1.
yazmanın ön koşulu üzerine yazacak bir materyal ya da bir mecra bulmaktır. söz uçar yazı kalır misali.
devamını gör...
2.
harfleri bilmek.
devamını gör...
3.
hiç sevmem ama orhan pamuk'a çok yaşayan mi iyi yazar, yoksa çok okuyan mı tarzı bir soru sormuşlardı. yanıtı, "çok yazan" olmuştu. doğruluk payı büyük bence. yazarlık, bana kalırsa, tembellik kaldırmayan bir müessese.
devamını gör...
4.
yazmak yaşamın bir parçasıdır ve öyle ahım şahım koşullar gerektirmez. burada tanım girerek de yazıyorsun, bir reklam yazarı da yazıyor, köşe yazarı da yazıyor, büyük yazarlar da yazıyor ama sanat yapıtı ortaya koymak farklı bir iş tabi. onun ön koşulu ise sanatçı bir kişilik ve bu kişiliği pazarlayabileceğiniz bi zeka.
devamını gör...
5.
okumaktan çok yazmak etkiliyor yazmadıktan sonra istediğin kadar oku en çok okuyan yazar olmayacak sonuçta.
devamını gör...
6.
ben başlığı yazan yazar harici bir madde daha eklemek istiyorum: yetenek.
kitap okumak faydalı olabilir evet. yıllardır hemen her gün, hiç olmazsa 3-5 sayfa okuyan biri olarak diyebilirim ki, ben iyi yazamıyorum. hemen her türden kitap okuyorum ( yeni nesil dune serisi, aşk romanları,harry potter gibileri hariç). bilim, siyaset, roman,psikoloji, felsefe,klasik,… ama ne kadar okursam okuyayım duygularımı ifade ederken zorlanıyorum. aklımda her şey o kadar net ki, ama yazıya dökünce , aklımdaki o engin deryadan bir iki damla su tanesi kalıyor. yani demem o ki, bana göre başlıca faktör yetenek. o yeteneğe sahip kişiler, duyguları daha iyi ifade edebiliyor.
istisnası yazarın dediği gibi o olayı, o duyguyu çok içten bir şekilde yaşamak. kendi duygularının farkında olmak, kendine karşı objektif olabilmek.
ama dediğim gibi ilk faktör, yetenek. sonrası beraberinde geliyor zaten.
kitap okumak faydalı olabilir evet. yıllardır hemen her gün, hiç olmazsa 3-5 sayfa okuyan biri olarak diyebilirim ki, ben iyi yazamıyorum. hemen her türden kitap okuyorum ( yeni nesil dune serisi, aşk romanları,harry potter gibileri hariç). bilim, siyaset, roman,psikoloji, felsefe,klasik,… ama ne kadar okursam okuyayım duygularımı ifade ederken zorlanıyorum. aklımda her şey o kadar net ki, ama yazıya dökünce , aklımdaki o engin deryadan bir iki damla su tanesi kalıyor. yani demem o ki, bana göre başlıca faktör yetenek. o yeteneğe sahip kişiler, duyguları daha iyi ifade edebiliyor.
istisnası yazarın dediği gibi o olayı, o duyguyu çok içten bir şekilde yaşamak. kendi duygularının farkında olmak, kendine karşı objektif olabilmek.
ama dediğim gibi ilk faktör, yetenek. sonrası beraberinde geliyor zaten.
devamını gör...
7.
iyi bir gözlemci olmak ve gözlemlediklerini iyi analiz edebilmek. tabii bunlar yeterli değil. analiz edilenler arasında sebep sonuç ilişkisi kurabilmek, olayları birkaç farklı bakış açısıyla değerlendirebilmek, yeri geldiğinde hayat görüşünü bir kenara bırakıp bambaşka bir insan gibi düşünebilmek gerekiyor.
devamını gör...
8.
sözcüklerle münasebetin iyi ve zihninin çok pencereli olması.
devamını gör...
9.
sevdiğim yazarlardan olan orsalesta anafor’un açtığı başlığı görünce ben de tanım yazmak istedim. okumak, yaşamak ve dert sahibi olmak çok önemli bence de. karanliktakimum’un yaptığı yetenek eklemesi de oldukça yerinde.
ben de ekleme yapmalıyım. görüyor ve artırıyorum.
ben çok küçük yaşta öykü yazmaya başladım ama hepsi çocuksu şeylerdi. ciddi ciddi öyküler yazmaya başladığım ilk zamanlar adeta minyatür bir kafka idim. onun gibi cümleler kurmak için kan ter içinde çabalıyordum.
çok okudum, deliler gibi, hayatım yokmuş gibi okudum ve bu bana ciddi bir birikim sağladı. yaşadım da. en dibi gördüğüm çok oldu, tekrar yükselip tekrar düştüm. harcayamayacağım kadar çok paramın olduğu zamanlarım oldu, metro çıkışında metro kartı dilendiğim zamanlarım da. ve içimde tutamadığım onlarca derdim oldu, hala var ve görüyorum ki olmaya devam edecek. yetenek konusunda emin değilim ama bence az da olsa bir yazı kabiliyeti var bünyemde. bazen nerde olduğunu bulamasam da varlığını hissediyorum.
ama minyatür kafka olmaktan kurtulup gerçekten yazmaya başlamam kendi tarzımı bulmamla oldu. kafka gibi değil, kafka hayranı bir insanolunbiraz gibi yazmaya başladığımda kendi sesimi de bulmuş oldum. ne yazarsam yazayım kendi tavrımla yazmaya başladım o günden sonra.
haklı bütün ön koşullara ek olarak bence insanın kendi sözcüklerini bulmasını da ekleyebiliriz. yani ben eklemek isterim. sanırım ekledim de.
ben de ekleme yapmalıyım. görüyor ve artırıyorum.
ben çok küçük yaşta öykü yazmaya başladım ama hepsi çocuksu şeylerdi. ciddi ciddi öyküler yazmaya başladığım ilk zamanlar adeta minyatür bir kafka idim. onun gibi cümleler kurmak için kan ter içinde çabalıyordum.
çok okudum, deliler gibi, hayatım yokmuş gibi okudum ve bu bana ciddi bir birikim sağladı. yaşadım da. en dibi gördüğüm çok oldu, tekrar yükselip tekrar düştüm. harcayamayacağım kadar çok paramın olduğu zamanlarım oldu, metro çıkışında metro kartı dilendiğim zamanlarım da. ve içimde tutamadığım onlarca derdim oldu, hala var ve görüyorum ki olmaya devam edecek. yetenek konusunda emin değilim ama bence az da olsa bir yazı kabiliyeti var bünyemde. bazen nerde olduğunu bulamasam da varlığını hissediyorum.
ama minyatür kafka olmaktan kurtulup gerçekten yazmaya başlamam kendi tarzımı bulmamla oldu. kafka gibi değil, kafka hayranı bir insanolunbiraz gibi yazmaya başladığımda kendi sesimi de bulmuş oldum. ne yazarsam yazayım kendi tavrımla yazmaya başladım o günden sonra.
haklı bütün ön koşullara ek olarak bence insanın kendi sözcüklerini bulmasını da ekleyebiliriz. yani ben eklemek isterim. sanırım ekledim de.
devamını gör...
10.
okumak.
dinlemek.
düşünmek.
düşünmek.
düşünmek.
yazmak.
dinlemek.
düşünmek.
düşünmek.
düşünmek.
yazmak.
devamını gör...
11.
başlıkta birkaç farklı görüşe önem veren tanımı beğendim çünkü bence cevap hepsi. evet okumak ve yazmak kardeş eylemler ve çok okumalı ve çok yazmalıyız. evet yaşanmışlıklar da çok önemli. ve evet yeteneğin etkisi yadsınamaz.
ancak bence yetenek sizi anca bir noktaya kadar taşıyabilir. eğer kendinizi yazma konusunda geliştirmezseniz okulda "zeki ama çalışmıyor" denen çocuk olursunuz. sadece arada bir güzel bir şeyler çıkar yeteneğinizden.
yaşanmışlıklar da önemli elbette. ancak bir cinayet romanı yazmak için önce gidip birini öldürmenize de gerek yok. hımmm.... gerek yok, değil mi? eee, nerde kalmıştım? bir şeyleri olmuş gibi düşleyebilmek bence insanların en güzel özelliklerinden biri. var olmayanı hayal edebilmek. eğer bu gücümüz olmasaydı elfler, hobbitler, ejderhalar, çöl gezegenleri, omuzunda havlu ile galakside otostop çekmek ve daha bir sürü harika olmazdı.
okumak da çok önemli çünkü başkalarının zihnine, yaşamına, dünyalarına girebilmenin bir yolu. okudukça başkalarının sesini öğrenip, kendinizde deneyip, en sonunda kendi sesinize ulaşabilirsiniz.
ancak bence en önemlisi yazmaktır. çünkü beyin de bir kas gibidir. onu her gün aynı saatte aynı masaya oturtur ve yazdırırsanız, en başta dandik ötesi metinler bile çıksa, zihnininiz bir gün kelimelerle oynamaya ve sizi bile şaşırtacak cümleler kurmaya başlayacaktır. bugüne dek çoğu ünlü yazar ilham gelmesini beklememiş, tam tersi günlük rutinlerini sıkı sıkı takip ederek, ilhama nereye ne zamanda gelmesi gerektiğini öğretmişlerdir.
o yüzden bence başta yazmak olmak üzere bahsettiğim (ve bahsetmeyi unuttuğum) tüm eylemler yazmanın ön koşuludur. yeter ki siz yazmak isteyin. e bu da biraz "anlatacak bir derdi olma" kısmına da göz kırpmıyor değil.
ancak bence yetenek sizi anca bir noktaya kadar taşıyabilir. eğer kendinizi yazma konusunda geliştirmezseniz okulda "zeki ama çalışmıyor" denen çocuk olursunuz. sadece arada bir güzel bir şeyler çıkar yeteneğinizden.
yaşanmışlıklar da önemli elbette. ancak bir cinayet romanı yazmak için önce gidip birini öldürmenize de gerek yok. hımmm.... gerek yok, değil mi? eee, nerde kalmıştım? bir şeyleri olmuş gibi düşleyebilmek bence insanların en güzel özelliklerinden biri. var olmayanı hayal edebilmek. eğer bu gücümüz olmasaydı elfler, hobbitler, ejderhalar, çöl gezegenleri, omuzunda havlu ile galakside otostop çekmek ve daha bir sürü harika olmazdı.
okumak da çok önemli çünkü başkalarının zihnine, yaşamına, dünyalarına girebilmenin bir yolu. okudukça başkalarının sesini öğrenip, kendinizde deneyip, en sonunda kendi sesinize ulaşabilirsiniz.
ancak bence en önemlisi yazmaktır. çünkü beyin de bir kas gibidir. onu her gün aynı saatte aynı masaya oturtur ve yazdırırsanız, en başta dandik ötesi metinler bile çıksa, zihnininiz bir gün kelimelerle oynamaya ve sizi bile şaşırtacak cümleler kurmaya başlayacaktır. bugüne dek çoğu ünlü yazar ilham gelmesini beklememiş, tam tersi günlük rutinlerini sıkı sıkı takip ederek, ilhama nereye ne zamanda gelmesi gerektiğini öğretmişlerdir.
o yüzden bence başta yazmak olmak üzere bahsettiğim (ve bahsetmeyi unuttuğum) tüm eylemler yazmanın ön koşuludur. yeter ki siz yazmak isteyin. e bu da biraz "anlatacak bir derdi olma" kısmına da göz kırpmıyor değil.
devamını gör...
12.
yazmaktır. her konuda, serbest çağrışımla, saçmalayarak, mantıklı, öyle, böyle yazmak. yazarken sınırlarınızı fark ettiğinizde, kendinizi ifade edemediğinizde, düşüncelerinizi yazıyla aktaramadığınızda okumak ihtiyacı hasıl olur. okudukça, öğrendikçe daha rahat yazarsınız. derinlemesine düşünüp, gözlemlediğinizi ve yaşadığınızı varsayıyorum.
devamını gör...
13.
80e 20 kuralına tâbi *
anlatı, hikaye ve senaryolar için;
öncelikle yazılacak tür ve konu ile ilgili derin okumalar yapılmalıdır. özümsenmelidir.
sonrasında ise yapısal çalışmalar yapılmalıdır. hikaye - senaryo iskeleti kurulmalı.
fikirler önemlidir ama tek başlarına kesinlikle işe yaramazlar.
planlamalar sonrasında hayırlı olsun elinizde temeli oluşturulmuş bir anlatınız var.
kalan kısım için ise calışmanızın yüzde yirmilik aşamasına gelmişsinizdir. elinize kuvvet!
tabii ki bu aşamalar altyapınız * sağlamsa ortaya güzel çalışmalar çıkaracaktır.
hikayelerin aksine şiirler planlama gerektirmez. anlık duygu akışınızı kaleme aldığınızdan mütevellit kuralımız tersine dönmüştür. *
dilediğiniz akıma kapılarak amaçlarınıza ulaşmış olursunuz.
tebrikler!
anlatı, hikaye ve senaryolar için;
öncelikle yazılacak tür ve konu ile ilgili derin okumalar yapılmalıdır. özümsenmelidir.
sonrasında ise yapısal çalışmalar yapılmalıdır. hikaye - senaryo iskeleti kurulmalı.
fikirler önemlidir ama tek başlarına kesinlikle işe yaramazlar.
planlamalar sonrasında hayırlı olsun elinizde temeli oluşturulmuş bir anlatınız var.
kalan kısım için ise calışmanızın yüzde yirmilik aşamasına gelmişsinizdir. elinize kuvvet!
tabii ki bu aşamalar altyapınız * sağlamsa ortaya güzel çalışmalar çıkaracaktır.
hikayelerin aksine şiirler planlama gerektirmez. anlık duygu akışınızı kaleme aldığınızdan mütevellit kuralımız tersine dönmüştür. *
dilediğiniz akıma kapılarak amaçlarınıza ulaşmış olursunuz.
tebrikler!
devamını gör...