#ödüllü filmler
2007 yılı abd yapımı filmdir. bir üniversitede profesör olan john, ani kararla istifa eder ve başka bir şehire taşınacağını söyler. ona veda etmeye gelen okuldan arkadaşlarıyla ,evde sohbete başlarlar. john'un iddiasına göre kendisi 14.000 yıl yaşındadır. tek mekanda geçmesine rağmen, diyaloglarıyla efsane olmuş filmlerden biridir. imdb puanı: 7,9/10.
*málaga ınternational week of fantastic cinema 2008
en iyi senaryo
jüri özel ödülü
* port hueneme ınternational film festival 2007
en iyi afiş
* rhode ısland ınternational film festival 2007
en iyi senaryo
best feature
en iyi senaryo
jüri özel ödülü
* port hueneme ınternational film festival 2007
en iyi afiş
* rhode ısland ınternational film festival 2007
en iyi senaryo
best feature
öne çıkanlar | diğer yorumlar
başlık "ebu profen" tarafından 28.12.2020 05:24 tarihinde açılmıştır.
1.
tek mekanda geçen ama film esnasında sizi hem mekanlar arası hem de zamanlar arası yolculuğa çıkaran bir filmdir. başyapıtlardan bir tanesidir. her şeyden önce fikri olan bir filmdir. izlemediyseniz kesinlikle izlemeniz gereken bir filmdir. özellikle bizim tarihe bakış açımızı, farklı inanışlara mensup insanların karakter tahlilini ve insanların kendi inançlarına nasıl taraf olduğunu çok güzel ele almış bir filmdir.
devamını gör...
2.
tek mekanda geçen, biraz beyin fırtınası yaptırmaya çalışan, oyunculukların çok kötü olduğu, film izliyordan ziyade bir tartışma programı izliyormuş hissi veren, bence biraz da abartılan film.
sanırım ikincisi de varmış ve ortak kanı berbat olduğu. uygun zaman da onu da izlerim.
sanırım ikincisi de varmış ve ortak kanı berbat olduğu. uygun zaman da onu da izlerim.
devamını gör...
3.
baya düz kötü bir filmdi. her şeyiyle kötü. liselilerin öğle arasında boş bi konu hakkında aralarında geçen tartışmayı seyretmek daha zevkli olur bu filmi izlemekten ve bittiğinde çeşitli dersler bile çıkarabilirsiniz o tartışmalardan. o oyunculukların yapmacıklığı aklıma geldikçe içim kıyır kıyır oluyor lütfen daha fazla şey söylememi beklemeyin benden burada noktalayayım.
devamını gör...
4.
kim ne derse desin gayet güzel filmdir.
filmin bir yerinde senin gibi birisini daha önce görün mü? gibisinden john'a bir soru soruyorlardı. john kendisi gibi birisiyle tanıştığından bahsediyordu. bence seyirciye bırakılan bu kısımdır. john gibi kimselerin olması aslında bütün soruları cevaplar ve bir sürü de soru ortaya çıkarır. ikinci filmi izlemedim ama sanıyorum buradan devam etmedi. (şimdi fragmanı izledim iyi ki izlememişim adamı yaşlandırmaya başlamışlar da öğrencileri onun kim olduğunu anlamış da, adamı yakalamaya falan çalışıyorlar, affedersiniz bok etmişler hikayeyi) keşke bu noktadan devam etseydi, yani john, ona benzeyen kişiyle tekrar temasa girseydi onun hikayesini duysaydık -ve varsa onun gibi diğerlerinin- çok daha yaratıcı bir hikaye olurdu kanaatindeyim.
filmin bir yerinde senin gibi birisini daha önce görün mü? gibisinden john'a bir soru soruyorlardı. john kendisi gibi birisiyle tanıştığından bahsediyordu. bence seyirciye bırakılan bu kısımdır. john gibi kimselerin olması aslında bütün soruları cevaplar ve bir sürü de soru ortaya çıkarır. ikinci filmi izlemedim ama sanıyorum buradan devam etmedi. (şimdi fragmanı izledim iyi ki izlememişim adamı yaşlandırmaya başlamışlar da öğrencileri onun kim olduğunu anlamış da, adamı yakalamaya falan çalışıyorlar, affedersiniz bok etmişler hikayeyi) keşke bu noktadan devam etseydi, yani john, ona benzeyen kişiyle tekrar temasa girseydi onun hikayesini duysaydık -ve varsa onun gibi diğerlerinin- çok daha yaratıcı bir hikaye olurdu kanaatindeyim.
devamını gör...
