dünya klasikleri / roman
6.2 / 10
puan ver

öne çıkanlar | diğer yorumlar

ben çok sevemedim kitabı. bunda karakterlerle bağ kuramamam etkili sanıyorum.
ama buraya kitaptan aldığım tek alıntıyı bırakmak istiyorum.
insana dair düşündürücü ve aynı zamanda bazı durumları kabullenmeye dair teşvik edici.

işin doğrusu, eninde sonunda insanın kendini düşünmesi gerekiyor, uysal ve iyi yürekli olanların bencillikleri zorba olanlarınkinden insaflı oluyor , o kadar.
devamını gör...
o neydi gısss...
evet diyorum bu sefer bulacağım o okurken içimi sıkıntılara sokmayacak kadın temalı klasik kitabı. olmuyor. emily bronte'den bunu beklemek saçmaydı tabii ama.
madame bovary vol 2 gibi oldu benim için. bir kurgudaki herkes nasıl manyak olabilir? oluyor işte.
charlotte bronte beni çok memnun etmişti, aynı performansı bekleyerek başladım kitaba ama emily manyak kardeşmiş. bunlar sağlıklı kafadan çıkamaz. neyse zaten kadının yaşamı da ortada, bir de bu kitap çevresindekilerden esinlenerek yazılmış... buna da ayrı üzüldüm.
ne diyeyim ki kitap hakkında? bir dağın tepesine toplanmış manyaklar sürüsü. erkeği ayrı, kadını ayrı manyak. gerçi kadınlar erkekler tarafından itinayla delirtiliyor. bronte kardeşlerin edebiyattaki önemi de tam olarak bu bence. kadının sesinin çıkmadığı bir dönemde tüm güçleriyle o sesi duyurmaya çalışmak. yine bunu görüyoruz. çok güzel bir şekilde.
bu kadar klasik olmuş bir kitabın üslubunu falan eleştirecek değilim. çok güzeldi ve sonuna kadar ne olacak şimdi diye diye okuyorsunuz. bugün biraz okuyup yarın bitiririm diyordum elimden birakamadan yuttum kitabı.
sadece şu uyarıyı verebilirim, tabii ki aşırı grafik şiddet içerikleri yok ama özellikle aile içi şiddet konusunda hassas olanlar için tetikleyici öğeler içeriyor. benim bile içim fena oldu bazı yerlerde.

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...
toksik ilişki kavramının tarihteki ilk yazılı örneği.

nereden başlarım nasıl anlatırım bilmiyorum. şöyle yapalım.

konu
hayırsever bir adam olan earnshaw iş seyahatine gidip orada anasız babasız kara kuru bir çocukla döner. bu çocuk earnshaw'un kendi çocuklarıyla beraber büyüsün ister ancak earnshaw'un oğlu ve karısı bu durumu desteklemez. zamanla bu evlatlık başkalaşır, gördüğü tepkiler ve eziklenmelerle bir hayduta, toksik insanın atasına, kin küpüne döner.

karakterler, yerler ve zaman
earnshaw: evin babası, heathcliff'i eve getiren
hindley ve catherine: earnshaw'un çocukları
frances: hindley'in karısı.
heathcliff: kara kuru evlatlık. toksik.
hareton: hindley ve frances'in oğlu.
linton heathcliff: heathcliff ve isabella'in oğlu.
bu aile uğultulu tepelerde yaşıyor.

linton: komşu malikanin sahibi.
edgar ve isabella: linton'ın çocukları.
catherine (cathy) linton: edgar ve catherine'in kızı.
ellen dean: bu ekibin ev hizmetçisi.
bunlar tushcross grange malikanesinde yaşıyor.

lovkwood tüm hikayenin anlatıcısı. o da yaşanan olaylardan sonra tushcross grange malikanesine yolu düşe bir kiracı.

yer: kuzey ingiltere
zaman: 1750-1802


evet oldu gibi. şimdi gelelim en sevdiğim kısma: kitap karakterlerini gerçek birer insanmış gibi gömme.

spoilerlı gömme
her şey o kadar saçma ki, buna da nasıl başlayacağımı bilemiyorum. catherine kızımız abisinin aksine eve gelen evlatlık heathcliff'i çok seviyor. ikisi de serseri yaratılışlı. beraber ortalığı ayağa kaldırıyorlar ancak bir gün lintonların malikanesi yakınında yaramazlık yapınca adamlar catherine'e el koyuyor, bu kızı siz yetiştiremediniz verin biz yetiştirelim diyorlar. pardon size mi kaldı?
neyse bu kızımız orada biraz yetişiyor, hanımefendilik filan öğreniyor. bu sefer eve gelip eski dostu heathcliff'i beğenmiyor. ezikliyor çocuğu: onunla evlenip seviyemi düşüremem ya mecbur edgarla evlenicem diyor vee o esnada odada bulunduğunu fark etmediği heathcliff bunu duyuyor. tam o gün evi terk ediyor. bir daha da yıllarca gelmiyor.
o gittiğinde catherine biraz üzlüyor tabii arıyor tarıyor filan... sonra gidip edgarla evleniyor. edgarla evlenişi de o kadar saçma ki. edgar bunun nasıl fena yaratılışlı bir insan olduğunu gördüğü gün evlenme teklifi ediyor. tüm olaydaki en akıllı adamken nasıl bu hallere düşebildin edgar?

birkaç yıl sonra heathcliff dönüyor ve eve yıldırım gibi düşüyor. yıllarca ne yapmış ne etmişse iyice kinlendiğini, bütün aileyi ve hatta onların soylarından gelenleri de mahvetmeye yemin ettiğini anlıyoruz. buradan sonrası benim sinirimi bozdu. bu çok toksik bi adam evet, hepinize zarar veriyor. bir şekilde hayatlarınızı mahvediyor. e uzaklaşın be anam be? catherine yavuklusuydu, içten içe aşıktı, ses edemedi gerçekleri göremedi diyelim. tamam. ama edgar sen hakimsin ya. 1750'de hak hukuk adalet yok muydu? (imamoğlu rize mitingi canlandı mı zihninizde bu satırları okurken?)
catherine öldü gitti tamam. onun müdahalesi ortadan kalktı. o zaman neden bir şey yapamadınız?
hiç mi imkanınız yok? basın gidin! mal mülk sevdası mı bu gördüğünüz gibi hayatınızı mahveden, ilmek ilmek işleyen, özellikle ailenin kadınlarını hedef alan, kendi çocuğuna bile işkence eden bir adam var karşınızda, alın başınızı gidin işte ne uzatıyorsunuz bu kadar?
malları bırakmaya korktunuz da en sonunda siz canınızdan oldunuz mallar yine ona kaldı? ee?

bu arada ellen dean dilli şeytan resmen, olaylara etkisi yokmuş gibi görünse de birçok sorun onun başının altında çıktı. o fiştekledi milleti bir şeyler yapmak için, işine geleni söyledi efendisine, işine gelmeyeni söylemedi.

bir kitapta mantıklı davranan tek bir kişi olmaz mı ya!
abv heathcliff.
devamını gör...

bu başlığa tanım girmek için olabilirsiniz.

zaten üye iseniz giriş yapabilirsiniz.

"uğultulu tepeler" ile benzer başlıklar

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim