1.
otomobil için yapılabilecek en güzel çeviri bence. kendi kendine giden demek kabaca. asla yormuyor, derdini anlatıyor ve yoruma kapalı. 1895'te istanbullu gümrük memurlarımız bunu uygun görmüş iskele gümrüğüne gelen otomobile. zatü'l-harekelerin hayatımıza girme serüveni de bir acayip. osmanlı'da arabanın ilk defa ne zaman kullanıldığı tam olarak bilmiyoruz. araba ithalatına dair en eski kaynak rüsumat dairesi'nin 1 tane zatü'l-harekele hakkında verdiği iade kararı. fransa'dan demonte halde gelen araç, gaz yağı ile çalışıyordu. iade sebebiyse çalışırken korkunç gürültüler çıkartarak at arabalarını korkutması ve trafiğin karışmasına sebep olmasıymış. daha sonrasında sultan abdülhamid yasaklıyor zaten şehir planlaması ve güvenlik endişesiyle. esasında halkın da çok hoşuna giden araçlar değillermiş bunlar. halk, “şeytan icadı” der, atları korkuttuğu, istanbul'un olmayan yollarını daralttığı ve direksiyona oturanın götünü arşa çıkardığı için sevmezlermiş. akşam gazetesi'nden sermet muhtar alus, otomobillerden şöyle şikayet ediyordu:
“şoförün lastik kornayı bart bart öttürmesine hacet kalmaz, motorun gürültüsü ta nereden duyulur, fenerbahçe'yi boylayacakları zaman yarımadanın berzahında bitişik daraş yolu tutarlarken pata küt'ler kulakları doldurur, mesiredekilerin etekleri tutuşurdu: baş belası sökün ediyor yine!.. konak, kira, muhacir arabacıları kantarlı küfürleri savura savura derhal yerlerinden aşağı atlar, beygirlerin önüne dikilip okun başına yapışır; çoğu da, atlar ürkmesin diye, çala kamçı arabasını yol üstünden uzaklara sürer, fener kulesinin dibine, kayık iskelesinin yamacına çekerdi. bu arabaların içlerindeki hanımların, beylerin halini görmeyin: çehresi balmumu sarısı, yürek hazan yaprağı, el ayak bumbuz. çünkü hayvan bu, şakaya gelmez. kuzu gibisinin bile bu alamet şey karşısında huylanacağı, gemi azıya alacağı tutar. söylene söylene faytondan, tenteliden fırlarlardı:
kahrolası, sağlık selametle gelemez olaydı!"
“şoförün lastik kornayı bart bart öttürmesine hacet kalmaz, motorun gürültüsü ta nereden duyulur, fenerbahçe'yi boylayacakları zaman yarımadanın berzahında bitişik daraş yolu tutarlarken pata küt'ler kulakları doldurur, mesiredekilerin etekleri tutuşurdu: baş belası sökün ediyor yine!.. konak, kira, muhacir arabacıları kantarlı küfürleri savura savura derhal yerlerinden aşağı atlar, beygirlerin önüne dikilip okun başına yapışır; çoğu da, atlar ürkmesin diye, çala kamçı arabasını yol üstünden uzaklara sürer, fener kulesinin dibine, kayık iskelesinin yamacına çekerdi. bu arabaların içlerindeki hanımların, beylerin halini görmeyin: çehresi balmumu sarısı, yürek hazan yaprağı, el ayak bumbuz. çünkü hayvan bu, şakaya gelmez. kuzu gibisinin bile bu alamet şey karşısında huylanacağı, gemi azıya alacağı tutar. söylene söylene faytondan, tenteliden fırlarlardı:
kahrolası, sağlık selametle gelemez olaydı!"
devamını gör...
"zatü'l hareke" ile benzer başlıklar
hareke
2