5.
çok beğendiğim fakat kısa bulduğum film.
film soru cevap şeklinde ilerlediği için izleyicinin de kafasında sorular oluşuyor ne yazık ki film bunlara cevap vermeden bitiyor. sanki eksik gibi bir şey kısaca. buna rağmen çok kaliteli bir filmdir. filmi merak eden arkadaşlar hakkında hiçbir şey okumadan izlerlerse onlar için daha iyi olur zira filmin konusu direkt olarak spoiler içerir
film soru cevap şeklinde ilerlediği için izleyicinin de kafasında sorular oluşuyor ne yazık ki film bunlara cevap vermeden bitiyor. sanki eksik gibi bir şey kısaca. buna rağmen çok kaliteli bir filmdir. filmi merak eden arkadaşlar hakkında hiçbir şey okumadan izlerlerse onlar için daha iyi olur zira filmin konusu direkt olarak spoiler içerir
devamını gör...
6.
senaryosu, hikayesi sağlam film. gerek oyunculuk gerekse diyalogları sizi içine sürüklüyor. zaten 1.30 saatlik süresi tamam kıvamında olmuş. filmde eleştireceğim tek yanı sonudur. keşke sonunu açıkça bize vermek yerine hayal gücümüze bıraksalardı. gerçekten on dört bin yaşadı mı yoksa trollük mü yapıyor sorusunu biz yanıtlasaydık.
devamını gör...
7.
sürekliyici bir film. tek mekanda geçmesine rağmen izletiyor kendini. eğer iyi bir senaryon varsa çok küçük bir parayla iyi bir film yapabileceğini kanıtlıyor bu film.
devamını gör...
8.
mekan olarak sadece kahramanın evinin bir odasının kullanıldığı muhteşem film. filmin sonunda evin kapısının önü de görünüyor ama olay bir odada geçiyor. seyrederken bitmesini istemeyeceğiniz filmlerdendir, şaheserdir.
devamını gör...
9.
en sevdiğim 86 filmden biridir.
ilk izlediğimde o kadar etkilendim ki hemen bir daha izledim. tabi izlerken kafamın da çok kıyak olması filmi bünyemde iyice yükseltti. canım sıkıldıkça hala açar izlerim.
tek mekanlı filmleri de bu film ile beraber sevmeye başladım.
edit: ikinci filmi baya kötü bu arada. ilk filminde aldığım tadı asla alamadım.
ilk izlediğimde o kadar etkilendim ki hemen bir daha izledim. tabi izlerken kafamın da çok kıyak olması filmi bünyemde iyice yükseltti. canım sıkıldıkça hala açar izlerim.
tek mekanlı filmleri de bu film ile beraber sevmeye başladım.
edit: ikinci filmi baya kötü bu arada. ilk filminde aldığım tadı asla alamadım.
devamını gör...
10.
çok ilginç konusu olan, düşündürücü ve uyduruk bir film.
geçenlerde izledim. başlığı görünce yazayım dedim.
adam, arkadaşlarına on bin yıldan yaşlı olduğunu anlatıyor. 35 yaşında gibi göründükten sonra hiç yaşlanmadığını, yaralarının, hastalıklarının tamamen iyileştiğini söylüyor. ölme ihtimalinin olduğunu ama henüz ölmediğini söylüyor. şaka mı yapıyor yoksa gerçeği mi söylüyor diye sorguya çekiliyor. anlatmaya devam ediyor. adam buda'nın öğrencisi olduğunu, öğrendiklerini anlatmaya çalışırken hz isa olduğunu vs söylüyor. (hz isa'nın kendisi olduğunu söylüyor.) ki hz isa'yı bu şekilde, uyduruk bir hikayeye katmalarından hiç hoşlanmadım. film her ne kadar sürükleyici bir masal olsa da gerçek bir peygamber hakkında bu şekilde konuşulmasını sevmedim. filmde adam yaşadığı yıllar boyunca dinlerin ortaya çıkıp kaybolduğunu gördüğünü, kendisinin ateist olduğunu söylüyor. senaristler yani film bir bakıma ateistlik propagandası yapıyor. sonunda arkadaşları adamın çok üstüne gidince, bütün söylediklerini kendisinin uydurduğunu, onları denemek için yaptığını söylüyor, böylece işin içinden çıkıyor. ama film sonunda -ki sürpriz son filmi daha çok akılda kalmasını sağlıyor- adamın doğruyu söylediği ortaya çıkıyor. güya. ( sürpriz son da, adamın konuştuğu kişilerden 60lı yaşlardaki birisinin onun oğlu olması ve bunu öğrenince kalp krizinden ölmesi. )
ikinci filmi de varmış, öğrendiğime göre. izlemeyecem. zaten daha kötü olduğunu yazmışlar yukarda.
geçenlerde izledim. başlığı görünce yazayım dedim.
adam, arkadaşlarına on bin yıldan yaşlı olduğunu anlatıyor. 35 yaşında gibi göründükten sonra hiç yaşlanmadığını, yaralarının, hastalıklarının tamamen iyileştiğini söylüyor. ölme ihtimalinin olduğunu ama henüz ölmediğini söylüyor. şaka mı yapıyor yoksa gerçeği mi söylüyor diye sorguya çekiliyor. anlatmaya devam ediyor. adam buda'nın öğrencisi olduğunu, öğrendiklerini anlatmaya çalışırken hz isa olduğunu vs söylüyor. (hz isa'nın kendisi olduğunu söylüyor.) ki hz isa'yı bu şekilde, uyduruk bir hikayeye katmalarından hiç hoşlanmadım. film her ne kadar sürükleyici bir masal olsa da gerçek bir peygamber hakkında bu şekilde konuşulmasını sevmedim. filmde adam yaşadığı yıllar boyunca dinlerin ortaya çıkıp kaybolduğunu gördüğünü, kendisinin ateist olduğunu söylüyor. senaristler yani film bir bakıma ateistlik propagandası yapıyor. sonunda arkadaşları adamın çok üstüne gidince, bütün söylediklerini kendisinin uydurduğunu, onları denemek için yaptığını söylüyor, böylece işin içinden çıkıyor. ama film sonunda -ki sürpriz son filmi daha çok akılda kalmasını sağlıyor- adamın doğruyu söylediği ortaya çıkıyor. güya. ( sürpriz son da, adamın konuştuğu kişilerden 60lı yaşlardaki birisinin onun oğlu olması ve bunu öğrenince kalp krizinden ölmesi. )
ikinci filmi de varmış, öğrendiğime göre. izlemeyecem. zaten daha kötü olduğunu yazmışlar yukarda.
devamını gör...
11.
daha bitmeden en sevdiğim filmler için konusuyla, akışıyla geçmiş film, şaheser. tarihe, bilime filmde geçebilecek her şeye duyduğum ilgi bir yana her zaman isteyeceğim bir hayatı ekranda görmek beni çok mutlu etti bu filmi izlerken. izledikten sonra da buna benzer filmler aradım ve bulduklarımı/bulduğumu sandıklarımı yazının sonunda paylaşacağım.
14.000 yıldır yaşadığını iddia eden bir öğretmen, kendisi gibi alanında uzman arkadaşlarınca konuşulmaya itiliyor filmde. bu gerçeği açıkladığı zaman, olay korkacakları veya sevinecekleri diğer gerçekliklere açılıyor. arkeoloji, biyoloji, din bilimi, antropoloji, psikiyatri gibi dallardan uzman arkadaşları o anlattıkça hikayesine daha çok çekiliyor, onu daha çok inkar ediyor ve ona daha çok inanıyorlar. filmi izlerken kendinizi o odada o şöminenin yanında john'u dinlerken buluyorsunuz ve o anlattıkça gerçekleriniz hikayeler ile harmanlanıyor. sizi sahip olduğunuz, olduğunuzu bilmediğiniz, olacağınız fikirler ile yüzleştiriyor sanki film. kesinlikle düşündürücü ve insan aklında iz bırakıcı. çözümlenmesi gereken bir sorun olup olmadığından emin değilim fakat kesinlikle sizi düşündürecek bir film.
