ülkemizi aydınlığa çıkarmak için çözüm önerileri

ilk olarak, bunu başarabilecek bir kahraman falan gibi görmüyorum kendimi, yanlış anlaşılmasın.

gene de kendimce bir iki fikrim var bu konuda.

öncelikle politikadaki tek gücüm oy kullanmak; neticede bir siyasetçi veya politika yazarı değilim.

konuyu tam da bunun üzerine kuracağım. halk bireyleri olarak neler yapabiliriz, hep beraber bunu düşünelim ve düşündüklerimizi bu başlığın altına yazalım isterim.

en başta, herkes gizli oy kullanıyor. şu "ikna edebildiğimizi edelim." şeysini pek mantıklı bulmuyorum. adam/kadın ikna olmuş rolü yapıp oyunu gene istemediğiniz partiye atabilir, atar.

bana göre yapabileceğimiz şeylerden biri, saçma salak gündemleri körüklemememiz. mesela malum şahıs, "ülkemizin milli içkisi rakı değil, ayrandır." falan dediğinde, o, bunu hiç dememiş gibi takılabiliriz. böyle suni ve gerzekçe söylemlerin gündemi meşgul etmemesi gerekir. her zaman dediğim gibi, ilgi o...puluğunu, karşıdakine ilgi göstermeyerek yenebiliriz; onu ciddiye alıp haftalarca ilgili kişiyi ve konuyu eleştirerek ve gündemde tutarak değil.

siyaset ekseninde ve diğer önemli bağlamlarda sadece doğru/faydalı şeyleri gündem yapalım ve tartışalım. işte benim tezim budur. (eyvah, bu son dediğim malum şahsın söylemlerine benzedi, hahah.)

ezcümle, ben böyle düşünüyorum.

yahu en başta bülent ersoy'u düşünün; ille siyasete gitmeye de gerek yok. sizce be'nin gündemden düşmemesini daha çok hayranları mı yoksa hater'ları mı sağlıyor? bence ikincisi. bundan eminim hatta.

(bkz: eğitim reformu)
adalet alanında da bir reform gerekli.
çok sayıda yapısal reform lazım açıkçası.
tabi ilk önce akp gitmeli.

önce insana, insan olduğu için değer verip hürmet etmek.

ikincisi, her iki tarafın radikallerinin zihnini, zekasını, kişiliğini ütülemek. dezenfektan niyetine.

sevin lan birbirinizi.

kesinlikle burada tartışılmaması gereken öneriler bütünüdür. yanlış anlaşılmasın, buradaki insanları küçük gördüğümden değil.

zira, "aydınlığa çıkmak" için öneri değil, eylem gerekir. ve insanlık tarihinde her zaman olduğu gibi, "pratik, teoriyi sırtından bıçaklar." dolayısıyla iki ucu b.klu bir değneği hiç bir yere sürmeseniz bile, üstünüze sürmeniz kaçınılmazdır.

bilinç seviyesini öncelikle arttırmak gerekir.
bunun için iki senede bir değişmeyecek ve köklü bir literatür barındıran bir eğitim sistemi gerekir.
bu konuya yoğunlaşmadan önce halkın refahını yükseltmek elzemdir. çünkü aç olan bir karın varsa beyninizi beslemek güçleşir.

sosyal demokratları iktidar yapmak

chp kadın kolları grup toplantısı mı bu şaka mısınız..

başlığı açtığım tanımımda şunu demiştim:



mesela şu anda, anayasaya aykırı şekilde rte cumhurbaşkanı adayı oldu. esas şimdi sesimiz çıkmalı. şu ayran-rakı gündeminde daha fazla tepki gösterilmişti benim gördüğüme göre.

haldun solmaztürk (emekli tuğgeneral) de aynı şeyi dedi bu sabah bir tv kanalında. başta chp ve 6'lı masa olmak üzere hepimiz, "bunu normal görmeyeceğiz, böyle şeyleri kanıksamayacağız." deyip anayasanın çiğnenmesini kabul etmeyeceğimizi seçimlere kadar derinden belletmeliyiz karşıdakilere. bu minvalde şeyler söyledi solmaztürk ki kendisine aynen katılıyorum.

ama biz, yok nebati rte'nin yanında yer kapmış, yok davutoğlu çocuğu kafasından tutup kaldırmış, yok efendim bahçeli şunu demiş...

yine aynı şeyi söylüyorum bu tanımımda da, özünde: ağırlığı ve ciddiyeti olan konuları gündeme getirip gündemde tutar, bu bağlamda efektif tepkiler verir ve salak sapalak konularda enerji/zaman harcamazsak belki aydınlığa çıkabiliriz bir zaman.

karanlığa bir mum da biz yakalım. ama mumlar da pahalı geçen el kadar şey 40 liraydı.
dua edelim en iyisi. masrafsız.

akp dönemi şöyle, chp dönemi böyleyi bir kenara bırakmak gerekiyor. ülkenin en büyük sorunu eleştiri. yanlışa yanlış diyememe. özellikle kendi yanlışlarını görememe yada işine gelmemesi çıkarlar doğrultusunda. yönetim kadrosunda yada yönetime aday olan insanların öncelikle eleştirileri gözden geçirmeleri gerekiyor. ve tabi güç zehirlenmesi. işte bunun önüne nasıl geçilir ben de bilmiyorum. karakolda amirden hastanede doktora, okulda müdürden askerde komutana şirkette patrondan siyasi parti başkanlığına hatta milletvekilliğine kadar bu durum heryerde var.

eğitim ve üretim. bu ikisine önem verirsek gerisi çorap söküğü gibi gelir.

balkona bayrak astım.

yanmak lazım:

"ben yanmasam,
sen yanmasan,
biz yanmasak,
nasıl çıkar karanlıklar aydınlığa?"

yapılan işi sağlam yapmak. kişisel çıkarlar için siyaset peşine düşmemek. karı, kız, gezmek, tozmak, hava atmak, içki, kumar gibi eğlence kültürünü ideoloji haline getirip ülkeyi satmamak. evet.

ülkemizin karanlıkta olduğu kabulünden hareket ediyorsak (çünkü aydınlığa çıkarmak için çözüm aranması gerektiğinde hemfikiriz.) çözüm basit: ülkemizi karanlığa iten "şey" lerden kurtulmak..
karanlıklarımız ne/ler, bunun sorumluları kim..
ve bunu nasıl yapacağız. nokta..

1. tüm mültecileri ülkelerine geri gönder.
2. çalışanların maaşlarını en az 2 katına çıkar. ülkede tekrardan güvenliği, güveni sağla.
3. üniversitelerin %90ını kapa. hiçbir halta yaradıkları yok.
4. eğitim sistemini değiştir. (psikoloji, biyoloji, felsefe, finans ve matematik her öğrenciye verilmesi gereken zorunlu dersler olmalı.)

çıkmaz...
uğraşma.....

çok da umrumda değil. pek aydınlığa çıkacak gibi görünmüyor zaten. benim çözüm önerimle mi aydınlığa çıkaracak koca ülkeyi, zaten hayır. çok önemli biri olsam da sözüm dinlenir mi, yine hayır. o zaman ben bir şey üretmesem de olur. kendi görevimi yapsam yeterli.

bu akapeliler, bu yobazlar, bu sözde milliyetçiler burada oldukça............................
eeeee başka ne gibi dertleriniz var ?
la sorunun kaynağı bunlar
bunlarda bir yere gitmediğine göre........................?

aklı olan buradan kaçar
kalanda başının çaresine bakar.................................

dersime giren profesörlerden birinin kitaplarından birinde giriş cümlesi olarak yer verdiği alıntıyı aktarmak istiyorum.

sonuçları değil, baslangıçları değiştirmek gerekir. (alaın)