1.
bölüm 1- abbas emmi
günlerden bir gün evin yine kalabalık olduğu bir zaman*"özözünedanışır kılık değiştir de biraz gülelim" dendi, ben de elyaf kırlenti göbeğime kemerle bağlayıp, babamın şalvar, gömlek ve deri yelek kombiniyle içeriye geldim. neyse güldük eğlendik, ama yetmedi. sokağın köşesinde şalgamcılık yapan bir komşumuz vardı, fikir kimden çıktı bilmiyorum, birisi "hadi bu halde git şalgam al gel, bakalım tanıyacak mı" dedi, ben de dünden hazırım ya "tamam" dedim çıktım. giderken babamın börk gibi şeyini de kafama taktım, tabi babamın ayakkabısının ökçesine de basmazsam olmaz, onu da yaptım.* sakin sakin yürüyerek köşedeki eve vardım. zile bastım, garibim adam çıktı, "buyrun ne istediniz?" dedi, "1 litre şalgam alacam" dedim. ama adamın suratını bir görün, korkuyla karışık bir şaşkınlık var. "nerden geldin sen" falan diyor, dedim heralde tanıdı beni. neyse hevesim söndü şalgamı aldım geldim eve. çok geçmeden telefon çaldı, şalgamcı abi babamı arıyor. "x abi bir gelebilir misin buraya". garibim babam "keşke gitmeseydin kızım ayıp oldu, "abi bu saatte bu yapılır mı, korktu herkes" diyecek adam şimdi." dedi, biraz da kızar gözlerle bana bakıyor. ben de o ara "inkar et baba, hem şalgam da içmedin hiç, nerden anlayacak" diye vesveseleniyorum, tabi içimden.* neyse babam gitti, 20 dakika geçti adam yok, herkes merakla bekliyor, ne oldu kavga mı çıktı acaba diye. sonra babam kapıda beliriyor, suratı ifadesiz, hiçbir tepki yok, ödüm kopuyor, diyorum azarladı heralde adam, olan da babama oldu. tam özür dilemeye başlayacağım, babam basıyor kahkahayı. ama nasıl bir kahkaha, adam nefessiz kalacak.* meğer bu şalgamcı abi benden çok korkmuş, hırlı mı hırsız mı belli değil diyerekten babamı aramış. babam oraya varınca da "abi etrafa biraz bakınalım, sizin oraya kadar gözümüzle takip ettik ama sonrasında arabalardan göremedik." demiş. tabi adamlardaki telaşı gören babam, "merak etme gardaş o benim kızdı" diyememiş. haklı adam, bir şey diyemiyorum.* sonra canım babam adamla beraber bütün mahallede 'beni' aramış.* adamın "acaba şuraya mı atladı" tahminlerini de "gardaş göbekli biri diyordun, burdan atlayamaz o göbekle" diye mantıklı açıklamalarla savuşturmuş. hatta "parayı da vermiş kötü biri olduğunu sanmıyorum" diye ikna etmeye de çalışmış ama nafile, adam benden huylanmış bir kere.*
hayır hiçbir şeye kırılmadım, adam benim için "in miydi cin miydi bilmiyorum, ama dönmeydi o kesin" demiş, buna biraz kırıldım açıkçası. ne var sanki sesimiz inceyse, o kadar da bıyık çizdim, emeğe saygısızlık yani bu.* velhasıl kelam o aile, o gece gelen kişinin ben olduğumu hala bilmiyor. şu saatten sonra da söyleyemem zaten, umarım diğer tarafta yakama yapışmazlar. *
bölüm 2 de görüşmek üzere efendim, sürçü lisan ettiysek affola. esen kalınız.*
