kütüphane
vizontele tuuba da çok güldüğüm bir repliği aklıma getirdi.
tarık akan'ın "ben şehrin yeni kütüphane müdürüyüm" sözü üzerine belediye başkanı "ne güzel, bir de kütüphanemiz olsaydı çok güzel olacaktı" der. tarık akan "yok mu?" diye sorunca deli emin:
- daha ilk defa bir cümlede adı geçiyor der.
yazarken yine güldüm.
tarık akan'ın "ben şehrin yeni kütüphane müdürüyüm" sözü üzerine belediye başkanı "ne güzel, bir de kütüphanemiz olsaydı çok güzel olacaktı" der. tarık akan "yok mu?" diye sorunca deli emin:
- daha ilk defa bir cümlede adı geçiyor der.
yazarken yine güldüm.
devamını gör...
yaş ilerledikçe azalan şeyler
yaş ilerledikçe cesaretin de azaldığını düşünüyorum. eskiden yapılan şeyleri düşününce "ne cesaretliymişim" cümlesini sıkı sık kullanıyoruz.
devamını gör...
erdoğan ikinci atatürk’tür
atatürk ideolojisi öyle her salağın kavrayabileceği kadar basit bir ideoloji değildir dedirten bir akp kurucu üyesi, 11. cumhurbaşkanı abdullah gül’ün eski avukatı latif cem baran sıçmığı. türkiye’yi yeniden kurmuşmuş , ne ara yıkılmıştı?
akp kurucuları üyesi latif cem baran katıldığı bir televizyon programında skandal açıklamalar yaptı. baran, “cumhurbaşkanının liderliği, türkiye’yi yeniden büyütüp, yeniden kurmuştur. teşbihte hata olmasın cumhurbaşkanı ikinci atatürk’tür” dedi.
buradan
akp kurucuları üyesi latif cem baran katıldığı bir televizyon programında skandal açıklamalar yaptı. baran, “cumhurbaşkanının liderliği, türkiye’yi yeniden büyütüp, yeniden kurmuştur. teşbihte hata olmasın cumhurbaşkanı ikinci atatürk’tür” dedi.
buradan
devamını gör...
tarihin en iyi animesi
death note. aksini iddia eden animeciyim demesin.*
devamını gör...
bir yazarın tüm entrylerini okumak
sürükleyici bir roman okur gibi. devamı geliyor, bırakamıyorsun.
devamını gör...
eşine 12 lira bırakarak canına kıyan genç
bu duruma getirenler katil değil nedir?
devamını gör...
sözlük dergi yazılarını bekliyor
herkes gerçekten ama gerçekten harika işler ortaya koymuş ben acemiliğimden utandım şu an. emeği geçen herkesin eline sağlık, gururlu bir anne gibi gözlerim dolu dolu baktım dergiye ne güzel olmuş. bu süreç boyunca her işe koşturan sevgili karambol'ün yokluğunu görmek kötü hissettirdi. bu yazı olmuş mu ya bunun şurasını şöyle mi yapsam diye diye bir aydır kafasının etini yemiştim kaçtı gitti galiba benim çenesizliğime dayanamayıp. ondan başka kimse benim gereksiz sorularıma tahammül etmiyor, 90'lar trendlerinden daha hızlı bir şekilde geri dönmesi dileklerimle.
devamını gör...
para karşılığı tez yazdırırken dolandırılmak
zaten kendi tezini yazacak zekada ve yetkinlikte olsa şu an saygın bir bilim insanı olurdu dediğim ardından da hiç üzülmediğim hakkını yediği kişilerin ahı olarak değerlendirdiğim durumdur.
devamını gör...
normal sözlük yazarlarının karalama defteri
yazarların iç dünyalarını yansıttıkları, iç seslerini yazıya döktükleri mecradır.
