1.
burada başlığının hala açılmamasına şaşırdığım sözcük. "baylar bayanlar tırabzandan kayanlar" tekerlemesinin başkahramanı. iki katlı evlerin vazgeçilmezi.
trabzan mı tırabzan mı doğrusu diye kontrol ederek açtım. nişanyan 'trabzan'ı tercih etmiş. ama sayın tdk araya okunuşundaki/söylenişindeki olmazsa olmaz 'ı'yı koymayı tercih etmiş. beni de o tercih ettirdi. yoksa trabzon'un adı da neden trabzon olsundu ki düşüncesi beni delicesine ötekine yöneltirken.
şimdi trabzon'la tırabzanı hemencecik bir araya getirdim ya, evet, aralarında alaka var. zira trabzon'un adı konusundaki çeşitlemelerden, rivayetlerden biri de adının rumcadan gelişine ilişkin. nişanyan şöyle der bu konuda: "bu sözcük eski yunanca trápeza τράπεζα “masa” sözcüğünden alıntı olabilir; ancak bu kesin değildir." ve hemen devamında bir de trabzon'un adının nereden geldiğine dair internette bulunan sayfalardan birinin linkini bırakalım şuraya: buradan
yine de bu sözcüğün kullanıldığı en eski kaynaklarda, bu sözcüğün farsça kökenli olduğuna dair kuvvetli dayanaklar var. şöyle ki: "farsça dārbazīn داربزین veya darābzīn درابزین “dayanma yeri, peyke, sofa” sözcüğünden alıntıdır.
aşık paşa, 1330'larda garib-name'sinde şöyle örneklemiş:
"dāvūdu gör kim demürden n'eylemiş / ṣaḥrāyı çevre ṭarabzōn eylemiş"
(bravo aşık paşa'ya. adam 14 yy başlarında gayet de anlaşılır bir türkçe kullanmış.)
şimdi iki katlı evlerin vazgeçilmezi dedik bu işe yarar dayanakla ilgili. eskiden bunlar şimdiki gibi metalden değil, tahtadan olurmuş ve başlangıç ve bitiş noktalarında da topuza benzer yuvarlak tutunma noktaları olurmuş. (-muş diyorum ama kendi gözlerimle de gördüm yani.) bu tutunma topuzlarının adı da tırabzan babası. ve tırabzan sözcüğü bu tamlamayla birlikte mecaz anlam da kazanıyor, tıpkı iskele babası gibi. öyle korkuluk korkuluk duran, işe yaramaz kimseleri tanımlamak için kullanılıyor.
bütün bu anlattıklarıma rağmen yine de, bu sözcüğün aklıma gelme nedeni başka. bugün az kaldı merdivenlerden yuvarlanayazdım. dengemi çabuk toparladım ama kalbim bir 'güm' etmedi değil. ellerim ıslakken acele edip merdivene yönelince, tırabzandan destek göremedim. göremedim, çünkü elim kaydı. elim kayınca vıjjtt, aniden bir yerine iki basamak iniverdim. oturduğum yerde hayatım bir film şeridi gibhdlkşij...... geçmedi tabii. ama aklıma okul yıllarım geldi. ben çok uslu bir çocuk olduğumdan okulun tırabzanlarından hiç kaymadım, hatta çığlık çığlığa kayanları izlerken; 'ay, bu da ne zevkli bi şey, ben de kayayım bari.' diye aklımdan bile geçirmedim. yazın gördüğüm yamaç paraşütçülerini gözlemlediğim gibi gözlemledim onları -ve aklımdan daha o zamanlarda- insanların ne kadar farklı oldukları geçti. sanırım yükseklik korkum hep vardı benim. başka bir gün de hayatımda ilk ve son defa yerçekimine nasıl meydan okuduğumu anlatayım bari.
valla buraya kadar okuyan eden olduysa ona da bravo diyeceğim. yere sağlam basan, kafası dimdik dostlara selam olsun. hadi kalın sağlıcakla.
trabzan mı tırabzan mı doğrusu diye kontrol ederek açtım. nişanyan 'trabzan'ı tercih etmiş. ama sayın tdk araya okunuşundaki/söylenişindeki olmazsa olmaz 'ı'yı koymayı tercih etmiş. beni de o tercih ettirdi. yoksa trabzon'un adı da neden trabzon olsundu ki düşüncesi beni delicesine ötekine yöneltirken.