günlerden bir gün evin yine kalabalık olduğu bir zaman*"özözünedanışır kılık değiştir de biraz gülelim" dendi, ben de elyaf kırlenti göbeğime kemerle bağlayıp, babamın şalvar, gömlek ve deri yelek kombiniyle içeriye geldim. neyse güldük eğlendik, ama yetmedi. sokağın köşesinde şalgamcılık yapan bir komşumuz vardı, fikir kimden çıktı bilmiyorum, birisi "hadi bu halde git şalgam al gel, bakalım tanıyacak mı" dedi, ben de dünden hazırım ya "tamam" dedim çıktım. giderken babamın börk gibi şeyini de kafama taktım, tabi babamın ayakkabısının ökçesine de basmazsam olmaz, onu da yaptım.* sakin sakin yürüyerek köşedeki eve vardım. zile bastım, garibim adam çıktı, "buyrun ne istediniz?" dedi, "1 litre şalgam alacam" dedim. ama adamın suratını bir görün, korkuyla karışık bir şaşkınlık var. "nerden geldin sen" falan diyor, dedim heralde tanıdı beni. neyse hevesim söndü şalgamı aldım geldim eve. çok geçmeden telefon çaldı, şalgamcı abi babamı arıyor. "x abi bir gelebilir misin buraya". garibim babam "keşke gitmeseydin kızım ayıp oldu, "abi bu saatte bu yapılır mı, korktu herkes" diyecek adam şimdi." dedi, biraz da kızar gözlerle bana bakıyor. ben de o ara "inkar et baba, hem şalgam da içmedin hiç, nerden anlayacak" diye vesveseleniyorum, tabi içimden.* neyse babam gitti, 20 dakika geçti adam yok, herkes merakla bekliyor, ne oldu kavga mı çıktı acaba diye. sonra babam kapıda beliriyor, suratı ifadesiz, hiçbir tepki yok, ödüm kopuyor, diyorum azarladı heralde adam, olan da babama oldu. tam özür dilemeye başlayacağım, babam basıyor kahkahayı. ama nasıl bir kahkaha, adam nefessiz kalacak.* meğer bu şalgamcı abi benden çok korkmuş, hırlı mı hırsız mı belli değil diyerekten babamı aramış. babam oraya varınca da "abi etrafa biraz bakınalım, sizin oraya kadar gözümüzle takip ettik ama sonrasında arabalardan göremedik." demiş. tabi adamlardaki telaşı gören babam, "merak etme gardaş o benim kızdı" diyememiş. haklı adam, bir şey diyemiyorum.* sonra canım babam adamla beraber bütün mahallede 'beni' aramış.* adamın "acaba şuraya mı atladı" tahminlerini de "gardaş göbekli biri diyordun, burdan atlayamaz o göbekle" diye mantıklı açıklamalarla savuşturmuş. hatta "parayı da vermiş kötü biri olduğunu sanmıyorum" diye ikna etmeye de çalışmış ama nafile, adam benden huylanmış bir kere.*
hayır hiçbir şeye kırılmadım, adam benim için "in miydi cin miydi bilmiyorum, ama dönmeydi o kesin" demiş, buna biraz kırıldım açıkçası. ne var sanki sesimiz inceyse, o kadar da bıyık çizdim, emeğe saygısızlık yani bu.* velhasıl kelam o aile, o gece gelen kişinin ben olduğumu hala bilmiyor. şu saatten sonra da söyleyemem zaten, umarım diğer tarafta yakama yapışmazlar. *
bölüm 2 de görüşmek üzere efendim, sürçü lisan ettiysek affola. esen kalınız.*
devamını gör...
2.
