zaman tüneli

aldous huxley'in 168 sayfalık kitabı. distopya ve korkunç bir kitap. ayrıca senaryo ve roman karışımı bir biçimi var. başlarda çok gözümü tırmaladı. ne anlatıyorsun sen dedim, sonra alıştım ve hoşuma gitmeye başladı. baştaki anlatımı da saldı yazar ilerledikçe. yoksa her kamera yakınlaşmasını anlatsa kitabı camdan aşağı atardım.

kitapta üçüncü dünya savaşı olmuş ve bitmiş. dünyanın içine etmişiz. toprakta verimsizlik, ucube gibi doğan bebekler, insanların kafaların uçuşa geçmesiyle yeni bir din ve değişik bir ahlak anlayışının ortaya çıkması. korkunç bir ortam. savaştan etkilenmeyen bir ülkeden araştırma görevlileri bir inceleme gezisine çıkarlar. içlerinden biri kaçırılır ve bu abidik gıbidik ve korkunç toplulukta yaşamaya başlar.





keşke biraz daha uzun olsaydı dedim bitince. çok sevdim. harika bir beynin ürünü. ne kadar korkunç olsa da insan okurken kendini alamıyor kitaptan. bu yazarı çok seviyorum.

orta dünya hayranı kız bulacağım derken gollum bulmamak lazım.

onu bilmem de senin ingilizce klavye kullanıyorsun diye kesinlikle cehenneme gitmen gerek.

ayı
hakka yürürken böbreği cortlayan budist
clarkkent

hiç sevmediğim durumdur.
hayır ben en doğru şekilde davranıyor da olsam örnek gösterildiğimi bilmek hareketlerimin göz değmemiş halini biraz daha etkileyecektir.
bırakın da kendimizi yaşarken yanlışımızı doğrumuzu yapalım kimse misilleme yapmasın üzerimizden.

eger gercekten ilahi adalet diye birsey varsa olmasi gereken sey...
cocuklar sakat doguyor, cocuklar iskence goruyor, sapikliga ugruyor, gunahsiz insanlar acliktan oluyor vs. vs.
e madem kaderleri sen yazdin, o zaman odeyecen o yazdigin kaderin hesabini. yok oyle bizi gonderip kendin keyif yapmak.

konuya yüzükten bahsederek girmek gereken;)

nazar değmesin şahanesiniz.

oto ekspertiz lazım olduğunda yazacam bro.

gırtlak müziğidir
çok iyi, keyifli bi tınısı vardır

adana çık aradan.*

bugün müdür yardımcısının iftarı vardı iş yerinde.

özel bir durumum olduğu için ben icabet edemedim ama atolyeyi temsilen bulunmam gereken bir etkinlikti. hadi benim özel bir durumum var da elemanlarda kalmak istemedi yani bizden kimse yoktu orada.

iftara 5 dakika kala telefonum çaldı baktım müdür yardımcısı arıyor aha dedim sıçtın şimdi olm kurt.

neyse artık mecburen açtım, nerdesin kurt seni göremedim diyo.

müdürüm dedim malum durumu biliyorsunuz o yüzden katılamadım falan dedim ama eminim o kısmı dinlemedi bile. çünkü bu sadece şahsi bir gerekçe en azından bizden birileri olsaydı vaziyeti toparlayabilirdik.

yani özet geçecek olursak bize kabaran bir şey görüyorum, egosu zedelenmiş bir müdür bilen bilir çok can sıkıcı birisi haline gelebilir.

ne diyelim benim şahsen durumum belli ama atölye şefi olduğum için ilk mızrakta yine bana saplandı.

sağlık olsun ne diyelim, iki fırça da personel için yer yutarız artık.

kardeşim bu nasıl bir nick seçimidir ama ya, linkedin'e çevirdiniz iyice. **

dördüncüsü benim de, diğer üçünü bilmiyorum.

bu başlığa 10 15 gün sonra yazabilirim. kimseyi bilmiyorum sözlükten.

kartal erkek lisesi gibi ortam, hanginiz seçmek çok zor.(bkz: jjajajaja)

normalde saat 21.00 gibi başlayacaktı lakin aynı saatte bir başka yazar arkadaşımız plan yaptığı için gece muayyen saatlere alınmıştır. bkz.(03.00)

tiyatro dinletisi olacaktır.

boyle genc derken ne kadar genc oldugunu belirtmiyorsunuz, insani strese sokuyorsunuz. o yuzden ben buldugum en genc resmimi yukluyorum.

konuya karşı tepkim ektedir;

youtube.com/shorts/jkuD3L-C...