58ce59pr60nd yazar profili

58ce59pr60nd kapak fotoğrafı
58ce59pr60nd profil fotoğrafı
rozet
karma: 802 tanım: 25 başlık: 12 takipçi: 12

son tanımları


sosyal gerilim

bireyler arasındaki huzursuzluk durumu. geçtiğimiz günlerde başımdan geçen, imdb'de 8.2 puan alarak gerilim kategorisinde üst sıralara oynayabilecek dehşet verici hadiseyi aktarayım.

öncelikle oturduğum binanın kat düzeni:
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
mesai sonrasında eve dönüyorum. hava karanlık ve soğuk. hafif yağmurlu. oturduğum binaya epey yaklaştım, o esnada karşı taraftan gelen genç bir hanımefendi de bizim apartmana girdi. etraf oldukça tenha.

normalde, özellikle etrafta insan yoksa, sokakta önümde yürüyen kadınları tedirgin etmemek adına arada mesafe bırakmaya çalışır, veya sokağın karşı tarafına geçmeyi denerim. insanlarla empati yapmaya çalışırım yani, huzursuz olmalarını istemem.

ama şimdi apartmanın önündeyiz zaten. dışarıda da yağmur yağıyor. neyse, girdim binaya, hanımefendinin asansör beklediğini görünce dedim ki, rahatsız etmeyeyim kendisini, ben merdivenleri kullanırım, hem spor olur.

bu arada bina beş katlı, ve ben beşinci katta oturuyorum.

başladım merdivenleri çıkmaya.

asansör de başladı hareket etmeye.

(burası, filmimizde gerilimin başladığı, arka planda saat tik taklarının ilk kez duyulmaya başladığı yer. tik. tak. tik. tak.)

merdivenlerde birkaç adım attıktan sonra şunu fark ettim:

hava karanlık, etraf tenha, ben genç bir kadının peşinden binaya giren bir yabancıyım, kadının benim farkımda olmaması mümkün değil, sosyal medyada bin bir türlü kötülüğün haberini alıyoruz filan, kesin tedirgin oluyor o da içten içe (bu esnada ayna nöronlarım cayır cayır yanıyor), tamam aynı asansöre binmedim ama kadın asansörden çıktığında doğrudan kapısının önünde belirme ihtimalim yok değil.

(apartmanın içindeki güvenlik kameralarında, merdiveni kullanan ana karakterin bir an için tereddüt ettiği ve huzursuzluk hissettiği anlaşılır)

artık içimden kendi kendime sinirlenmekteyimdir: "ya senin yaptığın da iş mi şimdi, binseydin ya asansöre, derdin neydi?!"

sonra şunu daha net idrak ettim: gerçekten de asansör en yukarıya çıkmayacaksa, muhtemelen kadın asansörden indiğinde bana yakın bir yerde olacak.

"o halde, eğer asansör hızlı çıkıyorsa ben yavaş yürüyeyim, böylece aramızda mesafe olsun, komşum evine girene kadar yavaş yürüyormuş gibi alt katta oyalanayım; eğer asansör yavaş çıkıyorsa ben hızlanayım, kapısı açılana kadar asansörün duracağı katın bir üst katına varmış olayım."

bu düşünceyle her katta asansörün nerede olduğunu kontrol etmeye başladım, ancak makus talihim kafamdakini gerçekleştirmeme izin vermedi: asansör son hamleyi yaparak ulaşmak üzere olduğum orta katlardan birinde durdu ve tabutuma son çiviyi çaktı.

(du-dum-tss)

bu noktada beynim yine acayip bir panik halinde. saniyelik düşünceler arasında bu karşılaşmadan nasıl kaçınılabilir diye fikir yürütmeye devam ediyor.

kadının asansörden çıktığı an yapabileceği 3 şey var:

a. asansörün hemen sağındaki daireye girmek

b. asansörün hemen solundaki daireye girmek

c. dümdüz yürümek ve koridorun tam karşısındaki daireye girmek
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
benim için saniyeler geçmek bilmezken, hanımefendi dümdüz yürüdü ve dairesinin kapısını açmaya çalıştı.

şöyle yürürsem ne olacağını görebiliyorsunuz değil mi?
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
karanlık havada kendisinin hemen ardından binaya girdim, asansör kullanarak dairesine çıkan kadının bulunduğu asansöre binmek yerine 3 kat merdiven tırmandım, şimdi kadına arkasından yaklaşacağım.

o anda hanımefendinin ne hissettiğini bilemiyorum, ama ben tamamen dehşete düşmüş durumdayım.

peki ne yaptım dersiniz?

kadının arkasından yürümemek adına, onun 3. katta indiği asansöre daha kapısı açıkken bindim, bütün utancımla gözümü kendisinin bulunduğu taraftan kaçırdım, tüm dikkatimi asansörün zeminindeki kutucuk desenlerini saymaya verdim ve sessizce 5. kata çıktım.
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
şimdi arkadaşlar, bu olaydan alınması gereken bazı dersler var. en azından benim için.

nedir? hissedilen ufak bir huzursuzluk nedeniyle esasında normal kabul edilebilecek bir durumdan uzaklaşmaya çalışırsanız, sonrasında daha büyük bir pişmanlık yaşayabilirsiniz.

kendimce her kararım çok mantıklıydı ama olayın geneline baktığımızda tünelin sonu çok acayip bir yere çıkmış oldu.

bu yüzden, insanın ufak sosyal gerilimler yaşamaktan çekinmemesi lazım.
devamını gör...

rusya ukrayna savaşı

ukrayna askerlerinin avdiivka bölgesindeki çatışmalarının türkçe altyazıyla youtube'a yüklendiği savaş. türkçe altyazının da etkisiyle bunun izlenebilirliği gerçekten yüksek.

twitter linki

youtube linki

görüntüleri film oluşturur gibi birleştirmişler. şu ana kadar izlediklerim arasında savaşın ortasındaki askerlerin durumunu en iyi yansıtan görüntüler olduğunu söyleyebilirim. korkunç, ama vahşet içermiyor. takım içindeki iletişim ve dayanışma çok güçlü. bir de sağlam bir kadın sağlık personeli var.

askerler birbirlerine takma isimlerle hitap ediyor. ama kimin kim olduğunu gayet net anlıyorsunuz.

"kızıl" isimli kişi iskandinav görünümlü bir hanımefendi mesela. kendisi bir medic. videonun bir bölümünde tüfeğiyle siperleri koruyor, bir bölümünde yaralılara koşuşturuyor, yaralananların elbiselerini kesip yaralanan bölgeyi kontrol altında tutmaya çalışıyor.

"alman" ve "yahudi" nickli kişiler sürekli beraber hareket ediyor. "grunt" grubun subayı. "kaide" isimli kişiyi görünce kahkaha attım, belli ki kendisi sakallı ortadoğulu bir karaktere benzediği için o isim verilmiş.

video sona ererken şunu anladım; gruptakiler gerçekten şans eseri hayatta kalmışlar. kısa bir süre kötü hissettim kendimi. üzüldüm ülkesini savunurken yaralanan, acı çeken, korku içinde siperde bekleyen bu insanlar için.

işin trajikomik tarafı, bu insanların karşısında bu insanları öldürmeye çalışan rus askerlerinin ölümünü görmek de beni üzüyor. dedikleri kadar var, dünya hassas kalpler için cehennem.
devamını gör...

sözlük yazarlarının fotoğrafları

en düzgün fotoğrafım ektedir*
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
saygılarımla,
58ce59pr60nd
devamını gör...

yazarların hayatlarını devam ettirme motivasyonları

milyarlarca yıllık zamanda çok sınırlı bir süre için bile olsa bilince sahip olmamızın, alabileceğimiz en büyük hediye olduğunu varsaymak.

tanım: değerli bir anket başlığı
devamını gör...

yurt dışına yerleşip yabancı isim kullanmak

yurt dışına yerleşmem halinde, ayrımcılığa uğramadan çevreye hızlı bir şekilde adapte olmak amacıyla atmayı düşündüğüm adım.

amerika birleşik devletleri'nde yaşayan yasin mammeri, "yasin" olan ismini "jack" olarak değiştirip çeşitli işlere başvurmuş.

25 başvuruyu "yasin" ismiyle, 25 başvuruyu "jack" ismiyle tamamlamış.

sonuçlar şöyle:

yasin: başvurularda %100 başarısızlık. hiçbir mülakata davet edilmemiş.

jack: başvurularda %40 başarı. başarılı mülakatların %76'sında da kendisine iş teklifi yapılmış.

kaynak: www.linkedin.com/…-71199428...
devamını gör...

tom wlaschiha

20 haziran 1973'te almanya'nın dohna kentinde doğan ve uluslararası alanda en çok game of thrones dizisindeki jaqen h'ghar rolüyle tanınan başarılı oyuncu.
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
aslında ben game of thrones'da gördükten sonra unutmuştum kendisini. das boot dizisini izlerken stranger things'ten tanıdığımı fark ettim, araştırınca game of thrones'ta da yer aldığını öğrenmiş oldum.

das boot'ta almanca, fransızca ve ingilizce konuşuyordu.

stranger things'te rusça konuşuyordu.

game of thrones'ta ingilizce konuşuyordu.

imdb'ye göre almanca, rusça, ingilizce, fransızca ve italyanca bilen bir poliglot.

https://www.imdb.com/name/nm0937239/

sesi güçlü, görüntüsü karizmatik, oyunculuğu kaliteli.

instagram hesabını inceledim, gerçekten mütevazi ve eğlenceli bir tarzı var. arkadaşım olmasını isterdim diye düşündüm öyle görünce.

imdb'de soyadını telaffuz ettiği kısa sempatik bir videosu da var.

sinema sektörü tarafından ileride daha da iyi değerlendirileceğine eminiz kendisinin.
devamını gör...

incil'deki en etkili ayet

ecclesiastes 3:1-8'dir.

> 1 there is a time for everything,
and a season for every activity under the heavens:
2 a time to be born and a time to die,
a time to plant and a time to uproot,
3 a time to kill and a time to heal,
a time to tear down and a time to build,
4 a time to weep and a time to laugh,
a time to mourn and a time to dance,
5 a time to scatter stones and a time to gather them,
a time to embrace and a time to refrain from embracing,
6 a time to search and a time to give up,
a time to keep and a time to throw away,
7 a time to tear and a time to mend,
a time to be silent and a time to speak,
8 a time to love and a time to hate,
a time for war and a time for peace.

vaiz 3:1-8 (tevrat ve eski ahit)

> 1 her şeyin bir zamanı, göklerin altındaki her olayın bir vakti var:
2 doğmanın vakti var, ölmenin vakti,
dikmenin vakti var, sökmenin vakti.
3 öldürmenin vakti var, şifa vermenin vakti,
yıkmanın vakti var, yapmanın vakti.
4 ağlamanın vakti var, gülmenin vakti,
yas tutmanın vakti var, dans etmenin vakti.
5 taş atmanın vakti var, taş toplamanın vakti,
kucaklaşmanın vakti var, kucaklaşmaktan kaçınmanın vakti.
6 aramanın vakti var, vazgeçmenin vakti,
saklamanın vakti var, atmanın vakti.
7 yırtmanın vakti var, dikmenin vakti,
susmanın vakti var, konuşmanın vakti.
8 sevmenin vakti var, nefret etmenin vakti,
savaşın vakti var, barışın vakti.
devamını gör...

toefl

toefl ibt (test of english as a foreign language - internet-based test), ingilizce dil yeterliliğini ölçmek için dünya çapında kabul edilen bir sınav.