bölüm 2- hanife teyze
köyde cümbür cemaat toplandığımız bir tatil günü, canım dayımın "hadi be özözünedanışır, benim kaynanayı bir korkut" demesi üzerine gireceğimiz günahın fitili ateşlendi. başta kabul etmedim tabi ki, ne olur ne olmaz yaşlı kadın diye. ama canım dayım "ben damdan izlerim seni, bir şey olursa hemen gelirim" diyerek beni ikna etti. yalnız fark ettiniz mi? bütün şeytanlıklara dünden meyilliyim.*
kendimi güzelce hanife teyze kılığına soktuktan sonra yavaşça karşı evin yolunu tuttum. köy evlerinde güvenlik açısından herhangi bir faydası bulunmayan, göstermelik küçük bir kapı olur. işte o kapıya gelip "fatooooooş, fatoooooş" diye çığırmaya başladım. çığırmalarım işe yaramış olsa gerek çok geçmeden yengem kapıyı açtı. bana şöyle bir baktıktan sonra "anne bi kadın gelmiş, baksana buraya" dedi, bende sandım ki beni tanıdı. neyse efenim çok geçmeden annesi geldi, o da bana güzelce alıcı gözüyle baktı. tanıyamamış olsa gerek "kimsiniz?" dedi. "burası x'in hanımı fatoş'un evi değil mi?" diyerekten yavaşça eve doğru sokulmaya başladım. hem konuşuyorum hem de tahtlarına doğru yürüyorum çaktırmadan. yengemin babası beni görünce doğruluveriyor, hasta adamın gözleri fal taşı gibi açılıyor. o ara bana "nerden geldin? kimlerdensin?" gibi sorular soruyorlar, bende olabildiğince saçma cevaplar veriyorum. "annem beni 70 yaşında doğurmuş, patlıcan yemeğini çok severim" gibi.* eskiden hacıkırı/varda köprüsü civarında bi hasta kız varmış, köylüler kendi aralarında "hacıkırı'daki deli" diyorlar ona, benim verdiğim şahane cevaplardan olsa gerek beni o deli sanmışlar.* ben saçma sapan konuşuyorum, göz ucuyla bir baktım dayımın kaynanası kafasını tutarak su içmeye çalışıyor. hayır neyimden bu kadar korktun acaba? deliysem de deliyim yani, patlıcan severim demişim ver elime 1 kg patlıcan gideyim.* baktım kadına bir şeyler oluyor, kafayı kaldırıp dama bakıyorum canım dayım gelsin de olayı kurtaralım diye. ama o da ne? dayım tam yoldaşlığa yakışır bir şekilde kaçmış, evet bildiğiniz kaçmış. neyse yengem olayı toparlamaya çalışıyor, "anne sakin ol özözünedanışır o, tanımadın mı" diyor, tabi gülmeden duramıyor o ara. neyse kadınla helalleşip çıkıyorum ben, eve gidip dayımı parpırlıcam kafamda o var, bırakmış kaçmış sonuçta. eve varıyorum evde kahkahalar, dayım olayı anlatıp anlatıp yarılıyor. kuzenim de yanında onunla beraber ama oturmuyor, ayakta. meğer bu arkadaş gülmenin dozu artınca altına kaçırmış damda, ama hala da gülecem diye uğraşıyor. neyse efendim bu da saçma sapan bir tipleme anımdır. mağdurlara tekrardan geçmiş olsun dileklerimi iletiyorum.*
köyde cümbür cemaat toplandığımız bir tatil günü, canım dayımın "hadi be özözünedanışır, benim kaynanayı bir korkut" demesi üzerine gireceğimiz günahın fitili ateşlendi. başta kabul etmedim tabi ki, ne olur ne olmaz yaşlı kadın diye. ama canım dayım "ben damdan izlerim seni, bir şey olursa hemen gelirim" diyerek beni ikna etti. yalnız fark ettiniz mi? bütün şeytanlıklara dünden meyilliyim.*
kendimi güzelce hanife teyze kılığına soktuktan sonra yavaşça karşı evin yolunu tuttum. köy evlerinde güvenlik açısından herhangi bir faydası bulunmayan, göstermelik küçük bir kapı olur. işte o kapıya gelip "fatooooooş, fatoooooş" diye çığırmaya başladım. çığırmalarım işe yaramış olsa gerek çok geçmeden yengem kapıyı açtı. bana şöyle bir baktıktan sonra "anne bi kadın gelmiş, baksana buraya" dedi, bende sandım ki beni tanıdı. neyse efenim çok geçmeden annesi geldi, o da bana güzelce alıcı gözüyle baktı. tanıyamamış olsa gerek "kimsiniz?" dedi. "burası x'in hanımı fatoş'un evi değil mi?" diyerekten yavaşça eve doğru sokulmaya başladım. hem konuşuyorum hem de tahtlarına doğru yürüyorum çaktırmadan. yengemin babası beni görünce doğruluveriyor, hasta adamın gözleri fal taşı gibi açılıyor. o ara bana "nerden geldin? kimlerdensin?" gibi sorular soruyorlar, bende olabildiğince saçma cevaplar veriyorum. "annem beni 70 yaşında doğurmuş, patlıcan yemeğini çok severim" gibi.* eskiden hacıkırı/varda köprüsü civarında bi hasta kız varmış, köylüler kendi aralarında "hacıkırı'daki deli" diyorlar ona, benim verdiğim şahane cevaplardan olsa gerek beni o deli sanmışlar.* ben saçma sapan konuşuyorum, göz ucuyla bir baktım dayımın kaynanası kafasını tutarak su içmeye çalışıyor. hayır neyimden bu kadar korktun acaba? deliysem de deliyim yani, patlıcan severim demişim ver elime 1 kg patlıcan gideyim.* baktım kadına bir şeyler oluyor, kafayı kaldırıp dama bakıyorum canım dayım gelsin de olayı kurtaralım diye. ama o da ne? dayım tam yoldaşlığa yakışır bir şekilde kaçmış, evet bildiğiniz kaçmış. neyse yengem olayı toparlamaya çalışıyor, "anne sakin ol özözünedanışır o, tanımadın mı" diyor, tabi gülmeden duramıyor o ara. neyse kadınla helalleşip çıkıyorum ben, eve gidip dayımı parpırlıcam kafamda o var, bırakmış kaçmış sonuçta. eve varıyorum evde kahkahalar, dayım olayı anlatıp anlatıp yarılıyor. kuzenim de yanında onunla beraber ama oturmuyor, ayakta. meğer bu arkadaş gülmenin dozu artınca altına kaçırmış damda, ama hala da gülecem diye uğraşıyor. neyse efendim bu da saçma sapan bir tipleme anımdır. mağdurlara tekrardan geçmiş olsun dileklerimi iletiyorum.*
devamını gör...
3.
bölüm 3 - leyla
kılık değiştirme olaylarımın çok fazla olduğu bir dönemde akrabalarımızdan bir kadın "özözünedanışır x abini * oynatır mısın?" dedi. biliyorsunuz ben dünden meyilliyim bu işlere, hemen kabul ettim.* anlatımın kolaylığı açısından ablaya "rukiye", eşine de "ferdi" diyelim. bu ferdi abi çok saf, komik ve gözleri biraz bozuk bir abimiz. 2 oğulları var birisi markette çalışıyor diğeri de evde duruyor. evleri de amcamların evinin hemen altında. neyse biz rukiye abla ile akşam geleceğim konusunda anlaşıyoruz. şans bu ya, akşam amcamlarla beraber yürüyüşe gidelim diye tutturuyor ferdi abi, rukiye abla ne dese ikna edemiyor evde kalmaya. tabi ben bunları kapının dışında kalınca öğreniyorum.* markette çalışan oğlu ile anlaşıp babasını aratıyorum "baba x* ve y* oturmaya gelmişler sizi bulamayınca dönüyorlardı, neredeseniz?" diyor, yakınlarda olduklarından planı tekrar yürürlüğe koyuyoruz.
