orijinal adı: the girl with seven names: a north korean defector’s story
yazar: hyeonseo lee
yayım yılı: 2014
kuzey kore'nin baskıcı rejimine dayanamayan karakter kurtuluşu çin'e kaçmakta bulur ancak annesini kuzey kore'de bıraktığından bu kaçış mutlu sondan uzaktır.
yazar: hyeonseo lee
yayım yılı: 2014
kuzey kore'nin baskıcı rejimine dayanamayan karakter kurtuluşu çin'e kaçmakta bulur ancak annesini kuzey kore'de bıraktığından bu kaçış mutlu sondan uzaktır.
öne çıkanlar | diğer yorumlar
başlık "karanliktakimum" tarafından 10.03.2022 11:54 tarihinde açılmıştır.
1.
hyeonseo lee adlı yazarın, kuzey kore’den kaçışını anlattığı otobiyografik kitap. eşimin dünya kadınlar günü için bana verdiği hediyeydi. kitaptaki kadının hikayesini okuyunca, hediyenin anlamı da bir kaç kat artmış oldu benim için.
kitapta geçen bir cümle var:
hakkınızın suistimal edildiğini bilmek için, önce bu haklara sahip olduğunuzu öğrenmiş olmak gerekir
kuzey kore’nin kısa bir özeti aslında bu ifade. haklarınızın ırzına geçiliyor ama siz haklarınızı bilmiyorsunuz ; bu yüzden de bu durum size çok normal geliyor. ülkeniz tarafından dış dünyayla bağlantınız kesilmiş, tv.de sadece yerel kanallar var. kanallarda güney kore’nin sefalet içinde yaşadığını, çocukların çöpten yemek aradığını anlatıyorsun. bunu çürütecek kaynak yok; o yüzden bunlara inanarak büyüyorsun. arada kaçak gelen, tezgah altından güney kore şarkıcılarının kasetlerini alıyorsun ama bunları çok kısık sesle dinlemek zorundasın. birinin ihbar etmesi durumunda, sırf bu şarkıyı dinlediğim için, ölüm cezasına bile çarptırılabiliyorsun. kim ailesinin kahraman olduğunu öğretiyorsun küçüklükten beri. kim ailesinden biri ölünce, ağlamak istemesen bile ağlamak zorundasın; her gün büstüne çiçek götürmek zorundasın. aksi takdirde az ağladın diye veya az çiçek götürdün diye ceza alabilirsin. ülkede 97 yılında açlık krizi meydana geliyor; ülkenin songbunu düşük olan vatandaşları açlıktan ölüyor ama tv.de bu bile telaffuz edilmiyor.
bir aile, sırf gazete kağıdına sigara sararken, gazetenin diğer tarafında kim ailesi’nin resmi olduğunu fark etmedikleri için çalışma kamplarına gönderiliyor. her evde kim ailesi’nin portreleri bulunmak zorunda. onlara toz bile değdirmemen gerekiyor; ihbar halinde cezası çok büyük. bu nedenle selde, yangında bile insanlar evden ilk portreleri kurtarıyorlar. bakın para pul değil, bu ailenin portreleri.
bowibu başlığında, küçüklükten kurulan ispiyon ağını anlatmıştım. kitaptan alıntı:
aslında zalim liderler ve mazlum halkı birbirinden ayıran bir çizgi yoktu. aslında kim ailesi bu gaddarlığ en alttan en üste tüm insanları ortak ederek sürdürüyorlardı. kimse suçsuz değildi. korkutulmuş parti kadrosu alttakileri korkutuyor, onlar da altındakileri derken zincirleme işliyordu korku hükümdarlığı. genç bir erkek, çin’e kaçmak isteyen bir kızı ölüme gönderebiliyordu. çünkü kızın songbunu düşüktü ya da düşman sınıfındaydı. sıradan insanlar zorba, ihbarcı ve hırsız haline gelmişti. hayatta kalmak ya daüstünlük kurmak için korkuyu kullanıyorlardı.
ülkede tabi seçimler oluyordu ama her seçim %100 kim ailesinin seçilmesiyle sonuçlanıyordu. biz kitabını okuyanlar, bu cümlenin çok tanıdık geldiğini farkedecekler. okuduğum distopik kitaplar gibi bir ülke kısacası.
kitap işte böyle bir ortamda doğmuş henüz 17 yaşında bir kızın, bir kaç gün için çin’e kaçıp bir daha dönememesini anlatıyor. 18 yaşına girmesine az zaman kalmıştır ve çin sınırına 50 metre uzakta oturmaktadır. bir kaç gün gezip tozarım derken, seçimler için nüfus sayımına gelen görevlilerin kendisinin yokluğunu farketmesiyle dönüşü imkansız hale gelmiştir. döndüğü an ya çalışma kampına gidecektir ; bu da büyük ihtimalle ölüm demek onlar için.
bir süre çin’deki amcasının yanında kalıyor. ama dönüş imkansızlaşınca bu süre haliyle uzuyor. amcasının yanından ayrılıp, şangay’a oradan güney kore’ye kaçışını ağzınız açık okuyacaksınız. cesaretine hayran kaldım. kaybedecek bir şeyi olmayan bir kadının cesareti. ama çok güçlü; onun yaptıklarını yapacak başka biri var mıdır ki?
kitabın ismi olan yedi isimli kız da, her gittiği yerde ismini değiştirmek zorunda kalmasından kaynaklanıyor. hyeonseo lee ise artık son ismi. güvende olduğu, güney kore ismi.