öğrendiklerini unut!
sevgi istiyorsan sevgi göster.
merhamet istiyorsan merhamet...
huzur istiyorsan huzur ver.
umut istiyorsan umut...
ama önce bölüş, bölüşmeyi öğren!
armut piş ağzıma düş yok bu hayatta!
benim karnım tok sırtım pek olsun, el üstünde tutulayım ama kimseye de bir yararım olmasın.
ben kime ne yaptım da başıma bunlar geldi deme ayrıca belki de yapmadıklarındadır sorun.
kapı komşuna kör olmuşsundur belki kimbilir?
belki de minnak bir kedinin miyavlamalarına kulak tıkamışsındır. arkadaşım dediğin insanın en zor zamanlarında çeşitli bahanelerin arkasına sığınmışsındır?
ama çok şükür allah yardımcısı olsun demeyi öğrenmişiz bak(!)
ne güzel bir kurtuluş değil mi? tüm yükü at sırtından! vallaha üzüldüm tüh tühlerle geçiştir işi ve gece mışıl mışıl uyu...
sizin de işiniz zor be bu kadar gamsızlıkla güzel yaşıyorsunuz hayatı(!)
neysem efem ben diyeceklerimi dedim zaten her zaman ki gibi üstüne alınması gerekenler alınmayacak.
selametle, huzurla,sevgiyle...
yaşattığınız kadar yaşayın anacım ne diyeyim.
öğrendiklerini unut!
sevgi istiyorsan sevgi göster.
merhamet istiyorsan merhamet...
huzur istiyorsan huzur ver.
umut istiyorsan umut...
ama önce bölüş, bölüşmeyi öğren!
armut piş ağzıma düş yok bu hayatta!
benim karnım tok sırtım pek olsun, el üstünde tutulayım ama kimseye de bir yararım olmasın.
ben kime ne yaptım da başıma bunlar geldi deme ayrıca belki de yapmadıklarındadır sorun.
kapı komşuna kör olmuşsundur belki kimbilir?
belki de minnak bir kedinin miyavlamalarına kulak tıkamışsındır. arkadaşım dediğin insanın en zor zamanlarında çeşitli bahanelerin arkasına sığınmışsındır?
ama çok şükür allah yardımcısı olsun demeyi öğrenmişiz bak(!)
ne güzel bir kurtuluş değil mi? tüm yükü at sırtından! vallaha üzüldüm tüh tühlerle geçiştir işi ve gece mışıl mışıl uyu...
sizin de işiniz zor be bu kadar gamsızlıkla güzel yaşıyorsunuz hayatı(!)
neysem efem ben diyeceklerimi dedim zaten her zaman ki gibi üstüne alınması gerekenler alınmayacak.
selametle, huzurla,sevgiyle...
yaşattığınız kadar yaşayın anacım ne diyeyim.
devamını gör...
regl ağrısının abartılması
testosteron kokan bir başlık. her şeyi en iyi siz biliyonuz erkekler aferin.
devamını gör...
normal sözlük yazarlarının almış olduğu en güzel iltifat
“gül damlası” derdi babam. şiir gibi söylerdi her defasında. annem söyler, yüzüme kocaman bir gülümseme yerleşiyormuş her seslenişinde.
her telaffuzunda; o an sesini işiten, gözlerine bakan babama aşık olur sanırdım. çok güzel adamdı babam, annemi de çok güzel severdi.
her telaffuzunda; o an sesini işiten, gözlerine bakan babama aşık olur sanırdım. çok güzel adamdı babam, annemi de çok güzel severdi.
devamını gör...
kıraç’ın milli takım için yaptığı marş
milli takımda forma için prim kavgası yapan futbolcular adına düzenlenen savaş marşı.
edit: ne oldu kıraç efendi? askerlerin savaşta tokat manyağı oldu.
edit: ne oldu kıraç efendi? askerlerin savaşta tokat manyağı oldu.
devamını gör...
havuç
lop tavşanımın yavruyken yemediği şimdi severek tükettiği sebze.
devamını gör...
özge özpirinçci
aşk yeniden ve kadın gibi dizilerde başrol oynamış, buğra gülsoy ile olan uyumlarına bayıldığım güzel oyuncu.
not: soyadındaki hata benden kaynaklanmıyor. soyadı böyle.
not: soyadındaki hata benden kaynaklanmıyor. soyadı böyle.
devamını gör...
kış uykusu
nuri bilge ceylan'ın kitap gibi filmi. insanın bencilliği, kibri, çaresizliği, ikiyüzlülüğü, eğitim düzeyi ne olursa olsun işin içine duygular girdiğinde nasıl da bir anda değiştiği gibi bir sürü şeyin çok iyi anlatıldığı film. bence oyuncu seçimleri de harika olmuş. 3 saatten fazla sürmesine rağmen bir an bile sıkmadan izlenirliğini sürdürüyor.
devamını gör...
kısa şiirler
"beni kabullen
kendini yanına al
gidelim."
cahit zarifoğlu
devamını gör...