öznel konuşmam gerekirse de: 14.000 yıl yaşamak, her an her şeyi görüyor olmasak da zamana, akan vaktin kendisine tanıklık etmek. savaşlar, kişiler, afetler, doğa olayları, coğrafyanın değişimi, uzay, tanrı fikri, gelecek, yaşlanmak, ölümsüzlük... mükemmel bir film. kendisine, john oldman'a sorulabilecek hala çok şey var ama sorulmuşlar bile bir noktaya kadar tatmin edici. hayatımda böyle bir film izlememiştim sanırım ben. gerçekten çok güzel. artık insanlar bir film önerisi istediğinde söyleyeceğim ilk filmlerden biri kesinlikle bu. tavsiyedir, öneridir: siz de mutlaka izleyin.
filmi bu kadar beğendikten sonra bunun gibi filmleri ararken de kendimce bir liste hazırladım, (filmlerin, the man from earth'e ne kadar yakın oldukları, onları izleyene kadar benim için de gizemini koruyor) filmleri; izledikçe veya başlıklarını girdikçe buraya kendileri hakkında kısa bir tanım ile bırakmayı düşünüyorum:
primer (film): 2004 yapımı bilim-kurgu filmi. zamanda yolculuk konulu film tek odada geçen ve düşündürten sohbetler içeren bir film değil fakat etkileyici. sizi zaman hakkında düşüncelere sokabilir
rope: bu 1948 yapımı alfred hitchcock filmi güzel bir felsefe üzerine kurulu. onu başlığımızdaki filmden ayıran şey bence düşüncelere daldırma noktası çünkü filmin, felsefesini işleyiş biçimi beni felsefesinden çok daha fazla etkiledi.
14.000 yıldır yaşadığını iddia eden bir öğretmen, kendisi gibi alanında uzman arkadaşlarınca konuşulmaya itiliyor filmde. bu gerçeği açıkladığı zaman, olay korkacakları veya sevinecekleri diğer gerçekliklere açılıyor. arkeoloji, biyoloji, din bilimi, antropoloji, psikiyatri gibi dallardan uzman arkadaşları o anlattıkça hikayesine daha çok çekiliyor, onu daha çok inkar ediyor ve ona daha çok inanıyorlar. filmi izlerken kendinizi o odada o şöminenin yanında john'u dinlerken buluyorsunuz ve o anlattıkça gerçekleriniz hikayeler ile harmanlanıyor. sizi sahip olduğunuz, olduğunuzu bilmediğiniz, olacağınız fikirler ile yüzleştiriyor sanki film. kesinlikle düşündürücü ve insan aklında iz bırakıcı. çözümlenmesi gereken bir sorun olup olmadığından emin değilim fakat kesinlikle sizi düşündürecek bir film.
öznel konuşmam gerekirse de: 14.000 yıl yaşamak, her an her şeyi görüyor olmasak da zamana, akan vaktin kendisine tanıklık etmek. savaşlar, kişiler, afetler, doğa olayları, coğrafyanın değişimi, uzay, tanrı fikri, gelecek, yaşlanmak, ölümsüzlük... mükemmel bir film. kendisine, john oldman'a sorulabilecek hala çok şey var ama sorulmuşlar bile bir noktaya kadar tatmin edici. hayatımda böyle bir film izlememiştim sanırım ben. gerçekten çok güzel. artık insanlar bir film önerisi istediğinde söyleyeceğim ilk filmlerden biri kesinlikle bu. tavsiyedir, öneridir: siz de mutlaka izleyin.
filmi bu kadar beğendikten sonra bunun gibi filmleri ararken de kendimce bir liste hazırladım, (filmlerin, the man from earth'e ne kadar yakın oldukları, onları izleyene kadar benim için de gizemini koruyor) filmleri; izledikçe veya başlıklarını girdikçe buraya kendileri hakkında kısa bir tanım ile bırakmayı düşünüyorum:
primer (film): 2004 yapımı bilim-kurgu filmi. zamanda yolculuk konulu film tek odada geçen ve düşündürten sohbetler içeren bir film değil fakat etkileyici. sizi zaman hakkında düşüncelere sokabilir
rope: bu 1948 yapımı alfred hitchcock filmi güzel bir felsefe üzerine kurulu. onu başlığımızdaki filmden ayıran şey bence düşüncelere daldırma noktası çünkü filmin, felsefesini işleyiş biçimi beni felsefesinden çok daha fazla etkiledi.
devamını gör...
