the red pill

aslında hep var olanı anlatan, malumun ilanı akım.

tarih boyunca benzer şeyleri zaten birçok figür söylemiştir, ancak internetin gücüyle teorilerin ve gözlemlerin derlenip toplanıp sistematiğe oturması olayı büyük bir akıma dönüştürdü. evlenen her erkek farkında olmadan red pill'i içmiştir / içecektir.

gerçekte hiçbir bilimsel, akademik temeli bulunmamasına rağmen malum ortamlarda, evrimsel sürecin kasıtlı olarak dezenformasyon yoluyla çarpıtılması vasıtasıyla oluşturulan sahte bir birikim üzerine inşa edilen, amacı psikolojik travmalardan faydalanarak insanları manipüle edip terör örgütü gibi taraftar toplamak olan oluşum.

yine bu grubun, psikopatolojik belirtiler gösteren "incel" adında, gerçek anlamda terör örgütü sınıfına alınması gereken bir versiyonu da bulunmaktadır.

not: dezenformasyon yapma konusunda jordan peterson gibi bilim insanı sıfatını hak etmeyen insanların yaptıkları da istisna değildir.

edit: aha entrynin altına damlamış bir sazan. (5 numaralı).
öyle "bal gibi" yazınca hiçbir şey ispatlanmış falan olmuyor :). hakemli dergilerde yayınlanmış bilimsel makaleler lazım o iş için ki alttaki arkadaşın bu kelimeleri gerçekten idrak edebileceğini bile zannetmiyorum.
evrimsel psikolojiyi gerçekten öğrenmek istiyorsanız bizzat bu alanda gayet bilimsel yayın yapan insanlar var, onları takip edebilirsiniz. bunun dışında o, tek haneli iq ile üretilmiş "kanıtlarınızı" bilimsel camiada dile getirip rezil olmayı da deneyebilirsiniz. seçim sizin :)

unuttuğum birkaç nokta:
öncelikle bu konudaki "en elle tutulur" argüman bu hap nanesinin söylediği şeylerin doğrudan gerçek hayatta deneyimlemebilir olduğu... tabi ne hikmetse bu argüman, bilimsel kaynak istenildiğinde ortaya atılıyor. ortaya atıldıktan sonra bilimsel olmadığı ifade edildiğinde ise top evrimsel psikolojiye atılıyor ki o konuda da bilimsel değiller çünkü evrimsel psikolojiyi doğru okumadıkları gibi çarpıtılmış bir evrimsel süreç sunuyorlar. bu da bir kısır döngü yaratıyor. kısacası bir hapçıdan kaynak istediğinizde gösterdiği refleks kendi kuyruğunu kovalamak oluyor. tabi burada batılı muhafazakar akademisyenlerin tartışmalı argümanlarının kaynak olarak gösterilmesini haricî tutuyorum zira o başka bir tartışma konusu.

şimdi gerçek hayat ve deneyimlere geri dönelim. bu sunulan en güçlü argüman demiştik. buradaki esas sıkıntı gerçek hayatta edinilen deneyimlerin kişisel algı ve görüşlerden doğrudan ve oldukça güçlü bir biçimde etkileniyor oluşu ve tabii ki küçük bir incelemeyle bu argümanı ortaya atan ve benzer deneyimleri olduğunu iddia eden erkeklerin benzer süreçlerden geçerek bu noktaya geldikleri sonucuna varılacaktır. zira ne kadar ilişki yaşamış olursa olsun veyahut yaşamasın, benzer düşünce kalıplarına sahip insanlar bunlar.
benzerlik derken kast ettiğim muhafazakarlık değil zira doğma büyüme seküler görünümlü insanların arasından da hapçılar çıkıyor. buradaki ayrıntı; hangi dünya görüşünden veya kesimden olursa olsun kadınlar söz konusu olduğunda erkeklerin oldukça benzer ve tutucu algı ve düşüncelere sahip olabilmesi.

bal gibi de evrimsel psikolojiyle basitçe açıklanabilecek ve gündelik yaşamda herkesin en az bir kere tecrübe ettiği ve çokça da gözlemlediği gerçekleri dile getiren görüştür. tabii ki savunurlarının çoğunluğu vasat altıdır. buna itirazım yok.

ama erkek kardeşlerime buradan bir tavsiye vermek isterim. bu görüşleri asla sevgilinize ya da potansiyel kız arkadaşlarınıza açmayın, tartışmayın. zaten kadınlarla genel olarak tartışmayın. kadınlar nesnel mantıksal olguları kavrayamayacak kadar bencil varlıklardır. kendi iç dünyalarında karşılığını bulamadıkları gerçekleri kolayca çarpıtabilirler. kısa sürede kendinizi bir kara delikle tartışıyormuş gibi hissedersiniz. bu yüzden sessiz kalın. hiçbir şeyden haberiniz yokmuş gibi. düşüncelerinizi eylemlerinizle belirtin. o zaman kadının bu durumu nasıl da seve seve kabul ettiğini göreceksiniz.

red pill'ci bir eski "flörtüm" vardı. kızlar size tek bir tavsiyem var. görüştüğünüz erkeğin ağzından "red pill" çıktığı an koşarak uzaklaşın. bakın bana. ben yapmadım. pişmanım. yapsaydım keşke.

edit: aa bak fark etmemişim. üstümdeki yazarı okuyun, hak vereceksiniz bana bence.

türkçesi kırmızı hap olan kelime.
red pil diye okunur.

üstümdeki yazar arkadaşa (6 numara) bakarak neden uygulamanız gerektiğini anlayacağınız bir öğreti.

aslı the matrix filmine dayanır. kahramanımız kırmızı hapı seçerse gerçeği görebilecek, mavi hapı seçerse kendini kandırmaya devam edecektir.

şu zamanda kullanım amacı ise , cahillik uykusundan uyanıp, gerçeği görme üzerinedir.

feminizm gibi bu da yanlış ellerde yanlış anlaşılmış bir konu. işin özünde kadının doğasını anlamak ve bunu kabul ederek birlikte bir şeyler yapmaya çalışmak var. burada amacı kadınları nasıl yatağa atarım diye kafa yoranlar zaten var ama olay bu kadar basit değil. kadınlar kendileri için en doğru eş adayını bulma arayışındalar bu zaten gayet doğal. red pill erkeğe şunu diyor. sen kendi yolunda yürüyen bir adam ol hedefleri arzuları olan bir insan ol ve bırak kadın senin yanında yürüsün. bir çerçeveye sahip ol ve kadını çerçevene al sen kadının çerçevesine girersen kadın senden uzaklaşacaktır. kadın yazarlara açık açık soruyorum hanginiz sizden aşk dilenen sizi hayatının merkezi yapmaya sizi tanımadan bile hazır sünepe bir adamla beraber olmak ister? bu kesinlikle demek değil ki kadınlar biz ne dersek onu yapacaklar. bu genel kontrolün erkekte olması gerektiğini anlatıyor. bu konulara oldukça fazla kafa yormuş kitaplar yazmış rollo tomassi 25 yıldır evli bir adam ve bu konuyu da kitap ve yazılarında açıklıyor. kısaca diyor ki kadınlar güçlü erkek ister güçten kasıt irade sahibi ne istediğini bilen kontrollü bir adam.

kırmızı hap size hiçbir zaman mutluluğu veya iyi bir hayatı vadetmez. kırmızı hap size sadece gerçekleri vadeder, daha fazlası değil.

the matrix

kırmızı hap, erkeklerin olması gerektiği, kadın sömürüsünün bildiğimiz ve bilmediğimiz yönlerini öğreten, bence, bir erkeğin ilk olarak yutması gereken soyut besindir.

pozitif erkeklik hakkında gayet tutarlı ve öğretici içeriklere sahip. incelenmeli.

the red pill öğreticisi mi deniliyor tam olarak bilmiyorum. zaten kendisiyle tanışma serüvenim de 4 güne dayanıyor. lakin erkek olsaydım şu guruhtan olup bu felsefeyi benimserdim sanırım. bazı keskin hatlarına katilmasam da ki- istisnalar her durumda vardır fakat genellemeler baz alınıyor. biraz daha sindirmek gerek sanırım.

alfa-beta ayrımı vb. konulardan çok dikkatimi çeken erkeklerin feminemleşmesi durumu.
yok arkadaş adamın birinden hoşlanıyorsun oyle bir ruh hali sergiliyor ki karşında eski aşkı unutamamış ağlıyor. sonra senin ona karşı olan duygularında ağlıyor felan... o güç misyonunu yüklediğin adam bir anda çakılıyor iste, ortada ne duygu kalıyor ne hoslantı. başlarım böyle işe diyip yoluma devam ediyorsun.

bazı safi akıllı erkek kardeslerimiz bunu kadın düşmanlığı olarak benimsemiş. olur böyle şeyler önemli olan sizin ışıklı yolda çıkış kapısını bulmanız.

kadın düşmanlığıyla alakası olmayan öğretidir. erkeklere kadınlarla yaşayacaksın orman kanunları hayatını kurtarır diyor. denendi onaylandı.