çile bülbülüm çile
çok güzel bir eser olduğu için seslendiren her kim olsa da dinlenir.
devamını gör...
düşün ki atatürk bunu okuyor
merhaba atam, bugün 19 nisan 2021. öncelikle özür dilerim, vereceğim haberler hüsrana uğratacak çünkü seni. geçen haftalarda 2014 yılında yürürlüğe girmiş olan "istanbul sözleşmesi" kaldırıldı; artık çocukların güvende değil. adın unutturulmaya çalışılıyor ama merak etme sen, biz izin vermiyoruz. sen "bütün ümidim gençliktedir!" dedikten sonra inandım ben kendime. çünkü biliyorum, eğer sen güvendiysen yapabilirim, yapacağım.
her şey bir yana, unutamıyoruz gür sesini. gel desek gelebilir misin ki oralardan?
her şey bir yana, unutamıyoruz gür sesini. gel desek gelebilir misin ki oralardan?
devamını gör...
zengin mutfağı
vasıf öngören'in 15-16 haziran işçi olayları ve sonrasını tek mekânda (bir fabrikatör ailesinin mutfağı) anlattığı oyunu. oyunu rahmetli başar sabuncu 1988'de sinemaya uyarlayıp filmi çekmişti ki, filmin sağcı türker inanoğlu yapımcılığında çekilmesi de ilginç. ayrıca hem filmde, hem şehir tiyatrolarında 1970'lerde sahnelenen ilk versiyonda hem de pandemi öncesi oynanan son halinde başrol aynıydı: şener şen.
15 haziran 1970'de tüm fabrikalarda greve giden işçiler, disk'i fiilen yasaklayan yeni sendika tasarısını protesto için istanbul'un her yerinde hayatı durdurur, yürüyüşe geçerler. eylemin devam ettiği 16 haziran'da kadıköy'e yönelen yürüyüş korteji, polis ve jandarma saldırısıyla 3 işçi ve bir esnafın ölümüyle kana bulanır (çatışmada bir de polis ölmüştür). böylece solcuların "devrim yakın meşaleleri yakın" diye moral topladığı, hükümetin sıkıyönetim ilanıyla rest çektiği ve fabrikatörlerin de birer birer yurtdışına çıkıp ancak ortalık sakinleşince döndüğü bir ortam oluşur. işte pehlivan lütfü'nün * aşçılık yaptığı köşkün sahipleri de bu furyada yurtdışına çıkmıştır. lütfü usta, evladı gibi sevdiği isimsiz hizmetçi kız*, kızın eğitim enstitüsünde okuyan fakir sözlüsü selim, abisi sendikacı olan şoför ahmet 15-16 haziran günleri atmosferinde seyircilere tanıtılır.
sıkıyönetim ilan edilip ev sahipleri döndükleri zaman, önüne gelene saldıran agresif bir alman kurdu getirirler. bir de, okul masraflarını çıkarmak için çalışması gereken selim'e bir iş bulurlar: muhbirlik edecek, aralarında kendi okul arkadaşlarının da bulunduğu solcuları ihbar ederek para ödülü alacaktır. selim başlangıçta korksa ve öldürdüğü insanlar yüzünden vicdan azabı duysa da zamanla alışacak, tam bir mahalle kabadayısına dönecektir. adı verilmemekle beraber selim'in ülkücü olduğu ima edilir.
12 mart sonrası azgın köpeğin önüne gelene saldırması lütfü ustayı canından bezdirir. zaten şoför ahmet'in abisinin de etkisiyle giderek sınıf bilinci oturmakta, kendini "baldırı çıplaklar"a yakın hissederken yıllardır sıdkı sadakatle bağlı olduğu ev sahibi kerim bey'e ve damadı gibi sevdiği selim'e sinirlenmektedir. derken köpek için hazırladığı kıymaya zehir koyar. "vatansever asil kurt paşa'nın" katillerini sherlock holmes titizliğiyle araştırmaya başlayan selim, en sonunda kendi nişanlısından şüphelenmeye başlar. sonra bir şekilde kızla selim nişanı atarlar. zaten kızın fabrikada çalışan solcu abisi de selim yüzünden ölmüştü galiba (burayı pek hatırlamıyorum).