12.
senaryosunu jerome bixby’nin yazdığı yönetmenliğini richard schenkman’ın yaptığı bir başyapıttır. izlediğim tüm filmler arasında en iyi ilk beş film arasındadır ve sanırım çok uzun bir süre daha da öyle kalacaktır.
bir veda toplantısı esnasında geçen konuşmalardır filmin konusu. emekli olan tarih öğretmenine veda etmek için toplanan meslektaşlarına vermesi gereken bir sır vardır o profesörün.
profesör john oldman’in mesleğe vedası öyle sıradan olmayacaktır.
film oyunculuk ya da yönetmenlik başarısından çok bir senaryo başarısıdır. senaryo nasıl yazılır isimli bir derstir. gerçeküstü bir hikaye nasıl bir tutarlılıkla bu kadar gerçek kılınabilirin muhteşem bir örneğidir.
bir tek mekanda geçen filmler oldum olası etkilemiştir beni. ama bu filmde john oldman’ın anlattığı hikayeler bambaşka bir etki bıraktı üzerinde. hele o final sahnesine götüren baba oğul hikayesi.
yazarken bile tüylerim diken diken oldu. ben john oldman’in anlattığı her şeye inandım. kabul ettim. hak verdim. hem de hiç şüpheye düşmeden. ben de dünyalı adam olduğuma inanıyorum ama o kadar yetenekli bir yazar olmadığım için bunu kanıtlayamıyorum.
bir veda toplantısı esnasında geçen konuşmalardır filmin konusu. emekli olan tarih öğretmenine veda etmek için toplanan meslektaşlarına vermesi gereken bir sır vardır o profesörün.
profesör john oldman’in mesleğe vedası öyle sıradan olmayacaktır.
film oyunculuk ya da yönetmenlik başarısından çok bir senaryo başarısıdır. senaryo nasıl yazılır isimli bir derstir. gerçeküstü bir hikaye nasıl bir tutarlılıkla bu kadar gerçek kılınabilirin muhteşem bir örneğidir.
bir tek mekanda geçen filmler oldum olası etkilemiştir beni. ama bu filmde john oldman’ın anlattığı hikayeler bambaşka bir etki bıraktı üzerinde. hele o final sahnesine götüren baba oğul hikayesi.
yazarken bile tüylerim diken diken oldu. ben john oldman’in anlattığı her şeye inandım. kabul ettim. hak verdim. hem de hiç şüpheye düşmeden. ben de dünyalı adam olduğuma inanıyorum ama o kadar yetenekli bir yazar olmadığım için bunu kanıtlayamıyorum.
devamını gör...
13.
anything is possible.
bunu kilit noktasına kadar işleyen film.
konsepti için konuşmak gerekirse bir türk ve müslüman gözüyle, ya da o topraklarda o tarihlerle yetişmiş biri olarak, söylemeliyim ki geniş topraklara yayılmış 600 yıllık imparatorluktan ve neredeyse hz. isa kadar eskiye dayanan islamiyetten hiç bahsetmemesi inanırlılığını azaltmış.
filmin zaman ve dahası din üzerine yoğunlaşması bir takım ironi oluşturmuş. günümüzde ilahi inancın azaldığını göz önüne alsak bile gündemimizi büyük oranda kapladığını söyleyebiliriz. insan ömrü ortalama 80 yıl ama geçmişi deşifre edip geleceği şekillendirmeye çalışıyoruz, bilinçli olarak; belki de diğer hayvanlardan ayrıldığımız nokta burasıdır? bunu erman'a söylesem diğer hayvanların evrimiyle karşılaştırıp fark olmadığını söyler.
teknik açıdan, ismi sebebiyle birkaç dakika içinde filmin gerçekten başlayacağını anlıyorsunuz zaten ve konu itibari ile sizi direkt içine çekiyor, tek bir mekanda geçiyor olması manidar. ihtisas sahibi küçük de olsa bir topluluğu efsanalerle bölük pörçük zamanlarda etki altında tutamazsın.
yalnız yara izleri mevzusu ve yerin kulağı vardır anlayışı sebebiyle sağır görevliler bilerek atlandı sanki. yapıt mükemmel olmasın diye olmalı.
süresi itibariyle ideal bir film. tekrar izlenir, üzerine hakiki insanlarla sağlam sohbetler çıkar.
bunu kilit noktasına kadar işleyen film.
konsepti için konuşmak gerekirse bir türk ve müslüman gözüyle, ya da o topraklarda o tarihlerle yetişmiş biri olarak, söylemeliyim ki geniş topraklara yayılmış 600 yıllık imparatorluktan ve neredeyse hz. isa kadar eskiye dayanan islamiyetten hiç bahsetmemesi inanırlılığını azaltmış.
filmin zaman ve dahası din üzerine yoğunlaşması bir takım ironi oluşturmuş. günümüzde ilahi inancın azaldığını göz önüne alsak bile gündemimizi büyük oranda kapladığını söyleyebiliriz. insan ömrü ortalama 80 yıl ama geçmişi deşifre edip geleceği şekillendirmeye çalışıyoruz, bilinçli olarak; belki de diğer hayvanlardan ayrıldığımız nokta burasıdır? bunu erman'a söylesem diğer hayvanların evrimiyle karşılaştırıp fark olmadığını söyler.
