1.
yaşama anlam katmalara doyamayan homo duble sapienslerin mutluluğun formülünü tüketme ibadetinde buluşu. insanın son akıldışılık limanı. reklamlarla şahaneleştirilmiş mükemmelliklere bir siparişle sahip olabilmenin verdiği o müthiş haz. canımız kanımız influencerlarımız sayesinde varlığından haberdar olduğumuz kullan at nesneleri. ah ne güzel! oh ne şahane! alın canlarım bunu da alın. daha doymazsanız şunu da alın. tüketiyorsunuz öyleyse varsınız. alıyorsunuz, çünkü siz harikasınız. harika olmasaydınız alamazdınız. bakın bu şampuan, akıyor, kokuyor, mis gibi yapıyor. hele şu ayna, bakan kişiyi dünyanın en güzeli/yakışıklısı yapıyor. hadi alın. onu da alın. hepsini alın.
fakat haksızlık etmiş olmayayım, corona günlerinde bir nebze de olsa azaldı sanki tüketme olayı. ya da başka bir taraflara evrildi bilemiyorum.
fakat haksızlık etmiş olmayayım, corona günlerinde bir nebze de olsa azaldı sanki tüketme olayı. ya da başka bir taraflara evrildi bilemiyorum.
devamını gör...
2.
pandemi ile birlikte daha da artan çılgınlıktır. benim izlenimlerime göre özellikle online marketlerden abur cubur söylemek yeni trend oldu.
devamını gör...
3.
bilinçli tüketici, alışveriş öncesinde alınacak şeyin istek mi, ihtiyaç mı olduğunu düşünür ve önceliği her zaman ihtiyaçlarına verir ve ihtiyaçlarından sonra isteklerini de satın alabileceği geliri varsa, isteklerini de satın almaya başlar. şuanda bunu ilkokul çocukları bile biliyor ama bu konuyu dikkate almadan alışveriş yapmayı alışkanlık haline getiren yetişkinler (!) var maalesef...
devamını gör...
4.
meta tüketimi bir nebze anlaşılır lakin toplumsal ilişkilerin de bundan nasibini alması gariptir.
yani hızı ve tüketimi seven insanlar olarak birbirimizi de tüketmeye, hatta sindirmeye başladık. öyle ki yalnızlık bize güzel bir sığınak gibi gözükmeye başladı. anlayış, nezaket, kibarlık ve saygı gibi erdemleri mumla arar olduk.
uzun lafın kısası, böyle bir toplumda kimse kimseyi istemez oldu.
yani hızı ve tüketimi seven insanlar olarak birbirimizi de tüketmeye, hatta sindirmeye başladık. öyle ki yalnızlık bize güzel bir sığınak gibi gözükmeye başladı. anlayış, nezaket, kibarlık ve saygı gibi erdemleri mumla arar olduk.
uzun lafın kısası, böyle bir toplumda kimse kimseyi istemez oldu.
devamını gör...
5.
sevgili bir yazar arkadaşım ile konuşurken aklımıza gelen bir konu oldu, girip yazmak istedim.
tüketim çılgınlığı hayatımızın her noktasına sirayet etmiş vaziyette. insanları, eşyaları, duyguları, hayallerimizi ve rutinimizi o kadar kolay harcayan bir hale geldik ki. şu an insanların bir sürü flörtünün olması, arkadaşlarına yeterince kıymet vermeden sadece yüzeysel vakit geçirmek, istediğimiz bir şeyi elde edemeyince vazgeçip hemen yeni bir hayal kurmak/hedef belirlemek... hiçbir şeyin gerçekten güçlü bir amacı kalmamış gibi.
eski romanları okuduğumda fark ettiğim şey hep duygular oluyor. bir insanı, bir amacı doyasıya sevip savaşmak içeriyor bu romanlar. bütün içgüdülerle belki de vahşilikle ve acımasızlıkla bile olsa gerçeği ve tutkuları yansıtıyor bu kitaplar. şimdi ise kibar görünüşlü ancak içi boş bir güdü var insanlarda. güçlü olan tek duygu zarar vermek, şiddet uygulamak olarak kalmış sanki. ne acı.
tüketim çılgınlığı hayatımızın her noktasına sirayet etmiş vaziyette. insanları, eşyaları, duyguları, hayallerimizi ve rutinimizi o kadar kolay harcayan bir hale geldik ki. şu an insanların bir sürü flörtünün olması, arkadaşlarına yeterince kıymet vermeden sadece yüzeysel vakit geçirmek, istediğimiz bir şeyi elde edemeyince vazgeçip hemen yeni bir hayal kurmak/hedef belirlemek... hiçbir şeyin gerçekten güçlü bir amacı kalmamış gibi.
eski romanları okuduğumda fark ettiğim şey hep duygular oluyor. bir insanı, bir amacı doyasıya sevip savaşmak içeriyor bu romanlar. bütün içgüdülerle belki de vahşilikle ve acımasızlıkla bile olsa gerçeği ve tutkuları yansıtıyor bu kitaplar. şimdi ise kibar görünüşlü ancak içi boş bir güdü var insanlarda. güçlü olan tek duygu zarar vermek, şiddet uygulamak olarak kalmış sanki. ne acı.
devamını gör...
6.
sayın cumhurbaşkanımızın tensipleriyle yi üfe aklıma çok çılgın fikirler getiriyo parası olan türk gencinin max ufku abi kafe açalımdan ileri gitmiyo geçen sene bi arkadaş geldi abi lokanta açmak istiyorum dedi tost yaparken kaşarı ekmeğin altına koyan adamlar iki tane kafe görüyolar tav oluyolar o arkadaş lokantayı açtı aşçısı işi bırakınca battı bunun gibi şehvetinin kurbanı olan binlerce müteşebbis var.
devamını gör...
7.
eli öpülesi uruguay devlet başkanının bir konuşmasında dediği gibi;
"yoksulluğu savunmuyorum, sadeliği savunuyorum ama sürekli büyüyen ve tüketen bir toplum yarattık, koca bir israf dağı oluşturduk. sürekli almalısın ve atmalısın. boşa harcadığımız aslında hayatımız. bir şey satın aldığımızda karşılığında para vermiyoruz, verdiğimiz aslında vaktimizdir. o parayı kazanmak için çalıştığımız vaktimiz."
"yoksulluğu savunmuyorum, sadeliği savunuyorum ama sürekli büyüyen ve tüketen bir toplum yarattık, koca bir israf dağı oluşturduk. sürekli almalısın ve atmalısın. boşa harcadığımız aslında hayatımız. bir şey satın aldığımızda karşılığında para vermiyoruz, verdiğimiz aslında vaktimizdir. o parayı kazanmak için çalıştığımız vaktimiz."
devamını gör...
8.
en büyük örneği iphone dir. elinizde bir iphone 10 mu var? insanlar iphone 14 çıktı hâla onu mu kullanıyorsun der..
iphone bir teknojik cihaz olmaktan çıkmış bir moda ürününe dönüşmüştür ios'un sadık müşterileri her sene bir üst modelini almakta. 1 senede elinizde ki iphone iş görmez hale mi geliyor ki yenisini alıyorsunuz? o zaman ios dandik bir marka.
sırf bu tarz insanlar yüzünden apple markasına karşı bir nefretim oluştu ölümüne androidçiyim.
iphone bir teknojik cihaz olmaktan çıkmış bir moda ürününe dönüşmüştür ios'un sadık müşterileri her sene bir üst modelini almakta. 1 senede elinizde ki iphone iş görmez hale mi geliyor ki yenisini alıyorsunuz? o zaman ios dandik bir marka.
sırf bu tarz insanlar yüzünden apple markasına karşı bir nefretim oluştu ölümüne androidçiyim.
devamını gör...
9.
evet hayvan gibi tüketiyoruz ve umurumuzda değil.
devamını gör...
10.
sanıldığı gibi kapitalizmin sonucu değildir, insanın iç doğası ile ilgilidir. insan denen varlık hep daha üstü, daha çok, daha iyisi olsun ister. bunu törpülemeyi başaran insanlar hayatta mutlu olurlar. çünkü mutluluğun daha fazlasını tüketmekle ilgili olmadığının bilincindedirler. ayrıca bu tüketim çılgınlığı sadece fiziksel olarak değil, günümüz sosyal medya platformları ile dijital içerik olarak da hayatımıza girmiştir. keza bu fiziksel olandan bile tehlikelidir bence, şayet insanın en değerli hazinesi olan zamanını bitiren bir tüketimdir bu. üstelik bunun bilincinde olup yine tüketmeye ve bağımlı olmaya devam ederiz çoğumuz. aslında bu durumun sosyoekonomik bir dayanağı da var ama gece gece uykum geldi yeter bu kadar.
devamını gör...
11.