şimdi trabzon'la tırabzanı hemencecik bir araya getirdim ya, evet, aralarında alaka var. zira trabzon'un adı konusundaki çeşitlemelerden, rivayetlerden biri de adının rumcadan gelişine ilişkin. nişanyan şöyle der bu konuda: "bu sözcük eski yunanca trápeza τράπεζα “masa” sözcüğünden alıntı olabilir; ancak bu kesin değildir." ve hemen devamında bir de trabzon'un adının nereden geldiğine dair internette bulunan sayfalardan birinin linkini bırakalım şuraya: buradan
yine de bu sözcüğün kullanıldığı en eski kaynaklarda, bu sözcüğün farsça kökenli olduğuna dair kuvvetli dayanaklar var. şöyle ki: "farsça dārbazīn داربزین veya darābzīn درابزین “dayanma yeri, peyke, sofa” sözcüğünden alıntıdır.
aşık paşa, 1330'larda garib-name'sinde şöyle örneklemiş:
"dāvūdu gör kim demürden n'eylemiş / ṣaḥrāyı çevre ṭarabzōn eylemiş"
(bravo aşık paşa'ya. adam 14 yy başlarında gayet de anlaşılır bir türkçe kullanmış.)
şimdi iki katlı evlerin vazgeçilmezi dedik bu işe yarar dayanakla ilgili. eskiden bunlar şimdiki gibi metalden değil, tahtadan olurmuş ve başlangıç ve bitiş noktalarında da topuza benzer yuvarlak tutunma noktaları olurmuş. (-muş diyorum ama kendi gözlerimle de gördüm yani.) bu tutunma topuzlarının adı da tırabzan babası. ve tırabzan sözcüğü bu tamlamayla birlikte mecaz anlam da kazanıyor, tıpkı iskele babası gibi. öyle korkuluk korkuluk duran, işe yaramaz kimseleri tanımlamak için kullanılıyor.
bütün bu anlattıklarıma rağmen yine de, bu sözcüğün aklıma gelme nedeni başka. bugün az kaldı merdivenlerden yuvarlanayazdım. dengemi çabuk toparladım ama kalbim bir 'güm' etmedi değil. ellerim ıslakken acele edip merdivene yönelince, tırabzandan destek göremedim. göremedim, çünkü elim kaydı. elim kayınca vıjjtt, aniden bir yerine iki basamak iniverdim. oturduğum yerde hayatım bir film şeridi gibhdlkşij...... geçmedi tabii. ama aklıma okul yıllarım geldi. ben çok uslu bir çocuk olduğumdan okulun tırabzanlarından hiç kaymadım, hatta çığlık çığlığa kayanları izlerken; 'ay, bu da ne zevkli bi şey, ben de kayayım bari.' diye aklımdan bile geçirmedim. yazın gördüğüm yamaç paraşütçülerini gözlemlediğim gibi gözlemledim onları -ve aklımdan daha o zamanlarda- insanların ne kadar farklı oldukları geçti. sanırım yükseklik korkum hep vardı benim. başka bir gün de hayatımda ilk ve son defa yerçekimine nasıl meydan okuduğumu anlatayım bari.
valla buraya kadar okuyan eden olduysa ona da bravo diyeceğim. yere sağlam basan, kafası dimdik dostlara selam olsun. hadi kalın sağlıcakla.
devamını gör...
2.
üzerinden kayarak aşağı inmek ve akabinde havalanarak kaseyi kırmak için ideal bir alettir. bir de bunu kaykayla yapanlar vardır ki onların kafayı kırmak gibi bonusları bulunmaktadır.
devamını gör...