teknik açıdan, ismi sebebiyle birkaç dakika içinde filmin gerçekten başlayacağını anlıyorsunuz zaten ve konu itibari ile sizi direkt içine çekiyor, tek bir mekanda geçiyor olması manidar. ihtisas sahibi küçük de olsa bir topluluğu efsanalerle bölük pörçük zamanlarda etki altında tutamazsın.
yalnız yara izleri mevzusu ve yerin kulağı vardır anlayışı sebebiyle sağır görevliler bilerek atlandı sanki. yapıt mükemmel olmasın diye olmalı.
süresi itibariyle ideal bir film. tekrar izlenir, üzerine hakiki insanlarla sağlam sohbetler çıkar.
devamını gör...
14.
bu film bir odada geçiyor sadece. sürekli bir konusma muhabbet. filmde hristiyanlığa inanan kadın ağlıyor hayır olamaz isa var vs diye.
şimdi ekşi de tarsus daki gizemli kazı yazısını okuyunca farkettim. ben hindistan a gittim buda ile tanıştım vs diyor. bu anadolu da yaşamış kapadokyalı tyanalı apollonios dan bahsediyor. o çünkü filozof hindistan a gittiğini söyleyen ve bazı tarihçilere göre gerçek isa . mucizeleri olan birisi. filmde de adam benim diyor efsaneleşen isa.
şimdi ekşi de tarsus daki gizemli kazı yazısını okuyunca farkettim. ben hindistan a gittim buda ile tanıştım vs diyor. bu anadolu da yaşamış kapadokyalı tyanalı apollonios dan bahsediyor. o çünkü filozof hindistan a gittiğini söyleyen ve bazı tarihçilere göre gerçek isa . mucizeleri olan birisi. filmde de adam benim diyor efsaneleşen isa.
devamını gör...
15.
2007 abd çıkışlı psikodelik bilm kurgu filmi. bol ödüllü film sınırlı bir kadro için tasarlanmış.
insanın aklına takılmış olabilecek tüm sorulara cevap oluşturabilecek bir şahit/kanıt varlık olarak, muhtemelen aynı zamanda isa'nın da ta kendisi olan biri çıkar gelir. bu kişi öyle etkileyici savlar ve ispatlar öne sürer ki, kurgunun ve tartışmaların içerisindeki tüm bilimciler kişisel yaşamları açısından bile apışıp kalırlar.
film çok eğlenceli ancak insana bir şeyler kazandıran bir yapıt değil. olması gerekir miydi, ayrıca tartışılabilir..
insanın aklına takılmış olabilecek tüm sorulara cevap oluşturabilecek bir şahit/kanıt varlık olarak, muhtemelen aynı zamanda isa'nın da ta kendisi olan biri çıkar gelir. bu kişi öyle etkileyici savlar ve ispatlar öne sürer ki, kurgunun ve tartışmaların içerisindeki tüm bilimciler kişisel yaşamları açısından bile apışıp kalırlar.
film çok eğlenceli ancak insana bir şeyler kazandıran bir yapıt değil. olması gerekir miydi, ayrıca tartışılabilir..
devamını gör...
16.
bu başlığa yazdım sanıyordum... ilk film çok güzeldi açıkçası, insana ve dünyaya farklı bir bakış sunuyordu. tek bir odada geçmesine rağmen argümanlar o kadar fazla ve mantıklıydı ki hiç "aman olay yok burada" diyip sıkılmadım (izleyeli birkaç ay oluyor) tabi eleştirebileceğim, eksik bulduğum yönleri de var.
bunlardan en önemlisi filmin sonunda arkadaşının(!) aslında babası olduğunu öğrendiği sahneydi. buna hiç gerek yoktu çünkü eğer böyle bir sahne olmasa seyircide kuşku uyandıracağı için daha unutulmaz bir film olabilirdi. son sahne filmin amacına ters düştü diye düşünüyorum
az önce ikinci filmi izledim. ilk filmin sonundan 10 yıl sonra falan geçiyor.
bu filmde çağdaş dünyanın john'u nasıl riske attığını daha net görüyoruz. ve ayrıca fanatik dindarlığın da ne kadar tehlikeli olduğunu. film, ilk film gibi kendine çekmiyor açıkçası. çok sık "yapılmak için yapılmış" diye düşündüm. evet bazı sahneler insanı düşünmeye itiyor ama bunlar da parmakla sayılabilecek şeyler. hele son sahnede "iyice batırmışlar" dedim, ilk filmdeki gibi son bir vuruş yapalım demişler ama filme tamamen ters düşen bir sahneydi bence. john hakkında başka bir teori atmışlar ortaya kendilerince ama bu bana john'un olduğu kişiden bambaşka birini çağrıştırdı ve bu yüzden inandırıcılığı sıfır bir sahneydi
kısacası, spoilersiz bir şekilde diyebilirim ki, ilk film gerçekten çok güzel ve bazı şeyleri sorgulamanıza, şöyle bir durup düşünmenize sebep oluyor. ama ikinci film için aynısını söyleyemeyeceğim. boş vaktiniz varsa izleyebilirsiniz ama izlemeseniz de bir şey kaybetmezsiniz bence.
ilk film 9/10 iken (1 puanı son sahne yüzünden kırdım) ikinci film zar zor 5/10 bana göre. eğer ilginizi çektiyse iyi seyirler dilerim.
bunlardan en önemlisi filmin sonunda arkadaşının(!) aslında babası olduğunu öğrendiği sahneydi. buna hiç gerek yoktu çünkü eğer böyle bir sahne olmasa seyircide kuşku uyandıracağı için daha unutulmaz bir film olabilirdi. son sahne filmin amacına ters düştü diye düşünüyorum
az önce ikinci filmi izledim. ilk filmin sonundan 10 yıl sonra falan geçiyor.
bu filmde çağdaş dünyanın john'u nasıl riske attığını daha net görüyoruz. ve ayrıca fanatik dindarlığın da ne kadar tehlikeli olduğunu. film, ilk film gibi kendine çekmiyor açıkçası. çok sık "yapılmak için yapılmış" diye düşündüm. evet bazı sahneler insanı düşünmeye itiyor ama bunlar da parmakla sayılabilecek şeyler. hele son sahnede "iyice batırmışlar" dedim, ilk filmdeki gibi son bir vuruş yapalım demişler ama filme tamamen ters düşen bir sahneydi bence. john hakkında başka bir teori atmışlar ortaya kendilerince ama bu bana john'un olduğu kişiden bambaşka birini çağrıştırdı ve bu yüzden inandırıcılığı sıfır bir sahneydi
kısacası, spoilersiz bir şekilde diyebilirim ki, ilk film gerçekten çok güzel ve bazı şeyleri sorgulamanıza, şöyle bir durup düşünmenize sebep oluyor. ama ikinci film için aynısını söyleyemeyeceğim. boş vaktiniz varsa izleyebilirsiniz ama izlemeseniz de bir şey kaybetmezsiniz bence.
ilk film 9/10 iken (1 puanı son sahne yüzünden kırdım) ikinci film zar zor 5/10 bana göre. eğer ilginizi çektiyse iyi seyirler dilerim.
devamını gör...
17.
bu filmi biraz geç izledim, o da benim ayıbım olsun. şüphesiz izlediğim en iyi bilim kurgu filmlerinden biri. ha bilim kurgu demişken sakın ışın kılıçları, görsel efektler, başka bedenlerde başka dünyalar ya da paralel evrenler anlaşılmasın bu filmle ilgili.
bu film bildiğin bir odada bir avuç insanın kendi aralarında yaptığı muhabbetten oluşan bir film. ama ne muhabbet (!) dinler,mitler ve daha birçok konu üzerine beyin egzersizleri yapmamızı sağlayan bir beyin fırtınası mübarek.
9/10
bu film bildiğin bir odada bir avuç insanın kendi aralarında yaptığı muhabbetten oluşan bir film. ama ne muhabbet (!) dinler,mitler ve daha birçok konu üzerine beyin egzersizleri yapmamızı sağlayan bir beyin fırtınası mübarek.
9/10
devamını gör...
18.
büyük yahudi deha rod serling'in yarattığı the twilight zone (alacakaranlık kuşağı) projesinin 1. sezon 24. bölümü olan (bkz: long live walter jameson) dan fena halde esinlenilen bir film.
devamını gör...
19.
oyuncu listesinde david lee smith, john billingsley, william katt, tony todd, ellen crawford, annika peterson, alexis thorpe, richard riehle, chase sprague, steven littles ve robbie bryan gibi oyuncuların olduğu 2007 yapımı bilim kurgu/gerilim türündeki filmin yönetmenliğini ise richard schenkman yapmıştır.
film bir adamın taşınmaya karar vermesi ve ona veda etmeye gelen arkadaşlarına bir itirafta bulunup aslında yaşadığı hayatın bir evresini anlatması ile başlıyor tabii bunu onları ürkütmeden yapmaya çalışıyor. başta varsayım olarak bahsediyor ve kimseyi ikna etmeye de çalışmıyor daha sonra ise bahsettiği kişinin kendisi olduğunu yavaş yavaş söylüyor. bahsettiği şey ise on dört bin yaşında olduğuydu, arkadaşları buna inanmakta zorlansa da sordukları her soruya cevap alırlar. geçmişte nasıl yaşadığı ile ilgili soruları sormaya başladıklarında ve konu dinlere geldiğinde kendisinin dini oluşturanlardan biri olduğunu söyler ve orada inançlı olan bir kadın bunları küfür olarak algılar diğer arkadaşlarının durumu anlatmaya çalışması ile anlamaya başlayan kadın daha sonra adamı tekrar dinlerler ve adam her şeyi anlatır daha sonra arkadaşlarından biri bir psikoloğu çağırır tabii o da arkadaşlarından biri gelen psikolog olaya dahil olur adam isa olduğunu söyler ama tabii o zamanlar adı öyle değildir zamanla adı değiştirilmiştir. anlatılan detaylar karşısında arkadaşları afallamıştır ve inanmaya başladıkları andan itibaren bir çok şey sorarlar ama en sonunda psikolog ona bir seçenek sunduğunda ise anlattıklarının hepsinin bir hikaye olduğunu söyleyip işin içinden çıkar. fakat evden arkadaşları ayrıldıktan sonra onunla yaşamayı kabul eden kadınla konuşurken eski isimlerinden bahseder ve arkada psikolog onları duyar ve babasının adının geçtiğini anladığında ise onun babası olduğunu anlar. sevinmeye fırsat kalmaz ve yaşlı psikolog kalp krizi geçirip ölür.
film ilginç bir film benim açımdan tek mekan olduğu için iyiydi ama üst düzey bir film olmadığını söylemek lazım tabii. kesinlikle orta derece bir film ve ikinci filmi olduğunu öğrendiğim için onu da izledim ona bakınca bu film daha iyi olabilir. izlenebilir izlemek isteyenler ilk filmi izlese yeter bence ikinci filmde pek bir şey yok ama onu da isteyen izleyebilir. iyi seyirler.
film bir adamın taşınmaya karar vermesi ve ona veda etmeye gelen arkadaşlarına bir itirafta bulunup aslında yaşadığı hayatın bir evresini anlatması ile başlıyor tabii bunu onları ürkütmeden yapmaya çalışıyor. başta varsayım olarak bahsediyor ve kimseyi ikna etmeye de çalışmıyor daha sonra ise bahsettiği kişinin kendisi olduğunu yavaş yavaş söylüyor. bahsettiği şey ise on dört bin yaşında olduğuydu, arkadaşları buna inanmakta zorlansa da sordukları her soruya cevap alırlar. geçmişte nasıl yaşadığı ile ilgili soruları sormaya başladıklarında ve konu dinlere geldiğinde kendisinin dini oluşturanlardan biri olduğunu söyler ve orada inançlı olan bir kadın bunları küfür olarak algılar diğer arkadaşlarının durumu anlatmaya çalışması ile anlamaya başlayan kadın daha sonra adamı tekrar dinlerler ve adam her şeyi anlatır daha sonra arkadaşlarından biri bir psikoloğu çağırır tabii o da arkadaşlarından biri gelen psikolog olaya dahil olur adam isa olduğunu söyler ama tabii o zamanlar adı öyle değildir zamanla adı değiştirilmiştir. anlatılan detaylar karşısında arkadaşları afallamıştır ve inanmaya başladıkları andan itibaren bir çok şey sorarlar ama en sonunda psikolog ona bir seçenek sunduğunda ise anlattıklarının hepsinin bir hikaye olduğunu söyleyip işin içinden çıkar. fakat evden arkadaşları ayrıldıktan sonra onunla yaşamayı kabul eden kadınla konuşurken eski isimlerinden bahseder ve arkada psikolog onları duyar ve babasının adının geçtiğini anladığında ise onun babası olduğunu anlar. sevinmeye fırsat kalmaz ve yaşlı psikolog kalp krizi geçirip ölür.
devamını gör...