor. daha gün devam ediyor bakalım nereye savrulacağım? ilginç bir şey olursa editlerim burayı .
devamını gör...
28.
camım hep açık. arada yaz kokusu geliyor. sıkıntıdan patlıcam. yaz geldiği için mutluyum. kedimin tıraş olması gerekiyor. yeniden doğuyorum.
devamını gör...
29.
sevgili günlük günümün en heyecanlı dakikaları sanal markertten beklediğim ve 11:30 - 13:30 da gelmesi öngörülen siparişimin kaçta geleceği ve amazon kargomun kaçta geleceği. esen kalın.
devamını gör...
30.
izmir'in sıcak sabahına gözlerimi açtım ve direk canlı derse girdim. öğrenci olduğunuzda derse yatakta uyurken girebiliyorsunuz. ilk ders biraz uyusamda 2. dersten sonra kendime geldim. tüm günlerim böyle geçecek gibi. uyu, uyan, derse gir, dersler bitsin, ders çalışmam lazımken oruç tuttuğun için çalışama (açken kafam almıyor), iftardan sonra çalışırım de, iftar vakti, yine çalışama çünkü yemek uykunu getirdi. kapanmam böyle gecicek sanırım. inşallah bu döngüyü kırarım günlük çünkü zeki eğitim bakanı 2 hafta sonra yine sınav yapacak.
devamını gör...
31.
evet günlük geçen sene olduğu gibi bugünde evden çıkamıyorum ama ben hariç herkes dışarıda. derslere giriyorum ama dinleyen kim üniversitenin ilk yıli olmasıyla birlikte arkadaş edinmek çok zor adapte olamıyorum kimseyle sosyalleşmek istemiyorum ama sosyalleşmem lazım. kendimi pasta böreğe verdim her gün yeni bir tarif deniyorum. dün bugünle aynı yarında bugünle aynı olacak. günlük yetti artık ben psikolojik olarak çok yoruldum...
devamını gör...
32.
normal kapanma gününden farklı bir şey yapmadığım gündür sevgili tam kapanma günlükleri..
sabah kalkıp evde de olsak işimizin başındayız. hafta sonu da turist olmadığımız için güzel havalarda evde biraz salonda, biraz mutfakta biraz da kedimizi darlayarak günümüzü resmen öldürüyoruz.. ah günlük ahh bıktık yeminlen...
sabah kalkıp evde de olsak işimizin başındayız. hafta sonu da turist olmadığımız için güzel havalarda evde biraz salonda, biraz mutfakta biraz da kedimizi darlayarak günümüzü resmen öldürüyoruz.. ah günlük ahh bıktık yeminlen...
devamını gör...
33.
ayt mat 30 ayt fen 25 üstü netleri görmeye başladık hadi hayırlısı.
uyku ilacım değişti bu seferki ertesi gün uyku yapıyor. biz vallahi benzoları özledik.
uyku ilacım değişti bu seferki ertesi gün uyku yapıyor. biz vallahi benzoları özledik.
devamını gör...
34.
zaten vize haftasındayım her türlü kapanmadaydım hoşuma gitti çünkü ben ağlayarak vizelere çalışırken herkes evde oturmak zorunda :')
devamını gör...
35.
sevgili günlük bugün de kapanamadık.
bu kapanma şey gibi ımmh teşvikiye'den kalkan cenazelerde kapanan ünlüler gibi,adı kapalı.
bu kapanma şey gibi ımmh teşvikiye'den kalkan cenazelerde kapanan ünlüler gibi,adı kapalı.
devamını gör...
36.
(bkz: ziyaret edilmesi gereken siteler)
dünyayı gezin, fiziken kapanabilirsiniz ama zihninizi kapatmayın.
dünyayı gezin, fiziken kapanabilirsiniz ama zihninizi kapatmayın.
devamını gör...
37.
sevgili günlük, bugün de bizi kapatmadılar. artık kıyamet kopsa yine işe gideriz gibi hissediyorum. 7:20 alarmiyla uyanıp uzun bir güne merhaba dedim. kâh çalıştım kâh çalışıyor gibi yaptım. an geldi güldüm, an geldi gözlerimi dalgın yakaladım ve yüreğimi huzursuz. sıkıldığım bunaldigim öyle çok şey var ki. mevzu kapanmak da değil mevzu insanın kendi içinden kaçamaması. ben artık kendimden kurtulmak istiyorum. alakasız ama öyle işte. şimdi masumlar apartmanini izleyip günü kapaticam. sevgilerle...
devamını gör...
38.
7. gün
ben sabah insanıyım. öyle geç ayılan, afyonu sonradan patlayan insanlardan değilim. sabahları çok dinç oluyorum. kafam gün içerisinde bir daha hiç sabah çalıştığı kadar iyi çalışmıyor. iş hayatımda da en zor işleri, en karmaşık, en sıkıntılı sorunları hep öğleden önce ele alırım. en çok sabahları çalışırım. beni çocuk gibi heyecanlandırdığı için sabahın köründe uyandıran ve gün içerisindeki diğer seanslara kıyasla en çok parçayı yerleştirdiğim puzzle balkonumda olmasa açık havayla hiç temas etmemiş olacaktım bu 7 gün boyunca. 7 gündür evdeyim, market dahil hiç dışarı çıkmadım gibi basit bir cümle kurmak yerine 77 kelimelik 7 cümle kurmuşum, bu da bana dert olsun. ne çok 7 var yahu...! üç nokta, ünlem. dikkat isterim.
10 gün daha var. bir bu kadar, üstüne bir de üstüne 72 saat. düşündükçe delirecek gibi oluyorum. bir noktada elime poşet alıp muhakkak ki çıkacağım dışarı o belli bir şey de bu kısıtlanma haline, bu yasaklara, bu beceriksizliğin bedelini saçma sapan uygulamalarla bizim ödüyor oluşumuza sinirlenmekten kendimi alıkoyamıyorum. ömrümüzden 1 sene 2 ay çalındı daha şimdiden. daha ne kadar ödememiz gerekiyor? bu topraklarda doğmanın diyeti, ederi ne kadar? gitmek istiyorum. gitmek için bir şeyler yapıyor musun diye sor, yapmıyorum! oturduğum yerde sövüyorum çocuk gibi. saçmalığın dik alası.
her şey o kadar da boktan değil tabi. dün ilk radyo yayınımı yaptım mesela burada. bir garip heyecan, bir akıl tutulması hali. sesim falan titredi. noktalama işaretleriyle dans eden ergen miko büyümüş ve düzey, düzlem, evrilmek kelimeleriyle dans etmeye başlamış onu fark ettim. bir insan aynı kelimeleri hemen her cümlesinde kullanır mı yahu? olabiliyormuş demek. yasakladım bu kelimeleri bir süreliğine kendime. biraz çıkarmam lazım günlük dilimden. sonra bir yerde dönerim nasıl olsa.
annemi özledim. tabi anneler gününün yaklaşıyor olmasının da hüznü çöktü galiba biraz. babamı kaybettiğimizden beri kadın bir orada, bir burada. bana gelmedi, ilginç. yani aslında değil de, ilginç diyerek hafifletiyorum sebeplerini. ne yapayım?
dün karmakarışık rüyalar gördüm. hatta bir yerde, artık nevermore mahlasını kullanan yazarımız cjuufs'un bir ülke adı olduğunu falan gördüm rüyamda. ne demek ki cjuufs diye googlelamış, bir şey bulamamış, çok şahsi bir şey olabileceğini, sorulan bir soruyu yanıtsız bırakma yükünü karşı tarafa yüklemek istemediğimi düşünüp sormaktan vazgeçmiştim öncesinde. ama bugün mesajını yanıtlarken artık değiştirdiğine göre pek de öyle düşündüğüm gibi bir anlamı olmayacağını tahmin ederek sordum. merak edeniniz varsa siz de sorun. pek bir tatlıymış anlamı. zaten buraya kadar pek az kişi okumuştur nevermore'cum. meraklanma patlamaz mesaj kutun.*
m1: yahu bir kağıt kalem alsan ya eline kadın. neden gerçekten günlük gibi kullanıyorsun bu başlığı? deli misin?
m2: soruyor musun?
m3: gerçekten soruyor.
ben sabah insanıyım. öyle geç ayılan, afyonu sonradan patlayan insanlardan değilim. sabahları çok dinç oluyorum. kafam gün içerisinde bir daha hiç sabah çalıştığı kadar iyi çalışmıyor. iş hayatımda da en zor işleri, en karmaşık, en sıkıntılı sorunları hep öğleden önce ele alırım. en çok sabahları çalışırım. beni çocuk gibi heyecanlandırdığı için sabahın köründe uyandıran ve gün içerisindeki diğer seanslara kıyasla en çok parçayı yerleştirdiğim puzzle balkonumda olmasa açık havayla hiç temas etmemiş olacaktım bu 7 gün boyunca. 7 gündür evdeyim, market dahil hiç dışarı çıkmadım gibi basit bir cümle kurmak yerine 77 kelimelik 7 cümle kurmuşum, bu da bana dert olsun. ne çok 7 var yahu...! üç nokta, ünlem. dikkat isterim.
10 gün daha var. bir bu kadar, üstüne bir de üstüne 72 saat. düşündükçe delirecek gibi oluyorum. bir noktada elime poşet alıp muhakkak ki çıkacağım dışarı o belli bir şey de bu kısıtlanma haline, bu yasaklara, bu beceriksizliğin bedelini saçma sapan uygulamalarla bizim ödüyor oluşumuza sinirlenmekten kendimi alıkoyamıyorum. ömrümüzden 1 sene 2 ay çalındı daha şimdiden. daha ne kadar ödememiz gerekiyor? bu topraklarda doğmanın diyeti, ederi ne kadar? gitmek istiyorum. gitmek için bir şeyler yapıyor musun diye sor, yapmıyorum! oturduğum yerde sövüyorum çocuk gibi. saçmalığın dik alası.
her şey o kadar da boktan değil tabi. dün ilk radyo yayınımı yaptım mesela burada. bir garip heyecan, bir akıl tutulması hali. sesim falan titredi. noktalama işaretleriyle dans eden ergen miko büyümüş ve düzey, düzlem, evrilmek kelimeleriyle dans etmeye başlamış onu fark ettim. bir insan aynı kelimeleri hemen her cümlesinde kullanır mı yahu? olabiliyormuş demek. yasakladım bu kelimeleri bir süreliğine kendime. biraz çıkarmam lazım günlük dilimden. sonra bir yerde dönerim nasıl olsa.
annemi özledim. tabi anneler gününün yaklaşıyor olmasının da hüznü çöktü galiba biraz. babamı kaybettiğimizden beri kadın bir orada, bir burada. bana gelmedi, ilginç. yani aslında değil de, ilginç diyerek hafifletiyorum sebeplerini. ne yapayım?
dün karmakarışık rüyalar gördüm. hatta bir yerde, artık nevermore mahlasını kullanan yazarımız cjuufs'un bir ülke adı olduğunu falan gördüm rüyamda. ne demek ki cjuufs diye googlelamış, bir şey bulamamış, çok şahsi bir şey olabileceğini, sorulan bir soruyu yanıtsız bırakma yükünü karşı tarafa yüklemek istemediğimi düşünüp sormaktan vazgeçmiştim öncesinde. ama bugün mesajını yanıtlarken artık değiştirdiğine göre pek de öyle düşündüğüm gibi bir anlamı olmayacağını tahmin ederek sordum. merak edeniniz varsa siz de sorun. pek bir tatlıymış anlamı. zaten buraya kadar pek az kişi okumuştur nevermore'cum. meraklanma patlamaz mesaj kutun.*
m1: yahu bir kağıt kalem alsan ya eline kadın. neden gerçekten günlük gibi kullanıyorsun bu başlığı? deli misin?
m2: soruyor musun?
m3: gerçekten soruyor.
devamını gör...
39.
miko dün yazıp 7. gün dediğine göre bugün 8.gün
miko'yu sanırım bir aydan biraz daha fazla süredir takip ediyorum, cenk'in yazılarıyla tanışmamsa biraz daha uzun bir zaman önce gerçekleşti. ikisinin de yazılarını çok beğeniyorum. her fırsatta kendilerine de söylediğim için şaşırmıyorlardır artık bunu duyduklarına *. aslında burada neden miko'nun yazısından hemen sonra yazdığımı anlatmaya çalışıyorum. borç bilmek değil benimki. kendilerini anlatış biçimleriyle beni yazmaya teşvik ettiklerini haber vermek için söylüyorum bunları.
evet bu ufak girizgahtan sonra şimdi başlayabilirim. son dönemlerde ağırlıklı olarak iyi hissediyorum kendimi. kapanma bana vurmadı sanırım. hatta belki iyi bile gelmiş olabilir. son zamanlarda çalışmak ve günümü planlamak konusunda epey güçlük çekiyordum. şimdi sabahları kalkıyorum bazen bir bazen iki saat kitap okuyorum. müzik dinleyerek kahvaltımı yapıyorum ve çalışmaya başlıyorum. bunun dışında sıklıkla sözlükteyim, sohbet ettiğim güzel insanlar var ve çılgın gibi radyo dinliyorum.
kitap okumak benim için zaten çok keyifliydi ama son birkaç aydır bu etkinlikten başka bir lezzet alıyorum ve daha anlamlı buluyorum. benim için kitap okumanın anlamı değişti. pandeminin ilk zamanlarında yani geçen sene nisan gibi istanbul'da psikolojik danışmanların, psikologların -aslında pek çok ruh sağlığı çalışanının desem daha doğru olur- gönüllü olarak desteklediği kordep kuruldu. kordep'in hazırlık aşamasında youtube üzerinden yapılan canlı yayınlardan birinde bir psikiyatrist ifade etti birazdan anlatacaklarımı ama kim olduğunu hatırlamıyorum, paylaşmayı isterdim.
stresi masanın üzerine konan bir yüke benzetti. insanlar sıklıkla stres veren bir yaşam olayıyla karşılaştıklarında -aslında okurun bunu düşünürken özgür olmasını isterim ama bir yandan somutlaştırmam gerekiyor diye düşünüyorum bu yüzden bir sınav veya sunum olarak düşünülebilir- yükü taşıyacak masanın ayaklarını kırar dedi. mesela sınava çalışması gerektiği için basketbol oynamayı, kitap okumayı bırakır gibi gibi. evet masanın ayakları ile ifade edilen bizim güçlü yanlarımız, hayattan zevk almamızı sağlayan yanlarımız çok saygıdeğer ferasetli okurlarım *.
şimdi ben bütün bunları niye anlatıyorum? hazırlanmam gereken önemli bir sınav var. doktora öğrencisiyim ve ders dönemi sonunda yazılı ve sözlü biçimlerde gün boyu süren bir sınava giriyoruz. gerek eğitim hayatında gerek iş hayatınızda yaşantılarınız nedeniyle stresli olduğunuz zamanlarda eğer böyle bir şeye hazırlık yapmanız gerekiyorsa bir de çalışamadığınız için güçlük yaşarsınız. düşene bir de o vurur yani. ben de böyle bir durumdaydım. kitap okumanın anlamı da tam bu noktada değişti sanırım.gelecek için beni kaygılandıran ne varsa onların giderek azalmasını sağladı. azaldıkça da yaşamda yapmak istediklerime daha fazla yer açıldı.
ben elbette kitap okumaya zaman bulabildiğim için şanslıyım. işin siyasi boyutunu burada ele alamayacak kadar fazla yazdım. bu nedenle şimdilik incınmişsinızdır diyerek burada duruyorum*.
son bak bu son ve gerçekten önemli. acaba stresli durumlar, önceki baş etme girişimlerimiz hep masanın ayağını kırmak suretiyle gerçekleştiği için mi bize korkunç geliyor? yine bir ayağı kırmak zorunda mı hissediyoruz kendimizi?
miko'yu sanırım bir aydan biraz daha fazla süredir takip ediyorum, cenk'in yazılarıyla tanışmamsa biraz daha uzun bir zaman önce gerçekleşti. ikisinin de yazılarını çok beğeniyorum. her fırsatta kendilerine de söylediğim için şaşırmıyorlardır artık bunu duyduklarına *. aslında burada neden miko'nun yazısından hemen sonra yazdığımı anlatmaya çalışıyorum. borç bilmek değil benimki. kendilerini anlatış biçimleriyle beni yazmaya teşvik ettiklerini haber vermek için söylüyorum bunları.
evet bu ufak girizgahtan sonra şimdi başlayabilirim. son dönemlerde ağırlıklı olarak iyi hissediyorum kendimi. kapanma bana vurmadı sanırım. hatta belki iyi bile gelmiş olabilir. son zamanlarda çalışmak ve günümü planlamak konusunda epey güçlük çekiyordum. şimdi sabahları kalkıyorum bazen bir bazen iki saat kitap okuyorum. müzik dinleyerek kahvaltımı yapıyorum ve çalışmaya başlıyorum. bunun dışında sıklıkla sözlükteyim, sohbet ettiğim güzel insanlar var ve çılgın gibi radyo dinliyorum.
kitap okumak benim için zaten çok keyifliydi ama son birkaç aydır bu etkinlikten başka bir lezzet alıyorum ve daha anlamlı buluyorum. benim için kitap okumanın anlamı değişti. pandeminin ilk zamanlarında yani geçen sene nisan gibi istanbul'da psikolojik danışmanların, psikologların -aslında pek çok ruh sağlığı çalışanının desem daha doğru olur- gönüllü olarak desteklediği kordep kuruldu. kordep'in hazırlık aşamasında youtube üzerinden yapılan canlı yayınlardan birinde bir psikiyatrist ifade etti birazdan anlatacaklarımı ama kim olduğunu hatırlamıyorum, paylaşmayı isterdim.
stresi masanın üzerine konan bir yüke benzetti. insanlar sıklıkla stres veren bir yaşam olayıyla karşılaştıklarında -aslında okurun bunu düşünürken özgür olmasını isterim ama bir yandan somutlaştırmam gerekiyor diye düşünüyorum bu yüzden bir sınav veya sunum olarak düşünülebilir- yükü taşıyacak masanın ayaklarını kırar dedi. mesela sınava çalışması gerektiği için basketbol oynamayı, kitap okumayı bırakır gibi gibi. evet masanın ayakları ile ifade edilen bizim güçlü yanlarımız, hayattan zevk almamızı sağlayan yanlarımız çok saygıdeğer ferasetli okurlarım *.
şimdi ben bütün bunları niye anlatıyorum? hazırlanmam gereken önemli bir sınav var. doktora öğrencisiyim ve ders dönemi sonunda yazılı ve sözlü biçimlerde gün boyu süren bir sınava giriyoruz. gerek eğitim hayatında gerek iş hayatınızda yaşantılarınız nedeniyle stresli olduğunuz zamanlarda eğer böyle bir şeye hazırlık yapmanız gerekiyorsa bir de çalışamadığınız için güçlük yaşarsınız. düşene bir de o vurur yani. ben de böyle bir durumdaydım. kitap okumanın anlamı da tam bu noktada değişti sanırım.gelecek için beni kaygılandıran ne varsa onların giderek azalmasını sağladı. azaldıkça da yaşamda yapmak istediklerime daha fazla yer açıldı.
ben elbette kitap okumaya zaman bulabildiğim için şanslıyım. işin siyasi boyutunu burada ele alamayacak kadar fazla yazdım. bu nedenle şimdilik incınmişsinızdır diyerek burada duruyorum*.
son bak bu son ve gerçekten önemli. acaba stresli durumlar, önceki baş etme girişimlerimiz hep masanın ayağını kırmak suretiyle gerçekleştiği için mi bize korkunç geliyor? yine bir ayağı kırmak zorunda mı hissediyoruz kendimizi?
devamını gör...
40.
yemek yedim
oyun oynadım
uyudum
uyandım
yemek yedim
oyun oynadım.
oyun oynadım
uyudum
uyandım
yemek yedim
oyun oynadım.
devamını gör...