1.
1858 doğumlu osmanlı türk sanat müziği bestecisi, kanun ve keman sanatçısı.
devamını gör...
2.
gamzedeyim deva bulmam demiş. daha ne yapsın
devamını gör...
3.
hayatını gam içerisinde geçiren en bilindik eseri de yine hayatını anlatmak için kaleme aldığı ''gamzedeyim deva bulmam'' olan döneminin en çok aranan bestecilerinden biridir kendisi. çevreside çoğunlukla kendisi gibi sanatçı isimlerden oluştuğu için dayısından kanun öğrenerek başladığı sanatçılığa sebuh'tan keman öğrenerek ve daha sonra beste yaparak devam etmiştir. bir kaç eserini de bırakmak isterim
güldün eğlendin perişan hal ü kalimle bugün
gam'zedeyim deva bulmam
bu akşam gün batarken gel (aman geç kalma erken gel)
güldün eğlendin perişan hal ü kalimle bugün
gam'zedeyim deva bulmam
bu akşam gün batarken gel (aman geç kalma erken gel)
devamını gör...
4.
gamzedeyim deva bulmam
garibim hiç yuva kurmam deyip gerçekten de böyle bir hayat yaşayıp giden ve gaye su akyol'un bu şarkıyı tekrar seslendirmesiyle de tekrar içimizi dağlatan bir kişidir.
garibim hiç yuva kurmam deyip gerçekten de böyle bir hayat yaşayıp giden ve gaye su akyol'un bu şarkıyı tekrar seslendirmesiyle de tekrar içimizi dağlatan bir kişidir.
devamını gör...
5.
kürdilihicazkar saz semaisi tadından yenilmez türk sanat musikisi bestecisi.
devamını gör...
6.
tateos eñserciyan
1858-1913 yılları arasında yaşamış osmanlı ermenisi bestekâr.
en ünlü eseri / gamzedeyim deva bulmam olarak bilinir.

1858-1913 yılları arasında yaşamış osmanlı ermenisi bestekâr.
en ünlü eseri / gamzedeyim deva bulmam olarak bilinir.

devamını gör...
7.
tatyos efendi deyince şöyle bi duracaksın. hani bazı adamlar vardır ya, yaşadıkları zamanın önüne geçmişlerdir, işte bu adam da onlardan. osmanlı’nın son demleri, istanbul’un o kadife sesli sokakları, meyhane köşeleri, balıkçı tekneleri... hepsi onun bestelerinde yaşıyor hâlâ. bu adamın müziği sadece notadan ibaret değil, resmen bir hayat tarzı.
tatyos enrico efendi, ermeni asıllı ama ruhu bildiğin istanbul. ne millet fark eder, ne din... müziğe gelince adam hepsini eritmiş aynı potada. sanırsın istanbul’un kalbini açmış da oraya udunu dayamış.
düşünsene, “gamzedeyim deva bulmam” diye bir eser var ki... ulan bunu yazan adam başka türlü biri olamaz.
“gamzedeyim deva bulmam, garibim bir çare bilmem
feryâde kimseden imdâd, istemem allah’tan bulmam...”
bu ne ya? kalbinden kan sızıyor sanki. o kadar zarif, o kadar derin... aşkı yaşamış, acıyı ciğerine kadar çekmiş, sonra almış kalemi, dökmüş notaya. bi meyhane köşesinde yalnız içen adamın gözünden damlayan yaş olmuş bu eser. ama öyle arabesk değil ha, klas bir efkâr, yakışıklı bir hüzün.
tatyos efendi’nin külliyatı öyle üç beş parçadan ibaret değil bak, adam tam bir müzik hazinesi. nihavend longa desen, cümle alemin dilinde, düğün dernekten meyhaneye, her yerde çalar. hicaz saz semaisi var, ehl-i keyif olan anlar. rast makamı, sûzinak, hicazkar... ne ararsan var.
bir nevi osmanlı müziğinin cevher kutusu gibi,
bir açıyorsun, her bir bestede başka bir istanbul, başka bir ruh hali çıkıyor. adam makamlara yeni can vermiş be.
külliyat dedik ya, orada da öyle sabun köpüğü şeyler yok. tam anlamıyla bir musiki mektebi gibi. oturup da iki satır okuyayım dersen, makamlar arası geçişler, usuller, güftelerdeki zarafet... vallahi adam çağın ötesinde yürümüş. bir yerde sesli divan edebiyatı gibi çalışmaları. dinledikçe içinde bir şeyler titriyor.
bu devirde tatyos dinlemek, biraz da kendine kıyak geçmek gibi. herkes gürültüde kaybolmuşken, sen usulca tatyos açıyorsun... sazlar başlıyor, sen yavaşça yudum alıyorsun, gözün uzaklara dalıyor. belki bir eski aşkı hatırlıyorsun, belki de hiç yaşanmamış bir hikâyeye üzülüyorsun. işte o an, tatyos efendi elini omzuna koyuyor gibi. diyor ki: “ben de çok sevdim be bilader... ama bak geçiyor hepsi.”
tatyos enrico efendi, ermeni asıllı ama ruhu bildiğin istanbul. ne millet fark eder, ne din... müziğe gelince adam hepsini eritmiş aynı potada. sanırsın istanbul’un kalbini açmış da oraya udunu dayamış.
düşünsene, “gamzedeyim deva bulmam” diye bir eser var ki... ulan bunu yazan adam başka türlü biri olamaz.
“gamzedeyim deva bulmam, garibim bir çare bilmem
feryâde kimseden imdâd, istemem allah’tan bulmam...”
bu ne ya? kalbinden kan sızıyor sanki. o kadar zarif, o kadar derin... aşkı yaşamış, acıyı ciğerine kadar çekmiş, sonra almış kalemi, dökmüş notaya. bi meyhane köşesinde yalnız içen adamın gözünden damlayan yaş olmuş bu eser. ama öyle arabesk değil ha, klas bir efkâr, yakışıklı bir hüzün.
tatyos efendi’nin külliyatı öyle üç beş parçadan ibaret değil bak, adam tam bir müzik hazinesi. nihavend longa desen, cümle alemin dilinde, düğün dernekten meyhaneye, her yerde çalar. hicaz saz semaisi var, ehl-i keyif olan anlar. rast makamı, sûzinak, hicazkar... ne ararsan var.
bir nevi osmanlı müziğinin cevher kutusu gibi,
bir açıyorsun, her bir bestede başka bir istanbul, başka bir ruh hali çıkıyor. adam makamlara yeni can vermiş be.
külliyat dedik ya, orada da öyle sabun köpüğü şeyler yok. tam anlamıyla bir musiki mektebi gibi. oturup da iki satır okuyayım dersen, makamlar arası geçişler, usuller, güftelerdeki zarafet... vallahi adam çağın ötesinde yürümüş. bir yerde sesli divan edebiyatı gibi çalışmaları. dinledikçe içinde bir şeyler titriyor.
bu devirde tatyos dinlemek, biraz da kendine kıyak geçmek gibi. herkes gürültüde kaybolmuşken, sen usulca tatyos açıyorsun... sazlar başlıyor, sen yavaşça yudum alıyorsun, gözün uzaklara dalıyor. belki bir eski aşkı hatırlıyorsun, belki de hiç yaşanmamış bir hikâyeye üzülüyorsun. işte o an, tatyos efendi elini omzuna koyuyor gibi. diyor ki: “ben de çok sevdim be bilader... ama bak geçiyor hepsi.”
devamını gör...