bahçeme bahar geldi.. *
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

vakit hayli geç, pencerede yağmur sesi. odada soğuk bir karanlık kol geziyor, ensemi donduruyor nefesi. gülüşünü özlemek için doğru zaman mı bilmiyorum, lakin içimi ısıtmak için yeterli. tüm fotoğraflarını silsem dahi bırakamıyorum dudaklarının kıvrımını izlemeyi. hayali ama bir o kadar da gerçekçi.

parmaklarının arasında yükselen dumandan çok dudaklarının arasına sığdırdığın ışık ve neşe yaktı beni. neden bilmiyorum fakat gecenin bir yarısı çok özledim seni..
devamını gör...

amerikalı (bkz: bilim kurgu) yazarı (bkz: pierce brown) tarafından yazılan dört kitaplık kızıl isyan serisi'nin 2014 yılında yayınlanmış ilk kitabıdır. orijinal adı (bkz: red rising)'dir. serinin diğer kitapları sırasıyla (bkz: altın oğul), (bkz: sabah yıldızı) ve (bkz: demir altın)'dır. bir yanıyla (bkz: distopya) havası da vermektedir.

seri ülkemizde (bkz: pegasus yayınları) tarafından basılmış ve ilk kitabın çevirisini (bkz: selim yeniçeri) yapmıştır. kapağı şöyle;
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel

konusuna gelecek olursak; insanlar saç ve göz renklerine göre ırklara ayrılmış, en üstte altınlar olacak şekilde bir hiyerarşi oluşturulmuştur. diğer bütün renkler onların hükümdarlığı altındadır. hiyerarşinin en dibinde ise kızıllar yer almaktadır. renkler de kendi içinde ayrılıyor fakat çok detaya görmeyeceğim.

baş kahramanımız (bkz: darrow) mars madenlerinde çalışan ve marsın yaşanabilir bir hale gelmesi için helyum-3 çıkaran bir cehennemdalgıcı'dır. bir adikızıl'dır. babası; yasak olan bir şarkı söylediği ve dans ettiği için idam edilmiştir. karısı (bkz: eo)'nun başına gelenlerden sonra tüm hayatı değişecektir..

kitap genel hatlarıyla muhteşem bir distopya tadı bırakıyor. yazarın oluşturduğu kurgu, teknolojik aletler, hiyerarşi ve düzen kendisine hayran bırakmak ile kalmıyor, adeta bambaşka bir diyara sürüklüyor. uzun zamandır doğru düzgün kitap okuyamayan ben birkaç günde kitabı bitirip serinin diğer kitaplarını almak için can atıyorum.

hikayeyi sadece darrow'dan dinlemek biraz tadımı kaçırsa da * yazarın dış detayları da sıkmadan aktarması bunu aşmamı sağladı. güç, hırs ve öfkenin nelere mal olup neleri başarabileceğini çok iyi bir şekilde anlatılmış..

en sevdiğim alıntı şuydu;

toplum'du; boğazına kadar yozlaşmaya battığı halde kendi ikiyüzlülüğünü göremeyen bir canavardı.
devamını gör...

biraz başı ağrıdığında dahi soluğu acilde, hastanede alan kişi ve kişilerin sunabileceği beyan. hayatınızı kurtaran, ağrınızı dindiren, bunları yapabilmek için siz eğlenirken senelerini ders çalışarak, saatlerce nöbet tutan insanlara yapılan bu tarz ithamlar saygısızlıktan başka bir şey değildir.

bir gün yeşilçam filmlerindeki gibi ameliyat olmak için yurtdışına gitmeye ve para toplamaya başladığımızda anlayacağız ne kadar değerli olduklarını ama çok geç olacak. bir de o filmlerin yapıldığı zaman dolar kuru düşüktü...

kısaca ego kişiyle ilgilidir ve bütün bir meslek gruubuna atfedilemez.
devamını gör...