plan şu: ablam ve abim oturmaya gidecekler, uygun zamanda bana mesaj atacaklar ben de ondan sonra gideceğim. neyse sokağın başında bekliyorum mesaj geliyor eve doğru ilerleyip kapıyı çalıyorum. ferdi abi kapıyı açıyor, tanıyamayınca "kime bakmıştınız?" diye soruyor. "ferdi ben leyla, ne çabuk unuttun beni?" diyorum ve ferdi abi "ben sizi tanımıyorum" deyip beni resmen kovuyor.* vazgeçip geri dönecekken eve doğru gelen annemi görüyorum, tekrar onun peşine takılıp giriyorum içeri. ferdi abi hariç evde bulunan herkes olayı bildiğinden ağzıma göre sorular soruyorlar. rukiye abla "kimlerdensin?" diyor ve ben başlıyorum anlatmaya. "çömelekliyim, ferdi için kaçtım geldim evimden. babamlar pompalıyla peşime düştü ama ben vazgeçmedim. önceki evine gittim ferdi, hani o yokuşun tam tepesinde olan evine ama bulamadım seni. günlerce balkonun altında yattım. en son çalıştığın dükkana gidip sordum seni, ordan verdiler adresi." ayrıntılı bilgi veriyorum ki iyice kuşkulansın.* adam duydukları karşısında şok olmuş bana bakıyor. arada eşine dönüp "yok öyle bir şey ben tanımıyorum bu kadını" diyor ama nafile, durur muyum ben.* "ferdi niye yalan söylüyorsun? babamla senin dükkana ayakkabı almaya gelmiştik, orda bana hayatımın aşkısın demedin mi? hatta seninle evlenecem dedin bana." duydukları karşısında adam baya fena oluyor belli. *"ne ilk aşkı be, benim ilk aşkım rukiye" diyor. ben de hızımı alamayıp "bana öyle demiyordun ama" diyorum cilveli cilveli.* ferdi abi ayağa kalkıp "gider misiniz artık nerden geldiyseniz." diyor. dikkati dağılsın diye "ah ferdi ne kadar yaşlanmışsın, en son gördüğümde genceciktin" diyorum, lafım onu üzmüş olsa gerek "nerem yaşlanmış, tazı gibiyim maşallah" diyor. * işin garip yanı herkes kahkaha atıyor ama ferdi abi bir türlü anlamıyor ortada bir oyun döndüğünü. abim ablama dönerek " hadi biz kalkalım artık" diyor, ferdi abi "durun kalkmayın gider zaar bu kadın, oturun biraz daha" diyor. adamın gözleri yardım dileniyor ama.* ben birkaç şey daha söylüyorum en son küçük oğlu "anne kalk gidelim. kadın getirmiş görmüyor musun? daha ne duracaz burada" diyor. işte ferdi abi o noktada büyük patlamasını yaşayarak "nereye götürüyorsun lan hanımımı eşşoğlu eşek, gideceksen kendin git" diye yükseliyor. * adam beni tanımadığını söylemekten vazgeçmiş, nerden geldiysen oraya götürelim seni diye ikna etme çalışmalarına giriyor. tabi bunlar yaşanırken neredeyse 2 saat geçmiş. karısı adamın çabasına üzüldüğünden "ferdi tanımadın mı sen özözünedanışır'ı? herkes gülüyor neye gülüyorlar demiyor musun hiç?" diye açıklıyor olayı. hayır olayın bir yerinde üst kattan yengem seslendi "yeter özözünedanışır, ferdi abinin yüreğine inecek" diye, adam bunu bile duymadı olaya kaptırmış kendini. en çok uğraştığım kişi ferdi abiydi sanırım, o da benimle çok uğraştığından olsa gerek sabaha kadar "leyla,leyla" diye sayıklamış.*
kendisi ile defalarca helalleştim, umarım gerçekten helal etmiştir hakkını. bir sonraki bölümde görüşmek üzere. esen kalınız.*
kılık değiştirme olaylarımın çok fazla olduğu bir dönemde akrabalarımızdan bir kadın "özözünedanışır x abini * oynatır mısın?" dedi. biliyorsunuz ben dünden meyilliyim bu işlere, hemen kabul ettim.* anlatımın kolaylığı açısından ablaya "rukiye", eşine de "ferdi" diyelim. bu ferdi abi çok saf, komik ve gözleri biraz bozuk bir abimiz. 2 oğulları var birisi markette çalışıyor diğeri de evde duruyor. evleri de amcamların evinin hemen altında. neyse biz rukiye abla ile akşam geleceğim konusunda anlaşıyoruz. şans bu ya, akşam amcamlarla beraber yürüyüşe gidelim diye tutturuyor ferdi abi, rukiye abla ne dese ikna edemiyor evde kalmaya. tabi ben bunları kapının dışında kalınca öğreniyorum.* markette çalışan oğlu ile anlaşıp babasını aratıyorum "baba x* ve y* oturmaya gelmişler sizi bulamayınca dönüyorlardı, neredeseniz?" diyor, yakınlarda olduklarından planı tekrar yürürlüğe koyuyoruz.
