1.
senaryosu emrullah tutuş tarafından yazılan ve yine aynı isim tarafından yönetilen 23 dakikalık kısa film;
2 hafta önce yayınlanmıştır.

devlet demir yolları bünyesinde çalışan ve işten eve, evden işe giden, içe kapanık bir adamın kendisine emanet edilen çiçek tarafından değiştirilmesini konu ediniyor.
onu değiştiren şey aslında çiçek değil, birinin kendisine güvendiğini görmektir.
çiçek sadece bir metafor olarak karşımıza çıkar.
ahmet adlı genç adam adeta dış dünyaya yabancılaşmıştır, arthur schopenhauer imzalı mutlu olma sanatı adlı kitabı okuyarak mutlu olmanın yollarını aramaktadır, oldukça sessiz ve kendi sesini unutacak kadar yalnız bir adamdır.
bir gün komşusu ona bitkisini getirir ve bir süreliğine çiçeğine onun bakmasını ister, genç adam pek de gönüllü olmasa da kabul eder ve bitkiyi alır, çiçeğini emanet etmek için kendisini seçmiş olan o insanı hayal kırıklığına uğratmamaya çalışır, çiçeği işe götürür, bakımını üstlenir, gittiği her yere artık o çiçeği de götürecektir.
bir gün çalışırken, çiçeğe zarar verildiğini görür ve çiçeğe daha iyi bakmaya başlar, yanından hiç ayırmaz, kendisine emanet edilen bir şeye gözü gibi bakıyor olması onun yaşam biçimini de değiştirecektir, masasında olan 6 - 7 paket sigarayı kaldırır, kahvaltı etmeye başlar, evi ve kendisi sanki artık daha özenlidir.
film hakkında kişisel fikirlerime geçmem gerekirse;
konusunu özgün buldum, gencin oyunculuğu kötü de değildi, özellikle de çiçek emanet edildikten sonra karakterinde meydana gelen değişimleri izlemek güzeldi.
izlerken düşündüğüm bazı şeyler oldu,
üzerine ölü toprağı serpilmiş gibi hisseden insanın bu topraktan kurtulması için bazen kendine güvenmesinin yanı sıra başka birinin de güvenmek için seçtiği biri olması gerekir, birinin sana güvendiğini ve sana değer verdiği bir şeyini emanet ettiğini görmek, kişiyi etkileyecek ve bakış açısına da etki edecektir.
bazen sadece bir emanete iyi bakmak için yaşarız, o kişi emanet etmek için bizi seçti diye...
2 hafta önce yayınlanmıştır.

devlet demir yolları bünyesinde çalışan ve işten eve, evden işe giden, içe kapanık bir adamın kendisine emanet edilen çiçek tarafından değiştirilmesini konu ediniyor.
onu değiştiren şey aslında çiçek değil, birinin kendisine güvendiğini görmektir.
çiçek sadece bir metafor olarak karşımıza çıkar.
ahmet adlı genç adam adeta dış dünyaya yabancılaşmıştır, arthur schopenhauer imzalı mutlu olma sanatı adlı kitabı okuyarak mutlu olmanın yollarını aramaktadır, oldukça sessiz ve kendi sesini unutacak kadar yalnız bir adamdır.
bir gün komşusu ona bitkisini getirir ve bir süreliğine çiçeğine onun bakmasını ister, genç adam pek de gönüllü olmasa da kabul eder ve bitkiyi alır, çiçeğini emanet etmek için kendisini seçmiş olan o insanı hayal kırıklığına uğratmamaya çalışır, çiçeği işe götürür, bakımını üstlenir, gittiği her yere artık o çiçeği de götürecektir.
bir gün çalışırken, çiçeğe zarar verildiğini görür ve çiçeğe daha iyi bakmaya başlar, yanından hiç ayırmaz, kendisine emanet edilen bir şeye gözü gibi bakıyor olması onun yaşam biçimini de değiştirecektir, masasında olan 6 - 7 paket sigarayı kaldırır, kahvaltı etmeye başlar, evi ve kendisi sanki artık daha özenlidir.
film hakkında kişisel fikirlerime geçmem gerekirse;
konusunu özgün buldum, gencin oyunculuğu kötü de değildi, özellikle de çiçek emanet edildikten sonra karakterinde meydana gelen değişimleri izlemek güzeldi.
izlerken düşündüğüm bazı şeyler oldu,
üzerine ölü toprağı serpilmiş gibi hisseden insanın bu topraktan kurtulması için bazen kendine güvenmesinin yanı sıra başka birinin de güvenmek için seçtiği biri olması gerekir, birinin sana güvendiğini ve sana değer verdiği bir şeyini emanet ettiğini görmek, kişiyi etkileyecek ve bakış açısına da etki edecektir.
bazen sadece bir emanete iyi bakmak için yaşarız, o kişi emanet etmek için bizi seçti diye...
devamını gör...