çok sevdiğim ve bu akşam yaptıktan sonra, çoğu kişinin bilmediğini bir kez daha fark ettiğim* yemektir. bu nedenle size tarifini vermeye geldim. öncelikle (bkz: beyaz şalgam)* aşağıdaki resimde gördüğünüz sebzedir. hangi zamanda yetiştiğini bilmesem de yemeği genelde kışın yapılır.
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel

şimdi yemek için gerekli malzemelere geçelim:
-miktarı kişi sayısına ve tercihe göre kuşbaşı dana eti,
-beyaz şalgam
-ayçiçek yağı
-tercihe göre domates veya biber salçası,
-pul biber ve tuz.

yapılışı en basit haliyle şöyle;

şalgamlar bir güzel soyulup sert yerleri atılır, ardından yarım santim kalınlığında doğranır ve acılığı azalsın diye tuzlu suda bekletilir. etler kendi yağında kavrulmaya bırakılır. sularını iyice saldıktan sonra yağ eklenir. bir süre daha kavrulan etlerin üzerine şalgamlar bırakılır ve salça* eklenir. salçayla bir süre kavurulur, pul biber ve tuz eklenir. ardından malzemelerin biraz üzerine çıkacak şekilde su eklenir. şalgamlar yumuşayıp renkleri hafif turuncuya döndüğünde yemek hazır olmuş olur. *

pişmiş hali;
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel

edit: pişmiş halinin fotoğrafı..
devamını gör...

feribot..
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
edit: portakala düşmüş madem birkaç foto daha olsun dedim..
devamını gör...



kan damlıyor penceremin pervazından,

yakınmaktan yıkanmaya fırsat kalmadı.

acıyor düşüncelerim seni anmaktan,

güneşli düşlerim karanlık zindanlara kapatıldı.



tamamına buradan
devamını gör...

dilim sürçüyor çoğu zaman, kelimelerle aram bozuk. yaşlanmış ruhum farkında olmadan, kursağımda boğuldu heveslerim. nefes almayı unuttu çoktan düşüncelerim, uyuşuk bir hal aldı bakışlarım. gece çöküyor, vakit sessizliğe dönüyor, ben bekliyorum..
devamını gör...

karşıdaki ile değil kişinin kendisi ile ilgili bir durumdur. bana kalırsa (bkz: aşağılık kompleksi)'dir veya belirtisidir en azından.

kişinin istediği görünüşe sahip olmaması ve bunun içini kemirmesi nedeniyle karşısındakini de bu duruma düşürüp aynı şekilde hissetmesini sağlamak veya -ki çoğunlukla- çevresine bakın nbenim özgüvenim tavan imajı vermeye çalışmasıdır. bana göre küçük ve cahil insan hareketidir.

ne demiş (bkz: yunus emre);

yaradılanı severim, yaradandan ötürü.
devamını gör...

nutuk - mustafa kemal atatürk
devamını gör...

gereksiz bir tribe girdiğini düşündüğüm bireydir. ego sahibidir ve kibire yönelmiştir.

sevgi; hesap kitabın yapılmadığı, aradaki engellerin aşılmaya çalışıldığı, hatta çoğu zaman karşılık dahi beklemeden var olan bir şeydir.

ilk mesajı kimin attığı, sabah günaydın yazılması,
haber vermeden dışarı çıkılması, saçma sapan kelimelerle hitap edilmesi gibi durumlar sevginin değil yapay bir ilişkinin olduğunun göstergesidir..
devamını gör...

buraya sayfalarca yazı yazsam da anlatamayacağım ilişkidir. ben ona rahmetli kemal sunal gibi* hep "seni saraylarda yaşatacağım" derdim. o hep mahzun mahzun gülerdi. böyle işte..
devamını gör...

christopher paolini tarafından yazılan (bkz: miras döngüsü) serisinin ilk kitabıdır. fantastik edebiyat türünde yazılmış olan eser 2002 yılında -yazarın ailesine ait yayınevinde- "miras üçlemesi" olarak yayınlanmış daha sonra serinin uzatılması nedeniyle miras döngüsü adını almıştır.

fantastik ve mitolojik bir evren olan alagaësia'da geçen kitap; 2003 yılında yazarı henüz 19 yaşında iken (bkz: new york times en çok satan yazarları) listesinde 1. sıraya yükselmiştir.

