türklerin islama bulaşması

aslında bulaşmasalardı da çok bir bok olmazdı ama ne biliyim, bu derece boka batmazdık belki.

buna kısmen katılıyorum, kısmen katılmıyorum.

orta asya'da kalmak müslüman olmaktan daha kötü bir kader. bakmayın siz niye ata topraklarından buraya geldik diye söylenenlere. sen buraya gelmesen hayatında kuzu eti, baklava, oryantla müzik ve birçok şey olmayacaktı. her ne kadar bu süreçte politik bir hamle olarak islam'ı benimsesek de, anadolu'ya gelmek güzel.

3 öğün sadece et yiyen, et dışında hiçbir yemekten lezzet almayan biri olarak söylüyorum basileos dostum, keşke türklerin yolu islamla kesişmeseydi de ben vejeteryan olsaydım.
şükret edebiyatıyla iktidarda oturup halka et hayal edilmişken sanki kuzu yediği mi var bu halkın. anca iktidar billuru yalıyor bir kesim, ötekisi yağmur suyuna ağzını açıp şükredecek kıvama gelmiş. hangi etten baklavadan söz ediyoruz?

türkler islama kendileri isteyerek bulaşmadı.
aslında türkler islama hiç bulaşmadı.
kılıç zoruyla müslüman oldular.
650 senelerinden başlayarak ; araplar defalarca türklere soykırım uyguladılar.
çocuk ve kadınlara varıncaya kadar, katliamlar yaptılar.
araplar türkleri yine de tam olarak müslüman yapamadılar.
türkler ; ali'ci yani alevi denilen bir saçmalık türetti.
islamla ve kuran ı kerimle alakası olmayan bir saçmalık.
''ben ali'yi seviyorum'' diyerek ; arapların kılıcından kurtuldular.
hz ali'yi sevmeyi müslümanlık zannettiler.
halâ da tam olarak müslüman olamadılar.

islam elbisesi türklerin üstüne bir türlü oturmadı, ne yazık ki...

alıntı...
emevilerin 661 yılında halifeliği ele geçirmelerinden sonra arapların türk ülkelerine doğru ilerleyişleri devam etti. türkler ile araplar arasında en şiddetli mücadeleler ve savaşlar emeviler döneminde yaşandı. bu dönemde orta asya'da göktürk egemenliği hüküm sürmekteydi.

emevilerin horasan valisi ubeydullah bin ziyad, 674 yılında ilk kez ceyhun nehrini geçerek maveraünnehir'in önemli türk şehirlerinden buhara'yı kuşattı. buhara'da birçok türk kılıçtan geçirildi. buhara'nın türk melikesi kabaç hatun, ağır bir vergi karşılığında ubeydullah bin ziyad ile anlaşma yaptı. bu anlaşma sonucu olarak ubeydullah bin ziyad, iki bin türk gencini asker olarak ordusuna aldı.

müslüman araplar, horasan valisi kuteybe bin müslim zamanında bütün maveraünnehir'i ve batı türkistan'ı ele geçirdiler. baykent, buhara, semerkant ve kaşgar gibi önemli türk şehirleri araplar tarafından yağmalandı . kuteybe'nin ölümünden sonra araplar orta asya'da tutunamadılar. göktürklerin yeniden güçlendikleri dönemde göktürk hakanı kültigin bu toprakları daha sonra geri aldı.
alıntı...

başlığın aslında "türklerin islam ile karşılaşması" olarak düzeltilmesi lazım.
(bkz: bana göre)
çünkü tarihsel süreç bunu zorunlu kıldı ve bir yerde karşılaşılacaktı, sonrası malum.
iyi midir, kötü müdür tartışmasına girmiyorum zaten, bu kısım tüm meseleyi sadece bir dine bağlı kılıp onun üstünden gitmek olur, ki bu bile tarih süreci hk.da bir yanılsamaya sebebiyet verir.
diğer taraftan endülüs'e kadar yayılmış müslümanlar ve onların antik grek birikimlerini bir yerlere taşıması sonucu da bugün "batı" diye kıçında dolandıklarımıza da bir aydınlanma geldi.
bu bile nereden baktığınıza bağlı.
felsefe yapın, düşünün anlayacaksınız dediklerimi, kendi yaşantınızda bile 1 hamlelik değişim bütün hayatınızı ve yaşadıklarınızı hakikaten değiştirir mi, değiştirdi mi diye düşünün.
sonra da kendi yaptıklarınıza da bir bakın.
sabah sabah bu kadar felsefe yeter diyorum ve ihracatlarıma bakmaya yöneliyorum.

öyle ya da böyle, bir uygarlıkla tanışmış olmasıdır.
düşünün ki öntürklerdi, yan türklerdi, hun türklerdi deyip dünyanın en eski milletiyiz, bizsiz tarih yazılmaz diye övünüyorsunuz, iki taşı üst üste koyup da, "bu bizim tapınağımız, bu okulumuz, bu sarayımız" diyeceğiniz tek yapı bırakmamışız geriye. göktürk yazısı denilen yazı bile türk'e ait değil ve islamla tanıştıktan sonra ortaya çıkmış. ondan öncesi yok.
zaten fazla da etkisi olmamış müslümanlığın asil ve necip milletimize. yukarıda söylediklerim halen de yok. gavurun(!) alfabesini kullanıp iki sallantıda iki yüz bin kişiyi öldüren binalar yapıyoruz.