şu ana kadar okuduğum en şaşırtıcı hayat hikayelerinden biri oldu. benimle aynı yıl doğumlu ve benimle aynı süre yaşamış birinin , nelere göğüs gerdiğini görmek, acı diye nitelendirdiğim şeylerin aslında ne kadar basit olduğunu görmemi sağladı. kitabın aynı zamanda the girl with seven names adlı bir filmi de çevrilmiş ama henüz izlemedim.
kısacası dışa kapalı bir ülkeyi öğrenmek açısından da, hyeonseo’nun ilginç hayat hikayesini öğrenmek açısından da okunacak bir kitaptır.
kitapta geçen bir cümle var:
hakkınızın suistimal edildiğini bilmek için, önce bu haklara sahip olduğunuzu öğrenmiş olmak gerekir
kuzey kore’nin kısa bir özeti aslında bu ifade. haklarınızın ırzına geçiliyor ama siz haklarınızı bilmiyorsunuz ; bu yüzden de bu durum size çok normal geliyor. ülkeniz tarafından dış dünyayla bağlantınız kesilmiş, tv.de sadece yerel kanallar var. kanallarda güney kore’nin sefalet içinde yaşadığını, çocukların çöpten yemek aradığını anlatıyorsun. bunu çürütecek kaynak yok; o yüzden bunlara inanarak büyüyorsun. arada kaçak gelen, tezgah altından güney kore şarkıcılarının kasetlerini alıyorsun ama bunları çok kısık sesle dinlemek zorundasın. birinin ihbar etmesi durumunda, sırf bu şarkıyı dinlediğim için, ölüm cezasına bile çarptırılabiliyorsun. kim ailesinin kahraman olduğunu öğretiyorsun küçüklükten beri. kim ailesinden biri ölünce, ağlamak istemesen bile ağlamak zorundasın; her gün büstüne çiçek götürmek zorundasın. aksi takdirde az ağladın diye veya az çiçek götürdün diye ceza alabilirsin. ülkede 97 yılında açlık krizi meydana geliyor; ülkenin songbunu düşük olan vatandaşları açlıktan ölüyor ama tv.de bu bile telaffuz edilmiyor.
bir aile, sırf gazete kağıdına sigara sararken, gazetenin diğer tarafında kim ailesi’nin resmi olduğunu fark etmedikleri için çalışma kamplarına gönderiliyor. her evde kim ailesi’nin portreleri bulunmak zorunda. onlara toz bile değdirmemen gerekiyor; ihbar halinde cezası çok büyük. bu nedenle selde, yangında bile insanlar evden ilk portreleri kurtarıyorlar. bakın para pul değil, bu ailenin portreleri.
bowibu başlığında, küçüklükten kurulan ispiyon ağını anlatmıştım. kitaptan alıntı:
aslında zalim liderler ve mazlum halkı birbirinden ayıran bir çizgi yoktu. aslında kim ailesi bu gaddarlığ en alttan en üste tüm insanları ortak ederek sürdürüyorlardı. kimse suçsuz değildi. korkutulmuş parti kadrosu alttakileri korkutuyor, onlar da altındakileri derken zincirleme işliyordu korku hükümdarlığı. genç bir erkek, çin’e kaçmak isteyen bir kızı ölüme gönderebiliyordu. çünkü kızın songbunu düşüktü ya da düşman sınıfındaydı. sıradan insanlar zorba, ihbarcı ve hırsız haline gelmişti. hayatta kalmak ya daüstünlük kurmak için korkuyu kullanıyorlardı.
ülkede tabi seçimler oluyordu ama her seçim %100 kim ailesinin seçilmesiyle sonuçlanıyordu. biz kitabını okuyanlar, bu cümlenin çok tanıdık geldiğini farkedecekler. okuduğum distopik kitaplar gibi bir ülke kısacası.
kitap işte böyle bir ortamda doğmuş henüz 17 yaşında bir kızın, bir kaç gün için çin’e kaçıp bir daha dönememesini anlatıyor. 18 yaşına girmesine az zaman kalmıştır ve çin sınırına 50 metre uzakta oturmaktadır. bir kaç gün gezip tozarım derken, seçimler için nüfus sayımına gelen görevlilerin kendisinin yokluğunu farketmesiyle dönüşü imkansız hale gelmiştir. döndüğü an ya çalışma kampına gidecektir ; bu da büyük ihtimalle ölüm demek onlar için.
bir süre çin’deki amcasının yanında kalıyor. ama dönüş imkansızlaşınca bu süre haliyle uzuyor. amcasının yanından ayrılıp, şangay’a oradan güney kore’ye kaçışını ağzınız açık okuyacaksınız. cesaretine hayran kaldım. kaybedecek bir şeyi olmayan bir kadının cesareti. ama çok güçlü; onun yaptıklarını yapacak başka biri var mıdır ki?
kitabın ismi olan yedi isimli kız da, her gittiği yerde ismini değiştirmek zorunda kalmasından kaynaklanıyor. hyeonseo lee ise artık son ismi. güvende olduğu, güney kore ismi.
şu ana kadar okuduğum en şaşırtıcı hayat hikayelerinden biri oldu. benimle aynı yıl doğumlu ve benimle aynı süre yaşamış birinin , nelere göğüs gerdiğini görmek, acı diye nitelendirdiğim şeylerin aslında ne kadar basit olduğunu görmemi sağladı. kitabın aynı zamanda the girl with seven names adlı bir filmi de çevrilmiş ama henüz izlemedim.
kısacası dışa kapalı bir ülkeyi öğrenmek açısından da, hyeonseo’nun ilginç hayat hikayesini öğrenmek açısından da okunacak bir kitaptır.
devamını gör...