woody allen

bu lavuğu dağa kaldırmak istiyorum..

beynim en sevdiğim ikinci organımdır diyerek kendi penisine aşık olduğunu belirtmiş sapık ihtiyar.

“the most beautiful words in the english language are not 'i love you', but 'it's benign.”

nacizane cevirim: ingilizcedeki en guzel kelimeler 'seni seviyorum' degil, 'habis degilmis'tir.

not: tam cevirisi bu degil ama anlamini en iyi veren ceviri bu olur.

oyuncu ve yazar olarak çıkış filmi; what's new pussycat' tır.
bu filmin çekimleri sırasında parise aşık olmuştur.
paris'te gece yarısı filmi ve filmin karakteri gil, o dönemde oluşmuş.

new york'un nevrotik enayisi. yazar, yönetmen, aktör, komedyen, müzisyen.

adını unuttum ama, sevgili abimizin bir anda zenginleşmeyi konu edinen bir filmi vardı. ''görgüsüzlüğün bedeli'' başlığında incelenecek bir filmdi bana göre. sosyete özentisi zır cahil karısının cemiyete dahil olma çabaları filmin hem en gerçekçi ve en komik sahneleriydi. adam en sonunda bütün mal varlığını karısına bırakıp bu delilikten kendini sıyırıyordu. kadın, varlıklı çevrelerce düzenlenen organizasyonlarda nasıl davranması gerektiğine dair bir takım eğitimler aldığı genç ve yakışıklı eğitmenine aşık oluyordu. genç eğitmen bu zengin ve aptal ve de yaşlı kadının ilgisini sırf çok parası olduğu için kullanıyordu.
paran var, alt yapın yok, yerini bilmiyorsun, hırs yapıyorsun ve en sonunda muhasebecilerin tarafından dolandırılıp milyar dolarlarını kaybediyorsun ve hatta borçlandırılıyorsun...
hayat dersi gibi filmdi.

abartılmış bir yetenektir.
çok tutulan bazı filmleri beni bayar.
filmlerinde kendiyle dalga geçer gözüksede kendini filmin sonunda kahraman yapar.

hangi filmi olduğunu tam hatırlamıyorum ama başta akademisyen bir adam genç bir kızla barda sohbet ediyordu, eşini aldatma durumu vardı sanırım. emin değilim. işte o filmi 4-5 kere açıp bırakmışlığım vardır, nasip olmadı yani bir kere baştan sona izlemek. ben kubrick hayranıyım bi kere, onun izleyeceğime 0,5 hızda bir kez daha space odyssey izlerim daha iyi .

woody allen tam adı ise allen stewart konigsberg


yalnızca yönetmen değil, yazar, müzisyen, yapımcı, oyuncu ve senaristtir. 1935 yılında doğmuştur.

kendisine bu adı ise 15 yaşında vermiştir, stand up metinleri yazarak yavaş yavaş sektöre girmiş, 1961-64 yılları arasında stand up komedi yapmıştır.
ilk senaryosunu 30 yaşında yazmıştır.
take the money and run filmi kariyerinin dönüm noktalarından biridir.
hem yönetmen, hem oyuncu, hem senarist olarak etkin rol almıştır.
annie hall
en önemli filmlerinden biri kabul edilir.
çok kez evlenmiş, birçok çocuğu olmuştur.

ayrıca kitaplar da yazmıştır.

bazı kitapları
eğrisi doğrusu
tüysüz
yan etkiler
sırf anarşi

hayattaki en güzel şeylerden biri,
beraber tuhaf şeyler yapacak birini bulmaktır.*

hayattaki en güzel şeylerden biri,
beraber tuhaf şeyler yapacak birini bulmaktır*

bir dönem evlatlık aldığı üvey kızıyla aşk yaşadığı söylenen 1936 doğumlu musevi asıllı holywood film yönetmeni ve aktör. kara komedi tarzı filmleriyle tanınır.

içinde woody allen olmayan her woody allen filmini sevmişimdir. annie hall u bunun dışında tutabiliriz.

normal bir herif değildir, gerçek hayatta komşunuz falan olsa taşınırsınız.

astım krizi geçiren ve ilacı için yalvaran 13 yaşında bir çocuğa tecavüz eden roman polanski'nin serbest bırakılması için imza veren ruh hastalarından biridir. o listede harrison ford, jeremy irons, whoopi goldberg de var. ortamın pisliğine bakın.

57 yaşındayken, o zaman 21 yaşında olan, üvey kızı ile evlenmiştir. allen'ın, kızın annesi mia farrow ile, üvey kızı ile sağlıksız yakınlaşması nedeniyle ayrıldığı söylenir. bu, kızın çocuk olduğu döneme denk geliyor. (bu tacize yıllar içinde alıştırma suçlaması başka çocuktan da gelecek) sonradan "o benim üvey babam sayılmaz, annem önceki kocasıyla beni evlat edindi" diye açıkmala yaptı ama evde senelerce baktığın\ üstünü giydirdiğin çocuk lan bu. "annem bizi döverdi" falan da dedi ama geri kalan 14 kardaşten sadece biri kendisini destekledi. sapıklıklarını aklamak için ne lazımsa söylüyorlar.

bir başka üvey kızı dylan farrow, 7 yaşındayken allen'ın kendisini taciz ettiğini söylemiştir. allen'ı grooming denilen, çocuğu tacize telkinle hazırlama, ve midem kaldırmadığı için yazmayacağım bir çok fiziksel tacizle suçlamıştır.

(bkz: love and death)(bkz: irrational man)(bkz: annie hall)

ilk defa bir filmini izlediğim yönetmen, izlediğim film de the purple rose of cairo idi. yeteneği bariz belli bir adam, her sekans bunu biraz daha kanıtlar nitelikteydi.

filmdeki renk kompozisyonları, 80'lerde çekildiğini çok belli ediyordu*. hikayenin ironikliği içerisine yedirilen dram da oldukça başarılıydı.

beğendim bu adamı, annie hall ve manhattan'ı izleme listeme ekledim, onlara da bakacağım.

kızına bechet ismini verecek kadar bir sidney bechet hayranıdır.

sidney bechet - blues my naughty sweetie gives to me

cok cok sevdigim yonetmen.
absurt mizahını seviyorum, filmlerdeki mesajları seviyorum.

izlediklerim:
(bkz: manhattan)
(bkz: annie hall)
(bkz: match point)
(bkz: midnight in paris)
(bkz: vicky cristina barcelona)
(bkz: whatever works)
(bkz: a rainy day in new york)
(bkz: blue jasmine)
(bkz: you will meet a tall dark stranger)
(bkz: cassandra's dream)
(bkz: melinda and melinda)

sinema sektörünün dahi çocuğudur.