bir dönemi müzikleriyle ve kostümleriyle oldukça etkileyen tony scott'ın yönettiği, maverick isimli yakışıklı pilotun top gun rozeti almak için giriştiği mücadele ve charlie isimli hanımefendi ile olan ilişkisinin anlatıldığı filmdir.
*akademi ödülleri - en iyi müzik
*ascap film ve televizyon müzik ödülleri - en iyi gişe filmi
*brit ödülleri - en iyi film müziği
*altın küre - en iyi orijinal şarkı
*altın perde ödülleri - altın ekran ödülü
*ascap film ve televizyon müzik ödülleri - en iyi gişe filmi
*brit ödülleri - en iyi film müziği
*altın küre - en iyi orijinal şarkı
*altın perde ödülleri - altın ekran ödülü
öne çıkanlar | diğer yorumlar
başlık "rastrel" tarafından 02.05.2021 20:18 tarihinde açılmıştır.
1.
sevgili dostum brigadier'in ukdesi.
1986 yılında çevrilmiş, başrollerini tom cruise, kelly mcgillis, val kilmer*'in paylaştığı uçaklı, ray ban'lı' motorsikletli film. bu filmi izleyip de pilot olmayı düşlemeyen gencimiz yoktu o dönem. tabii "take my breath away" şarkısını da unutmamak gerek.
bugüne kadar yapılmış en iyi uçak sahnelerini barındırdığı söylenir. bu yıl içinde top gun 2'nin vizyona gireceği konuşuluyor. başrolde yine yaşlanmayan tom cruise izleyeceğiz. ilk filmdeki haliyle karşılaştırmasını da aşağıya bırakıyorum.
1986 yılında çevrilmiş, başrollerini tom cruise, kelly mcgillis, val kilmer*'in paylaştığı uçaklı, ray ban'lı' motorsikletli film. bu filmi izleyip de pilot olmayı düşlemeyen gencimiz yoktu o dönem. tabii "take my breath away" şarkısını da unutmamak gerek.
bugüne kadar yapılmış en iyi uçak sahnelerini barındırdığı söylenir. bu yıl içinde top gun 2'nin vizyona gireceği konuşuluyor. başrolde yine yaşlanmayan tom cruise izleyeceğiz. ilk filmdeki haliyle karşılaştırmasını da aşağıya bırakıyorum.

devamını gör...
2.
izleyen her erkeğin havacı bir pilot subay olup, güzel bir motosiklet ile yerde de uçmak istemesine neden olan filmdir.
edit: ayrıca tom cruise‘un motor tutkusunun bu filmle başladığı rivayet edilir. bu filmde dahil tüm film sözleşmelerinde, filmde kullandığı tüm motorların kendisine verileceği maddesini ekletmektedir. garajı motor dolu herifin. reyiz varsa bana bi ducati scrambler be, sevaptır.
edit: ayrıca tom cruise‘un motor tutkusunun bu filmle başladığı rivayet edilir. bu filmde dahil tüm film sözleşmelerinde, filmde kullandığı tüm motorların kendisine verileceği maddesini ekletmektedir. garajı motor dolu herifin. reyiz varsa bana bi ducati scrambler be, sevaptır.
devamını gör...
3.
buram buram, cıvık cıvık seks kokan film. tam böyle pornoya dönüşecekken yönetmenin bir anda hollywood filmi çektiğini hatırlar gibi bir hali* var. filmde sürekli terleyen, duş alan, vücudunu sergileyen, dudağını ısıran, imalı bakışlar atan karakterler, kadınlara en yılışığından kur yapan testosteron bombasına dönüşmüş pilotlar var. tom cruise tam böyle "ara beni yala beni" tadında 80'ler pop klibi çekecekmiş gibi triplere giriyor. salt film olarak değerlendirirsek çöp kategorisine bile alabiliriz ama işte bir neslin hayatına etki etmiş bir film bu.
devamını gör...
4.
1986 yapımı orjinal film için:
1: pilotların erkeksi, ben merkezci ve rekabetçi yapısına atıfta bulunan bir film.
basit ana konu , iyi süslenmiştir.
2: jeneriği olsun film geneli olsun sanki pilotluluğu özendirmek için çekilmiş reklam filmi gibidir.
1: pilotların erkeksi, ben merkezci ve rekabetçi yapısına atıfta bulunan bir film.
basit ana konu , iyi süslenmiştir.
2: jeneriği olsun film geneli olsun sanki pilotluluğu özendirmek için çekilmiş reklam filmi gibidir.
devamını gör...
5.
bazı eserlerin politikadan, yeme içme kültürüne, çeyiz takımından, "ilerde hangi mesleği istiyorsunuz" sorusuna kadar etkisi oluyor. trainspotting nasıl renton'larını yarattıysa, bu film de, o zamanların ideal erkek modeli olan, deri ceketli, agresif ama aynı zamanda duygusal, maço gibi ama aynı zamanda feminen yönleri olan, yetenek abidesi vatansever pilot bir erkek prototipi salmıştı ortaya. tabi salmıştı da, sonuçta orjinali gibi olmuyor bunların yansıması.
pulp fiction'dan sonra travolta saçı yapıp öyle dans eden herkes aynı cool erkek oldu mu sizce efem? olmaz. adamın suratı umut sarıkaya tiplemesi gibi, sorsanız kendisine "top gun". tom cruise'un deri ceketinde bazı stickerlar vardı filmde. bizim pilotların ve çapkınların deri ceketlerinin üzerine yapıştırdıkları amblemler bile, o dönem sakızdan çıkan geçici dövmelerdi. hani dövmeyi kolumuza yapıştırırdık (boomer bay-bayanlar hatırlar), 3 güne silinmeye başlardı. mavi kelebek dövmesi deri cekette adana sıcağında eriyen maverick olur mu efenim? olmaz.
kült filmlerin sosyokültürel değişimlerde aracı olması gerçeği her daim, komik insanlar salmıştır piyasaya. mesela kendini yusuf miroğlu * sanan benler gibi. upuzun da bir pardesüm vardı. düğmelerini açardım soğukta ki, şekilli olarak rüzgar vurdukça iki yana açılsın. miroğlu olarak gittiğim yer de bakkaldı. iki yumurta bir süt alırdım. yine de güzel bir deliyürektim ben. en azından o selma'yı etkilemiştim. süt gibi kızdı selma. yeşil lise külotluçorabı seven bir deli yürektim o zamanlar. (bu huyumdaki tek değişim, çorap rengi olarak siyaha geçmemdir)
pulp fiction dansını ne zaman yapsam çük gibi durdu bende. iki parmağımı gözlerimden geçirirken, dansöz tanyeli ablamız gibi hissederdim. o harekete çalışmak şart.
michael corleone'den sonra şekli şemali değişen lokal çek-senet mafyasının surat ve karizması da uymadı al pacino babaya. yine de özendiler. godfather posteri astı halim abiler, alaaddin beyler. fight club sonrası tyler olma çabalarıma değinmeyeceğim bile. "f*** the system" diye gezdiğim advanced komünist çağlarımda, babam höt dese eve giderdim. sistemi f*** yapacağım yer de bilardo salonuydu zaten. sigara dumanından sis perdesi inmiş, herkesin öksürdüğü, duvarda kocaman bikinili samantha fox posteri olan o güzelim kardeşler bilardo salonunda 3 top oynardım. troçkist bir düşünceyle stalin'e karşı çıkmış, dünyaya adalet getirmenin en etkili yolunun bilardo olduğunu düşünmüştüm.
"bağzı" filmler, fenotipe etki eder, toplum stereotiplerine etki eder. pek emin değilim kronolojiden ama, yurdumuzda bir zamanlar 5. sınıf bile diyemeyeceğim vhs karete filmi kasetlerini bol bol aldıysak, miyagi san hocamın bunda etkisi vardır. van damme kafes dövüşü-ölüm aslanı-yılan dansı-ejderhanın intikamı izleyip, siyah kuşak olmayı hedefledim bendeniz. parkeleri sallanan karate salonumuzda, "osss" derdik hocamıza. top gun o açıdan bile takdire şayan bir filmdir. resmen global bir etki yaratmıştır karakter ve hikaye. müzikler de efsaneydi tabi.
pulp fiction'dan sonra travolta saçı yapıp öyle dans eden herkes aynı cool erkek oldu mu sizce efem? olmaz. adamın suratı umut sarıkaya tiplemesi gibi, sorsanız kendisine "top gun". tom cruise'un deri ceketinde bazı stickerlar vardı filmde. bizim pilotların ve çapkınların deri ceketlerinin üzerine yapıştırdıkları amblemler bile, o dönem sakızdan çıkan geçici dövmelerdi. hani dövmeyi kolumuza yapıştırırdık (boomer bay-bayanlar hatırlar), 3 güne silinmeye başlardı. mavi kelebek dövmesi deri cekette adana sıcağında eriyen maverick olur mu efenim? olmaz.
kült filmlerin sosyokültürel değişimlerde aracı olması gerçeği her daim, komik insanlar salmıştır piyasaya. mesela kendini yusuf miroğlu * sanan benler gibi. upuzun da bir pardesüm vardı. düğmelerini açardım soğukta ki, şekilli olarak rüzgar vurdukça iki yana açılsın. miroğlu olarak gittiğim yer de bakkaldı. iki yumurta bir süt alırdım. yine de güzel bir deliyürektim ben. en azından o selma'yı etkilemiştim. süt gibi kızdı selma. yeşil lise külotluçorabı seven bir deli yürektim o zamanlar. (bu huyumdaki tek değişim, çorap rengi olarak siyaha geçmemdir)
pulp fiction dansını ne zaman yapsam çük gibi durdu bende. iki parmağımı gözlerimden geçirirken, dansöz tanyeli ablamız gibi hissederdim. o harekete çalışmak şart.
michael corleone'den sonra şekli şemali değişen lokal çek-senet mafyasının surat ve karizması da uymadı al pacino babaya. yine de özendiler. godfather posteri astı halim abiler, alaaddin beyler. fight club sonrası tyler olma çabalarıma değinmeyeceğim bile. "f*** the system" diye gezdiğim advanced komünist çağlarımda, babam höt dese eve giderdim. sistemi f*** yapacağım yer de bilardo salonuydu zaten. sigara dumanından sis perdesi inmiş, herkesin öksürdüğü, duvarda kocaman bikinili samantha fox posteri olan o güzelim kardeşler bilardo salonunda 3 top oynardım. troçkist bir düşünceyle stalin'e karşı çıkmış, dünyaya adalet getirmenin en etkili yolunun bilardo olduğunu düşünmüştüm.
"bağzı" filmler, fenotipe etki eder, toplum stereotiplerine etki eder. pek emin değilim kronolojiden ama, yurdumuzda bir zamanlar 5. sınıf bile diyemeyeceğim vhs karete filmi kasetlerini bol bol aldıysak, miyagi san hocamın bunda etkisi vardır. van damme kafes dövüşü-ölüm aslanı-yılan dansı-ejderhanın intikamı izleyip, siyah kuşak olmayı hedefledim bendeniz. parkeleri sallanan karate salonumuzda, "osss" derdik hocamıza. top gun o açıdan bile takdire şayan bir filmdir. resmen global bir etki yaratmıştır karakter ve hikaye. müzikler de efsaneydi tabi.
devamını gör...