26 temmuz 2023'ten itibaren geçerli olan yeni formatla birlikte, sınav süresi 3.5 saatten 2 saate indirildi.

güncel formatı şu şekildedir:

okuma - 35 dk - 20 soru
dinleme - 36 dk - 28 soru
konuşma - 16 dk - 4 görev
yazma - 29 dk - 2 görev
devamını gör...

the wager

18. yüzyılda ingiliz donanmasına bağlı wager isimli sixth rate savaş gemisi* etrafında gelişen gerçek tarihi olayları olağanüstü bir titizlikle anlatan david grann kitabı. bunu yaparken inanılmaz detaylara değiniyor.
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
kitap ilk olarak amazon'da gezinirken heybetli kapak tasarımıyla gözüme çarptı, biraz inceleyince iyice merak ettim ve biraz da ingilizcemi geliştiririm düşüncesiyle ciltsiz versiyonunu satın aldım. serviste işe giderken bile okuyordum. çok beğendiğim için, henüz bitirmemişken kardeşime ve yakın bir arkadaşıma hediye etmek üzere iki tane daha sipariş etmiştim. olayı zaten didik didik ettiğim için hikayenin tamamını biliyordum.

kitap o kadar iyi yazılmış ki, okumaya başladığınızda siz de üç ana direği, devasa yelkenleri ve güvertesiyle insanlık tarihinde o zamana kadar üretilen en komplike araçların içinde okyanusu kat edip ispanyol donanmasıyla kovalamacaya başlamış oluyorsunuz. birkaç güvertesi, yetmiş altı topu, farklı sınıflarda görev alan yüzlerce denizcisiyle okyanuslara açılan man-o-war savaş gemilerinin alt güvertelerinde tayfalara ayrılan ufacık bölümlerde fareler, hamamböcekleri ve amiralliğin denizcilere ihtiyaç duyması nedeniyle sokakta yürürken kaçırılıp ailelerinden koparılan, zorla gemilere yerleştirilen diğer denizcilerle beraber yaşıyorsunuz. o korkunç karanlığın içinde ve bina yüksekliğindeki dalgaların arasında ortadan ikiye ayrılacakmış gibi görünen gemiyi nefes almanıza bile izin vermeyecek kadar şiddetli bir rüzgara rağmen tüm tayfalarla birlikte zaptedip horne burnu'nu geçmeye çalışırken tayfalarla beraber ıslandığınızı, tifüs ve iskorbütün dehşetini yaşadığınızı hissediyorsunuz.

tüm bu dehşeti ve atmosferi çok net veriyor yazar. o dönemi de çok iyi çalışmış gerçekten. kitap, zaten her yolculuktan sonra man-o-war'ların neredeyse yeniden inşa edilmek zorunda kalınması, ömürlerinin sadece 14 yıl olması, bir ingiliz amirallik rütbelisinin bu devasa savaş gemilerinin bir çoğunun daha denize indirildiği aşamada çoktan çürümüş olduğunu görmesi ve hayret etmesi gibi inanılmaz detaylarla dolu.

sokaktan insanları toplayıp zorla gemilerde çalıştıran çeteleri daha önce duymamıştım. bunlar genellikle suçlu unsurlar ve toplumun en aşağı tabakasındaki kişilermiş. hastanelerden sürüklenerek çıkarılan ve bazıları sedyeyle taşınan yaralı, sakat ve yaşlı insanların bu gemilerde çalışmak üzere zorla okyanuslara gönderildiğini okurken bu kadar da olmaz diyorsunuz.

üst sınıf çocuklarının sadece 14 yaşında, gelecek vadeden subaylar ve beyefendiler olma hayaliyle bu donanmalara katılabileceğini biliyordum. izlediğim filmlerden öğrenmiştim zaten bunu. kitaptaki john byron karakteri de buna bir örnek olarak gösteriliyor. bu çocukların, yani geleceğin deniz subaylarının klasiklere hakim olması, çizim, eskrim, dans, matematik, latince öğrenmesi bekleniyormuş, ve tüm bunları gemideki görevleri öğrenirken yapıyorlarmış. john byron'ın gerçekten de tarihte yaşamış bir insan olduğunu belirtmek lazım. başarılı bir denizcilik kariyeri varmış ama elbette kimse kendisini tanımıyor. kendisi şair lord byron’un büyükbabasıymış.

savaş gemilerinin düşman gemilerini gafil avlamak için kendilerine yaralı görüntüsü verdiklerini veya kendilerini ticaret gemisi gibi göstermeye çalıştıklarını biliyordum. ama ispanyol donanmasının, ingilizleri kandırmak için ingilizlerin gizli görevdeki gemilerine benzer ispanyol gemilerini okyanusa çıkarıp ingilizlere tuzak kurabileceği kimin aklına gelir? olağanüstü akıl oyunları. muhteşem.

kitap, yardımcı haritalarla ve iyi seçilmiş resimlerle süslenmiş. ana karakterlerin çoğunun hayatları boyunca yapılmış portrelerini (tabi kendi portrelerini yaptıracak kadar parası olanlar bunlar), wager'ın resimlerini, ıssız bir adada hayatta kalanların hayatını gösteren gravürleri, 1742'de geçen yerleri, adaların bugünkü fotoğraflarını, gemi doktorları tarafından bacak ve kolların nasıl kesileceğini gösteren resimleri içeriyor.

gerçekleşen olaylarla ilgili makro detaylar:

bir gemi filosu, wager da dahil olmak üzere, eylül 1740'ta ingiltere tarafından ispanya’ya karşı ingiliz hakimiyetini kurmak, deniz ve ticaret yollarını kontrol etmek amacıyla yola çıkarılıyor. gizli görev, ispanyol altını ve gümüşünü ele geçirmek. ama ispanyollar bunu öğreniyor. ingilizler de, ispanyolların bunu öğrendiğini karayiplerde ele geçirdikleri bir ispanyol gemisindeki dökümanlardan öğreniyorlar. yolculuğun başından itibaren gemilerdeki koşullar korkunç. skorbüt, tetanoz ve enfeksiyonlardan birçok ölüm meydana geliyor. yiyecek ve temiz su yetersiz. mürettebatın çok sayıda üyesi hasta olduğu için çalışamıyor, bir noktada gemiyi idare edecek kadar adam bile kalmıyor neredeyse. o yüzden gemi kazasından sonra hayatta kalma umutlarının karanlık olması şaşırtıcı değil. hayatta kalanlar vahşete, ihanet, hırsızlık, anarşi, isyan, cinayet ve hatta yamyamlığa sürükleniyor.

wager'ın patagonya açıklarında şiddetli bir fırtınada battığı ve tüm mürettebatın denizde kaybolduğuna inanılmasından 283 gün sonra, küçük, kazazedelerce yapılmış bir tekne 3.000 mil yol kat edip brezilya'ya ulaşıyor. içinde artık sadece iskelet gibi görünen 30 adam var.

altı ay sonra, daha küçük bir tekne şili'de sadece üç adamla karaya vuruyor; bu adamlar da zayıf, böceklerle kaplı, delirmiş ve ölümün eşiğindeler.

hem brezilya'ya hem de şili'ye ulaşan bu iki farklı gruptan gelen mürettebat, ingiltere'ye dönmekten korkuyor, çünkü amirallik mahkemesi tarafından asılarak idam edilecek suçlamalarla karşı karşıya kalabileceklerini düşünüyorlar.

sonradan şili'ye gelen 3 kişi, brezilya'da karaya çıkan 30 kişilik ilk grubu isyan etmekle ve kıyıda kalan mürettebat üyelerini susuzluktan, soğuk havadan ve açlıktan ölmeye terk etmekle suçluyor. karşılıklı cinayet ve ihanet suçlamaları var. yazar, davayı anlatıyor ve okuyucunun kendi sonuçlarını çıkarmasına izin veriyor.
devamını gör...

kars

doğu anadolu'da gezdiğim en güzel şehir.
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
merkezindeki başarılı şehir planlaması, şehrin kimliğini oluşturan granit rus mimarisi, edinburgh'u hatırlatan kalesiyle kendisine özgü bir zarafeti var.
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
burada ani harabelerinden de bahsetmek isterim (belki "ani harabeleri" yerine "ani şehri kalıntıları" denilse daha iyi olurmuş).

kars'a giderseniz ani harabelerine uğramalısınız. girişi 4.5 kilometre uzunluğundaki surlarıyla, geri kalan 3 tarafı derin vadilerle korunan açık bir alan; eski bir şehir aslında burası. bazı kalıntılara ev sahipliği yapıyor.

manzarası ve atmosferi farklı olsa da, assos behramkale'yle yarışabileceğini düşünüyorum. kesinlikle olağanüstü bir yer.

ama hak ettiği değeri görmediğini çok net bir biçimde söyleyebilirim.

burayı bölgeyi ve bölgenin tarihini anlatacak bir rehberle gezerseniz çok daha fazla keyif alırsınız.
devamını gör...

avamlık

toplumun alt kesimlerinde bulunan eğitimsiz ve görgüsüz insanların toplum içinde hoş karşılanmayan (veya karşılanmaması gereken) davranışlarını tanımlamak için kullanılan kelime. kabalık, cahillik, çirkinlik, bayağılık, düşüncesizlik içeren davranışların ve ifadelerin birçoğu bu şekilde sınıflandırılabilir.

avamlık artık eğitimsizliğin sınırlarını çoktan aşmış, statü ve unvan tanımadan yayılan bir tavır haline gelmiştir.

kimi zaman sözlükte açılan bir başlıkta, kimi zaman ülkenin kamu kuruluşlarında görev alan idarecilerin açıklamalarında, kimi zaman yeni tanışılan bir kişinin sohbetinde, kimi zaman üniversitelerdeki akademisyenlerin tweetlerinde kendisine yer bulur.

avamlık, görmezden gelinerek yok edilemez. eleştirilmedikçe normalleşir; normalleştikçe kök salar. toplumsal çürümenin en belirgin göstergelerinden biri olan bu yükseliş, aslında hepimiz için ciddi bir uyarıdır. öyle ya, cehalet alkışlandıkça bilgelik sessizliğe çekilir; nitelik, bayağılığın gölgesinde kaybolur.
devamını gör...

astroloji

astroloji, gök cisimlerinin (gezegenler, yıldızlar, ay ve güneş) insan karakteri, kaderi veya yeryüzündeki olaylar üzerinde etkili olduğuna inanan ve bu etkileri inceleyen, bilimsel açıdan tamamen anlamsız olan bir inanç sistemi.

astroloji antik dönemlerde doğmuş ve birçok kültürde farklı formlarda karşımıza çıkmıştır. burçlar ve horoskoplar bu sistemin popüler uygulamaları arasındadır.

bilimsel açıdan eleştirisine gelecek olursak,

1. deneysel kanıt eksikliği:
astrolojinin en büyük eleştirisi, öne sürdüğü iddiaların bilimsel yöntemle test edilip doğrulanamamasıdır. bilimsel teoriler gözlem ve deneylerle desteklenirken, astrolojik öngörüler tekrarlanabilir ve güvenilir sonuçlar veremez.