(bkz: 420pm) sayesinde haberim olan bir öğretimsi. açıp orijinal kaynaklarını okumadım ve çok bilgili olmadığım bir konu.
kadın düşmanlığı olarak algılayıp karşı çıkanlar ve içerisinde bahsedilenlerin doğru olduğunu savunanlarda oldukça fazla. zannedersem kadın düşmanlığı olarak algılanmasının nedeni üslubu. kadın düşmanlığının aksine trp kadınları mutlu etmenin yollarını içeriyor.
gene bildiğim kadarı ile söyleyebileceğim * odak noktası kadınlar değil, güçlü bir erkek olmak.

trp'nin söylediklerini bilmek için açıp trp'yi okumaya, konuyu bilen insanları dinlemeye çok gerek olduğunu düşünmüyorum ayrıca. kendisini ve çevresinde olanı biteni iyi gözlemleyebilen, az çok evrim * ve bunun psikolojimiz ve karar mekanizmalarımız üzerindeki etkileri * okuyan ve yaptığı gözlemleri bunlarla ilişkilendirerek yorumlayabilen insanların farkında olabileceği gerçekler, acı gerçeklerdir.

bir çok erkek yaşamıştır. güzel başlayan bir ilişkide yada tanışmada her şeyi doğru yaptığı halde kadının kendisine olan saygısının düştüğü, ilişkinin bittiği yada çile haline geldiği. trp bunun nedenlerini açıklıyor ve bunların yaşanmaması için ne yapılması gerektiğini, davranış şeklini gösteriyor.

başka bir sözlükten okuduğum bir yazar bu akımı (bkz: charles dickens)'ın (bkz: büyük umutlar) kitabındaki joe ve joe'nun eşi başkarakter pip'in ablası olan karakter arasındaki karı-koca ilişkisi ile örneklemiş. gerçekten cuk oturmuş.

bence bunların farkında olmadan, hayatına toz pembe devam edebilen insanlar öğrenmemeli bu gerçekleri. gerçekten bazen cehalet mutluluktur. özellikle bu konuda.***

ben ve bazı arkadaşlarım kendi yaşadıklarımız, okuduklarımız ve gözlemlerimiz ile trp'nin söylediklerini son 1-2 senedir söylüyorduk zaten. sadece trp'nin varlığını bilmiyorduk.

red pill bağlamında söylenen birçok şeyin (bu birçok şeyden kastım rational male kitabının ilk cildi ve chateau heartiste'in kitaplaştırılmış blog yazılarıdır) doğru olduğunu düşünüyorum ve bu belgeselin, temelde men's rights movement ile alakalı olması sebebiyle bu adı hak etmediğini düşünüyorum. men's rights movement, tıpkı diğer "haklar" (kadın, hayvan, işçi hakları vb.) hareketleri gibi, nietzcshe'nin ressentiment dediği duygudan doğmaktadır. yani kendini mazlum, mağdur, ezilen görmek veya göstermek ve bu mağduriyet üzerinden kendine bir fayda sağlamaya çalışmak. bireysel olarak bir kazanım elde edemeyeceğini düşünmek ve bu sebeple üzerinden güç devşirebileceğin bir kolektif aramak. fakat red pill'in temelini oluşturan yukarıda bahsettiğim metinlerde böyle bir eğilim görmedim. dolayısı ile, men's rights movement'ın red pill ile aynı şeylermiş gibi gösterilmesi oldukça yanıltıcı olmuş.

flörtüne veya sevgilisine red pill'den bahseden erkek zaten bu öğretiyi hiçbir şekilde kavramamıştır. bazılarında o ışık yok işte zorlamamak gerekir. ayrıca; (bkz: tcma)

red pill ergenler içindir. * uygulayan yazan herkes ergen özgüvensiz hayat mottosunu başkalarından öğrenmek için çabalayan zaten karşısındaki insanı sevmeyen ve sadece tavlamak için onun yanında olan kısa süreli bir ilişki hedeflediğinden günü kurtarma çabasında olan liseli aşağılık kompleksli ergen ötesi ergenlerdir.


birkaç örnek;
kız sana naber derse sana ne de *
kız hesabı ödemeye kalkarsa kolunu kır kızlar baskıcı erkek sever *
kız sana napıyorum derse seni yaz.

vs.vs.

efenim kadın düşmanlığı değildir. örselemek hiç değildir. aslında durumun kadınlarla alakası bile yok sayılır. erkeklere 'erkek' olmayı öğreten sünepe mavi haplı hayallerinden vazgeçiren bu kapsamda kadınlar için deli divane olan erkeklere olması gereken şeyi öğreten haptır. kadın düşmanlığı diyenler için de ateş olmayan yerden duman tütmez.

birkaç arkadaşım açıklamış açıkça, en azından onları okuyabilirsiniz.

napıyorsun diyen kadına 'seni' demek mi? omg. dostum bu kimi güçlü yapmış şimdiye kadar kime istediğini vermiş çok merak ettim.

kadınları cinsel obje olarak değil senin benim gibi görmemizi sağlayan (ya da amaçlayan diyelim) akım. erkekler olarak hemen yavşamayın, kendinizi geliştirin, kadınları da senin benim gibi birer insan olarak kabul edin ve ona göre davranın, kendi gelişiminize odaklanın demektedir. ki bu kısmını doğru bulmaktayım. kendinizi geliştirdiğinizde zaten kadınlar sizi arzulayacaktır.