türk dizilerindeki gerçekçi olma takıntısı
başlık "mickybo" tarafından 29.11.2020 08:00 tarihinde açılmıştır.
1.
dizi yapımcılarının konuşmalarında sıkça gözlemlediğim bir unsur. adamlar inatla bunu vurguluyor, "gerçekçi olsun istedik" diyorlar. gerçekçiliğe verdikleri önemden bahsediyor, insanların kendilerinden birer parça bulmalarını umut ediyorlar. bu cidden çok enteresan. zira türkiye fantastik, bilim kurgu içeren dizilerle boğuşuyordu da böyle bir akım mı başladı diye düşünmeden edemiyoruz. zaten 80 yıldır dizilerimiz inanılmaz gerçekçi, bu yüzden iğrençler. ne bir bilim kurgu, ne de fantastik bir yapımımız mevcut. kalas gibi aşk hikayelerini kendimizi bildik bileli yapıştırıp geçiyorsunuz. bize sürekli aşk anlatıyorsunuz, sürekli basit klişe olayları senaryolaştırıp ısıtarak tekrar önümüze koyuyorsunuz. bunun da üzerine gerçekçiliğe önem veriyoruz diyorsunuz. gerçeğimiz çok mu güzel de diziniz güzel olsun? üç aşağı 5 yukarı hepimizin kereste gibi bir hayatı var zaten. ev iş okul, çocuk vs. gerçekçi olunca ne oluyor? bizi bize yansıtarak gösterince ne oluyor? çok mu kıymetli bir iş yapmış oluyorsunuz? bunu cidden anlayamıyorum.
devamını gör...
2.
90'lar ortasında, ekonomik krizler ile birlikte gelişen uçurumlar sonrası peyda olmuştur bu. öyle rezalet bir durumdaydı ki türkiye, insanların akşam yemeğine, şaraba ödediği paralar ana haber bültenlerinde ifşa edilir, bütün haber bülteni şu şu aracı satın aldı bu bunu içti diye geçip gidiverirdi. bugünün "instagram'da ünlüler" bolümleri de bir çok benzeri örnek ile türk medyasının tamamen omurgasız olduğunun ispatıdır.
tam bu dönemde ana haber bültenlerinin yanı sıra tv dizileri de bu gerçekçilik akımından nasibini aldı. acıların çocukları, fakir ama gururlu gençler muhteşem bir dönüş yapıverdi. ekonomik değişimler ile birlikte değişen tek şey, tıpkı bir slider ile karakterlerin belirli bir düzlemde yukarı çekilmesi oldu.
çoğu insan buna alıştırıldı, çok farklı geliyor "gerçekçi olmayan" diziler onlara artik. fantastik öğeleri, bilim kurgu türünü destekleyen de bir avuç insan kaldı işte. bu bir avuç insanın büyük bir kısmı da türk tabanlı fantastik yapıtlara burun kıvırır durumdalar, bir çoğu az miktarda duydukları ihtiyacı yabancı yapıtlardan karşılayıp, susadıkları drama için tekrar türk izilerine dönüveriyorlar.
tam bu dönemde ana haber bültenlerinin yanı sıra tv dizileri de bu gerçekçilik akımından nasibini aldı. acıların çocukları, fakir ama gururlu gençler muhteşem bir dönüş yapıverdi. ekonomik değişimler ile birlikte değişen tek şey, tıpkı bir slider ile karakterlerin belirli bir düzlemde yukarı çekilmesi oldu.
çoğu insan buna alıştırıldı, çok farklı geliyor "gerçekçi olmayan" diziler onlara artik. fantastik öğeleri, bilim kurgu türünü destekleyen de bir avuç insan kaldı işte. bu bir avuç insanın büyük bir kısmı da türk tabanlı fantastik yapıtlara burun kıvırır durumdalar, bir çoğu az miktarda duydukları ihtiyacı yabancı yapıtlardan karşılayıp, susadıkları drama için tekrar türk izilerine dönüveriyorlar.
devamını gör...
3.
gerçekçi olduklarını düşünmüyorum. bildiğin hepsi romantikler. kurgular hep aynı klişelerden gidiyor. zengin-fakir, iyi-kötü gibi hep zıt karakterler rekabet halinde. özellikle hep en çok beğenilen reytingi yüksek denilen tüm dizilerde çok da ahım şahım bir senaryo da yok. hep şaşalı gösterişli mekanlar, kıyafetler, güzel kızlar, erkekler, vıcık vıcık şeylerle işi götürüyorlar. ben gerçekçilik derken yani toplumu gerçekçi bir şekilde yansıtan dizilerin çok da olmadığını söylemek istiyorum. dizilere baksan hep bu gösterişli karnı tokların entrikalı hayatlarını sunuyorlar. belki de millet demek ki böyle hayatları görmek istiyor da olabilir. millet masallara inanmak istiyor, güzel kızların, yakışıklı erkeklerin boğaza nazır evlerinde yaşadıkları aşkları, entrikaları, pervasızlığını izlemek istiyor. talep var ki bu saçmalıklara arz da var. bence dizilerin geneli böyle. toplumsal gerçekçi üç beş dizi görmüşümdür sadece. ben bu açıdan bakmak istedim geneli maalesef abuk subuk pembe diziler.
devamını gör...
4.
gerçekçiliği vicdani bir sebep sonuç ilişkisine dayandırmaya çalışmak-larından ileri gelmektedir. bu var olan(?) hikayenin içine daha bir sıçmaktan başka bir şey değil elbette ki.
dikkat ederseniz türk yapımlarındaki gerçekçilik kavramı sebep-sonuç bağlamından ibaret sayılıyor.
dizinin en kötü karakteri kötüdür çünkü tüm bu kötülüğüne sebep, hüzünlü, ağır bir geçmişi vardır.
kötü kadın kötüdür çünkü aşk onun kalbine karanlıklar salmıştır ya da katil cinayet işlemiştir çünkü öldürdüğü kişi geçmişte bu herifin canını çok yakmıştır. mesele intikamdır, masumiyetinin alınışının cezasını çektirmektir.
işte hep böyle bir döngü mevcut. vicdani bir hesaplaşma, bedel, romantik intikamlar, gerçeklikten uzak aksiyonlar. ancak sorun yapımcıların ya da senaristlerin gerçekliğin bu olduğunu sanmalarında yatıyor zaten. dizilere yansıyan türk kafası diyorum buna ben. kimse kimseye (gerçek yaşamda da örneklerine rastlarsınız) ayrıldım çünkü canım istedi, ben bu hatunla yattım çok güzeldi, seni aldattım üzgünüm ama yine olsa yine yaparım ben böyle bir adamım - vs. vb. vd. cümlelerle yaşamaz. en azından türk toplumunun büyük bir kısmı tıpkı tv programları ve dizilerde olduğu gibi bir çeşit muhasebe ve kendi içinde kendini aklama çabası içinde yürütüyor dünyasını. bahaneler en sadık dost.
bu sulu zırtlak, romantik, drama, gerçekten uzak duygusal muhabbetlerin döndüğü tv yapımları türk toplumunun görsel yansımasıdır.
hep acı içindeler. en büyük felaketleri hep onlar yaşıyor. en büyük aşklar hep onları yaralıyor. hep sevip de kavuşamıyorlar. hiç unutamıyorlar. hep bir saplantı, vicdani duygulanımlar söz konusu.
''ben seni hep sevdim nejat, ömrümün sonuna dek de seveceğim...'' -1 ay sonra- ''ömrümde senin gibisini tanımadım ahmet...''
oldu lan. oldu. devam et.
dikkat ederseniz türk yapımlarındaki gerçekçilik kavramı sebep-sonuç bağlamından ibaret sayılıyor.
dizinin en kötü karakteri kötüdür çünkü tüm bu kötülüğüne sebep, hüzünlü, ağır bir geçmişi vardır.
kötü kadın kötüdür çünkü aşk onun kalbine karanlıklar salmıştır ya da katil cinayet işlemiştir çünkü öldürdüğü kişi geçmişte bu herifin canını çok yakmıştır. mesele intikamdır, masumiyetinin alınışının cezasını çektirmektir.
işte hep böyle bir döngü mevcut. vicdani bir hesaplaşma, bedel, romantik intikamlar, gerçeklikten uzak aksiyonlar. ancak sorun yapımcıların ya da senaristlerin gerçekliğin bu olduğunu sanmalarında yatıyor zaten. dizilere yansıyan türk kafası diyorum buna ben. kimse kimseye (gerçek yaşamda da örneklerine rastlarsınız) ayrıldım çünkü canım istedi, ben bu hatunla yattım çok güzeldi, seni aldattım üzgünüm ama yine olsa yine yaparım ben böyle bir adamım - vs. vb. vd. cümlelerle yaşamaz. en azından türk toplumunun büyük bir kısmı tıpkı tv programları ve dizilerde olduğu gibi bir çeşit muhasebe ve kendi içinde kendini aklama çabası içinde yürütüyor dünyasını. bahaneler en sadık dost.
bu sulu zırtlak, romantik, drama, gerçekten uzak duygusal muhabbetlerin döndüğü tv yapımları türk toplumunun görsel yansımasıdır.
hep acı içindeler. en büyük felaketleri hep onlar yaşıyor. en büyük aşklar hep onları yaralıyor. hep sevip de kavuşamıyorlar. hiç unutamıyorlar. hep bir saplantı, vicdani duygulanımlar söz konusu.
''ben seni hep sevdim nejat, ömrümün sonuna dek de seveceğim...'' -1 ay sonra- ''ömrümde senin gibisini tanımadım ahmet...''
oldu lan. oldu. devam et.
devamını gör...
5.
hiç zengin hayatı yaşamadığım için bilemeyeceğim durumdur.
dizilerde herkes zengin hepsinin farklı dertleri var, tamam özenmiyorum.
dizilerde herkes zengin hepsinin farklı dertleri var, tamam özenmiyorum.
devamını gör...
6.
kadına uygulanan şiddetin dışında gerçekçi hiçbir şey yok. hikaye fos ama kadın illa dayağı yiyor bir şekilde.
devamını gör...
7.
bu yüzden yabancı dizilere yöneliyoruz. gerçeklikleri daha güzel yansıttıklarını düşünüyorum. hele de ispanyolların işleri beni çok cezbediyor.
devamını gör...
8.
önceki dizide plaza kadını rolünü oynayan oyuncu, sonraki dizide çeşmeden testiye su dolduran köylü güzeli olarak karşımıza çıkıyor. çok da gerçekçi değil.
devamını gör...
9.
beni en çok kullanılan dil bakımından rahatsız ediyor. kuruluş, yayılış, takla atış vb dizilerde yada herhangi bir dönem dizisinde aptal gibi o dönemin dili ile konuşturmaya diyajog yazmaya çalışıyorlar. bir yapımda hangi dönemi yılı anlattığınız fark etmeksizin o dönemi bu yapımın çekildiği yılın gözüyle ve diliyle anlatırsınız. doğalı, doğrusu budur. kaç tane tarihi dönem konulu yabancı yapım var. hiç bizde olduğu gibi ne dediği anlaşılmayan şeyler söyleyen karakter gördünüz mü?
devamını gör...
10.
fakat hala uyuduktan sonra nasıl öyle full makyaj kalktıklarını çözemedik. hani gerçekçilik?
devamını gör...
11.
12.
aslında bütün yazınsal eserler zaten gerçeğe temas eder ya da etmelidir. en uç bilimkurgu hikayeleri bile bize bir mesaj vermeye çalışır. burada karıştırılan gerçek ile gerçekçi arasındaki ayrım.
biz yazarlar gerçeği yazmaya çalışırız. yaşadıklarımızı, anların içindeki şiirselliği görmeye çalışırız. bir gaz lambasına bakıp hiçbir şey hissetmemekle, lambadan titreyen alev üşüyor demek bir yazarla bir insanı ayıran farktır. öte yandan hiçbir senarist gerçeğin kendisi kadar saçma ve ilginç şeyler yazamaz. bizler tanrının yazdığı senaryolardan alt senaryolar üretmeye çalışan insanlarız. gerçek en ilginci, en etkileyici, en içimizden olandır. gerçekçi ise varsayımdır ve tatsızdır.
biz yazarlar gerçeği yazmaya çalışırız. yaşadıklarımızı, anların içindeki şiirselliği görmeye çalışırız. bir gaz lambasına bakıp hiçbir şey hissetmemekle, lambadan titreyen alev üşüyor demek bir yazarla bir insanı ayıran farktır. öte yandan hiçbir senarist gerçeğin kendisi kadar saçma ve ilginç şeyler yazamaz. bizler tanrının yazdığı senaryolardan alt senaryolar üretmeye çalışan insanlarız. gerçek en ilginci, en etkileyici, en içimizden olandır. gerçekçi ise varsayımdır ve tatsızdır.
devamını gör...
13.
var olmayan gerçekçiliği, gerçek kılmaya uğraşıyor birçoğu.
devamını gör...
14.
gerçekçiliği bile başaramadıkları gerçeği. 2-3 konu var tüm diziler bu konular etrafında dönüp dolaşıyor.
uzun zamandır konusu ilgimi çekmediği için türk dizisi izlemiyorum. ha ilgimi çekse bile oturup 3 saat boyunca izlemem mümkün değil zaten. süreyi uzatmak için oyuncuların aynı sözü defalarca tekrar etmesi, bakışmaları, nefes alıp vermeleri derken diziden kopar giderim.
fantastik dizi normal tv kanallarında yine süre sıkıntısından dolayı biraz zor. görsel efekt, sahne, makyaj, kostüm bunlar zor şeyler. birkaç defa denendi ama başarısız olundu. dijital platformda yayınlanan diziler ne kadar başarılı o da sorgulanır. uzun lafın kısası önce iyi bir senaryo, sonra başarılı bir kurgu ve teknik ekip gerekiyor.
uzun zamandır konusu ilgimi çekmediği için türk dizisi izlemiyorum. ha ilgimi çekse bile oturup 3 saat boyunca izlemem mümkün değil zaten. süreyi uzatmak için oyuncuların aynı sözü defalarca tekrar etmesi, bakışmaları, nefes alıp vermeleri derken diziden kopar giderim.
fantastik dizi normal tv kanallarında yine süre sıkıntısından dolayı biraz zor. görsel efekt, sahne, makyaj, kostüm bunlar zor şeyler. birkaç defa denendi ama başarısız olundu. dijital platformda yayınlanan diziler ne kadar başarılı o da sorgulanır. uzun lafın kısası önce iyi bir senaryo, sonra başarılı bir kurgu ve teknik ekip gerekiyor.
devamını gör...
15.
aklıma hakan muhafız yumruk sahnesi geldi
devamını gör...
16.
gerçekçilik önemli ama insanlığa hitap etmiyor çoğu. ve gerçeklik vurgulanırken hep zenginlik vurgulanıyor ama?..
3.5 yıldır doğru düzgün tv izlemiyorum. içerikleri bana hitap etmiyor. dümdüzler ve basitler. klişelerle dolu. izlerken "bu bana katmak yerine benden anca götürür." diyorum.
çoklu veya çarpık ilişkiler, öğretici değil sağladıkları doğru düzgün kazanım yok. örnek vereyim;
"ahh benim premsim. beni hangi villanda ya da hangi şirketinde bekliyorsun? hangi salakça bir sakarlık bizi bir araya getirecek? acaba ailene girmemi bir türlü kabullenmeyecek kaynanam şu an sana hangi sosyete kızını düşlüyordur? bana göz koyacak kuzenin/ abin/kardeşin kaçıncı çocuğunun çalışmalarını yapıyor? veya seni aldatacağım kuzenin/abin/kardeşin kim, tanıyor muyum?
ah bebeğim bizim denkliğimiz bing bang gibi. her an dünya yok olabilir. lütfen denk gelmeyelim ortalık yanar."
"ahh benim premsesim. ben o kadar okumuşum, gayette zengin, zengin olduğum için öyle bir beyefendiyim ki, sana anlatamam. (yoksul olunca serseri olmak zorundayız kelebeğim.) birkaç dil bilmemle birlikte yurtdışında da elim ayağım uzun. aşka küsmüş adamım ben. hiçte seni beklemiyorum. gelme, gelirsen istemeyeceğim.
***
allah'ım o nasıl yaratmak öyle. pazardaki haliyle bile çok aşık olunası. ilk görüşte aşık oldum. (pazar klişesi olmazsa olmaz. zenginin orada ne işi olur demiyoruz. hani gerçekçilik?) onun için tekrar pazara gitsem denk gelebilir miyiz acaba?
dengesizlik için denklik gerekiyor. tabi beni kıza bağlayan bir yol bulmam gerekiyor. öbür türlü nasıl leyla mecnun sonralarda nasıl kedi köpek ilişkisi olacak?"
gerçeklik çok önemli tabiki. hiç kavga etmeden, ortalığı kırıp dökmeden sevgi örneği göremeyeceğiz değil mi? boktan reytingler için şiddet ekleyeceğiz, taciz/tecavüz ekleyeceğiz? nasıl gerçekçi oldu mu?! küçük gelin eklenecek vs.
aptalca hırs ve arzular yüzünden iğrenç diziler çekiliyor. yolun ortasında öpüşen çifte kızanlar dizilerin bu kadar ahlak dışı olmasına ses çıkarmıyor? aksine ahlak dışı olanlar çekici geliyor ve baya izleniyor. toplumun ahlakı bu kadar göstermelik ve vasat işte.
sizin beyniniz ve yüreğiniz çürümüş. toplum dizilerden yüzünden de hastalandı ve bozuldu. göremiyorsunuz sadece.
dizilerle pislikleri öğrendiler veya pislikleri daha çok yaydılar. sonrasında adaleti geri plana attılar.
kadınları ezen, kadınları küçümseyen, hep kadına yüklenen gerici zihniyet içerikli diziler gerçekçi olsa bile bana hitap etmiyor. böyle çirkinler değil güzel şeyler işlenmeli. ama yok güzel şeyler hep eskide kaldı.
birlikte savaşıp kazanılan ülke içinde kadın ve erkekleri birbirine düşürdüler? ulan bu kadar mı körsün sen? bu kadar mı bozulmaya müsaitsin?
seni avcı kadını av yapmışlar.
suriyeliler baya artarken türk kadınlarının ölümü niye göz ardı ediliyor?
o kadar kadının katledildiği ülkelerde genç kadınların evlenmek istediğini sanıyor musunuz? doğru düzgün evlilik anlayışı da yok. zaten insanlık bozulmuş gidiyor, nereye?..
bu hâle getirilişinizden siz de(toplum) sorumlusunuz.
tv'yi önümden alıp benim gözümü açan olmadı. tv'yi kendi dizilerimiz için kullanmayan benim. 16-17 yaşımdan beri benim izlediğim diziler sınırlıydı(bunu da kendim sağladım). en sonda tam kestim işte. o dizileri karakterime, zekama, zamanıma, ahlakıma hakaret olarak görüyorum. siz ne olarak görüyorsunuz?
yıllardır aynı tarzda yayınlanan diziler size ne kattı? anca oyalıyor sizi. zamanınızı çalıyor ve bozuyor...
3.5 yıldır doğru düzgün tv izlemiyorum. içerikleri bana hitap etmiyor. dümdüzler ve basitler. klişelerle dolu. izlerken "bu bana katmak yerine benden anca götürür." diyorum.
çoklu veya çarpık ilişkiler, öğretici değil sağladıkları doğru düzgün kazanım yok. örnek vereyim;
"ahh benim premsim. beni hangi villanda ya da hangi şirketinde bekliyorsun? hangi salakça bir sakarlık bizi bir araya getirecek? acaba ailene girmemi bir türlü kabullenmeyecek kaynanam şu an sana hangi sosyete kızını düşlüyordur? bana göz koyacak kuzenin/ abin/kardeşin kaçıncı çocuğunun çalışmalarını yapıyor? veya seni aldatacağım kuzenin/abin/kardeşin kim, tanıyor muyum?
ah bebeğim bizim denkliğimiz bing bang gibi. her an dünya yok olabilir. lütfen denk gelmeyelim ortalık yanar."
"ahh benim premsesim. ben o kadar okumuşum, gayette zengin, zengin olduğum için öyle bir beyefendiyim ki, sana anlatamam. (yoksul olunca serseri olmak zorundayız kelebeğim.) birkaç dil bilmemle birlikte yurtdışında da elim ayağım uzun. aşka küsmüş adamım ben. hiçte seni beklemiyorum. gelme, gelirsen istemeyeceğim.
***
allah'ım o nasıl yaratmak öyle. pazardaki haliyle bile çok aşık olunası. ilk görüşte aşık oldum. (pazar klişesi olmazsa olmaz. zenginin orada ne işi olur demiyoruz. hani gerçekçilik?) onun için tekrar pazara gitsem denk gelebilir miyiz acaba?
dengesizlik için denklik gerekiyor. tabi beni kıza bağlayan bir yol bulmam gerekiyor. öbür türlü nasıl leyla mecnun sonralarda nasıl kedi köpek ilişkisi olacak?"
gerçeklik çok önemli tabiki. hiç kavga etmeden, ortalığı kırıp dökmeden sevgi örneği göremeyeceğiz değil mi? boktan reytingler için şiddet ekleyeceğiz, taciz/tecavüz ekleyeceğiz? nasıl gerçekçi oldu mu?! küçük gelin eklenecek vs.
aptalca hırs ve arzular yüzünden iğrenç diziler çekiliyor. yolun ortasında öpüşen çifte kızanlar dizilerin bu kadar ahlak dışı olmasına ses çıkarmıyor? aksine ahlak dışı olanlar çekici geliyor ve baya izleniyor. toplumun ahlakı bu kadar göstermelik ve vasat işte.
sizin beyniniz ve yüreğiniz çürümüş. toplum dizilerden yüzünden de hastalandı ve bozuldu. göremiyorsunuz sadece.
dizilerle pislikleri öğrendiler veya pislikleri daha çok yaydılar. sonrasında adaleti geri plana attılar.
kadınları ezen, kadınları küçümseyen, hep kadına yüklenen gerici zihniyet içerikli diziler gerçekçi olsa bile bana hitap etmiyor. böyle çirkinler değil güzel şeyler işlenmeli. ama yok güzel şeyler hep eskide kaldı.
birlikte savaşıp kazanılan ülke içinde kadın ve erkekleri birbirine düşürdüler? ulan bu kadar mı körsün sen? bu kadar mı bozulmaya müsaitsin?
seni avcı kadını av yapmışlar.
suriyeliler baya artarken türk kadınlarının ölümü niye göz ardı ediliyor?
o kadar kadının katledildiği ülkelerde genç kadınların evlenmek istediğini sanıyor musunuz? doğru düzgün evlilik anlayışı da yok. zaten insanlık bozulmuş gidiyor, nereye?..
bu hâle getirilişinizden siz de(toplum) sorumlusunuz.
tv'yi önümden alıp benim gözümü açan olmadı. tv'yi kendi dizilerimiz için kullanmayan benim. 16-17 yaşımdan beri benim izlediğim diziler sınırlıydı(bunu da kendim sağladım). en sonda tam kestim işte. o dizileri karakterime, zekama, zamanıma, ahlakıma hakaret olarak görüyorum. siz ne olarak görüyorsunuz?
yıllardır aynı tarzda yayınlanan diziler size ne kattı? anca oyalıyor sizi. zamanınızı çalıyor ve bozuyor...
devamını gör...