2. yerçekimi ve gök cisimlerinin etkisi:
astrolojinin temelinde, gezegenlerin ve yıldızların insan yaşamını etkilediği fikri yatar. ancak gök cisimlerinin yerçekimi veya elektromanyetik etkilerinin, bu denli bireysel olayları etkileyecek kadar güçlü olmadığı kanıtlanmıştır. örneğin, doğum sırasında odadaki doktorun yerçekimi etkisi, mars’ın etkisinden çok daha fazladır.

3. kozmolojik geçersizlik:
astroloji, gökyüzünün sabit olduğu bir model üzerinden çalışır, ancak modern astronomi evrenin sürekli genişlediğini ve gök cisimlerinin konumlarının sürekli değiştiğini ortaya koyar. ayrıca, “burç takvimi” dediğimiz sistemdeki gezegen pozisyonları, yüzyıllar içinde kaymalar gösterdiği için modern astroloji yanlış konumlarla çalışmaktadır (örneğin, yengeç burcunda doğduğu söylenen biri aslında bir önceki burcun etkisinde olabilir).

4. öznel ve genel geçerlik yanılgısı:
astrolojik yorumlar genellikle çok genel ifadeler içerir ve herkesin kendine uyarlayabileceği kadar belirsizdir. bu da barnum etkisi denilen psikolojik bir yanılgıya neden olur; insanlar kendilerine uygun olmasa bile bu genel yorumları doğruymuş gibi algılar.
devamını gör...

12 şubat astrolojik felaket senaryosu

astrolojinin yarattığı bilgi kirliliğini net bir şekilde gösteren başlık.

şüphesiz ki hayatta en hakiki mürşit ilimdir fendir, ilim ve fenden başka yol gösterici aramak gaflettir, dalalettir, cehalettir.

gökyüzünde herhangi bir gezegen hizalanması veya dolunayın dünya üzerinde böylesine büyük etkiler yarattığına dair güvenilir bilimsel bir kanıt yok, kıymetli dostlar. sabit burçlarda oluşan dolunayların “doğal afet” veya “büyük olaylar” getireceği gibi iddialar, tamamen spekülatif ve kurgusal.

eğer gerçekten doğal afetlere neden olabilecek bir durumdan bahsediliyorsa, bu tür olayların jeolojik, atmosferik veya kozmolojik bir açıklaması olması beklenir. oysa burada gördüğümüz, astrolojinin kelimelerle oynayıp insanları korkutarak dikkat çekme çabasından ibaret. bu belirsiz öngörüler, tıpkı “her ihtimal doğru çıkar” mantığıyla yazılmış bir fal gibidir.

bu içerikler, sorumluluktan uzak ve toplumu sağlıklı düşünmeden uzaklaştıran söylemler. gerçek bilgiye ulaşmak isteyenler, bilimsel kaynaklara yönelmeli. böyle paylaşımlar yerine eğitimli bir gözle değerlendirme yapıp, olayların arkasındaki gerçek mekanizmaları anlamak çok daha faydalı olacaktır. astrolojik masallarla geleceği tahmin etmeye çalışmak yerine, bugünün sorunlarını çözmeye odaklanmak gerek.
devamını gör...

yaşamın sırrı dna

insanı bilimle heyecanlandıran bir kitap.
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
bahri karaçay bilimin sınırlarındaki gelişmeler hakkında bilgi vermiş, kendi hayatından kesitler sunmuş, güncel örneklerle olayları somutlaştırmış, gelişmelerin olumlu ve olumsuz yönlerini; geçmişini ve potansiyellerini incelemiş, bunları olabildiğince net bir biçimde okuyucuya aktarmış.

normalde bir kitabı okurken önemli bulduğum cümleleri ve paragrafları not ederim, kitabı bitirdikten sonra o bölümlere tek tek dönüp notlarımı düzenler ve yorumumu tamamlarım.

bu kitapla ilgili o kadar fazla not almışım ki, zaten bunların tamamını aktarmam kitabın belirli bir bölümünü buraya yazmam anlamına gelecek.

bölüm başlıklarını bırakırsam kitabın içeriği hakkında bir fikir vermiş olurum sanıyorum:

ı. üstün ırkı yaratmak: eugenik hareketi
ıı. ölümsüz sarmal
ııı. insanlığın kökeni: afrika'da başlayan yolculuk
ıv. yaşam kitabının okunması: insan gen haritası
v. gen avı: hastalık genlerinin keşfi
vı. kanser
vıı. altın "yumurtlayan" koyun
vııı. duyguların molekülleri
ıx. hafıza hapı
x. kök hücreler: tedavide mucize
xı. gen yüklü truva atı
xıı. ölümsüzlüğün genleri
xııı. genlerle çevrenin dansı
xıv. epigenetik: kalıtımın genler üstü boyutu

sanırım yine de bir iki not düşeceğim kendim için:


* abd'li ekibin belirli bir genetik bozukluğun filipinler'de belirli bir bölgenin insanında yoğunlaştığını fark etmesi ve bunun üzerine hastalığı araştırmak için filipinler'e gitmesi. orada yapılan çalışmalar ve bu sayede elde edilen bilimsel gelişmeler komplo teorisyenlerine zorla okutulmalı.

* genetik araştırmalar sayesinde tarımdaki besin değerlerinin bile yükseltilmiş olması, kan kanseri tedavilerinin başarı oranlarının 1960'larda %5'te olması ama bunun genler üzerine yapılan araştırmalar sonucunda bugün %90'lara yükselmesi.

* george bush ve çevresinin esasında conservative background etkisiyle embriyonik kök hücre çalışmalarını yasaklaması ancak obama ile birlikte bu çalışmalara tekrar izin verilmesi.

* bazı insanların ön alın kortekslerindeki farklılık. olmayan görüntüler gören ve olmayan sesler duyan insanlar. şizofreni hastalarının %15'inin hastalık belirtilerini sadece bir defa gösterip düzelmesi ancak %60'ının bu belirtileri yaşamları boyunca aralıklarla göstermesi (bu bende olağanüstü bir farkındalık yarattı: olmayan görüntüler gören ve sesler duyan insanlar. peygamberliğini ilan eden insanlar. dini inançlar. türkiye’de cinleri, amerika'da hayaletleri gördüğünü iddia eden insanlar).
devamını gör...

genelleme yapmak

genelleme yapmak akıl yürütmenin iflasıdır. birkaç örneğe dayanarak evrensel sonuçlara varmak, bilimin ve analitik düşüncenin reddidir. genellemelerle meseleyi basitleştirmek, hem sorun çözme becerisine hem de analitik düşünceye hakarettir. bu yöntem sadece sığ tartışmalarda yer bulur; ciddi akıl yürütmede ise yeri yoktur. gerçek anlamda sorgulamayan, derinlemesine analiz etmeyen ve bilimsellikten uzak kimselerin eline yakışır.
devamını gör...

icbm

icbm, intercontinental ballistic missile (kıtalararası balistik füze) ifadesinin kısaltmasıdır.
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
çok uzun menzilli olan bu füzeler, binlerce kilometre uzaklıktaki hedeflere nükleer veya konvansiyonel başlık taşıyabilir. genellikle yüksek hızla atmosfere çıkar ve hedefe ulaşmadan önce yeniden atmosfere girer. mirv (multiple independently targetable reentry vehicle) teknolojisi sayesinde bir tek füzenin taşıdığı birden fazla savaş başlığı farklı hedeflere bağımsız olarak yönelebilir.
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
kuzey kore'den amerika birleşik devletleri'ne atılacak bir icbm, yaklaşık 30-40 dakika içinde hedefine ulaşır. kalkış ve tırmanış aşaması olan ilk 3-5 dakika içinde atmosferin dışına çıkar. uzaydaki yolculuğu 20-25 dakika sürer, atmosfere yeniden giriş ve hedefe iniş yolculuğun son 5-10 dakikasında gerçekleşir. icbm'lere yönelik etkili bir savunma mekanizması bulunmamaktadır.

nükleer denizaltılardan atılan balistik füzeler ise slbm (submarine-launched balistic missile) olarak isimlendirilir. amerika birleşik devletleri nükleer denizaltı kuvvetleri amirali michael j. connor'a göre, "uzayda greyfurt büyüklüğündeki bir objeyi bulmak, okyanustaki denizaltıyı bulmaktan daha kolaydır".

önleyici saldırılarla nükleer silolar hedeflenebilir ancak nükleer denizaltıların durdurulması mümkün değildir. bu nedenle denizaltılar stratejik öneme sahiptirler.
devamını gör...

nuclear war a scenario

2024 yılında okuduğum son kitap. dune'dan tanıdığımız denis villeneuve tarafından filmi de çekilecekmiş.

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
kitaptaki senaryo ve varsayımların bir kısmı abartılı geldi. ama anlatımın keskinliği, nükleer sistemler ve planlamalar, düğmeye basacak kişiler ve kurumlar hakkında verilen detaylar olağanüstü.

kitaptaki senaryo, pentagon uzmanlarının kuzey kore'nin potansiyel saldırısında kullanacağını düşündüğü en olası senaryoymuş.

ülkeler yanlış anlaşılma olmaması adına kıtalararası balistik nükleer füze denemelerinde birbirlerine haber veriyorlarmış. bu diplomasiye uymayan tek ülke kuzey kore'ymiş. icbm denemeleri öncesinde kimseyi bilgilendirmiyorlarmış. abd'li askeri uzmanlar, bunu, kuzey kore'nin sürpriz bir saldırı unsurunu elinde avantaj olarak tutmak istemesine bağlıyor.

abd'nin nükleer savaş politikasına göre nükleer savaşın şiddeti kademeli olarak artıyormuş. "bize bir nükleer bombayla saldırılırsa karşı tarafa beş nükleer bombayla saldırırız, bize ikinci bir nükleer saldırı yapılacak olursa, karşı tarafa on beş tane daha ateşleriz" benzeri bir mantıkla caydırıcı olunmaya çalışılıyor gibi görünüyor.

abd'de bir de launch on warning politikası varmış. bu, düşman olarak kabul edilen ülkelerden amerika kıtasına doğru atılan nükleer füzelerin tespiti halinde, henüz bu füzeler abd'ye ulaşmadan abd'nin kendi nükleer silahlarını ateşlemesi anlamına geliyormuş. abd başkanının nükleer silahların ateşlenip ateşlenmeyeceğine karar vermesi için sadece 6 dakikası olacakmış.

yazarın ele aldığı senaryoya göre kuzey kore'den abd'ye ilk nükleer füzenin ateşlenmesinden sonraki 43. dk'da, rus uydu ve radar sistemleri rusya üzerinden geçerek kuzey kore'yi vuracak abd nükleer başlıklarını, rusya'ya yönelen bir saldırı olduğu şeklinde yorumluyor ve yanılarak abd ile nükleer savaşa giriyor. bunu hiç gerçekçi bulmadım. kuzey kore'nin emp saldırısının da nükleer saldırısından sonra değil, önce gelmesini beklerim.

nükleer denizaltı saldırılarını önleyecek bir savunma sistemi yokmuş bu arada.

vice admiral michael j. connor, commander of the us nuclear submarine forces şöyle söylüyor: uzayda greyfurt büyüklüğünde bir objeyi bulmak denizde bir denizaltıyı bulmaktan daha kolay.

daha önce potansiyel bir nükleer savaşta türkiye serpintiden olmasa da nükleer silahlardan sınırlı bir şekilde etkilenir diye düşünüyordum. ama kitabı okurken fikrim değişti. nükleer hedeflerde sadece silolar ve askeri üsler yok, büyük şehirler de var. sadece incirlik'teki nato üssü rus icbm'lerle vurulur, biz istanbul'da en azından ilk aşamada hayatta kalırız diye düşünüyordum, ama işin aslı öyle değilmiş. kitap ankara'yı da, istanbul'u da potansiyel hedefler arasında tanımlıyor. roma'daki parthenon'un, oturduğum evden 45 dakika uzaklıktaki ayasofya'nın ve bunlara benzer nice değerin yok olacağını bilmek de çok üzücü. en azından avustralya'daki kardeşim güvende diye düşünüyorum ve bununla teselli ediyorum şimdilik kendimi.

kitabın son bölümünde en eski insanlık tarihi mirası olarak değerlendirilen göbekli tepe'ye kısaca değinilmiş. 12.000 yıl önceki insanların yaşamını nasıl merak ediyorsak, gelecekteki insanların da bizim yaşamımızı aynı şekilde merak etmeleri ihtimalinden bahsedilmiş. bu da ayrıca hoşuma gitti.
devamını gör...

evde spor yapmak

fiziksel olarak daha iyi bir görünüme kavuşmayı, daha iyi hissetmeyi ve sağlıklı kalmayı sağlayan, spor salonundaki imkanların çoğunu evde sunan, zamandan tasarruf ettiren ve ekonomik avantaj sağlayan pratik egzersiz yöntemi.

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
spor salonu üyeliğim bir süre önce sona ermişti. zaten salona gitmek yerine evde çalışmam gerektiğini düşünmeye başlamıştım. kayıt yenilemekten vazgeçtim.

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
salon hep çok kalabalıktı, yeterli alan yoktu ve içerisi sauna kadar sıcaktı.

bir ara salona klima aldılar, ama binanın kolonuna zarar vererek monte ettikleri klimaya rağmen boğuculuk devam etti.

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
önce trendyol'dan ağırlık seti sipariş ettim ve instagram'dan anlaştığım pt'nin programıyla evde bir süre çalıştım.

ama bu ağırlıklar memnuniyetsizlik yarattı; kaplamaları zamanla zarar gördü, kum taneleri döküldü.

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
bunun üzerine decathlon'un ürünlerinden satın aldım. uzun süre decathlon'dan aldığım ağırlıklarla evde spor yaptım ve çok memnun kaldım. alışkanlık takip uygulamalarını kullanmak da motive edici oldu.

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
genel olarak kas kazanmayı ve bel bölgesindeki yağı eritmeyi hedeflemiştim. oldukça güzel gitti evde denediğim program.

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
beslenme düzenim çok basitti ve hep aynıydı:

sabah: 3 yumurta
öğle: tavuk/et + pilav/makarna + salata/yoğurt
akşam: tavuk/et + salata/yoğurt

arada evde yaptığım filtre kahveyi süt de katarak tüketiyordum, meyve yediğim de oluyordu.
devamını gör...

myheritage

dna testi hizmetleri ile kullanıcılarının ataları ve etnik kökenleri hakkında bilgi veren şirketlerden biri.

bana aktarılan bilgilere göre aile kökenim:

-kumuk
-çerkes
-bulgaristan göçmeni

e-devlete göre 1800'lü yıllarda doğan aile büyüklerimin doğum yerleri:

-4 kafkasya
-2 bulgaristan
-3 çanakkale
-2 istanbul
-1 bursa

myheritage dna test kitine göre aile kökenim:

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
bir ara üşenmezsem gedmatch'e de bakacağım da, doğrudur yanlıştır bilemiyorum, şimdilik bu sonuçlar beni tatmin ediyor.
devamını gör...

eski atina'da bir gün

orijinal adıyla a day in old athens, 19. yüzyılın sonlarında ingiliz tarihçi william stearns davis tarafından yazılmış bir kitap. m.ö. 5. yüzyıl atina'sında bir atinalı vatandaşın sabah kalkışından başlayarak gün içerisindeki aktivitelerine (pazar ziyareti, mahkeme duruşmaları, tiyatro oyunları, tapınak ziyaretleri vb.) dair birçok detayı tasvir ediyor.

ben liberus yayınlarından çıkan çevirisini okudum. ilk baskıydı. öncelikle şunu söyleyeyim, çeviride ciddi tuhaflıklar vardı ama kitaptaki sorunlar çeviriyle sınırlı değildi. başlangıçta editörün kitabı gözden geçirmemiş olabileceğinden şüpheleniyordum, bitirirken şüpheye yer kalmamıştı. tekrar eden kelimeler, tekrar eden cümleler, iki paragrafın arasındaki kocaman boşluğa bırakılan "harita 26 buraya" yazısı, okuyucunun bu yayınevinin yunan tanrıları tarafından cezalandırılmasını istemesine yol açıyor.

insanın gözünde canlandırmakta zorlandığı birçok betimleme bulunuyor kitapta. erkeklerin chiton, himation, chlamys, ve kadınların peplos kıyafetleri için internete sık sık bakmam gerekti. bina tasarımlarından günlük eşyalara, farklı spor dallarından ticaret alanlarına sayısız tasvir yer alan bu kitapta tek tük görselin olması kesinlikle bir eksiklik olarak değerlendirilebilir.

biraz zorlu bir okuma süreci olsa da, sonuçta ilgi çekici bir dönem anlatılıyor ve bu dönemi merak edenleri şaşırtacak birçok detay veriliyor. dolayısıyla antik dönem yunanistan'ını merak eden ve okumayı seven insanlara tavsiye edilebilirken, o dönemi çok da merak etmeyenler için uzak durulması gereken bir kitap.

detaylarda boğulmadan o döneme bir bakmak isteyenler tübitak'ın muhteşem görsellerle hazırladığı antik dünya ansiklopedisi'ni de inceleyebilir. kitaptaki antik dönem tuvaletlerini efes antik kenti'nde kendi gözlerimle gördüğümde hayran kalmıştım (evet, tuvaletlerini). eşim duvarları yok olmuş ve sadece mermerleri kalmış o harabe alanın ne işe yaradığını anlamamıştı. "burası ortak bir tuvalet alanı, özellikle roma döneminde bir sosyalleşme ve sohbet etme noktası; ucunda sünger bulunan bir sopa temizlik için kullanılır, kaldırım kenarlarındaki yağmur oluklarına benzeyen şu oluklar, gerçekten de su kanallarıdır ve mermer tuvaletlere oturanların tam önlerinden temiz su akar, insanlar uzun sopaları yardımıyla oradan su alır, suyu temizlik için kullanır" derken göğsüm kabarmıştı. bu yapıların bazı örneklerini şuradan görebilirsiniz: www.google.com/search?q=rom...

bunun dışında, bilgisayar oyunlarına aşina olanlar, antik yunanistan hakkında fikir sahibi olmak için assassin's creed odyssey'i satın alabilir. bazı video oyunlarına filmlerden daha fazla bütçe ayrılıyor. bu oyunda da özel olarak tasarlanmış bir yunanistan var. oyunu oynamak istemeyen ama o dönemi merak edenler için renkli mermerlerle süslenmiş canlı atina şehrini gezmeye yönelik ayrı bir mod yapmışlar.

konuyu çok dağıttım, toparlayayım: kitabı okuduğum için pişman olmadım. ama sıkılmadım dersem yalan olur. türkçe'ye kötü bir şekilde kazandırılmış iyi bir kitap. orijinal dilinden okusaydım eminim çok daha memnun olurdum.

dikkatimi çektiği için not aldığım birkaç detayı da paylaşarak incelememi burada sonlandırıyorum:

* atinalılar şehirde ayakları çıplak bir şekilde yürüyorlarmış. sadece şehir dışına uzun yolculuklar yapılırken sandalet giyilirmiş. ayaklar ve eller sürekli görünür olduğu için, güzel olmalarına önem verilirmiş.

* güreş de popüler bir spormuş ve yarışmacılar güreşten önce esneklik kazanabilmek için yağlanır, başlangıçta birbirlerini tutup kenetlenirlermiş (hmm, bir yerlerden tanıdık geliyor).

* barınma sorunu diye bir şey yokmuş. evler güneşte kurutulmuş tuğla gibi çok basit malzemelerden yapılırmış ve en ucuz ev günümüzün 126 doları, en pahalı ev günümüzün 1800 doları civarında oluyormuş. malzeme kurutulmuş toprak olduğu için, hırsızlar kapılardan girmek yerine duvarları kazmayla kazıp içeri giriyorlarmış (bence satın alma gücüyle ilgili net bir detay verilmemiş kitapta).

* atina'da hazine memurları gibi önemli görevlerde yer alan köleler de varmış. şehrin devriye gezmekle, suçluları tutuklamakla, düzeni sağlamakla görevli 1500 kişilik bir polis gücü varmış ve bunların tamamı kölelerden oluşuyormuş. işçi köleler ve ev köleleri özellikle bu gruba oldukça imreniyorlarmış.

* mahkemelerde davacı tarafın "davalının kölelerinden işkence ile bilgi alınmasını talep ediyorum" demesi mümkün olduğu gibi, davalı tarafın da "kölelerimden işkence ile bilgi alınmasını kabul ediyorum" demesi mümkünmüş. mahkemeler, işkence yapılan kölelerden alınan bilgileri kesin kanıt olarak kabul ediyormuş.

* şaraplarını suyla seyreltilmiş olarak içerlermiş. ortalama bir kişi iki birim şarap ve üç birim su alırmış. saf şarap içmeyi kimse düşünmezmiş ve bunun barbarlara uygun bir alışkanlık olduğu kabul edilirmiş -ama şarapları çok güçlüymüş, viski kadar alkollüymüş.

* yazar, hoplitlerin falanks düzenini ve bir savaşta çatışmanın nasıl geliştiğini, o düzenin nasıl bozulmaya açık olduğunu şaşılacak kadar basit bir çizim koyarak tek paragrafta herkesin anlayabileceği şekilde anlatmış. o paragrafa hayran kaldım.

* milattan önce 360 yılından bahsediyoruz ve o dönemde bile halk meclisi tekelleşmenin önüne geçmeye çalışıyor. fiyatlar talebe ve rekabete göre düzenleniyor. pazarı ele geçiren ve ekmek fiyatlarını yükselten tahıl tüccarları soruşturmaya tabi tutuluyor.
devamını gör...
devamı...

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim