yazar: ihsan oktay anar
yayım yılı: 2022
1915 yılında, bir denizaltı mürettebatının çatıştığı yük gemisinde bir sandık bulması sonucu gelişen olayların anlatıldığı kitaptır. "tiamat" babil mitolojisinde okyanus tanrıçası olup kitapta da mürettebatın telsiz iletişiminde kullandığı şifredir.
yayım yılı: 2022
1915 yılında, bir denizaltı mürettebatının çatıştığı yük gemisinde bir sandık bulması sonucu gelişen olayların anlatıldığı kitaptır. "tiamat" babil mitolojisinde okyanus tanrıçası olup kitapta da mürettebatın telsiz iletişiminde kullandığı şifredir.
öne çıkanlar | diğer yorumlar
başlık "ivanmilinski" tarafından 11.02.2022 17:08 tarihinde açılmıştır.
1.
2.
varımı yoğumu, son paramı ayırıp alacağım merakla beklediğim kitap hikayesini deli gibi merak diyorum. virgin .ön sipariş var mı bakayım. iyi hatırlattın sözlük.
tam bir lector virgo'yum bu kitap için.
tanımam etmem ama bu terimi onun tanımından öğrendim.
insanolunbiraz'a selamlar.
tam bir lector virgo'yum bu kitap için.
tanımam etmem ama bu terimi onun tanımından öğrendim.
insanolunbiraz'a selamlar.
devamını gör...
3.
heyecanla beklediğim ihsan oktay anar ın 8 yıl aradan sonra yayınlanacak kitabı. amat ın devamımı olacak yoksa tiamat efsanesini mi anlatacak yoksa yine okuyunca hepimizi şaşırtan bir kurgu ile harmanlanacak mı sorularını öğrenmemize az kalmış olmasının mutluluğunu yaşıyorum
devamını gör...
4.
bir ihsan oktay anar romanıdır.
ihsan oktay anar ile olan yolculuğuma soğuk bir ankara sabahında vücudumun belli noktalarındaki donma belirtileri sonucu sığındığım ve çay istediğimde “demle de içek” cevabı aldığım kitapça’da başladım.
diğer kitaplarını sırasıyla bursa, eskişehir, ordu ve antalya’da okudum. bu yolculuk sonunda galiz kahraman romanı ile beni hayal kırıklığına uğratan yazar tiamat ile gönlümü almayı başardı.
t1amat bir kod aslında. bir denizaltı kodu. evet hikaye bir denizaltıda geçiyor ama hikayenin başlarında vaat ettiğinden fazlasını sunuyor belli yerlerde, hem olumlu hem olumsuz anlamda.
beklentimin üzerinde bir heyecan duyarak okudum romanı. bir oturuşta okudum çünkü sonra ne olacağını merak ettim her sayfada. türkçe yazılmış bir romanda çok da alışık olduğumuz bir konu olmaması ise daha da cazip kıldı benim için hikayeyi. bazı görkemli sahnelerde ise aklıma murat uyurkulak romanı har geldi.
denizaltının dalıp çıktığı anlardaki uzun uzun anlatımlar ise bir süreliğine zihnimi yordu açıkçası. keşke bu kadar detaylı olmasa mıydı o kısımlar?
yine de yedi çivisi; karagümrük, parlakçı ve züp gibi karakterleri; otranto şatosunu hatırlatan bir eli, iblise dönüşen melekleri, ganimet, galeyanı ve cehennem artıkları ile çok güzel bir romandı.
ihsan oktay anar’ın o kendine has diline alışmam biraz zaman aldı bu kadar ara verdikten sonra ama sayfalar ilerledikçe eski bir arkadaş sohbetine döndü roman.
ihsan oktay anar ile olan yolculuğuma soğuk bir ankara sabahında vücudumun belli noktalarındaki donma belirtileri sonucu sığındığım ve çay istediğimde “demle de içek” cevabı aldığım kitapça’da başladım.
diğer kitaplarını sırasıyla bursa, eskişehir, ordu ve antalya’da okudum. bu yolculuk sonunda galiz kahraman romanı ile beni hayal kırıklığına uğratan yazar tiamat ile gönlümü almayı başardı.
