zaman tüneli
tanga giyen kadın ile içlik giyen erkek ilişkisi
bir terslik var gibi. işin iç yüzünü bilemeyiz nihayetinde.
devamını gör...
sözlük yazarlarının kahveleri
bimden hindiba kahvesi aldim denedim ben cok sevdim.
edit he: yok be ne reklam falan almadım yeniden okuyunca reklam almışam gibi durmuş ama reklam verecekseniz markayı yazabilirim bak hssansj.
edit he: yok be ne reklam falan almadım yeniden okuyunca reklam almışam gibi durmuş ama reklam verecekseniz markayı yazabilirim bak hssansj.
devamını gör...
tanga giyen kadın ile içlik giyen erkek ilişkisi
tanganın zoruna ve gücüne gidecek olan müthiş derecede toksik bir ilişkidir.
yazıktır günahtır.
yapman guzum.
yazıktır günahtır.
yapman guzum.
devamını gör...
tanga giyen kadın ile içlik giyen erkek ilişkisi
tanga giyen : ateşteyim ateşte ateşte...
içlik giyen : soğuk geceler ...
içlik giyen : soğuk geceler ...
devamını gör...
avrupa yakası vs anadolu yakası
iki yakası bir araya gelmez bu şehrin. ama anadolu derim.
devamını gör...
takip
arkadaşlar beni kim takip ediyor inanın bilmiyorum ve yoldaş bakkal da enflasyona yenik düşmüş. alamıyorum henüz. kimsiniz siiz?
devamını gör...
aşık olunan kadın için ölmeye hazır ve nazır olma çılgınlığı
hanımlar, kimin için böyle erkekleri üzdünüz? just merak *
devamını gör...
aşık olunan kadın için ölmeye hazır ve nazır olma çılgınlığı
aşık olunan kadın için yaşamayı ve o kadını da yaşatabilmeyi başarabildiğinizde aşk ölmeyecek, yaşayacaktır sayenizde.
devamını gör...
tanga giyen kadın ile içlik giyen erkek ilişkisi
gözümün önünde canlanmayan ilişki türü. biraz saygı pliz. tangaya en azından.
devamını gör...
yazarların itiraf köşesi
bazen çok korkuyorum ama bu aslanlarımı açıklamama engel olmuyor. paslı bir lancome fabrikası soluyorum. insanların bir yerlere yetişme çabasında olduğunu gördükçe gülüyorum. sonra ben de kendimi, sırtıma bağlanan oltadan önüme doğru sarkan balığın peşinden koşarken buluyorum. duruyorum. uyumak istiyorum. saate bakıyorum. durmuş. uyumuş.
ne düşünmem gerektiğini düşünüyorum bir süre.
boş kalemliğe bakıyorum. ben yazarken kalem yerine kadınların zihnini kullanıyorum. kadınlar susmuyor. konuşuyor ve unutmuyor. uyumak istiyorum. koynuna yasladığım başım göğüsünün sıcaklığıyla ısı. sonra saçımı okşuyor ve bir gece dahi olsa uyumamı sağlıyor. kim olduğunu bilmiyorum. hatırlasam anlatmaya utanacağım bir rüyadan sonra uyanıyorum. bölük pörçük.
sokak lambalarının turuncuya boyadığı salondan balkona çıkıyorum. sigaramı yakıyorum. sigarayı bıraktığımı hatırlıyorum. daha derin bir duman daha çekiyorum. derken boş çöp arabasıyla bir çöpçüye havlıyor itler. çöpçü zeki demirkubuz karakteri kıvamında. dertlerden kafası silkilmiş. çöpçü sokakta. itler etrafta. çöpçünün aklı da bedeni de dertlerde.
yanmış izmarit tadı alıyorum. uyumak istiyorum. bir kaç hafta tatile ihtiyaç duyuyorum. doğanın göbeğinde. mümkünse tek başına ama insanlarda olsun. daha iyi böyle. muhatap olmasınlar da birbirlerine gül koklasınlar. şefkat arıyor sanki. rica minnet kurduğu düşler bir kadın teninin ürpermesi ve pilice dönmesiyle sona eriyor. düşler eriyor. bir kadın geliyor.
eyvah.
paslı bir lancome fabrikası. dumur ediyor kokusuyla adamı. anlatsan anlatılmaz. yok desen var sayılmaz. kadın bedenine hükmediyor. oysa biz dilce susulup bedence konuşulan bir çağda ölüyoruz. bir anneye neresinden yaklaşacağımızı nereden biliyoruz? umulmadık ve acımasız bir köpek balığı oluyorum. denizlere iniyorum. olta sırtımda. avım önümde.
kendimden uzaklaşamıyorum. bir gün sahilde sabahlayıp her şeyi halletmek istiyorum. galiba aşık olamıyorum. boynum ağrık. gözüm çökük. ruhumu teslim edecek olmanın özgürlüğünü yaşıyorum. işe gidiyorum. eve geliyorum. işe gidiyorum. eve geliyorum. işe gidiyorum. eve geliyorum.
dur.
sabahların size kattığı ve sizden aldığı enerjilerin dengesizliğinden kurtulmak için papatya çayı yetmez. bize “eternal sunshine of the spotless martta” lazım. sahte ve rutin insan seviciliğinin önünde duramadığınız hatta estetik ve fallik açıdan götle kalp arasında çok da bir fark olmadığını hâlâ anlamadığınız için kaçan uykumuzun sebebi siz olabilirsiniz. olsun sorun değil.
soğuk iyi geliyor. duş alıyorum. su gidere giderken israf olduğunu düşünüp suyu kısıyorum. buhar biriktiıkçe nefesim daralıyor. onu düşünüyorum. nerden çıktı karşıma nerden konuştuk anlamıyorum. ama iyi oldu. onu biliyorum. kaskatı kesiliyorum.
ciao bella
si mi fa# sol mi
keman inliyor. re teli sole çok yakın. karışıyor. akşam ne yapacağım bilmiyorum. bazı hafta sonları çok sıkıcı oluyor. günlerdir evdeki bilgisayar da açılmıyor. bana yaramadı bu nefes. çizmeyi öğrenmek istiyorum. heykel yapmak ve keman çalmak. biraz birazım her şeyden.
keman çalmayı öğrenmek uzun sürüyor.
si mi fa# sol mi
içim şişiyor. anonim olmak acayip hoşuma gidiyor. şeffaf bir maske gibi. tespitler yapıyorum. atıp tutuyorum. bir kimlik kazanıyorum. yazıyorum. okuyup geçiliyor. gürültü yapmaktan çekinilmiyor. bağırasım geliyor ama migrenim azar diye sallanmadan yürümeye çalışırken o da lüks geliyor. herkes başkalaşmaya çalışıyor. sıradan sorulara sıradışı cevap vermek bile sahte geliyor.
insanlardan tırsıyorum. dayak yerim gibi değil de bu da üzer mi gibi. acıkıyorum korkudan. in. yemek ye. geri çık. nerede ne yapıyor acaba diye diye içim içimi yiyor. önce onu, sonra yakın çevremi, sonra roma italya vatikanı ve en sonunda da dünyanın öbür ucunda olan ve asla görme ihtimalim bile olmayan birinin yaşadığı hayatı düşünüyorum. sözlükte olduğu gibi bambaşka hayatlar…
bambaşka hayatlarla uyumak istiyorum.
ne düşünmem gerektiğini düşünüyorum bir süre.
boş kalemliğe bakıyorum. ben yazarken kalem yerine kadınların zihnini kullanıyorum. kadınlar susmuyor. konuşuyor ve unutmuyor. uyumak istiyorum. koynuna yasladığım başım göğüsünün sıcaklığıyla ısı. sonra saçımı okşuyor ve bir gece dahi olsa uyumamı sağlıyor. kim olduğunu bilmiyorum. hatırlasam anlatmaya utanacağım bir rüyadan sonra uyanıyorum. bölük pörçük.
sokak lambalarının turuncuya boyadığı salondan balkona çıkıyorum. sigaramı yakıyorum. sigarayı bıraktığımı hatırlıyorum. daha derin bir duman daha çekiyorum. derken boş çöp arabasıyla bir çöpçüye havlıyor itler. çöpçü zeki demirkubuz karakteri kıvamında. dertlerden kafası silkilmiş. çöpçü sokakta. itler etrafta. çöpçünün aklı da bedeni de dertlerde.
yanmış izmarit tadı alıyorum. uyumak istiyorum. bir kaç hafta tatile ihtiyaç duyuyorum. doğanın göbeğinde. mümkünse tek başına ama insanlarda olsun. daha iyi böyle. muhatap olmasınlar da birbirlerine gül koklasınlar. şefkat arıyor sanki. rica minnet kurduğu düşler bir kadın teninin ürpermesi ve pilice dönmesiyle sona eriyor. düşler eriyor. bir kadın geliyor.
eyvah.
paslı bir lancome fabrikası. dumur ediyor kokusuyla adamı. anlatsan anlatılmaz. yok desen var sayılmaz. kadın bedenine hükmediyor. oysa biz dilce susulup bedence konuşulan bir çağda ölüyoruz. bir anneye neresinden yaklaşacağımızı nereden biliyoruz? umulmadık ve acımasız bir köpek balığı oluyorum. denizlere iniyorum. olta sırtımda. avım önümde.
kendimden uzaklaşamıyorum. bir gün sahilde sabahlayıp her şeyi halletmek istiyorum. galiba aşık olamıyorum. boynum ağrık. gözüm çökük. ruhumu teslim edecek olmanın özgürlüğünü yaşıyorum. işe gidiyorum. eve geliyorum. işe gidiyorum. eve geliyorum. işe gidiyorum. eve geliyorum.
dur.
sabahların size kattığı ve sizden aldığı enerjilerin dengesizliğinden kurtulmak için papatya çayı yetmez. bize “eternal sunshine of the spotless martta” lazım. sahte ve rutin insan seviciliğinin önünde duramadığınız hatta estetik ve fallik açıdan götle kalp arasında çok da bir fark olmadığını hâlâ anlamadığınız için kaçan uykumuzun sebebi siz olabilirsiniz. olsun sorun değil.
soğuk iyi geliyor. duş alıyorum. su gidere giderken israf olduğunu düşünüp suyu kısıyorum. buhar biriktiıkçe nefesim daralıyor. onu düşünüyorum. nerden çıktı karşıma nerden konuştuk anlamıyorum. ama iyi oldu. onu biliyorum. kaskatı kesiliyorum.
ciao bella
si mi fa# sol mi
keman inliyor. re teli sole çok yakın. karışıyor. akşam ne yapacağım bilmiyorum. bazı hafta sonları çok sıkıcı oluyor. günlerdir evdeki bilgisayar da açılmıyor. bana yaramadı bu nefes. çizmeyi öğrenmek istiyorum. heykel yapmak ve keman çalmak. biraz birazım her şeyden.
keman çalmayı öğrenmek uzun sürüyor.
si mi fa# sol mi
içim şişiyor. anonim olmak acayip hoşuma gidiyor. şeffaf bir maske gibi. tespitler yapıyorum. atıp tutuyorum. bir kimlik kazanıyorum. yazıyorum. okuyup geçiliyor. gürültü yapmaktan çekinilmiyor. bağırasım geliyor ama migrenim azar diye sallanmadan yürümeye çalışırken o da lüks geliyor. herkes başkalaşmaya çalışıyor. sıradan sorulara sıradışı cevap vermek bile sahte geliyor.
insanlardan tırsıyorum. dayak yerim gibi değil de bu da üzer mi gibi. acıkıyorum korkudan. in. yemek ye. geri çık. nerede ne yapıyor acaba diye diye içim içimi yiyor. önce onu, sonra yakın çevremi, sonra roma italya vatikanı ve en sonunda da dünyanın öbür ucunda olan ve asla görme ihtimalim bile olmayan birinin yaşadığı hayatı düşünüyorum. sözlükte olduğu gibi bambaşka hayatlar…
bambaşka hayatlarla uyumak istiyorum.
devamını gör...
tanga giyen kadın ile içlik giyen erkek ilişkisi
siz anlaşın da, donlar zaten anlşır nir şekilde
devamını gör...
sözlük yazarlarının kahveleri
günde iki tane içiyorum. her seferinde bu başlık denk geliyor bu başlık ama bir türlü hiç içmeden çektiğim ana denk gelmiyor.
gelecek ve ben de kahvemi atacağım.
gelecek ve ben de kahvemi atacağım.
devamını gör...
aşık olunan kadın için ölmeye hazır ve nazır olma çılgınlığı
bir süre sonra yahu ne salakmışım diyorsunuz.. neyse sizin daha zamanınız var buna..
devamını gör...
kediye köpeğe çocuk diyen insan
bir sevgi ifadesidir. onlarda hak etmiyor değiller hani.
devamını gör...
kediye köpeğe çocuk diyen insan
bebek haliyle alıp büyütüyorsun, hasta olsa ilgileniyorsun, bazı eğitimleri için çabalıyorsun vs vs.. ne diyelim ?
devamını gör...
kediye köpeğe çocuk diyen insan
çocuğuma laf etmezseniz sevinirim.
sonra üzülüp, darılıp kendini yemeğe veriyor. psikolojisi bozuluyor kızımın.
aramızda duygusal bir bağ olduğunu düşündüğüm tüm kediler çocuğum gibidir, ki çocukları da seven biri değilim normalde ama hayvanların yeri bende daha apayrı, daha üst seviyedeler benim için.
edit: kediler için aynı şeyi düşünmesem de * köpek sahiplenmenin evlat edinmekten , çocuk sahibi olmaktan büyük bir farkı olduğunu düşünmüyorum.
sadece insanlar hayvan sahiplenme konusunu bence daha çok 'eğlence' olarak görüyorlar.
sadece sıkılmamak için, kendilerini eğlendirmesi için, evde ses olsun diye hayvan sahiplenmenin bilinçli bir sahiplenme durumu olduğunu düşünmüyorum. sadece rutini devam ettirmek için çocuk yapmakla aynı anlama geliyor gibi.
sonra üzülüp, darılıp kendini yemeğe veriyor. psikolojisi bozuluyor kızımın.
aramızda duygusal bir bağ olduğunu düşündüğüm tüm kediler çocuğum gibidir, ki çocukları da seven biri değilim normalde ama hayvanların yeri bende daha apayrı, daha üst seviyedeler benim için.
edit: kediler için aynı şeyi düşünmesem de * köpek sahiplenmenin evlat edinmekten , çocuk sahibi olmaktan büyük bir farkı olduğunu düşünmüyorum.
sadece insanlar hayvan sahiplenme konusunu bence daha çok 'eğlence' olarak görüyorlar.
sadece sıkılmamak için, kendilerini eğlendirmesi için, evde ses olsun diye hayvan sahiplenmenin bilinçli bir sahiplenme durumu olduğunu düşünmüyorum. sadece rutini devam ettirmek için çocuk yapmakla aynı anlama geliyor gibi.
devamını gör...
bir üstteki yazar hakkında düşünülenler
kendis ile umreye gidilir. mevlüt pilavına kaşık çalınır.
devamını gör...
selma yeşilelma
çocukluğumda çok sevdiğim bir yapım olan susam sokağı'ndaki bir süper kahramandır.
"kavun, karpuz, portakal, elma; işte karşınızdaaaa, süper selmaaaaaa..."
"işte karşınızdaaaaa, süper selmaaa, yeşilelmaaaaaaa" da diyordu bazen galiba. bir ihtimal de başka karakterler ona "süper selmaaa, yeşilelmaaa" diyor da olabilir. bu ikisinden biri olduğundan emin gibiyim.
"kavun, karpuz, portakal, elma; işte karşınızdaaaa, süper selmaaaaaa..."
"işte karşınızdaaaaa, süper selmaaa, yeşilelmaaaaaaa" da diyordu bazen galiba. bir ihtimal de başka karakterler ona "süper selmaaa, yeşilelmaaa" diyor da olabilir. bu ikisinden biri olduğundan emin gibiyim.
devamını gör...