kız işten ayrılıp abisinin fabrikasında iş bulur. kerim bey yeni köpekler alır, selim artık köşke iyice yerleşir ve arkadaşlarıyla yer içer... lütfü usta tüm bunlardan bıkmıştır. hele hele gazetede, hizmetçi kızın bir yürüyüşte selim'in yakasına yapışmış fotoğrafını görünce artık istifa ederek kendi sınıfına, proleterya arasına dönmeye karar verir. ama ahmet'in abisi "sen orada bize lazımsın, bize köşkten bilgi sızdıracaksın" diye kalmasını istemektedir.
film boyunca anlatıcı olarak aralardaki gelişmeleri seyirciye aktaran lütfü usta finalde başladığı yere döndüğü final sahnesinde seyirciye sorar: "ayrılmak mı zor, kalıp bu mutfakta hizmet etmek mi?"
15 haziran 1970'de tüm fabrikalarda greve giden işçiler, disk'i fiilen yasaklayan yeni sendika tasarısını protesto için istanbul'un her yerinde hayatı durdurur, yürüyüşe geçerler. eylemin devam ettiği 16 haziran'da kadıköy'e yönelen yürüyüş korteji, polis ve jandarma saldırısıyla 3 işçi ve bir esnafın ölümüyle kana bulanır (çatışmada bir de polis ölmüştür). böylece solcuların "devrim yakın meşaleleri yakın" diye moral topladığı, hükümetin sıkıyönetim ilanıyla rest çektiği ve fabrikatörlerin de birer birer yurtdışına çıkıp ancak ortalık sakinleşince döndüğü bir ortam oluşur. işte pehlivan lütfü'nün * aşçılık yaptığı köşkün sahipleri de bu furyada yurtdışına çıkmıştır. lütfü usta, evladı gibi sevdiği isimsiz hizmetçi kız*, kızın eğitim enstitüsünde okuyan fakir sözlüsü selim, abisi sendikacı olan şoför ahmet 15-16 haziran günleri atmosferinde seyircilere tanıtılır.
sıkıyönetim ilan edilip ev sahipleri döndükleri zaman, önüne gelene saldıran agresif bir alman kurdu getirirler. bir de, okul masraflarını çıkarmak için çalışması gereken selim'e bir iş bulurlar: muhbirlik edecek, aralarında kendi okul arkadaşlarının da bulunduğu solcuları ihbar ederek para ödülü alacaktır. selim başlangıçta korksa ve öldürdüğü insanlar yüzünden vicdan azabı duysa da zamanla alışacak, tam bir mahalle kabadayısına dönecektir. adı verilmemekle beraber selim'in ülkücü olduğu ima edilir.
12 mart sonrası azgın köpeğin önüne gelene saldırması lütfü ustayı canından bezdirir. zaten şoför ahmet'in abisinin de etkisiyle giderek sınıf bilinci oturmakta, kendini "baldırı çıplaklar"a yakın hissederken yıllardır sıdkı sadakatle bağlı olduğu ev sahibi kerim bey'e ve damadı gibi sevdiği selim'e sinirlenmektedir. derken köpek için hazırladığı kıymaya zehir koyar. "vatansever asil kurt paşa'nın" katillerini sherlock holmes titizliğiyle araştırmaya başlayan selim, en sonunda kendi nişanlısından şüphelenmeye başlar. sonra bir şekilde kızla selim nişanı atarlar. zaten kızın fabrikada çalışan solcu abisi de selim yüzünden ölmüştü galiba (burayı pek hatırlamıyorum).
kız işten ayrılıp abisinin fabrikasında iş bulur. kerim bey yeni köpekler alır, selim artık köşke iyice yerleşir ve arkadaşlarıyla yer içer... lütfü usta tüm bunlardan bıkmıştır. hele hele gazetede, hizmetçi kızın bir yürüyüşte selim'in yakasına yapışmış fotoğrafını görünce artık istifa ederek kendi sınıfına, proleterya arasına dönmeye karar verir. ama ahmet'in abisi "sen orada bize lazımsın, bize köşkten bilgi sızdıracaksın" diye kalmasını istemektedir.
film boyunca anlatıcı olarak aralardaki gelişmeleri seyirciye aktaran lütfü usta finalde başladığı yere döndüğü final sahnesinde seyirciye sorar: "ayrılmak mı zor, kalıp bu mutfakta hizmet etmek mi?"
devamını gör...
yerdeki yıldızlar
her çocuk özelse özel olmanın bir anlamı kalmayacağından hiçbir çocuk özel değildir'e varan önerme
devamını gör...