t1amat bir kod aslında. bir denizaltı kodu. evet hikaye bir denizaltıda geçiyor ama hikayenin başlarında vaat ettiğinden fazlasını sunuyor belli yerlerde, hem olumlu hem olumsuz anlamda.
beklentimin üzerinde bir heyecan duyarak okudum romanı. bir oturuşta okudum çünkü sonra ne olacağını merak ettim her sayfada. türkçe yazılmış bir romanda çok da alışık olduğumuz bir konu olmaması ise daha da cazip kıldı benim için hikayeyi. bazı görkemli sahnelerde ise aklıma murat uyurkulak romanı har geldi.
denizaltının dalıp çıktığı anlardaki uzun uzun anlatımlar ise bir süreliğine zihnimi yordu açıkçası. keşke bu kadar detaylı olmasa mıydı o kısımlar?
yine de yedi çivisi; karagümrük, parlakçı ve züp gibi karakterleri; otranto şatosunu hatırlatan bir eli, iblise dönüşen melekleri, ganimet, galeyanı ve cehennem artıkları ile çok güzel bir romandı.
ihsan oktay anar’ın o kendine has diline alışmam biraz zaman aldı bu kadar ara verdikten sonra ama sayfalar ilerledikçe eski bir arkadaş sohbetine döndü roman.
devamını gör...
5.
ihsan oktay anar'ın sekiz sene sonra okurlarla buluşan romanıdır. tiamat bir kurgu içerisinde bir çok konuyu düşünmemizi sağlayan bir eser olmuş. özgürlük, bilim, din, düşünme, varlık, iyilik ve kötülük gibi konularda okuyucuya iyi hisler yaşatıyor ve düşünmesini sağlıyor.
normalde kurgu içerisinde yazarlar felsefe yaparak bazı konuları düşünmemizi isterler, çoğunun bilgisi yeterli olmadığı için bazı konular havada kalır ve okuyucuya güçsüz gelir, ihsan oktay anar olunca konu bu durum tam tersi oluyor. kendisi hem üslubuyla hem felsefe bilgisiyle metni daha güçlü hale getiriyor.
hikayede, hikayeyiz diyor yazar, hikayemiz 1915 yılı zemheri bitiminde yaşanıyor, bir denizaltında geçiyor olay, hikayenin tek mekanı olan denizaltında inanılmaz yazılmış karakterler karşılıyor bizi, hepsi çok başarılı ve anarca yazılmış karakterler. denizaltında tabiatüstü olaylar yaşanıyor ve okuyucu bunları her sayfada yaşıyor. elimizde neler var bir bakalım. 1915 yılındayız, bir denizaltındayız, bir sürü ilginç karakterler var ve bunlar tabiatüstü olaylar yaşıyorlar. bu elimizde olan her şeyi ihsan oktay anar üslubuyla okuyoruz ve yaşıyoruz, bu bence mükemmel bir his, okuyucuyu o aleme götüren bir keyif.
çok büyük bir ihsan oktay anar hayranı olduğum için kitabı kısa sürede bitirdim, hızlı bir okuma oldu, bazı kısımlarda aceleyle diğer sayfaya geçmek istedim, ilk okuma ve hızlı bir okuma olduğu için kitabın hakikatini tam kavrayamamış olabilirim, bir kaç sefer daha okuyacağım. bazı dini göndermeleri yakaladım ve üzerine bol bol araştırma yaptım, düşünmeye fırsatım oldu, özellikle kitapta geçen kuğu olayı çok hoşuma gitti. şu an çok keyifli bir eser olmuş, demlendikçe daha güzel olacaktır.
yazar için sekiz sene sonra eser vermek bence iyi olmuş, çok ustaca yazılmış temiz bir metin ortaya çıkmış, diğer eserlerine göre hikaye yakın diyebileceğimiz bir tarihte geçtiği için dili biraz daha güncel olmuş. ben yazarın üslubunu çok sevdiğim için zor denilen yerlerden çok keyif aldım.
kitaba başladığımız zaman ilk 40 sayfada zor bir kitapla karşı karşıya olduğumuzu anlıyoruz, konuyla ilgili terimler çok fazla var ve hepsini araştırarak buluyoruz, ben bundan keyif aldım diğer okuyucular ne düşünür bilemem.
ne okuyacağımı ve nasıl okuyacağımı biliyordum. 157 sayfa olmasına rağmen çok dolu bir kitap okudum. ayrıca yazarın sinemaya uyarlanmaya en yakın kitabı olmuş, diğerlerini uyarlamak çok zor olabilir ama bu böyle değil, bence kusursuz bir senaryo olabilirmiş. neyse heyecanımdan çok uzattım. teşekkürler uzun ihsan efendi.
kitaptan aldığım alıntıları aşağıya ekleyeyim.