plan şu: ablam ve abim oturmaya gidecekler, uygun zamanda bana mesaj atacaklar ben de ondan sonra gideceğim. neyse sokağın başında bekliyorum mesaj geliyor eve doğru ilerleyip kapıyı çalıyorum. ferdi abi kapıyı açıyor, tanıyamayınca "kime bakmıştınız?" diye soruyor. "ferdi ben leyla, ne çabuk unuttun beni?" diyorum ve ferdi abi "ben sizi tanımıyorum" deyip beni resmen kovuyor.* vazgeçip geri dönecekken eve doğru gelen annemi görüyorum, tekrar onun peşine takılıp giriyorum içeri. ferdi abi hariç evde bulunan herkes olayı bildiğinden ağzıma göre sorular soruyorlar. rukiye abla "kimlerdensin?" diyor ve ben başlıyorum anlatmaya. "çömelekliyim, ferdi için kaçtım geldim evimden. babamlar pompalıyla peşime düştü ama ben vazgeçmedim. önceki evine gittim ferdi, hani o yokuşun tam tepesinde olan evine ama bulamadım seni. günlerce balkonun altında yattım. en son çalıştığın dükkana gidip sordum seni, ordan verdiler adresi." ayrıntılı bilgi veriyorum ki iyice kuşkulansın.* adam duydukları karşısında şok olmuş bana bakıyor. arada eşine dönüp "yok öyle bir şey ben tanımıyorum bu kadını" diyor ama nafile, durur muyum ben.* "ferdi niye yalan söylüyorsun? babamla senin dükkana ayakkabı almaya gelmiştik, orda bana hayatımın aşkısın demedin mi? hatta seninle evlenecem dedin bana." duydukları karşısında adam baya fena oluyor belli. *"ne ilk aşkı be, benim ilk aşkım rukiye" diyor. ben de hızımı alamayıp "bana öyle demiyordun ama" diyorum cilveli cilveli.* ferdi abi ayağa kalkıp "gider misiniz artık nerden geldiyseniz." diyor. dikkati dağılsın diye "ah ferdi ne kadar yaşlanmışsın, en son gördüğümde genceciktin" diyorum, lafım onu üzmüş olsa gerek "nerem yaşlanmış, tazı gibiyim maşallah" diyor. * işin garip yanı herkes kahkaha atıyor ama ferdi abi bir türlü anlamıyor ortada bir oyun döndüğünü. abim ablama dönerek " hadi biz kalkalım artık" diyor, ferdi abi "durun kalkmayın gider zaar bu kadın, oturun biraz daha" diyor. adamın gözleri yardım dileniyor ama.* ben birkaç şey daha söylüyorum en son küçük oğlu "anne kalk gidelim. kadın getirmiş görmüyor musun? daha ne duracaz burada" diyor. işte ferdi abi o noktada büyük patlamasını yaşayarak "nereye götürüyorsun lan hanımımı eşşoğlu eşek, gideceksen kendin git" diye yükseliyor. * adam beni tanımadığını söylemekten vazgeçmiş, nerden geldiysen oraya götürelim seni diye ikna etme çalışmalarına giriyor. tabi bunlar yaşanırken neredeyse 2 saat geçmiş. karısı adamın çabasına üzüldüğünden "ferdi tanımadın mı sen özözünedanışır'ı? herkes gülüyor neye gülüyorlar demiyor musun hiç?" diye açıklıyor olayı. hayır olayın bir yerinde üst kattan yengem seslendi "yeter özözünedanışır, ferdi abinin yüreğine inecek" diye, adam bunu bile duymadı olaya kaptırmış kendini. en çok uğraştığım kişi ferdi abiydi sanırım, o da benimle çok uğraştığından olsa gerek sabaha kadar "leyla,leyla" diye sayıklamış.*
kendisi ile defalarca helalleştim, umarım gerçekten helal etmiştir hakkını. bir sonraki bölümde görüşmek üzere. esen kalınız.*
devamını gör...