öncelikle sunu bir başından bildirmek gerekiyor bu mühim. bazı yazar arkadaşlarımız, hadleri olmadığı halde yargılayıcı bir tavıra girmişler. bu hususlarda konusurken, objektif ve pozitivist olmak gerekiyor. tonunuzun yanlış olduğu kanısındayım çünkü kimse için yargıçlık yapmıyoruz burada.
insanın hayatını ne şekilde yöneteceği ve kazandığı parayı nasıl harcayacağı kendi kişisel hakkıdır. kimsenin bu konu üzerine söz söyleme, buradan ayrık otu gibi fırlayarak "ahlak" dağıtmaya hakkı yoktur. bir insan alışverişe milyon dolarlar da yatırabilir, yıllarca hiç bir şeyde almayabilir. bizi kapının dış mandalı olarak ırgalayan ne var bu durumda? kimin parasını nasıl harcayacağının müfettişi değiliz, olamayızda. bizi mi çalıştırıp, istediklerini alıyorlar ? hayatları bize mi bağlı? - o zaman neden fikir üretiyorsunuz?
içinde yaşadığımız dünya materialist yani kapitalist. sistem sizi böyle biri olmaya zorluyor zaten. sistemin amacı sizi böyle bir sirkülasyona dahil edip, kontrol altında tutmak. sürekli olarak manipüle ediliyoruz. alışveriş yapan arkadaşları yargılayan arkadaşlarımıza soruyorum; hiç mi popüler kültürün bir öğesine dahil değilsiniz? - imkansız. eğer dahil olmasaydınız, söylediğiniz kadar bilinçli kalabilseydiniz; toplumdan izole edilmeniz gerekirdi. demek ki sizde bu çarkın bir noktasında, gayet iş görüyorsunuz ki, sistem sizi kabul ediyor. alışveriş yapmak sizce sadece kıyafet / cihaz almak mı? bir türlü yapmaya doyamadığınız mal mülk? eviniz olmasına rağmen aldığınız extra evler, arabalar, tarlalar, yatlar katlar? bunlar tüketim değil mi? aldığınız sigaralar, içtiğiniz alkol? aldığınız makyaj malzemeleri, gittiğiniz spor/ güzellik salonları/ epilasyoncular? yaptırdığınız dövmeler? yaptırdığınız piercingler? bayılarak aldığınız pandoralar/ dysonlar? her gün içtiğiniz sayısız kahve ? evlerinize yaptırdığınız tadilatlar, düzenli değişen koltuk takımları? gittiğiniz etkinlikler hatta konserler hatta arttırıyorum müzeler / sanat galerileri? kurduğunuz ilişkiler? yaptığınız sexler? kullandığınız uygulamalar, o uygulamalara ödediğiniz paralar? yani eleştirmeden önce oturup düşünün. su an hayatımızdaki her şeyi parayla satın alıyoruz. her şeyi ve temelde bunların hiç birine ihtiyacımız yok. insani olarak hayatta kalmak için, yukarıda yazan hiç bir şeye ihtiyacımız yok. o zaman neymiş? gayet hepinizde bayıla bayıla bu çarkın içerisindeymişsiniz. :)
dolayısıyla , kimseyi "kaka" ilan etmeye gerek yok, sizde aynısısınız. bu işi eleştirebilmeniz için, basıp yaban hayata taşınmanız gerekiyor. ateş yakıp, geyik avlayarak; her gün aynı kıyafetleri giymeniz durumunda, zerre teknolojik donanım olmadan yaşıyorsanız konuşabilirsiniz. onu da yapamıyorsanız "bilinç" ahkamı kesmeyin kimseye. bilmeden, bütünüyle bakmadan, abuk subuk yazılar yazıyorsunuz. hayatımızdaki her şey su an tüketim cılgınlığının ürünü, devletler dahi. sizi yönetsin diye seçtiğiniz başkanlar dahi bir ekolün temsilcisi. lütfen bilinçli metinler yazalım ya da susalım. 0 sosyolojik- antropolojik bilgi birikimi ile yapılan cahilce yargılama, çok komik kaçıyor.sizin gibi insanlara kızıyorum çünkü hemen her konunun içerisinden bir taraf yaratıyorsunuz. kendinizi aklama ve iyi hissetme çabanız bu biliyorum. bir şeyi kötüleyerek kendinizi ortaya çıkarma ihtiyacınız "othering" sendromudur. toplumda taraf yaratmaya, sürekli bazı insanları kategorilere sokup, yargıç olmaya çalışmaya gerek yok. herkes oturup, kendi günahlarını tam şekilde çıkarsın. diğerlerini sonradan - kendinizden vaktiniz kalırsa- horlarsınız.
insanın hayatını ne şekilde yöneteceği ve kazandığı parayı nasıl harcayacağı kendi kişisel hakkıdır. kimsenin bu konu üzerine söz söyleme, buradan ayrık otu gibi fırlayarak "ahlak" dağıtmaya hakkı yoktur. bir insan alışverişe milyon dolarlar da yatırabilir, yıllarca hiç bir şeyde almayabilir. bizi kapının dış mandalı olarak ırgalayan ne var bu durumda? kimin parasını nasıl harcayacağının müfettişi değiliz, olamayızda. bizi mi çalıştırıp, istediklerini alıyorlar ? hayatları bize mi bağlı? - o zaman neden fikir üretiyorsunuz?
içinde yaşadığımız dünya materialist yani kapitalist. sistem sizi böyle biri olmaya zorluyor zaten. sistemin amacı sizi böyle bir sirkülasyona dahil edip, kontrol altında tutmak. sürekli olarak manipüle ediliyoruz. alışveriş yapan arkadaşları yargılayan arkadaşlarımıza soruyorum; hiç mi popüler kültürün bir öğesine dahil değilsiniz? - imkansız. eğer dahil olmasaydınız, söylediğiniz kadar bilinçli kalabilseydiniz; toplumdan izole edilmeniz gerekirdi. demek ki sizde bu çarkın bir noktasında, gayet iş görüyorsunuz ki, sistem sizi kabul ediyor. alışveriş yapmak sizce sadece kıyafet / cihaz almak mı? bir türlü yapmaya doyamadığınız mal mülk? eviniz olmasına rağmen aldığınız extra evler, arabalar, tarlalar, yatlar katlar? bunlar tüketim değil mi? aldığınız sigaralar, içtiğiniz alkol? aldığınız makyaj malzemeleri, gittiğiniz spor/ güzellik salonları/ epilasyoncular? yaptırdığınız dövmeler? yaptırdığınız piercingler? bayılarak aldığınız pandoralar/ dysonlar? her gün içtiğiniz sayısız kahve ? evlerinize yaptırdığınız tadilatlar, düzenli değişen koltuk takımları? gittiğiniz etkinlikler hatta konserler hatta arttırıyorum müzeler / sanat galerileri? kurduğunuz ilişkiler? yaptığınız sexler? kullandığınız uygulamalar, o uygulamalara ödediğiniz paralar? yani eleştirmeden önce oturup düşünün. su an hayatımızdaki her şeyi parayla satın alıyoruz. her şeyi ve temelde bunların hiç birine ihtiyacımız yok. insani olarak hayatta kalmak için, yukarıda yazan hiç bir şeye ihtiyacımız yok. o zaman neymiş? gayet hepinizde bayıla bayıla bu çarkın içerisindeymişsiniz. :)
dolayısıyla , kimseyi "kaka" ilan etmeye gerek yok, sizde aynısısınız. bu işi eleştirebilmeniz için, basıp yaban hayata taşınmanız gerekiyor. ateş yakıp, geyik avlayarak; her gün aynı kıyafetleri giymeniz durumunda, zerre teknolojik donanım olmadan yaşıyorsanız konuşabilirsiniz. onu da yapamıyorsanız "bilinç" ahkamı kesmeyin kimseye. bilmeden, bütünüyle bakmadan, abuk subuk yazılar yazıyorsunuz. hayatımızdaki her şey su an tüketim cılgınlığının ürünü, devletler dahi. sizi yönetsin diye seçtiğiniz başkanlar dahi bir ekolün temsilcisi. lütfen bilinçli metinler yazalım ya da susalım. 0 sosyolojik- antropolojik bilgi birikimi ile yapılan cahilce yargılama, çok komik kaçıyor.sizin gibi insanlara kızıyorum çünkü hemen her konunun içerisinden bir taraf yaratıyorsunuz. kendinizi aklama ve iyi hissetme çabanız bu biliyorum. bir şeyi kötüleyerek kendinizi ortaya çıkarma ihtiyacınız "othering" sendromudur. toplumda taraf yaratmaya, sürekli bazı insanları kategorilere sokup, yargıç olmaya çalışmaya gerek yok. herkes oturup, kendi günahlarını tam şekilde çıkarsın. diğerlerini sonradan - kendinizden vaktiniz kalırsa- horlarsınız.
devamını gör...
12.
sıfırı tükkettik ne yapacağız usta
devamını gör...
13.
bireylerin/toplumların zenginleşmesini ve bugün çoğu insanın, geçmişin kral ve kraliçelerinden bile daha güzel yaşamasını çekemeyenlerin uydurduğu ifadedir.
devamını gör...
14.
kaynaklarımız sınırlı ve çocuklaramıza bırakacağımız miras sorunlu.
elon musk'ın keriz silkelemesine inanıp mars ve başka gezegen hayalleri de imkansız.
yukarıda yazarın belirttiği gibi doğada daldaşşak yaşamadan da bir hayat mümkün. (bkz: tarımcılık)
belki gidişatı tersine çeviremeyiz ama daha bilinçli ve çevreye saygılı bir tüketim toplumunun adımları atılır...
elon musk'ın keriz silkelemesine inanıp mars ve başka gezegen hayalleri de imkansız.
yukarıda yazarın belirttiği gibi doğada daldaşşak yaşamadan da bir hayat mümkün. (bkz: tarımcılık)
belki gidişatı tersine çeviremeyiz ama daha bilinçli ve çevreye saygılı bir tüketim toplumunun adımları atılır...
devamını gör...