1.
''öfke, hiddet, gazap'' anlamına gelen ingilizce kelime. hristiyanlıkta yedi ölümcül günahtan biri.
kelimenin kendisiyle ilgili azıcık yorum yapmak isterim. kelime gözüme pek korkunç geliyor, w harfinin kelimeye verdiği güçten dolayı muhtemelen. hiddet de aynı şekilde mesela, iki tane d harfi kullanıldığı için olsa gerek. türkçesi de ingilizcesi de anlamının ağırlığını taşıyan güçlü kelimeler.
konuyu tabii ki sanata bağlayacağım*. kelimeyi tam anlamıyla anlatan çok görkemli iki tablo getirdim. birincisi heybetli ve korkunç manzaraların ustası john martin'den geliyor.
the great day of his wrath (1851-53)
sanatçının ''the last judgement'' isimli üçlemesinden* bir parça olan tablo, incil'e göre* kıyamet gününü anlatıyor. dünya yerle bir oluyor: volkanlar patlıyor, depremler yaşanıyor, dağlar yerlerinden oynuyor, insanlar doğanın gazabı karşısında kaçışıyor ve saklanmaya çalışıyorlar. dünyanın sonu gelmiş.
tablonun her detayı ayrı muhteşem: kocaman dağların, dünyanın minicik insan figürlerinin üzerine yıkıldığı, karanlık tonların hakim olduğu, şimşeklerin volkanların detayları, kıyametin yaşandığı böyle başarılı bir eseri zaten en güzel john martin çizebilirdi. korkunç ve muhteşem bir eser.
bir tablo da ivan ayvazovski'den gelsin.
the wrath of the seas (1886)
ayvazovski denizleri resmetmede usta bir ressam. kara bulutlar altında, fırtınalı denizde denizin gazabına uğramış çırpınan bir gemi ve denizcileri görüyoruz. sonları pek iyi gözükmüyor.
john martin'in tablosunda olduğu gibi insanların kocaman bulutlar, şimşekler ve dalgalar karşısında çaresiz kalışını görüyoruz. hiddetin ve öfkenin kocaman resmedilmiş olması ve insan figürlerinin minicik kalışındaki tezat pek hoşuma gitti. iki tablo da insanın aslında zannettiği kadar güçlü* olmadığını, doğanın üstünlüğünü anlatıyor bence.
kelimenin kendisiyle ilgili azıcık yorum yapmak isterim. kelime gözüme pek korkunç geliyor, w harfinin kelimeye verdiği güçten dolayı muhtemelen. hiddet de aynı şekilde mesela, iki tane d harfi kullanıldığı için olsa gerek. türkçesi de ingilizcesi de anlamının ağırlığını taşıyan güçlü kelimeler.
konuyu tabii ki sanata bağlayacağım*. kelimeyi tam anlamıyla anlatan çok görkemli iki tablo getirdim. birincisi heybetli ve korkunç manzaraların ustası john martin'den geliyor.

sanatçının ''the last judgement'' isimli üçlemesinden* bir parça olan tablo, incil'e göre* kıyamet gününü anlatıyor. dünya yerle bir oluyor: volkanlar patlıyor, depremler yaşanıyor, dağlar yerlerinden oynuyor, insanlar doğanın gazabı karşısında kaçışıyor ve saklanmaya çalışıyorlar. dünyanın sonu gelmiş.
tablonun her detayı ayrı muhteşem: kocaman dağların, dünyanın minicik insan figürlerinin üzerine yıkıldığı, karanlık tonların hakim olduğu, şimşeklerin volkanların detayları, kıyametin yaşandığı böyle başarılı bir eseri zaten en güzel john martin çizebilirdi. korkunç ve muhteşem bir eser.

bir tablo da ivan ayvazovski'den gelsin.

ayvazovski denizleri resmetmede usta bir ressam. kara bulutlar altında, fırtınalı denizde denizin gazabına uğramış çırpınan bir gemi ve denizcileri görüyoruz. sonları pek iyi gözükmüyor.
john martin'in tablosunda olduğu gibi insanların kocaman bulutlar, şimşekler ve dalgalar karşısında çaresiz kalışını görüyoruz. hiddetin ve öfkenin kocaman resmedilmiş olması ve insan figürlerinin minicik kalışındaki tezat pek hoşuma gitti. iki tablo da insanın aslında zannettiği kadar güçlü* olmadığını, doğanın üstünlüğünü anlatıyor bence.

devamını gör...
2.