dünya klasikleri / roman
6.2 / 10
puan ver

öne çıkanlar | diğer yorumlar

heathcliff adında pis bir karekterinde olduğu kitaptır.


--! spoiler !--

kendisini kabul eden yediren doyuran aileyi dağatmıştır. hindley'i alkolik yapmıştır.hindley'in oğlunu uşak yapmıştır. catherine'yi de o öldürmüştür. neyse kendisi de ölmüş. sonunda uğultulu tepeler ve thrushcross grange gerçek sahipleri olan hareton ve cathye kalmıştır.

--! spoiler !--
devamını gör...
oldukça karizmatik bir karakter olan heathcliff'i hayatımıza katmış olan kitaptır. kitabı okurken kendinizi sürekli soğuk rüzgarın ortasında hissedebilirsiniz, çünkü genelde pembe tonlarıyla tasarlanmış basımlarının aksine hiç de ''tatlı'' bir hikaye değildir, aslında kitap başlı başına heathcliff'in karanlık ruhunu anlatır. bence cath, hiç de iyi bir insan değildir ve başına gelmiş olan her şeyi hak etmiştir. heathcliff, iyi bir insan olmadığımızı kabul etmezsek başımıza geleceklerin emily bronte tarafından kelimelerle oluşturulmuş halidir.
devamını gör...
yalnızca aşk değil ötesinde ötekileşme, dışlama, intikam alma, her hayatta bir değişiklik sonucu ortaya çıkan ihtimalleri anlatan enfes bir kitaptır. emily bronte nin ilk, tek ve son kez yazdığı roman olmasıyla da ayrı bir biriciklik yakalamıştır. hatta durum şöyledir ki yaşarken ellis bell mahlasıyla yayımlamıştır. kendi adıyla yayımlanması içinse ölümünün kız kardeşi charlotteyle rastlaşması ve ikinci baskının ortaya çıkmasıyla sağlanmıştır.
devamını gör...
çok çok sevdiğim kitap. bir oturuşta okunacak kadar da akıcı. şeytan heathcliff ile ondan geri kalmayan catherine'yi anlatmış bronte. nelly karakterini gözümde canlandırdığımda kendimi gülmekten alamıyorum çok hoş bir karakter. editleyerek şunu yazmak istiyorum ünlü bir eleştirmenin karakter analizini okudum dün, kitabın en kötü karakterinin nelly olduğunu yazmış. aslında çoğu olay nelly'nin verdiği kararlarla şekillenmiş. üşenmedim tekrar kitabı kabaca okudum gerçekten de nelly yüzünden o kadar çok şey olduğunu gördüm ki , zaten çoğu olayın içinde hep vardı. ama yine de kitabın en kötüsü diyemem cathy de hc de yeterince kötüydüler.

--! spoiler !--

heathcliff gerçekten kötü bir insan. şartlar falan etkilemiş evet ama içi kötü şeytanin ta kendisi.
catherine'e heathcliff'in de dediği gibi kendi etti kendi buldu. edgar linton ile mutlu olamayacaksan ne diye evlendin ? hem heathcliffi hem lintonu üzdü. linton hc gibi kaçık bir tutkuyla sevmedi ama sakince sevdi güzel sevdi. o yüzden onu çok sevdim çok da üzüldüm.
yine de hc ne kadar iğrenç bir herif olursa olsun -ki asla sempati duymadım adama şeytanın teki çünkü- aşkı yüzünden çektikleri için hem ona hem de catherine'ye üzüldüm.
sonunda hayaletlerinin birlikte dolaştığına da inandım. hep de inanacağım.
bu arada bir ara ısabella çıkıp edgar ile cathy'nin portresini öpmüştü o kısım da çok hoştu.
hc'nin cathy'nin mezarının yan tahtasını çıkarıp onun zerreleriyle birleşmek istemesine çok duygulandım.
ve en son küçük cathy ve heraton'un sonunda mutlu olmasına da çok memnun olmuştum.


--! spoiler !--
devamını gör...
çok akıcı bir kitap olmasına rağmen o kadar karanlık bir havası vardır ki okurken bunalırsınız. karakterlerin birçoğunu sevemedim, kendimi yerlerine koyamadım. kendimi böyle bir dünyanın içinde hayal bile etmek istemedim. kötü karakterlerin kötü duygularını, kötülüklerini o kadar güzel işlemiş ki yazar; okurken etkilenmemek elde değil. size güzel şeyler hissettiren, okurken hayal edip mutlu olacağınız bir kitap kesinlikle değil. karakterlerin bir çoğu baştan aşağı kötüydü ve kötülükleri sürekli birbirlerini tetikliyordu. öyle bir dünyanın içinde en iyi insan bile içindeki iyiliği uzun süre barındıramaz gibi. fakat bu duyguları derinlemesine işlemesi açısından eşsiz bir romandı.
devamını gör...
orjinal adı wuthering heights olan emily bronte'nin tek kitabı.

bütün ömrünü intikam almayan adayan heathcliff isimli hastalıklı bir kardeşimizin fırtınalı aşk hikayesi. kitabın kendine has rüzgarlı bir atmosferi ve oldukça etkileyici baş karakteri vardır. zaman zaman okurken kendimi heathcliff'in yerine koyup değmez be oğlum demişliğim vardır.
devamını gör...
kendini okutan bir gotik aşk romanıdır. yazarı emily brontë, babası için brontë kardeşler arasında en farklı olanıdır. kendisi emily için "onda tüm kardeşlerinden güçlü bir şey vardı, charlotte'den bile. benden ya da branwell'den bile." demiştir.

brontë kardeşlerin en iyi eseri jane eyre olarak kabul edilse de, diğer eleştirmenler özgünlüğü ve başarısından dolayı uğultulu tepeler'in brontë kardeşlerin en iyi eseri olduğunu öne sürmüşlerdir.


kitap kasvetli bir temaya sahiptir, aşkın daha çok karanlık tarafı işlenmiştir.

--! spoiler !--

okuduğumuz kaosun ve fırtınanın ardından, kitabın dingin bir sona ulaşması beni ayrıca etkilemiştir.

--! spoiler !--
devamını gör...
aşk bu romanda toz pembe olarak anlatılmaz. emily bronte aşkın en karanlık,en tutkulu gotik bir halini gösterir bize.zaten gerçek aşklar böyledir o yüzden bu duyguyu anlatan en iyi romanlardan birisi olmuştur.

herkes heathcliff şöyle böyle demiş ama benim romanda en sevdiğim karakter o oldu çünkü adam haklı.siz fakir kimsesiz bir çocuk olun ,en sonunda bir yuva buldum derken herkes size zorbalık yapsın. heathcliff'te üvey babasının ona olan zaafını kullanarak hindley'i bastırmaya çalışmıştır. kendince haklıdır.
o evde ona sadece catherine iyi davranmıştır ve o da catherine'yi canından daha çok sevmiştir.daha sonra heathcliff kadar sevmediği halde sümsük edgar linton'u seçmiştir.sırf ailesine daha uygun diye.

sonra heathcliff niye kötü.
adam kendine yediremedi şımarık catherine'nin onu yok saymasını.intikam almaya çalıştı çünkü kız kendi sevgisine ihanet etti.
catherine ölüm döşeğinde ona yalvarırken bile affetmemiştir onu ama o öldüğünde heathcliff'te ölmüştür.
daha sonra linton ailesinden intikam almaya çalışarak edgar'ın kendisi gibi sümsük kardeşi ısabella ile evlenip adı gibi linton'lara benzeyen bir çocuğu olmuştur.

ısabella heathcliff'in kendisinden nefret ettiğini biliyordu zaten uğultulu tepelerden kaçtı.
romanın 2.kısmında edgar,hindley ve heathcliff'in çocuklarının olayları anlatılıyor. catherine'nin kızı adı gibi catherine sırf daha soylu diye linton'a yaklaşırken daha zeki ve daha çok sevdiği hareton'u sırf kötü yetiştirildiği için onunla dalga geçer.(tarih tekerrür etmiştir.)
heathcliff'te bu konuyla ilgili iki çocuğu karşılaştırırken birisine kaldırım taşı gibi kullanılan altın birisine de gümüş süsü verilen teneke demiştir.
sonunda heathcliff iki aileyi yok etmeye çalışsa da kendi oğlu öldükten sonra hareton ile catherine sevgili olur.bence bu heathcliff'in umrunda değildir.o intikamını almış ve öldükten sonra affettiği catherine ile uğultulu tepelerde dolaşmaya devam etmiştir.
tanım:yıllar geçse de unutulmayacak gerçek aşkın romanı
devamını gör...
kitabı bitirdikten sonra hissettiğim duygular çok farklıydı ve daha önce hiçbir kitapta hissetmediğim şeylerdi. kitabın son paragrafını buraya bırakıyorum ve okumak için bekleten veya okumayı düşünen varsa fazla düşünmemesini öneriyorum.


