busura-kun yazar profili

hadsizlikle marine edilmiş cahillik

gençler ilk defa garsonluk yapacağım, bir miktar panik hissediyorum. önerilerinizi alırım. (bir miktar dediğime bakmayın, epey endişeliyim)

ne bu khk mı?

sevemedim, bitsin diye kıvrandım.

kendisine sherlock'un 4. sezonu hakkındaki fikirlerini sormak isterdim. acaba içinden sövmüş müdür son sezona?

tarkan'ın dudu dudu şarkısında hızlı söylediği kısım vardı ya "insan hata yapabilir" şeklinde başlayan, heh ben orayı "insan ata tapabilir" diye biliyordum...

alındım, gücendim, yıprandım, örselendim 1.72 boyumla (şimdi sen kendine uzun mu diyorsun diyebilirsiniz, evet öyle diyorum)

niye geri geldi diye sormadım değil

sen ki yaptığın her şeyi hayranlık uyandırıcı bir şekilde yaparsın ve görkemli nedenlerin de bana göre akıldışılığa yaklaşmamakla birlikte, yıldırım gibi öldürücü biçimde ışır ve düşerler. (andré breton, nadja, s. 136)

iki kere yarım bıraktım, üçüncü de bitirdim. başlıkla bağlantılı olarak naçizane bir öneri, bir kitap o an için size işkence olacaksa yarım bırakmaktan asla çekinmeyin. bu durum okuma serüveninizi geriye çekmez aksine ileri taşır.

türk dili ve edebiyatı okudum diye bu dizinin kitap hâlini okuduğumu düşünen yengem benden spoiler istiyor. şu niye böyle, bu niye böyle diye soruyor. okumadım kitabı, okumayacağım. benim tez yazmam gerek, todorov okumam gerek yengeee, gülseren anksiyeteoğlu'nun her kanala birer tane sattığı hikâyelerini okuyup anksiyeteme anksiyete katamayacağım. (not: burcu biricik severim)

aynen, kesinlikle günahla bağlantısı var. hatta daha tatminkâr bir açıklama getirmek isterim naçizane; dünya bir öküzün boynuzu üzerinde durmaktadır ve o sinirlendikçe zelzeleler zuhur etmektedir.

romantize edilmemesi gereken, edildiği an hayalleri tam olarak karşılamayacak bir bölüm. onun dışında çok keyif aldığımı söylemezsem de haksızlık etmiş olurum. (not: dionysos şenliklerindeymişçesine kendimizden geçerek şiir okumuyoruz zira -türk dili ve edebiyatı öğrencileri için- osmanlı türkçesi denilen bir gerçek var.)

net taze nane, kuru olmasın pls.

çok güler yüzlüdürler, sizin iyiliğinizi düşünür gibi yaparak ve sizi de buna bir güzel inandırarak iyi piyasa yaparlar. ardınızdan donunuzu alırlar da siz "yiaa donum yırtıktı ondan almış, kıyamam" diye ona üzülürsünüz ama ardınızdan gidenin sadece don olmadığını çok geç anlarsınız.

nomıs ve bunu korumakla yükümlü olduğunu sanan insanların mücadeleleri

spordan sonra doğrudan duşa giden cindir. ben hemen yemelik bir şey hazırlıyorum, duşta bayılmak istemem zira.

böyle bir soru sorma gerekliliği duyup duymadığını sorarım

artık çoğu işi, ödevi, yazıyı, derste alınan notu bile bilgisayarda halleden yani deftere ve kaleme çok da ihtiyacı olmayan biri olarak kırtasiyeye girdiğim zaman bir şey almak istiyorum. bazen almasam bile reyonlarda gezip, her şeyi kurcalamak aşırı keyif veriyor.

günde asgari 4 saat yaptığım eylem. taktiğimi de söyleyeyim; çalıştığınız konunun anahtar kelimelerini çıkararak bazen bir arkadaşınızla bazen de kendinizle soru-cevap şeklinde ilerlemek. soru sormak da bu noktada çok işe yarar. bilenler bilir ki nitelikli soru sormak öyle herkesin harcı değildir. ben lisanstayken hocaya ve derse göre kendim soru yazıp onları cevaplardım. sınav çıkışı, ben bu soruyu tahmin ettim tatmini de güzeldir. beş saniyeliğine zeki hissettirir, özgüven depolar.

edit: şimdi ders çalışmak için hazırlık yaparken aklıma geldi. study with me videoları bende çok iş görüyor, bu videolar genellikle pomodoro şeklinde oluyor. ben 50/10 olanı tercih ediyorum. "o 50 dakika bitene kadar kalkmıyorum ulan masa başından" diyorum kendi kendime ve bir süre sonra çalışmaya dalmış ve o dakikaların nasıl geçtiğini anlamamış oluyorum. odak sorunu yaşayanlar deneyebilir. bu da kanal önerisi