yeni açılmada müzik yasağının 24'e çekilmesi

ülkemizde 1 temmuz 2021 tarihi itibariyle uygulanmaya başlanacak pandemi sonrası yeni açılma dönemi kurallarını açıklayan partili cumhurbaşkanı erdoğan’ın;
"1 temmuz itibarıyla sokağa çıkma yasağını tamamen kaldırıyoruz. müzik kısıtlamasını da 24.00’e çekiyoruz, kusura bakmasınlar, gece kimsenin kimseyi rahatsız etmeye hakkı yoktur." şeklinde duyurduğu her türlü müzik kısıtlamasıdır.
yatsı ezanı sonrasında müzikli eğlenceli hayat yaşamak peşinde koşan günahkarların eğlencelerine karışılmayacak ancak başkalarını rahatsız edecek biçimde gürültü çıkarmaları da böylece engellenmiş olacaktır.
güzel karar.

24.00 itibariyle virüsün çeşitli bilgisayar çıkış parçaları ile kulağımızdan girerek bizi hasta etmesi sebebiyle saati uzatılan yasaktır.
umarım müzik yasağı dedikleri nane müzikli eğleşme törenleridir.

pandemi bahanesiyle müzik ve eğlence sektörünü istedikleri gibi dizayn ediyorlar bir yıldan fazladır. şimdi yasaklar kalkıyor ama müzik 24'ten sonra yasak. bahane pandemi değil bu sefer, "kimsenin kimseyi rahatsız etmeye hakkı yok"muş. bundan önceki yıllarda müzik dinlemek istemediğimde ya da müzikli bir mekana gitmediğimde, hiç sokak ortasında müzik duymadım. yani rahatsız olmadım. ben evimde otururken bir yerde müzik varsa ben bunu duymadım. siz de duymadınız di mi? ama yok bizi çok düşünen, partili cumhurbaşkanı bizler evimizde otururken olur da bir müzik sesi gelir de rahatsız oluruz diye, 24'ten sonra müzik sektörünü kapatıyor.

insanların kendi tercihiyle dinlediği, dinleyeceği müziğe de karışmayın yahu.

kusura bakmayın ile beraber başlayan cümlelerden sonra kusura baktığımız güncellemedir.

hiçbir şekilde aynı fikirde olacağımı düşünmezdim ama oldu. haklı uygulama bence. gece/gündüz fark etmeksizin kimsenin kimseyi gürültü çıkarıp rahatsız etme hakkı olmamalı. bu müzik olur, seçim aracı olur, gereksiz korna olur, bağıra bağıra dolaşan serseriler olur, saçma sapan motor bağırtan araçlar ve motorsikletler olur, açılıyoruz/kapatıyoruz diye son ses halay açan esnaf olur, sokak düğünü olur. bu liste uzaaar gider. sessizlik istiyoruz. kimse kimsenin gürültüsünü dinlemek zorunda değil.

"müzikle ilgili sınırlamayı da daha ileri bir saat olan 24'e çekiyoruz. kusura bakmasınlar. gece kimsenin kimseyi rahatsız etmeye hakkı yoktur."

ben de evimin yanındaki camide çok yüksek sesle ezan okunmasından rahatsızım (95 db)

müzik yapılan hangi yer sizi yatağınızdan kaldırdı da rahatsız mı oldunuz acaba?

kusura bakacağız.

coronanin müzikten beslenmesi gibidir. siyasal islamcılarin bilimden daha çok bildiği durumdur.

20'li yaşlarımda eğlenirim diye düşünüyordum ama bütün türkiye benim kaderimi yaşıyor. aynı ailemin beni yönetmeye çalışması gibi yönetiliyoruz.

kimsenin kimseyi rahatsız etmeye hakkı yoktur şeklinde devam eden açıklamadır.
bu nasıl bir adalet anlayışıdır hala aklım almıyor. müzisyenler bu durumdan rahatsız oluyor... yine amaca ulaşmada yetersiz kaldınız. *

bence müzik toptan yasaklanmalı ne öyle hayallere dalanlar eğlenmeler falan ben çok rahatsız oluyorum.

demek ki mesele pandemi değilmiş. insanları sizin istediğiniz gibi yaşamaya zorlayamazsınız buna hakkınız yok. zaten müzikli mekanlara ruhsat verilirken yerleşim yerlerine, okula, camiye falan uzaklığına bakılarak veriliyor. benim eğlence mekanına falan gittiğim yoktur en fazla çay ocağına gider 2 çay içer dönerim lakin burada dolaylı yoldan müdahale var komik bahanelerle gizlemeye çalışıyorlar.

“siz eğlenmeyin biz sizi izleyip çoook eğleniyoruz” der gibi.

sedat peker ve hadi özışık arasındaki kayıt hâlâ youtubede. hadi denen şahıs, peker'le bu görüşmeyi yaparken neredeydi? haramzade bir akp'linin nargilecisinde. nargile cafelerde kapalı ortamda duman içmek normal zamanda bile suç. pandemi yasakları akp lileri kapsamıyor.

bugünkü yasakta akp ye yakın olan işletmecilerle namuslu esnaf arasında haksız rekabet için konulan bir ayrıntı. saat 24'ten sonra hadi bakayım hangi polis hangi mafyacının mekanını kapatabilecek? güçleri her zamanki gibi borç harç ayakta kalmaya çalışan namuslu insanlara yetecek.

twitter,ekşi gibi birkaç sosyal medya platformunda dolanıyorum iki saattir.
gül gül öldüm.
bizim insanımız harbi salak.
birkaç provokatör ezan mevzusu attı ortaya ve yine karıştı ortalık.
herkes birbirine saldırıyor.
bu ülkede din ve terör konuları her zaman iş yapıyor bu su götürmez bir gerçek.
istediklerini vere vere doymadınız yıllardır şunlara.

(bkz: türk halkının %60'ı aptaldır)

muhtemel anayasaya aykırı bir uygulama bu. ama bunu dile getirebilecek bir muhalefet var mı bu ülkede ?

pandemi döneminde kendileri için tam kapasite kongreler düzenleyen bir zihniyetten hiç de şaşırtmayan bir karardır. pandemi döneminde bile yasakları ideolojik çerçevede yorumlayan bu yapıyı halen tam anlamamış kitle varsa gitsinler kumda top oynasın.*

bi tane kurbağ deneyi vardı, bu gidişin sonu ondan da beter

24.00 itibarıyla müzik yasağı getiriliyor ve ses kirliliği kisvesi altında özel hayata müdahale ediliyorsa sabaha karşı ezan da okunmamalıdır. insanların bebeği var hastası var bu ne saygısızlık değil mi?
unutmayın bu ülkede yasaklar hep seküler kesim içindir. dinciler her zaman mağdurdur.

"örgütlü tepki vermek zorundayız. fiili bir tepki olmalı bu." diye düşünürken her tepkiyi alakasız yerlerden kendilerine çevirdiklerini hatırlayıp susuyorum.
ülkedeki siyaset sağ seçmeni mutlu etmek üzerine kurulu.
demokrasi çoğunluğun hapishanesinde yok olmaktır.

son bir, bir buçuk yıldır yaşadıklarımızı (bize yaşatılanları) bir kenara bırakıyorum, saymakla bitmez zira. ama şu süreçte bilhassa restoran ve müzik sektörüne çektirdikleri onca şey bile, bu sektörden ekmek yiyen insanlardan aldıkları bedduaların yanında hiçbir şey.

ben de dahil olmak üzere, bu iki sektörden de birçok arkadaşım işsiz kaldı. asıl mesleğimin bu iki sektörle de alakası olmamasına ve benim için geçici işler olmasına rağmen benim bile o dönem içine girdiğim bunalımın, çektiğim maddi sıkıntının, hissettiğim çaresizliğin haddi hesabı yok. bir de tek kazanç kapısı bu olan insanları düşünün. süreç boyunca dalga geçer gibi, çocuk oyuncağı gibi yasakları koyup koyup çektiler, saatlerini değiştirdiler, evirip çevirdiler ama hiçbir yaptırımları bu insanların mağduriyetini zerre gidermediği gibi, daha da artırdı. işin manevi, psikolojik boyutunu geçtim (evet, bunları bile geçmeye itiliyoruz bu yerde), işsiz kalmalarının ardından bütün birikimlerini sıfırlayan, en basit market alışverişlerini bile kuruş kuruş hesaplayarak ve diken üstünde yapan, temel insani ihtiyaçlarını karşılayamayan bir toplum yarattılar elleriyle. biz de her geçen gün artık dayanamadıkları için canlarına kıyan insanlarımızın haberleriyle güne başladık. düşünsenize, bunalıma girmeyi, kira ödeyememeyi falan da bir kenara bırakın, bu keyfi "tedbirler" yüzünden insanlar intihar ediyor ya. basbayağı, canlarına kıyıyorlar? ve yeteri kadar öfkeli değilmişiz, haklı değilmişiz gibi aldığımız karşılık şu: "kusura bakmasınlar, gece kimsenin kimseyi rahatsız etmeye hakkı yok".

sizin milyonlarca insanın hayatını çekilmez bir hale getirmeye, kalan son kuvvetiyle tutunduğu dalı acımasızca kesmeye, koca bir neslin umutlarını katletmeye, çabalarını hiçe çevirmeye, doğduğu büyüdüğü topraklardan kaçıp kurtulmayı isteyecekleri kadar bıktırmaya ve öfkelendirmeye, "kimin uğruna, ne uğruna tüm bunlar?" dedirtip hayatlarından pes ettirmeye ne hakkınız vardı? ne hakkınız var? kusura bakıyoruz, bakacağız da.