özgün adı : and the hippos were boiled in their tanks
yazarlar :
william s. burroughs, jack kerouac
yıl : 1945
beat kuşağının en önemli temsilcilerinden olan iki yazarın ortak çalışmasının ürünüdür. yazdıkları ve söyledikleri nedeniyle birçok defa yargılanan muhalif ikili bu kitap nedeniyle de cinayeti polise bildirmemek suçundan tutuklanmışlardır. arkadaşlarının işlediği bir cinayeti konu alır.
yazarlar :
william s. burroughs, jack kerouac
yıl : 1945
beat kuşağının en önemli temsilcilerinden olan iki yazarın ortak çalışmasının ürünüdür. yazdıkları ve söyledikleri nedeniyle birçok defa yargılanan muhalif ikili bu kitap nedeniyle de cinayeti polise bildirmemek suçundan tutuklanmışlardır. arkadaşlarının işlediği bir cinayeti konu alır.
öne çıkanlar | diğer yorumlar
başlık "insan olun biraz" tarafından 11.05.2021 09:32 tarihinde açılmıştır.
1.
jack kerouac ve william s. burroughs kitabıdır.
1944 yılında bir cinayet işlenir ve bu cinayetin sorumlusu olan genç adamla birlikte olayı örtbas etmekle suçlanan iki adam daha tutuklanır. bu iki adamdan biri beat kuşağının kutsal kitabı sayabileceğimiz “yolda”nın yazarıjack kerouac diğeri ise jack’in yakın arkadaşı ve “naked lunch”ın yazarı olan william s. burroughs’tur.
bu ikili yıllar sonra bu olaydan esinlenerek bir roman yazmaya karar verirler ve ve hipopotamlar tanklarında haşlandılar romanını ortaklaşa yazarlar, roman yazıldıktan yarım asır sonra yayımlanabilir. ama aslında bu roman beat kuşağının ayak sesleridir. romanı ortaklaşa yazma hadisesi oldukça keyifli bir seyahat olacak okurlar için zira jack’in bıraktığı yerden sözü william alacak ve her ikisinin bakış açısından cinayet öncesini ve sonrasını okuyabileceksiniz. cinayet kadar dönemin kayıp gençliğini de anlatan romanda phil – katil- çok ilginç tespitleri olan entellektüel bir gençtir.
tıpkı grubun diğer elemanları gibi, ama bu grubun entelektüel olmalarının yanısıra diğer özellikleri de ziyadesiyle baskındır. örneğin; alkol, esrar, eşcinsellik, biseksüellik, hırsızlık… beat kuşağının bize layıkıyla anlattığı her şey. phil’in şu tespiti ise tekrar okunmaya değer bir noktaya dokunmaktadır;
“
herkes sanatçı olmalı. mutlak toplum tam bir sanatçı toplumu olmalıdır. sanatçı vatandaşlarıdan her biri ruhsal çemberini tamamlamalıdır. insanın ruhsal yaşamının çemberini kast ediyorum. deneyim çemberini sanatsal anlamda ve sanat yoluyla tamamlarsınız ve topluma bireysel yaratıcı katkınız budur. mutlak toplum öncesindeki sanatçılar, mutlak sanatçı vatandaşın çağdaş modelleridirler. sanırım sanatçı insanların sayısı arttıkça mutlak sanatçı topluma giderek daha çok yaklaşılır. yeni vizyonu sadece sanatçılar bulabilir.”
bu tespitlerin sahibi olan kişi küçük bir baltayla bir adamın kafasını yarıp onu yedinci kattan aşağı atan adamla aynı kişidir.
jack kerouac ve william s. burroughs o dönem henüz ünlenmemiş oldukları için bu romanı yayımlatmayı başaramazlar. kerouac kitap için;
“gayet varouşçuydu., dönemin egemen odu buydu, ama varoluşçuluk henüz amerika’da yaygınlaşmamıştı. kitabın maddi getirisi olmazdı.” diyor.
ancak kitap 2005 yılında yayınlandıktan sonra artık herkesin bu kitaba hazır olduğu görüldü.
kitabın isminin geldiği yer ise çok ilginç ama bunu size söylemek istemiyorum.
william saroyander ki; her şeyin bir zamanı vardır, cinayetin bile” (ben jack’in yalancısıyım)
1944 yılında bir cinayet işlenir ve bu cinayetin sorumlusu olan genç adamla birlikte olayı örtbas etmekle suçlanan iki adam daha tutuklanır. bu iki adamdan biri beat kuşağının kutsal kitabı sayabileceğimiz “yolda”nın yazarıjack kerouac diğeri ise jack’in yakın arkadaşı ve “naked lunch”ın yazarı olan william s. burroughs’tur.
bu ikili yıllar sonra bu olaydan esinlenerek bir roman yazmaya karar verirler ve ve hipopotamlar tanklarında haşlandılar romanını ortaklaşa yazarlar, roman yazıldıktan yarım asır sonra yayımlanabilir. ama aslında bu roman beat kuşağının ayak sesleridir. romanı ortaklaşa yazma hadisesi oldukça keyifli bir seyahat olacak okurlar için zira jack’in bıraktığı yerden sözü william alacak ve her ikisinin bakış açısından cinayet öncesini ve sonrasını okuyabileceksiniz. cinayet kadar dönemin kayıp gençliğini de anlatan romanda phil – katil- çok ilginç tespitleri olan entellektüel bir gençtir.
tıpkı grubun diğer elemanları gibi, ama bu grubun entelektüel olmalarının yanısıra diğer özellikleri de ziyadesiyle baskındır. örneğin; alkol, esrar, eşcinsellik, biseksüellik, hırsızlık… beat kuşağının bize layıkıyla anlattığı her şey. phil’in şu tespiti ise tekrar okunmaya değer bir noktaya dokunmaktadır;
“
herkes sanatçı olmalı. mutlak toplum tam bir sanatçı toplumu olmalıdır. sanatçı vatandaşlarıdan her biri ruhsal çemberini tamamlamalıdır. insanın ruhsal yaşamının çemberini kast ediyorum. deneyim çemberini sanatsal anlamda ve sanat yoluyla tamamlarsınız ve topluma bireysel yaratıcı katkınız budur. mutlak toplum öncesindeki sanatçılar, mutlak sanatçı vatandaşın çağdaş modelleridirler. sanırım sanatçı insanların sayısı arttıkça mutlak sanatçı topluma giderek daha çok yaklaşılır. yeni vizyonu sadece sanatçılar bulabilir.”
bu tespitlerin sahibi olan kişi küçük bir baltayla bir adamın kafasını yarıp onu yedinci kattan aşağı atan adamla aynı kişidir.
jack kerouac ve william s. burroughs o dönem henüz ünlenmemiş oldukları için bu romanı yayımlatmayı başaramazlar. kerouac kitap için;
“gayet varouşçuydu., dönemin egemen odu buydu, ama varoluşçuluk henüz amerika’da yaygınlaşmamıştı. kitabın maddi getirisi olmazdı.” diyor.
ancak kitap 2005 yılında yayınlandıktan sonra artık herkesin bu kitaba hazır olduğu görüldü.
kitabın isminin geldiği yer ise çok ilginç ama bunu size söylemek istemiyorum.
william saroyander ki; her şeyin bir zamanı vardır, cinayetin bile” (ben jack’in yalancısıyım)
devamını gör...