[[alıntı]]
öyle ki, gerilimi volt ve cereyanı amper ile ölçen adam, şiirlerinde aşkı aruz, ihtirası da hece ile ölçmüştü.
galipken zalim, mağlupken mazlum olma.
ilim adamlarının işi beyaz kuğular. biz ise siyah kuğuyu ararız. almanların harpte çuvallamaları da kitabî olmalarından. akılcı hasımları yine akılcı olan onları öngörebiliyor. akıldan akıla yol var çünkü. onlar beyaz kuğu. ama bizim erlerimiz öyle değil, bazen akıl dışı davrandıkları için tahmin edilemezler, ancak deli bir kumandana yenilirler. her biri siyah kuğu.
hepiniz iştahla ve şehvetle hüküm veriyorsunuz, hak mı hakikî mi demeden, fikirler sizde kadın kız gibi şehvet uyandırıyor, oysa yanlış, yalan ve abes denen ne varsa, akla nâmahrem değil mi?
aptal akıllıyı, akıllı da aptalı öngöremez. aptal olarak bilgi karşısında tokgözlüyüz. o bizden zeki olduğu için açgözlü.
[[/alıntı]]
normalde kurgu içerisinde yazarlar felsefe yaparak bazı konuları düşünmemizi isterler, çoğunun bilgisi yeterli olmadığı için bazı konular havada kalır ve okuyucuya güçsüz gelir, ihsan oktay anar olunca konu bu durum tam tersi oluyor. kendisi hem üslubuyla hem felsefe bilgisiyle metni daha güçlü hale getiriyor.
hikayede, hikayeyiz diyor yazar, hikayemiz 1915 yılı zemheri bitiminde yaşanıyor, bir denizaltında geçiyor olay, hikayenin tek mekanı olan denizaltında inanılmaz yazılmış karakterler karşılıyor bizi, hepsi çok başarılı ve anarca yazılmış karakterler. denizaltında tabiatüstü olaylar yaşanıyor ve okuyucu bunları her sayfada yaşıyor. elimizde neler var bir bakalım. 1915 yılındayız, bir denizaltındayız, bir sürü ilginç karakterler var ve bunlar tabiatüstü olaylar yaşıyorlar. bu elimizde olan her şeyi ihsan oktay anar üslubuyla okuyoruz ve yaşıyoruz, bu bence mükemmel bir his, okuyucuyu o aleme götüren bir keyif.
çok büyük bir ihsan oktay anar hayranı olduğum için kitabı kısa sürede bitirdim, hızlı bir okuma oldu, bazı kısımlarda aceleyle diğer sayfaya geçmek istedim, ilk okuma ve hızlı bir okuma olduğu için kitabın hakikatini tam kavrayamamış olabilirim, bir kaç sefer daha okuyacağım. bazı dini göndermeleri yakaladım ve üzerine bol bol araştırma yaptım, düşünmeye fırsatım oldu, özellikle kitapta geçen kuğu olayı çok hoşuma gitti. şu an çok keyifli bir eser olmuş, demlendikçe daha güzel olacaktır.
yazar için sekiz sene sonra eser vermek bence iyi olmuş, çok ustaca yazılmış temiz bir metin ortaya çıkmış, diğer eserlerine göre hikaye yakın diyebileceğimiz bir tarihte geçtiği için dili biraz daha güncel olmuş. ben yazarın üslubunu çok sevdiğim için zor denilen yerlerden çok keyif aldım.
kitaba başladığımız zaman ilk 40 sayfada zor bir kitapla karşı karşıya olduğumuzu anlıyoruz, konuyla ilgili terimler çok fazla var ve hepsini araştırarak buluyoruz, ben bundan keyif aldım diğer okuyucular ne düşünür bilemem.
ne okuyacağımı ve nasıl okuyacağımı biliyordum. 157 sayfa olmasına rağmen çok dolu bir kitap okudum. ayrıca yazarın sinemaya uyarlanmaya en yakın kitabı olmuş, diğerlerini uyarlamak çok zor olabilir ama bu böyle değil, bence kusursuz bir senaryo olabilirmiş. neyse heyecanımdan çok uzattım. teşekkürler uzun ihsan efendi.
kitaptan aldığım alıntıları aşağıya ekleyeyim.
[[alıntı]]
öyle ki, gerilimi volt ve cereyanı amper ile ölçen adam, şiirlerinde aşkı aruz, ihtirası da hece ile ölçmüştü.
galipken zalim, mağlupken mazlum olma.
ilim adamlarının işi beyaz kuğular. biz ise siyah kuğuyu ararız. almanların harpte çuvallamaları da kitabî olmalarından. akılcı hasımları yine akılcı olan onları öngörebiliyor. akıldan akıla yol var çünkü. onlar beyaz kuğu. ama bizim erlerimiz öyle değil, bazen akıl dışı davrandıkları için tahmin edilemezler, ancak deli bir kumandana yenilirler. her biri siyah kuğu.
hepiniz iştahla ve şehvetle hüküm veriyorsunuz, hak mı hakikî mi demeden, fikirler sizde kadın kız gibi şehvet uyandırıyor, oysa yanlış, yalan ve abes denen ne varsa, akla nâmahrem değil mi?
aptal akıllıyı, akıllı da aptalı öngöremez. aptal olarak bilgi karşısında tokgözlüyüz. o bizden zeki olduğu için açgözlü.
[[/alıntı]]
devamını gör...
6.
genel hatlarıyla ihsan oktay anar adlı makalemden:
okurların yüzde sıfır nokta birinin tek seferde zihninde canlandırabileceği terimler check,
19. yüzyıl rus romanı gibi bacadan vanaya en ufak noktayı tasvir etme check,
kutsal kitaplara metinlerarasılık yoluyla göndermelerde bulunma check,
maksimum 250 sayfa check.
ama güzel kitaptı. şu t1amat olayı canımı sıktı çünkü aklıma iskender pala'nın babil'de ölüm istanbul'da aşk adlı rezil romanı geldi.
okurların yüzde sıfır nokta birinin tek seferde zihninde canlandırabileceği terimler check,
19. yüzyıl rus romanı gibi bacadan vanaya en ufak noktayı tasvir etme check,
kutsal kitaplara metinlerarasılık yoluyla göndermelerde bulunma check,
maksimum 250 sayfa check.
ama güzel kitaptı. şu t1amat olayı canımı sıktı çünkü aklıma iskender pala'nın babil'de ölüm istanbul'da aşk adlı rezil romanı geldi.
devamını gör...
7.
ihsan oktay anar'ın yeni çıkan kitabı.
artık bu tanıma kadar geldiyseniz hikayeyi az çok biliyorsunuz demektir.
bir osmanlı denizaltısında geçiyor hikaye.
kitabı okumadan önce çok sevdiğim bir youtuber'ın ilgili videosunu gördüm. dur dedim şimdi durup dururken spoiler yemeyelim.
kitaba başlamadan önce biraz ön araştırma yaptım tabi özellikle kitabın ismiyle ilgili. tiamat, mitolojide geçen bir tanrıça.
yok anlatamayacağım.
sadece şunu söylemeliyim ki, ilginç ve akıcı bir kitap okuyacağımın bilgisini edinmiştim fakat videoyu izleyene kadar asıl anlatılmak isteneni anlamadığımı da itiraf edebilirim.
karakterlerin, mekanın ve anlatılana olan tepkilerinin uyumu elbette böyle usta bir yazarın elinden çıkabilirdi.
kitabın özetini okuyup gelmiş gibi tanım yazdım. ama söylenmiş olanı da yeniden söylemek anlamsız.
diğer kitaplarına yumulmayı çok isterdim ama bu bünye iki ihsan oktay anar'ın üst üste kaldıramaz diye düşündüm.
diyeceklerim bu kadar.
artık bu tanıma kadar geldiyseniz hikayeyi az çok biliyorsunuz demektir.
bir osmanlı denizaltısında geçiyor hikaye.
kitabı okumadan önce çok sevdiğim bir youtuber'ın ilgili videosunu gördüm. dur dedim şimdi durup dururken spoiler yemeyelim.
kitaba başlamadan önce biraz ön araştırma yaptım tabi özellikle kitabın ismiyle ilgili. tiamat, mitolojide geçen bir tanrıça.
yok anlatamayacağım.
sadece şunu söylemeliyim ki, ilginç ve akıcı bir kitap okuyacağımın bilgisini edinmiştim fakat videoyu izleyene kadar asıl anlatılmak isteneni anlamadığımı da itiraf edebilirim.
karakterlerin, mekanın ve anlatılana olan tepkilerinin uyumu elbette böyle usta bir yazarın elinden çıkabilirdi.
kitabın özetini okuyup gelmiş gibi tanım yazdım. ama söylenmiş olanı da yeniden söylemek anlamsız.
diğer kitaplarına yumulmayı çok isterdim ama bu bünye iki ihsan oktay anar'ın üst üste kaldıramaz diye düşündüm.
diyeceklerim bu kadar.
devamını gör...
8.
ihsan oktay anar'in 2022 yılında yayımlanan kitabı. yine osmanlı zamanında geçiyor. bir denizaltı da görev yapan personelin batırılmış bir gemiden çıkarıp getirdikleri ganimet sandığınin neden olduğu paranormal olayları anlatıyor.
diğer kitaplarına göre katakter tahlillerine, dönemin siyasi ve ekonomik yapısına, insan ırkının dünyayı anlama ve anlamlandırma tarzına yer verilmemis. neredeyse tamamı olay odaklı, bir macera ve korku filmi tadında bir kitap.
kitapta ayrıca bölümler kısımlar yok. tamamen kısa ve uzun paragraflardan olusan bir kitap.
bir denizaltı da geçtiği için çok fazla teknik denizcilik terimi kullanılıyor. bu nedenle aşina olmayanların okuması zor olabilecek bir kitap. aşina olanlar ya da okurken kelimelerin anlamlarını bularak not etmeye başlayanlar ise kitabın sonuna doğru pek çok teknik ya da pratik bilgiyi öğrenmiş olacak.
yazar bu defa da diğer kitaplarına benzeyen osmanlı devleti zamanında geçen ve teknoloji bilim mantık konularında kitap yazsaydı kendisini tekrarlıyor derdik. bu nedenle bu farklılık güzel olmus. kitabı beğendim, insanın aç gozlulugunu ve cahilligini çok güzel anlatmism ancak bu kadar heyecanla bekledigimize değdi mi diye sorarsanız çok çok da elzem bir kitap değil yani.
diğer kitaplarına göre katakter tahlillerine, dönemin siyasi ve ekonomik yapısına, insan ırkının dünyayı anlama ve anlamlandırma tarzına yer verilmemis. neredeyse tamamı olay odaklı, bir macera ve korku filmi tadında bir kitap.
kitapta ayrıca bölümler kısımlar yok. tamamen kısa ve uzun paragraflardan olusan bir kitap.
bir denizaltı da geçtiği için çok fazla teknik denizcilik terimi kullanılıyor. bu nedenle aşina olmayanların okuması zor olabilecek bir kitap. aşina olanlar ya da okurken kelimelerin anlamlarını bularak not etmeye başlayanlar ise kitabın sonuna doğru pek çok teknik ya da pratik bilgiyi öğrenmiş olacak.
yazar bu defa da diğer kitaplarına benzeyen osmanlı devleti zamanında geçen ve teknoloji bilim mantık konularında kitap yazsaydı kendisini tekrarlıyor derdik. bu nedenle bu farklılık güzel olmus. kitabı beğendim, insanın aç gozlulugunu ve cahilligini çok güzel anlatmism ancak bu kadar heyecanla bekledigimize değdi mi diye sorarsanız çok çok da elzem bir kitap değil yani.
devamını gör...
9.
bugün bitirdim. ben ayraç kullanarak okudum ama sıkı bir okuyucu bir çırpıda okuyabilir. lakin denizcilik terimlerine hakimse. denizaltı ve denizcilik terimlerini bilmeniz gerekiyor veya okurken sözlük karıştırmanız.
devamını gör...
10.
ihsan oktay anar'ın 2022 yılında yayınlanan 156 sayfalık son kitabıdır.
ben ihsan oktay anar'ın tüm kitaplarını, hatta bazılarını iki kez olmak üzere okudum.
favorilerim; suskunlar, puslu kıtalar atlası ve galiz kahraman. bu kitap bana kalırsa onların gölgesinde kalıyor ama asla ve asla eksiği yok.
şimdi kitaba geleyim: bana küçük bir alanda çekilmiş gerilim filmi izliyorum gibi hissettirdi. zaten yazar betimlemeleri korkunç bir ustalıkla yaptığı ve o ortamı direkt zihninizde canlandırdığı için film izliyor hissini çok daha kolay yakalıyorsunuz. üstelik gemicilikle ilgili bilmediğiniz onlarca terime rağmen.
alışılmışın dışında olan şunlardı; karakterler derinlikli değildi çünkü bu kitapta olay ön plandaydı. ihsan oktay anar'ın diğer romanlarında baş karakterin hayatla ilgili derdini, hayata bakış şeklini, kendini ikna yöntemlerini, zayıflıklarını, gücünü ve yolcuğunu okurduk ve o esnada da o karakteri tanırdık. ama bu kitap karakter değil de olay odaklıydı daha çok ve bir gerilim hikayesi tadında olduğundan kitabın hızlı bir ritmi vardı.
mekan da yine ezber bozan cinstendi. yazarın eski romanlarında istanbul'un tüm ara sokaklarında dolaşırken ve şehrin eski zamanlarına şahitlik ederken; bu kitapta bir denizaltına sıkışıp büyük bir olaya tanıklık ediyoruz.
kitapta çok sevdiğim bir cümle oldu, üzerine binlerce şey katabileceğimiz bir metafor aslında:
uzun zamandan beri cesurdu, çünkü korkulacak her şeyden bir kez korkmuş, geriye bir şey bırakmamıştı.
ben ihsan oktay anar'ın tüm kitaplarını, hatta bazılarını iki kez olmak üzere okudum.
favorilerim; suskunlar, puslu kıtalar atlası ve galiz kahraman. bu kitap bana kalırsa onların gölgesinde kalıyor ama asla ve asla eksiği yok.
şimdi kitaba geleyim: bana küçük bir alanda çekilmiş gerilim filmi izliyorum gibi hissettirdi. zaten yazar betimlemeleri korkunç bir ustalıkla yaptığı ve o ortamı direkt zihninizde canlandırdığı için film izliyor hissini çok daha kolay yakalıyorsunuz. üstelik gemicilikle ilgili bilmediğiniz onlarca terime rağmen.
alışılmışın dışında olan şunlardı; karakterler derinlikli değildi çünkü bu kitapta olay ön plandaydı. ihsan oktay anar'ın diğer romanlarında baş karakterin hayatla ilgili derdini, hayata bakış şeklini, kendini ikna yöntemlerini, zayıflıklarını, gücünü ve yolcuğunu okurduk ve o esnada da o karakteri tanırdık. ama bu kitap karakter değil de olay odaklıydı daha çok ve bir gerilim hikayesi tadında olduğundan kitabın hızlı bir ritmi vardı.
mekan da yine ezber bozan cinstendi. yazarın eski romanlarında istanbul'un tüm ara sokaklarında dolaşırken ve şehrin eski zamanlarına şahitlik ederken; bu kitapta bir denizaltına sıkışıp büyük bir olaya tanıklık ediyoruz.
kitapta çok sevdiğim bir cümle oldu, üzerine binlerce şey katabileceğimiz bir metafor aslında:
uzun zamandan beri cesurdu, çünkü korkulacak her şeyden bir kez korkmuş, geriye bir şey bırakmamıştı.
devamını gör...
"tiamat (kitap)" ile benzer başlıklar
tiamat
5