dingin gökyüzünün altında, bu mezarların yanında biraz oyalandım. fundalıklar ve sümbüller arasında uçuşan pervaneleri izledim, otları hışırdatan hafif rüzgârı dinledim ve insan, bu dingin toprağın altında uyuyanların nasıl olur da huzursuz bir uyku içinde olduklarını düşünebilir, diye şaştım.
devamını gör...
nedense kitabın sonunda şakır şakır ağladığım, en karanlık kitaplardan biri. hem tutkunun en karanlık yönlerinden ve yol açabileceklerinden yola çıksa da benim gözümde abusive bir ailenin yol açtığı zararlara da dikkat çekmektedir. gerçekten kitabı okurken karanlıklara çekildiğimi, o dünyaya gerçekten girdiğimi hissettim. kitabı bitirdikten sonra anna karenina gibi birkaç gün kendime gelemedim.
caspar david friedrich, bulutların üzerindeki yolculuk tablosunu nedense bu kitapla çok bağdaştırırım. kitabı okuduğumda bu tablo aklıma gelir, bu tabloya baktığımda ise kitap. acaba benzer bir imgelem mi içeriyorlar benim zihnimde? tablodan da, kitaptan da yalnızlık duygusunu çok derin hissettiğimden belki, bilemiyorum.
devamını gör...
1847 yılında yayınlanan inanılmaz kasvetli bir roman. klasik.
bu romanı seneler önce okumuştum ve okurken o kasvetten ve karanlıktan dolayı cam perde açıyordum sürekli. sizi boğuyor bu kitap.
ayrıca bir bilgi: sevgili merhum aktör, hayatımın aşkı (bkz: heath ledger)'ın ismi de bu kitaptaki heathcliff karakterinden gelmektedir.
devamını gör...
romantik bir aşk hikayesi okurum umuduyla alıp, son derece rahatsız edici bir aile dramasına tanık olduğum; emily bronte' ı ölümsüz yapan eser. uğultulu tepelerin büyüklüğünü takdir etmek için onu bir aşk hikayesi olarak okumaya çalışmaktan vazgeçmek zorunda kaldım. onu kuşaklar arası bir taciz hikayesi olarak okumaya başladığımda ve bu istismarın nasıl canavarlar yarattığını idrak ettikten sonra, neden bu kadar sevilen bir kitap olduğunu anlamaya başladım.
devamını gör...
okurken aşırı kanser olduğum bir kitaptı. ama bu yazarın başarsızlığından değil, aksine başarısından kaynaklı. özellikle heathcliff karakteri o kadar iyi yazılmış ki cidden nefret ettim kendisinden. eğer fırsat bulabilirsem kitabı tekrardan okumayı cidden çok istiyorum
devamını gör...
1847 yılında yayımlanan (bkz: emily bronte)' nin yazarın tek romanıdır uğultulu tepeler. yazar ilk önce şiirler yazmıştır ancak (bkz: victoria dönemi) ndeki katı kurallar yüzünden ve kadının ikinci planda tutulmasından dolayı, şiir kitabını erkek takma adıyla (bkz: emily ellis bell) yayımlamak zorunda kalmıştır. aynı şekilde bu romanınıda takma adıyla yayımlamak zorunda kalan yazarın kardeşi (bkz: charlotte brontë) tarafından gerçek ismiyle 1867 yılında yeniden yayımlanmıştır.*

bu eserde gerek romantik akım gerekse gotik özelliklerden izler görürüz. o dönemin en büyük özelliklerinden biri kadın sosyal olarak yüksek ve zengin bir eşle evlenmelidir. ancak romanın başkahramanı catherine, dönemin bu düşüncesiyle tamamen zıt giden ailesinin kim olduğu bilinmeyen, dışlanmış 'öksüz, buluntu, garip' olan heathcliff' e aşık olur. bu yönden toplumun koyduğu ahlaki ve etik kurallara uymadığı için o da toplum tarafından günahkar ve kötü olarak addedilir. bu yüzden heatchliff ile şehir ve toplum hayatından uzakta tutkulu ve yasak bir ilişki yaşamaya çalışır ancak victorya gelenekleri, değer yargıları ve sosyal baskı catherine'nin istediği aşka kavuşmasına izin vermez. bu yüzden catherine sosyal baskılardan, dayatmalardan ve toplumun öngördüğü kadın modelinden kurtulmak için ölümü seçer. çünkü yaşarken gerçek aşkına kavuşamamışsada ölüm sevgisine "vampir kadın" olarak da olsa kavuşma fırsatıdır ve hayalet olarak sevdiğine gerçek aşkına ulaşabilecektir.
devamını gör...

sakin gökyüzünün altında, mezarların çevresinde dolandım. fundalar ve
çan çiçekleri arasında uçuşup duran pervaneleri izledim. otları hışırdatan
hafif rüzgârın fısıltısını dinledim. insan, nasıl olur da bu sakin toprağın
altında yatanların huzursuz bir uykuda olduklarına inanabilir, şaşırdım.

kitabın son paragrafı belki de en etkileyici kısmı.

kitapta, sevgi ve aşk duygusunun kötü ruhlar tarafından ele geçirildiğinde nasıl nefrete dönüştüğünü,ruhun intikam karanlığında kendisini yok edip,hırsla çevresindeki insanlarıda uçuruma sürüklediğini görüyoruz. çok çarpıcı bir kitap diyemem fakat insanoğlunun zalimlik ve acizlik duygusu iyi analiz edilip, yansıtılmış diyebilirim.
devamını gör...
orijinal adı wuthering heights olan kitaptır.
açıkçası herkes son zamanlarda okuyor gibi geliyordu, instagram story'lerde oldukça sık görür olmuştum. en sonunda da bir arkadaşımın evine gittiğimde kitabı masanın üzerinde görmemle birlikte içimde bir merak duygusu uyandı. kapağı bana hep soğuk geliyordu, okumam için kendisine çekmiyordu. kime sorsam "nasıl bir kitap sence" diye, olumlu hatta çok fazla olumlu dönütler alıyordum. bunun üzerine ben de okudum ve bahsettikleri gibi bir çırpıda da bitirdim.

kitap konu itibariyle aşk, tutku ve intikam duygusunu bir arada barındıran kahramanın neler yaptığını anlatmaktadır. betimlemeler ve anlatım oldukça içten. bu yüzden de kendimi, kitabı dışarıdan okuyan üçüncü kişi olarak değil de olayların geçtiği yerlerde her şeyi tüm gerçekliği ile izleyen biri olarak hissettim.
bazı kahramanlar vardı ki beni gerçek anlamda kendisinden nefret ettirdi. okurken kötülüklerinden dolayı kendilerine karşı bir tiksinti hissettim. yeri geldi bazı karakterler için çok üzüldüm. bütün karakterler adeta et tırnak ilişkisi olarak çok yakın olduklarından dolayı bir bütünlük içerisinde değerlendirmeye özen gösterdim.

böylesi klasik romanlarda beni içerisine en çok çeken şeylerden birisi de kahramanların psikolojik tahlilleri oluyor. tıpkı suç ve cezayı okurken sigmund freud'un yaptığı tahlilleri merak ettiğim gibi, bu kitap için de aynı merak duygum uyandı. gerçekten de bu tür klasik edebiyat eserleri ile psikoloji arasındaki tahlil bağı beni oldukça cezbediyor.*


beni roman içerisinde etkileyen kısımlardan birisi de catherine'nin, mr. heathcliff'e önce "...oysa sizi seven kimseniz yok; bizi ne kadar zavallı yaparsanız yapın, bu acımasızlığınızın bizimkinden daha taşkın olan kendi acınızdan geldiğini düşünerek yine öcümüzü alacağız...... kimse sizi sevmiyor, öldüğünüzde arkanızdan kimse ağlamayacak." deyip ardından birtakım olaylar geliştikten sonra "ömrünüzde hiç kimseyi sevmediniz mi?" diye sorması oldu. bunu okurken içimden "ah yavrum, tüm bunları anneciğine olan aşkından yapmadı mı?" demek geçti. dedim bile hatta, kendi kendime, ancak tabii ki cathy'e ulaşmadı. bu iki nokta beni kitapta oldukça vurdu.
olur ya bazı kitapları okumuşuzdur ama seneler sonra hatırlamayız veya birkaç olay örgüsü hatırlarız. bu kitap aklımda bu örgüleri bıraktı.
sonunda hareton ile değil de lockwood ile birlikte olacağını, hatta kaçacaklarını düşünmüştüm, sonu beni bayağı yanılttı.


özet: intikam duygusunun ince bir şekilde satır satır, ilmek ilmek işlendiği bir ingiliz klasiği!
devamını gör...
insanların içinde yaşadıkları ne olursa olsun en kötüsünde bile bir sevmek kalıntısı sevgi kırıntısı kaldığını o bitmek bilmez hırs intikam kötülük dolu yaşayışlarından çıkaran emily bronte romanı.
devamını gör...
ilk kez gerçek bir kötü karakter gördüm sanırım. heathcliff öyle anlamsız bir düşünceye sahip ki düşüncesini belirttiğinde bile saçma geliyor. sonra haklı olduğunu hemen ardından kesinlikle olmadığını. nasıl anlatılır bilmem ama doğuştan gelen mi yaşam içi olayları mı sürükler insanları kötülüğe konusunda, değişen bir tahterevalli döngüsüyle ikisinden de bolca koy mantığında ilerleyen, kin ve nefreti yaşayan. garip ama okuması zevkli bir karakter. kitap direk onu yaşatıyor.
devamını gör...
şuan 60 küsur sayfa okuduğum birinden şöyle bir karakter listesi soyağacı yapmasını rica edeceğim kitap. allah aşkına beynim zihnim yoruldu ya. bu nasıl bir aile. karamazov kardeşler'de bu kadar yorulmadım kişileri yerlerine koyarken.
devamını gör...
bu kitap sadece erkekler edebiyat yapar klişesini yıkmak için yazılmış bir eserdir. emily, öyle bir şey yapmıştır ki; siz mi kitap yazıyorsunuz ulan? alın size bir kadının yazabileceği bir eser, diye kafamıza kafamıza vurmuştur. sırf hırsından, kadın dünyanın en iyi kitaplarından birini yazmıştır. yazarın ilk ve son kitabıdır. sinirlerim bozuluyor arkadaşlar.

ingiliz edebiyatının en önemli eserlerinden biridir. dönemin baskıcı hayatı için yol gösterici kaynaktır.

bu kitap mecmuadır. dünya edebiyatına bırakılmış bir bombadır. öyle ki; edebiyat sanatının, nasıl hiçe sayılarak edebiyat yapıldığını ders niteliğinde okutulmalıdır. teknik bakımdan zayıf olup, üslup bakımından zengin bu eser; everestin tepesinden, bütün kitaplara göz kırpan nadide bir incidir.

edebiyatın kurallarını hiçe sayıp, onun sağladığı söz ve vurgu sanatlarını kullanmadan, böyle bir eser çıkarmak için yıllarınızı harcamanız gerekir. kitap yazmanın en önemli şeyi; yani söz ve yazı sanatını kullanmak, süslemek ve renklendirmek her yazarın kullandığı bir tekniktir. siz aslında sadece bir hikayeyi değil, bir tabloyu okuyucuya göstermeniz gerekir ki; okuyucu eserin içinde yaşasın, yoksa o eser yavan ve kalıpsız kalır.

dümdüz yazarak ben de yazar olabilir miyim, diyen insanlara, aha! hem de en iyisi olabilirsiniz demek istemiştir. nasıl mı yapmıştır? sadece (bkz: sembolizm) vurgusunu kullanarak. inanın sayfa sayfa incelemek ve üstüne bir yığın düşünce paylaşmak isterdim. kısa kesip, neden çok değerli bir eser olduğu ile ilgili bir kaç kelam edip çıkacağım.

sıradan bir aşk hikayesini alıp, onu okuyucuya sunmak çok standart bir iş olsa gerek en azından bir yazar için. üç nesilin etkilendiği bir aşk hikayesi yazmak ise; bambaşka bir olay. edebiyat literatüründe tez konusu olacak kadar; değerli ve nadidedir.

adından esinlenmiş gibi, ingilterenin karanlık ve kasvetli kırsalında geçmesiyle birlikte; heatchcliff denen adamım ruh haline büyük etkisi vardır. kasvetli bir ortamda oluşan kişiliğin ne kadar renkli olması beklenebilir? işte; bir aşk ve intikam hikayesiyle ayağa dikilmiş olan bu adam; kitabın içinde ki iskeleti oluşturur. gotik eserlerin temeli niteliğinde de okutulur.

intikam denenen illetin, bir insanın ruhunu emip, onu nasıl canavara dönüştürdüğü ile ilgili daha iyi bir hikaye anlatılamazdı. klasik bir roman olmasına rağmen bütün klişe ve ezberden bozma cümleleri yıkmasıyla, sadece olayların verdiği dehşet ve direkt olarak insanın aklına ve ruhuna hücum ettiren bu kitabın neden önemli olduğunu az çok anlamışsınızdır. o derece betimlemeden uzak bir eserin; ne denli ikna edici bir kimliğe büründüğünü okuyunca aldığım hazzı asla unutamıyorum.

eğer kitap sevmeyen, okumakta zorlanan bir yakınınız varsa; yapıştırın gitsin. belki zamanla daha da editlerim.

iyi okumalar...
devamını gör...

bu başlığa tanım girmek için olabilirsiniz.

zaten üye iseniz giriş yapabilirsiniz.

"uğultulu tepeler" ile benzer başlıklar

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim