kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
türkülerimizin asıllarına uygun formlarının korunması, gelecek kuşaklara otantik biçimleri ile aktarılmasında güçlükler kuşkusuz bir toplumsal bilinç düzeyinin göstergesi olduğu kadar, yasal bir sorunu da barındırmaktadır. kültürel varlığımızın en değerli parçalarından biri olan türkülerin özünün, özelliklerinin bozularak kötüye kullanım düzeyine varan tasarrufların önlenmesi bağlamında yürürlükteki mevzuat ne yazık ki çözüm olmaktan çok uzakta.

zira 5846 sayılı fikir ve sanat eserleri kanunu eser sahipliği haklarının korunmasını belli dar kavramlara, bazı biçimsel koşullara bağlamış ve eser sahipliği hakkını 70 süreyle sınırlandırmıştır. ancak burada da yasanın ‘güzel sanat eserleri' olarak tanımladığı mimari yapıtlar, plastik sanatlar, heykel gibi eserler dışında kalan yazılı ve sözlü ürünlerde, mirasçılara geçmeyen eser sahipliği ilkesinin benimsenmesi, bu sebeple 70 yıl sonra eserin alenileştiği kuralının getirmesi sanırız ciddi bir kafa karışıklığının, ya da sanat eserleri arasında yanılgılı bir sınıflandırmanın sonucu olsa gerek.
ulusal mirasımızın en değerli parçalarından olan türkülerimiz üzerinde hak sahipliğinin söz konusu olup olamayacağı, ezgi ve sözlerinin kullanımının izne bağlanıp bağlanamayacağı, türkülerin günümüze ulaşmasında emeği geçen kimselerin işleme eser sahibi olup olamayacakları, eğer hak sahipliği kabul edilecek ise bu kimselerin haklarının ne şekilde korunacağı, kolektif bir hak yönetiminin ve toplum adına manevi hakkın mümkün olup olamayacağı konuları sanatçılar, akademisyenler ve hukukçular tarafından tartışılıp bu alanda yasal düzenlemeye katkı sağlayacak bir zemin oluşturulmalıdır.

yasamızdaki telif korumasının temel koşullarından birinin eserin fiziki bir ortamda tespit edilmiş olması, bu biçimsel yöntemle tespit edilmemiş müzik eserlerinin telif hakkı korumasından yararlanamaması, türkülerin ise sahibi bilinmeyen, halkın ortak malı kabul edilen, kuşaksal aktarımla günümüze ulaşan gelenekselleşmiş anonim ürünler olması, ne üzücüdür ki pratikte korunma engelinin dayanağını oluşturmaktadır.

bununla paralel biçimde yargıtay 11. hukuk dairesi’nin uygulamaları oldukça muğlak olup, henüz ‘kaynak kişi’ ya da ‘derleyici’nin bile eser sahibi sayılıp sayılamayacağı hususunda netlik içermemektedir.
türküler üzerinde derleyicilerin, kaynak kişilerin ve notaya alanların henüz telif hukukumuzda açık biçimde hak sahibi olarak kabul edilmemesi karşısında, tüm yasal engeller ve olası koruma modelleri içinden ülkemiz için wıpo (dünya fikri mülkiyet örgütü) ile unesco’nun ortak çalışma grubu tarafından 1985 yılında önerilen ‘folklor anlatımlarının yasadışı kullanımına ve diğer zararlı faaliyetlere karşı korunmasına dair ulusal hükümler için model’ başlıklı çalışmasında öne çıkan ‘sui generis koruma’ yöntemi önerilebilir.
bu noktada belirtilmelidir ki anonim niteliği taşıyan yani ‘kamusal alana düşen’ türkülerin herkesçe, hiç bir sınırlama olmadan, herhangi bir izne gereksinim duyulmadan, istenilen her tür biçim, form ve yoruma dönüştürülmesi, bu yapılırken de herhangi bir müzikal ölçüt, estetik kural tanınmaması yasal düzenlemenin ve uygulamanın dışında kalan en ciddi ciddi sorundur.
devamını gör...

bu başlığa tanım girmek için olabilirsiniz.

zaten üye iseniz giriş yapabilirsiniz.

"türkülerin asıllarını koruma sorunsalı" ile benzer başlıklar

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim