viva la vida or death and all his friends
başlık "pinkshinyultratambourine" tarafından 20.01.2021 13:24 tarihinde açılmıştır.
1.
coldplay'in 11 haziran 2008'de piyasaya sürdüğü stüdyo albümü.
kapak fotoğrafında eugene delacroix'in halka yol gösteren özgürlük ile diğerlerinden çok ayrı bi yere koyar kendisini benim içimde. halka yol gösteren özgürlüğü bilen bilir, genelde fransız devrimi ile bir tutulur hep, oysa ki 1830, yani temmuz devrimi diye anılan bir olay için yapılmıştır o tablo.
aynı zamanda, sevgili delacroix, o devrimi hiç de desteklemez, oldukça kötü gösterir devrimcileri...
neyse efendim, albüme dönelim. o albüm aslında kendisinden sonra rock müzik denilmiş oluşumu çok farklı etkilemiş bir albümdür, zira bugünün imagine dragons ve türevlerinin, her şarkıda kullandıkları "oooooooooo, aaoaooooooo" tarzı korosal sesleri, tekrar popüler bir konuma getirmiştir, atası değildir, ama ilerletendir.
gelelim albüme, bu albüm eski coldplay albümleri kadar ön planda olan bir piyanoya sahip değil.
ilk olarak life is technicolor çalıyor, üstte söylediğim aeeeeeeeeoeo ooooooooooh tarzı sesleri yeniden şarkılarda kullanıma teşvik etmiş bir şarkıdır, tuhaf bir giriş şarkısıdır. bas gitarı insan kurban edilecek kadar güzeldir.
hemen ardından eski coldplay havasını çağrıştıran cemeteris of london çalar, şarkı sözlerine bakınca da eski coldplay'i kısmen görürsünüz, kısmen başka bir coldplay da vardır aslında, cadı avları gelir aklınıza, korosal bir "la la la la la la la hey" girer, imagine dragons bu seslerin ne ekmeğini yedi be diye düşünürsünüz, coldplay'e bir tık daha minnet duyarsınız.
sonrasında lost! çalar, melodisiyle, ritmiyle... her kısmıyla aklıma fransız devrimlerini getirir, 1789'u, 1830'u, 1848 ve hatta 1968 öğrenci protestoları...
sonrasında 42 çalmaya başlar, adından da anlayacağımız üzere otostopçunun galaksi rehberi göndermeli bir şarkıdır bu, evrenin sonundaki restorana mutsuz bir şekilde otostop çekmiş gibi hissedersiniz.
hemen ardından albümün en favori bulduğum şarkısı girer... lovers in japan, bunun bir de klibi vardır, izlerken başınızı döndürür, çok da tatlı bi kliptir. o klipte bunlar televizyon izlerler, tam o kısıma durdurup çevrenizde kim varsa "kitap okuyun" diye bağırmak istersiniz.
lovers in japan biter, keşke bitmese dersiniz, yes başlar. hem eski hem de yeni coldplay havası vardır, o parachutes albümüne öyle yakışır ki bu şarkı, aynı zamanda viva la vida or death and all his friends albümüne de yakışır aynı zamanda, bambaşkadır, oryantalist bir yani bile vardır. pembe tatlı sakız gibi şarkı vallahi...
viva la vida çalar, gözlerinizi kapatırsınız ve dinlerken büyülenirsiniz. şarkı sözlerindeki depeche mode etkisini fark edersiniz, iki farklı klibi olduğunu duyup şaşırır ve iki klibin de olağanüstü olduğunu fark edersiniz. bir tanesi külttür, diğeri ise anton corbijn versiyonudur, depeche mode'un enjoy the silence'ına çok güzel bir el sallamadır. isteyene buraya bırakalım bari: versiyon 2
violet hill çalar, bak bunda da çok fazla pink floyd etkisi yakalarım ben, klibi izleyince fark edersiniz zaten, bambaşkadır şarkı. bu şarkı bi insan olsaydı kesinlikle bana lisans dönemim boyunca yardım etmiş, yol göstermiş sevgili ruyaymis olurdu.
violet hill biter, strawberry swing çalar. bu şarkı için yine şunu ekleyeyim, sevgiliyle dinlemeyin böyle güzel şarkıları, ayrılınca falan dinleyemezsiniz yazık olur.
sona geldik, benim için son iyi coldplay albümünün son şarkısı... death and all his frends, yüzümde tuhaf bir gülümseme, şarkı sözlerindeki o gülümsemeyi silecek cümleler...
coldplay kanayan yaramdır benim, keşke bozmasaydı
kapak fotoğrafında eugene delacroix'in halka yol gösteren özgürlük ile diğerlerinden çok ayrı bi yere koyar kendisini benim içimde. halka yol gösteren özgürlüğü bilen bilir, genelde fransız devrimi ile bir tutulur hep, oysa ki 1830, yani temmuz devrimi diye anılan bir olay için yapılmıştır o tablo.
aynı zamanda, sevgili delacroix, o devrimi hiç de desteklemez, oldukça kötü gösterir devrimcileri...
neyse efendim, albüme dönelim. o albüm aslında kendisinden sonra rock müzik denilmiş oluşumu çok farklı etkilemiş bir albümdür, zira bugünün imagine dragons ve türevlerinin, her şarkıda kullandıkları "oooooooooo, aaoaooooooo" tarzı korosal sesleri, tekrar popüler bir konuma getirmiştir, atası değildir, ama ilerletendir.
gelelim albüme, bu albüm eski coldplay albümleri kadar ön planda olan bir piyanoya sahip değil.
ilk olarak life is technicolor çalıyor, üstte söylediğim aeeeeeeeeoeo ooooooooooh tarzı sesleri yeniden şarkılarda kullanıma teşvik etmiş bir şarkıdır, tuhaf bir giriş şarkısıdır. bas gitarı insan kurban edilecek kadar güzeldir.
hemen ardından eski coldplay havasını çağrıştıran cemeteris of london çalar, şarkı sözlerine bakınca da eski coldplay'i kısmen görürsünüz, kısmen başka bir coldplay da vardır aslında, cadı avları gelir aklınıza, korosal bir "la la la la la la la hey" girer, imagine dragons bu seslerin ne ekmeğini yedi be diye düşünürsünüz, coldplay'e bir tık daha minnet duyarsınız.
sonrasında lost! çalar, melodisiyle, ritmiyle... her kısmıyla aklıma fransız devrimlerini getirir, 1789'u, 1830'u, 1848 ve hatta 1968 öğrenci protestoları...
sonrasında 42 çalmaya başlar, adından da anlayacağımız üzere otostopçunun galaksi rehberi göndermeli bir şarkıdır bu, evrenin sonundaki restorana mutsuz bir şekilde otostop çekmiş gibi hissedersiniz.
hemen ardından albümün en favori bulduğum şarkısı girer... lovers in japan, bunun bir de klibi vardır, izlerken başınızı döndürür, çok da tatlı bi kliptir. o klipte bunlar televizyon izlerler, tam o kısıma durdurup çevrenizde kim varsa "kitap okuyun" diye bağırmak istersiniz.
lovers in japan biter, keşke bitmese dersiniz, yes başlar. hem eski hem de yeni coldplay havası vardır, o parachutes albümüne öyle yakışır ki bu şarkı, aynı zamanda viva la vida or death and all his friends albümüne de yakışır aynı zamanda, bambaşkadır, oryantalist bir yani bile vardır. pembe tatlı sakız gibi şarkı vallahi...
viva la vida çalar, gözlerinizi kapatırsınız ve dinlerken büyülenirsiniz. şarkı sözlerindeki depeche mode etkisini fark edersiniz, iki farklı klibi olduğunu duyup şaşırır ve iki klibin de olağanüstü olduğunu fark edersiniz. bir tanesi külttür, diğeri ise anton corbijn versiyonudur, depeche mode'un enjoy the silence'ına çok güzel bir el sallamadır. isteyene buraya bırakalım bari: versiyon 2
violet hill çalar, bak bunda da çok fazla pink floyd etkisi yakalarım ben, klibi izleyince fark edersiniz zaten, bambaşkadır şarkı. bu şarkı bi insan olsaydı kesinlikle bana lisans dönemim boyunca yardım etmiş, yol göstermiş sevgili ruyaymis olurdu.
violet hill biter, strawberry swing çalar. bu şarkı için yine şunu ekleyeyim, sevgiliyle dinlemeyin böyle güzel şarkıları, ayrılınca falan dinleyemezsiniz yazık olur.
sona geldik, benim için son iyi coldplay albümünün son şarkısı... death and all his frends, yüzümde tuhaf bir gülümseme, şarkı sözlerindeki o gülümsemeyi silecek cümleler...
coldplay kanayan yaramdır benim, keşke bozmasaydı
devamını gör...