kitabın konusu ise;

zalim kral galbatorix tarafından yönetilen dünyada, amcası tarafından büyütülen bir öksüz olan eragon isimli çocuk, spine adındaki kötü namlı dağlarda avlanırken gökten düşen bir ejderha yumurtasına denk gelir ve yumurtayı gizlice eve götürür. ejderha süvarilerinin hikayeleri ile büyüyen eragon, bulduğu yumurtadan çıkan ejderha ile büyük bir maceraya atılır.
ejderha süvarisi olma yolunda en büyük yardımcıları brom ve yumurta taşıyıcısı elf kız arya olacak olan eragon, bu zorlu yolda binbir türlü zorluk ile karşılaşacaktır.

henüz 17 yaşındaki bir lise öğrencisinin yazmış olduğu bir kitap olan eragonu ilk okuduğumda oldukça etkilenmiş, yazarın hayal gücüne hayran kalmıştım. zaten fantastik dünyalara olan ilgim eragon ile doruğa ulaşmış ve kendi kitabımı yazma isteği ile bilgisayarın başına geçmiş ama kitap yazmanın ne kadar zor bir eylem olduğunu bir kez daha fark edip bırakmıştım. yaklaşık bir yıl sonra bu kez ciddi bir şekilde yazmak ile ilgilenmeye başlamış, henüz yayınlanmamış olsalar da iki adet fantastik kitap serisinin, ilk kitabını yazmış ve ikinci kitaplarını yarılamış bulunuyorum.

diyeceğim o ki;

eragon; fantastik kurgu severler için (bkz: yüzüklerin efendisi) tadında, macera ve gizemin son sayfasına kadar sürdüğü muhteşem bir serinin başlangıç kitabıdır. yazarın yaşı ilerledikçe yazdığı, serinin devam kitapları çok daha iyi ve akıcı bir anlatıma sahiptir.

ilginen ve seven herkese tavsiye edilir..

serinin diğer kitapları sırasıyla şunlardır.
(bkz: eldest)
(bkz: brisingr)
(bkz: miras)

edit: ayrıca kitaptan uyarlanan (bkz: john malkovich)'inde oynadığı 2006 yapımı bir film bulunmaktadır ama bana göre kitaba göre oldukça zayıf ve etkisiz kalmıştır.
devamını gör...

alman yazar ve şarkı sözü yazarı (bkz: marc-uwe kling) tarafından yazılan ve 2017 yılında yayınlanan orijinal ismi qualityland olan bilim kurgu - distopya romanıdır.

ülkemizde (bkz: epsilon yayınları) tarafından basılmış ve (bkz: murat karlıdağ) tarafından türkçe'ye çevirisi yapılmıştır. bizde yayınlanmış olanın kapağı şu şekildedir;
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel

konusuna gelecek olursak şöyle..

kalite ülkesi; dünyanın en iyi ülkesidir ve vatandaşlarının, sosyal yaşamlarındaki avantajlara sahip olabilmeleri evrensel bir puanlama sistemi ile yani kalite puanları ile sağlanmaktadır. asla hata yapmayan* ve insanların ne istediğini henüz onlar farkında bile değilken ayaklarına gönderen (bkz: dükkan), dünyanın en büyük ve en başarılı şirketidir.

baş kahramanımız peter işsiz, (kalite ülkesinde erkekler babasının ve kızlar annesinin doğduğunda yaptığı işi soyadı olarak almaktadır.) hurdacılık yaparak geçimini sağlamaktayken dükkan tarafından kendisine gönderilen yunus vibratöre ihtiyacı olmadığını düşünür ve iade etmek ister. elbette iade edebilir fakat bunu yapmasının tek yolu mükemmel algoritmaya sahip dükkan'ın yanıldığını herkese göstermektir.

baştan sona keyifli ve içine çeken bir kitap olduğundan oluşturulan evrene adapte olmanız çok kısa sürüyor. özellikle benim gibi distopya seven biriyseniz tadı damağınızda kalacak ve devamı yok mu diye üzüleceksiniz. kitabın en sevdiğim yanı, sayfa aralarında konularla veya bir olayla ilgili sosyal medya yorumları kısmı olmasıydı sanırım.*

onun haricinde, makineleşme ve manipülasyon birleştiğinde karşı koyma şansımızın ne kadar az olduğunu yüzümüze tokat gibi çarpıyor kurgusuyla. insanların tasarlamış bir dünyaya doğduğunda * çocukluğundan beri alıştığı yargıların dışına çıkmasının ne kadar zor geldiğini de gösteriyor..
devamını gör...

sevdiğim kızın ismini okul duvarlarına seni çok seviyorum diyerek yazmam ve altına imzamı atmam. sonrasında sen mi yazdın diyerek boğazıma yapışan kıza hayır demem..

işin garibi hala o zamanki imzama benzer bir imza kullanıyorum..
devamını gör...

abd yapımı, 2005 yılında yayına başlayan üç sezonluk çizgi dizi. kurgusu, karakter gelişimleri, oluşturulan fantastik evren ile beni içerisine çekip sürükleyerek izinli günlerimi keyifli bir şekilde geçirmemi sağlamıştır. (bkz: netflix)'te mevcuttur.

hikayenin genel hatlarından başlayalım.
oluşturulan evrende insanlar 4 elementten ulusa ayrılmışlardır. tahmin edeceğiniz gibi; ateş, su, toprak ve hava. bir de ırklar arası dengeyi sağlamak ile görevli ve dört elementi de kullanabilen (bkz: avatar)'lar mevcut.

dizide; ateş ulusu, diğer ırkların topraklarını fethedip dünyaya tek başına hükmetmeye kalkışmıştır. bir sonraki avatarın* hava ulusunden çıkacağını bilen (bkz: ateş lordu), hava tapınaklarını yerle bir etmiş, tüm hava ulusunu öldürmüş ama avatarı bulamamıştır. bundan 100 yıl sonra ortaya çıkan avatar, dünyaya dengeyi getirip ateş lordunu yenmek için arkadaşları ile büyük bir maceraya atılacaktır.

karakterlerin özellikleri, yaşama ve olaylara bakış açıları ve sergiledikleri mücadele açısından ders alınası bir çizgi dizi. final bölümünde avatarın göstermiş olduğu tavır ise; gücün her zaman kötü olmayabileceğini, doğru insanların elinde kurtarıcı bir rol oynayabileceğini müthiş bir şekilde göstermiştir. özellikle fantastik severler için keyifli, kaliteli bir dizi. izlemeniz tavsiye edilir..
devamını gör...

hesap makinesi ile çekildi, boğazın güzelliği..
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

birkaç ay bana eşlik eden çirkin rıfkı efendi..*
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

akıllara ilber ortaylı hocamızın bir anısını aktardığı anekdotu getirmiştir.

“üniversitede, en çok sevdiğim hocanın odasındaydım.

bana ‘ne olmak istiyorsun?’ dedi.

‘entelektüel olmak istiyorum.’ dedim.

‘senden entelektüel olmaz!’ dedi.

şaşırmıştım, sonra, kırılgan bir ses tonuyla ‘dersinizi geçmeme rağmen sürekli dersinizdeyim. okulda en çok okuyan, araştıran ve tartışmalara giren, hep benim?’ dedim.

tekrar ‘senden entelektüel olmaz!’ dedi.

çok kızmıştım!


‘doçentlik tezlerin konularını bile ben öneriyorum…’ dedim.

profesör gülümseyerek geriye yaslandı.

‘senden çok iyi bir araştırmacı olur; ama entelektüel olmaz! nedenine gelince; sana entelektüel olamazsın dediğimde, bana bir entelektüel gibi ‘niçin olmaz?’ diye sormadın, aksine alındın ve hiddetlendin. yazarlık bir bilgi işidir. oysa entelektüellik bilgi değil, davranış biçimidir. bir insanın entelektüel olması için en az üç kuşak ailesinin okuması gerekir…

okulun önüne bir baksana. hepsi son model araç dolu ve bunların çoğu hocalara ait. onlar her sene model yenilerler.

gerçekten böyle bir yenilenmeye ihtiyaçları var mı?

niçin bu şekilde yaşıyorlar?

çünkü o ünvanlarla gördüğün hocalarının kariyerleri ne kadar yüksek olursa olsun, ruhları feodal bir köylü. güçlerini topluma kabul ettirmek için böyle hava atmak zorundalar. gerçek bir entelektüel asla bu güdüyle hareket etmez.

entel feodal köylülere artık diploma ve ünvan da yetmez.

tıpkı paranın yetmediği gibi…”
devamını gör...

çam ağaçları ile bezeli bir dağın tepesine çıkıp göletin ve gökyüzünün izlendiği andır..
şöyle..
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim