yurtdışında sıfırdan başlamak
başlık "kafadan filozof" tarafından 24.11.2021 22:41 tarihinde açılmıştır.
1.
zorlu ama doyurucu bir deneyim.
türkiye'den amsterdam'a uzanan maceramı anlatayım. yıllarca türkiye'de çesitli işlerde çalıştım. bir yerden sonra baktım ki emeklerimin karşılığını alamıyorum, şansımı yurtdışında denemeye karar verdim. beceremezsem nasıl olsa geri dönerim, zaten kaybedecek neyim var ki diye düşündüm. çat pat bildiğim ingilizceyi geliştirmem altı ayımı aldı. uzaktan akrabalarımız yaşadığı için hollanda'yı seçtim. vize almakta bayağı bir zorlandım. hatta belediyenin mehter takımına bile başvurdum ama almadılar. sahte evrak falan düzenleyip kendimi iki ev, bir arsa ve yüklü bir banka hesabı sahibi olarak göstermem gerekti ama sonunda turist vizesini alabildim.
itiraf etmeliyim ki ilk günler hemen geri dönmek istedim ama kendime bir seneden önce dönmeyeceğime dair söz vermiştim. akrabaların evinde kalıp onlarin sahibi olduğu küçük markette çalışıyordum. tabi kaçak olarak ve karın tokluğuna. bu arada da üniversiteye gitmenin yolunu arıyordum. bir gece amsterdam'da gezerken yolum red light district'e düştü. hemen kafamda bir ışık yandı. dedim ben niye burada çalışmayayım, acayip para kazanırım. akrabalarla konuştum, başta mırın kırın ettiler ama kabul ettiler. nede olsa iyi para kazanırsam artık onlara yük olmayacaktım. bu arada bir üniversiteye de kabul edildim. artık kaçak değildim, öğrenci vizem vardi.
red light district'te calişmaya başlayalı bir ay olmuştu. işler iyi gidiyordu. gündüz çalışıp gece okula gidiyordum. bir dakika, öyle değil. gece çalışıp gündüz okula gidiyordum. bu arada orada çalışıyorum diye orospuluk yaptığımı sanmayın. ben namuslu bir kadınım. baktım oradaki kulüplerde tablayla sigara, puro satan kimse yok, bu işi ben yaparım dedim. tabi sigara, puro yaninda esrar, mantar, prezervatif, krem, yüzük falan da satıyorum. nasıl olsa yasal. arada yanağımdan makas alıp popoma şaplak atanlar oluyor ama artık olacak o kadar. bir de swinger kulüplerde aralarına davet ediyorlar, bazen canım çekmiyor değil ama nazik bir dille reddediyorum.
güzel para kazandığımı görünce başkaları da bu işe atlamadan hemen bir kaç kız buldum. artık onlar da bana çalışıyor. gerçi kulağıma geliyor, bazıları arada orospuluk da yapıyormuş, partilere falan katılıyormuş ama beni ilgilendirmez. şu anda bu iş konseptini avrupa'da başka nerelerde uygulayabilirim diye araştırıyorum. yurtdışında sıfırdan başladım ama şimdiden patroniçe oldum. ben bu kafayla bir kaç seneye milyonlar kazanırım. canım kendim. evet dostlar, her şey cesaret edip ilk adımı atmaya bakıyormuş meğer.
türkiye'den amsterdam'a uzanan maceramı anlatayım. yıllarca türkiye'de çesitli işlerde çalıştım. bir yerden sonra baktım ki emeklerimin karşılığını alamıyorum, şansımı yurtdışında denemeye karar verdim. beceremezsem nasıl olsa geri dönerim, zaten kaybedecek neyim var ki diye düşündüm. çat pat bildiğim ingilizceyi geliştirmem altı ayımı aldı. uzaktan akrabalarımız yaşadığı için hollanda'yı seçtim. vize almakta bayağı bir zorlandım. hatta belediyenin mehter takımına bile başvurdum ama almadılar. sahte evrak falan düzenleyip kendimi iki ev, bir arsa ve yüklü bir banka hesabı sahibi olarak göstermem gerekti ama sonunda turist vizesini alabildim.
itiraf etmeliyim ki ilk günler hemen geri dönmek istedim ama kendime bir seneden önce dönmeyeceğime dair söz vermiştim. akrabaların evinde kalıp onlarin sahibi olduğu küçük markette çalışıyordum. tabi kaçak olarak ve karın tokluğuna. bu arada da üniversiteye gitmenin yolunu arıyordum. bir gece amsterdam'da gezerken yolum red light district'e düştü. hemen kafamda bir ışık yandı. dedim ben niye burada çalışmayayım, acayip para kazanırım. akrabalarla konuştum, başta mırın kırın ettiler ama kabul ettiler. nede olsa iyi para kazanırsam artık onlara yük olmayacaktım. bu arada bir üniversiteye de kabul edildim. artık kaçak değildim, öğrenci vizem vardi.
red light district'te calişmaya başlayalı bir ay olmuştu. işler iyi gidiyordu. gündüz çalışıp gece okula gidiyordum. bir dakika, öyle değil. gece çalışıp gündüz okula gidiyordum. bu arada orada çalışıyorum diye orospuluk yaptığımı sanmayın. ben namuslu bir kadınım. baktım oradaki kulüplerde tablayla sigara, puro satan kimse yok, bu işi ben yaparım dedim. tabi sigara, puro yaninda esrar, mantar, prezervatif, krem, yüzük falan da satıyorum. nasıl olsa yasal. arada yanağımdan makas alıp popoma şaplak atanlar oluyor ama artık olacak o kadar. bir de swinger kulüplerde aralarına davet ediyorlar, bazen canım çekmiyor değil ama nazik bir dille reddediyorum.
güzel para kazandığımı görünce başkaları da bu işe atlamadan hemen bir kaç kız buldum. artık onlar da bana çalışıyor. gerçi kulağıma geliyor, bazıları arada orospuluk da yapıyormuş, partilere falan katılıyormuş ama beni ilgilendirmez. şu anda bu iş konseptini avrupa'da başka nerelerde uygulayabilirim diye araştırıyorum. yurtdışında sıfırdan başladım ama şimdiden patroniçe oldum. ben bu kafayla bir kaç seneye milyonlar kazanırım. canım kendim. evet dostlar, her şey cesaret edip ilk adımı atmaya bakıyormuş meğer.
devamını gör...
2.
oranın sıfırı buranın 12. 09u olduğu için risk değildir. hatta kalmak daha çok risktir.
devamını gör...
3.
hayalim.
devamını gör...
4.
gidebilsem keşke sıfırdan başlamaya razıyım.
devamını gör...
5.
hangimiz arada aklımızdan geçirmiyoruz ki?
devamını gör...
6.
bir türk genci olarak hayalim olan en son şey. tabiki gidip gezip görmek isterim ama uzun süreli yaşamak çok başka.
bizim kültürümüzde aileye bağlılık var. ben de böyle büyüdüm. gelecekte ne olur bilemiyorum ama ailemin yeni üyeleri beni hiç tanımamış olursa üzülürüm. yeğenlerim beni sık sık görsün isterim. bazen bezsem bile 2-3 haftada bir annemle babamı yanımda isterim.
yakınlarımız var gidenlerden. ne küçük yeğenleri onları tanıyor ne de akrabalarının cenazelerine katılabiliyorlar. insanın kendi anne-babasının cenazesine katılamaması inanılmaz üzücü. çok uzak ülkelere gidip saat farkından dolayı görüntülü konuşma bile yapamamak kötü.
o yüzden turist olarak gitmeyi isterim ama temelli yerleşmek ve kültür şoku yaşamak kolay şeyler değil. dilediğiniz kadar dil bilin.
keşke burayı da arap ve afgan kültüründen kurtarıp sağlıklı bir toplum haline getirebilsek. ben seviyorum burayı ama işte yoruyor. sadece bugün haberlerde 2 kadın şiddeti gördüm.
bizim kültürümüzde aileye bağlılık var. ben de böyle büyüdüm. gelecekte ne olur bilemiyorum ama ailemin yeni üyeleri beni hiç tanımamış olursa üzülürüm. yeğenlerim beni sık sık görsün isterim. bazen bezsem bile 2-3 haftada bir annemle babamı yanımda isterim.
yakınlarımız var gidenlerden. ne küçük yeğenleri onları tanıyor ne de akrabalarının cenazelerine katılabiliyorlar. insanın kendi anne-babasının cenazesine katılamaması inanılmaz üzücü. çok uzak ülkelere gidip saat farkından dolayı görüntülü konuşma bile yapamamak kötü.
o yüzden turist olarak gitmeyi isterim ama temelli yerleşmek ve kültür şoku yaşamak kolay şeyler değil. dilediğiniz kadar dil bilin.
keşke burayı da arap ve afgan kültüründen kurtarıp sağlıklı bir toplum haline getirebilsek. ben seviyorum burayı ama işte yoruyor. sadece bugün haberlerde 2 kadın şiddeti gördüm.
devamını gör...