the last man on earth

dünyada yayılan bir salgından kurtulan ve tek başına kalan bir adamın başına gelenlerin anlatıldığı er bölümü yirmişer dakikalık bir dizidir. ilk bölüm efsanelerin efsanesidir.

bu dizi hakkında diyebileceğim belli başlı şeyler var. bunlardan ilki herkesin bahsettiği gibi ilk bölümleri oldukça zevkli ilerleyen bölümleriyse bir o kadar kötü. dizi her sezona ilk 2-3 bölüm güzel başlıyor ama sezonlarını bir türlü başladığı gibi bitiremiyor. ikinci olarak, diziyi izlerken her karaktere karşı duygularınızda sürekli bir değişim içinde acıdığınız bir karaktere ilerleyen bölümlerde nefret edebiliyor ve yine pek hoşnut olmadığınız karakterlere ısınabiliyorsunuz. üçüncü ve son olarak dizide insanların neredeyse hepsinin bir virüsten öldüğü söyleniyor ama ortada hiçbir ceset yok.

vaktiyle herkes gibi heyecanla başlayıp hevesimin de dizi gibi yarıda kaldığı yapıt. ilk izlediğimde tabii virüs mirüs bilmezdik; koca koca şehirlerin insansız hiçliğini izlemek garipti, dikkatim oradaydı sadece. ama pandemi vaktinde bir açıp bakayım şimdi iyi gider dediğimde adamın, virüsten ölen insanların evine girip eşyalara tasasızca dokunması beni benden almıştı. devam etmedim. ilk izlediğimde komik ve paranoyak bulduğum başlıklı* adama da epey saygı duymuştum. nihayetinde tüm insanlar ölse de virüsler oralarda bir yerde olmalıydı.(bkz: yiyecek paketlerini deterjanla yıkamak) *

bence ilk birkaç bölümü zaten 20'şer dakikalık olduğundan birleştiğinde bir film süresi kadar ettiği için film tadında ayrı olarak değerlendirilmeli dizinin geri kalanına göre. böyle görürseniz çok değişik bir komedi filmi havası alabilirsiniz. ortalıkta ceset olmamasına takılmamak lazım zira bu walking dead gibi bir virüs gerilim dünyanın sonu olarak yaklaşmıyor olaya, bir şey olmuş ve dünyada bir adam tek kalmış olarak bakıyor ve buradan bir mizah çıkarmaya çalışıyor.
bu tarz yapımlarda genelde dünyanın sonunda kalan insanlar çok güçlü, mücadeleci, zeki falan olur. tedavi vs ararlar. oysa bu dizinin baş kahramanı tam bir beceriksiz. tuvaletinin musluğu bozulduğunda onu tamir edemeyip yan evin havuzunu tuvalet yapacak kadar sayko. olaylara bu gözle bakar ve ilk birkaç bölümü böyle izlerseniz bence çok eğlenceli. tabi ki sonrasında dış mekan çekimi azalıyor ve ev içinde geçen bir sitcoma dönüşüyor. o herkesi sarmayabilir.

bu dizi efsane felan değil. ilk sezon cinsel ilişkiye aç kalmış bir erkeğin saçmalıklarını izliyorsunuz tamamen. ikinci sezonda belki değişmiştir diye devam ettim fakat yok. aynı bayıcılıkla devam ediyor. bu sefer karakter bazında olaylar gerçekleşiyor ama hayır efendim. bir ergen tarafından senaryosu yazılmış olmalı. tavsiye etmiyorum. zaman kaybı.