çok merak ettiğim para miktarıdır. yalı çapkını'nı biliyorsunuz, bir tane gerilimli entrikalı dizi. yani her zamanki türk dizilerinden pek de farkı yok. fakat karakterlerde, diyaloglarda ve özellikle diyaloglardaki ses şiddetinde sorun var. ben çok takip etmiyorum tabii öyle karşısına geçip de izlemiyorum. ama annem izliyor ve o sese maruz kalıyorum istemeden de olsa. ha, beni öyle entelektüel, aşırı kültürlü biri olarak da görmeyin. hani türk dizisi izlemeye tenezzül etmem demeye getirmiyorum işi. yeri gelir 2 saat ptt 1. lig maçı izlerim, yeri gelir akasya durağı'nın, en son babalar duyar'ın tekrarına denk geldim mi oturur izlerim. yalı çapkını gibi entrika dizilerine pek sıcak bakamıyorum.

neyse efendim, ben çocuk odasındayım bilgisayarda geziniyorum, o sırada oturma odasından bir sesler geliyor abi, yemin ediyorum 3. dünya savaşı çıktı zannediyor insan. sürekli bir bağırtı, sürekli bir çağırtı, birbirine karışıp kaos içinde bir düzen oluşturan yüksek sesler... yahu sanki her karakter ayrı ayrı doğum sancısı çekiyor, sanki çocukluklarından kalma suskun isyanlarını bir bir açığa vurup hırslarını birbirlerinden çıkarıyorlar. ferit'i ayrı bağırıyor, seyran'ı ayrı; suna'sı ayrı bağırıyor, kazım ağa'sı ayrı. birkaç saniye diyalog, cümle duyuyorsam bir 20-30 saniye de yüksek ses duyuyorum. bu kadar mı zor senaryodaki cümlelerin sakin bir ses tonuyla söylenmesi? bu kadar mı zor karakterlerin antidepresan alıp sakinleşmesi ve kendilerini öfkelendirip bağırtan ögelerden uzaklaşması? hayır, türk halkı da gerim gerim geriliyor bu nevrotik ortama gire gire. belki de amaç budur bilemeyiz tabii ama bu kadar öfke ve gerginlik diziden de soğutur.

her karakterin ayrı öfkesi ve bu öfkeyi ayrı ifade ediş biçimleri var. kazım ağa her daim öfkeli, her daim psikopat bir görüntüye sahip. antepli olmanın psikopatlığı ve antep şivesi birleşince öfkenin ifadesi çok ürkütücü oluyor. eliyle koluyla ortamdaki dekorları dağıta dağıta ''esmeeeeeğğğ'', ''seyroaaaağğnn'' gibi sözcükler sarf ediyor. akabinde de (bkz: şerif sezer) isimli kadrolu ağa dizisi oyuncusu da bezmiş bir ifade ve gerilmiş bir ses tonuyla kazım ağa'yı uyarıp sakinliğe davet ediyor. kazım ağa davete icabette çok kusur ediyor. sakinleşmesi için hatrı sayılır bir süre gerekiyor. bağırdıkça bağırası gelip daha çok bağırıyor. bağırmak bir keyif kazım ağa için. bir bağımlılık, bir tutku. bağırmanın keyfini başka işlerde bulamıyor, bağırmak sanatını en derinlikli hâliyle icra ediyor. e diğerlerine de onu seyredip şaşkın şaşkın bakmak kalıyor.

ferit'in bağırması o denli yüksek desibelli olmamakla birlikte ferit'in de psikolojik yıkımları ve bunu dışavurumları etkileyici oluyor. ferit'in en belirgin özellikleri özellikle bağırdığı zamanlarda cümleleri 0.75 x hızında konuşarak kurması ve her isyan cümlesinin sonuna ''ya!'' eklemesidir. bağırması kazım ağa gibi şiveli değildir ve desibeli daha düşüktür. yönetmen ile ferit muhtemelen daha düşük bir desibel karşılığında anlaştılar para konusunda. ferit'in bağırması daha bir çekilir. ha, bir de ellerini de çok kullanıyor bağırırken. elini bağlasanız bağıramaz muhtemelen.

seyran'ın bağırması da kazım ağa kadar çekilmez ve kulak zarı patlatan cinsten. muhtemelen seyran, yani afra saraçoğlu 0.1 desibel başına bile büyük paralar kazanmak üzerine anlaşmış olacak ki seyran özellikle ferit ve suna ile olduğu sahnelerde hiç gereği yokken, sakince konuşup halledilebilecekken bağırmayı seçiyor. bu denli göstere göstere bağırmak içlerde çözülememiş bir soruna ve bu sorunun yıllar yılı yarattığı yıkıma delalet edebilir. bir bakmak lazım afra saraçoğlu'nun geçmişine. neyse, kısacası seyran karakteri de aynı sözleri döndürüp dolaştırıp tekrar ederek bağıra çağıra konuşuyor.

bu bağırma furyasına son zamanlarda suna da katılmaya başladı ama suna'yı çok analiz edemedim doğrusu. hatırladığım kadarıyla sessiz sakin, kendi hâlinde bir karakterken birden bağırmaya başladı. ama onu da anlıyorum şahsen. ''herkes bağırıp duruyor, benim neyim eksik? belki bana da desibel başına para verirler.'' düşüncesiyle hareket ediyor olabilir. neden diye sormam. ama bunu bitirmeleri lazım artık. biz de insanız, zaten gergin hayatlar yaşayıp ekran karşısına geçmek suretiyle stres atacak olan kişiler bu karakterlerin bağırmasıyla daha da gerilip o gerginliği çevrelerinden çıkarma uğraşına giriyorlar. hayır, anlamsız yani :) benim dizide duyduğum cümlelerin %85.33'lük kısmı bağırmadan da söylenebilecek cümleler. fakat dediğim gibi yönetmen cümlelerin söylenişinde her desibel başına ne kadar para veriyorsa herkeste bir bağırmadır gidiyor. hele o kazım ağa kesin köşeyi dönmüştür şimdi acun ılıcalı misali. ulan kazım ağa... sen yok musun sen :) neyse efendim, bugünkü tespitimiz de bu kadar. iyi geceler.
devamını gör...
(bkz: okuyamadık kardeş durumumuz yoktu)
devamını gör...

bu başlığa tanım girmek için olabilirsiniz.

zaten üye iseniz giriş yapabilirsiniz.

"yalı çapkını'nda karakterlerin desibel başına aldıkları para" ile benzer başlıklar

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim