camdaki kız (dizi)

telivizyoncuların bir şey tutumu gına gelene kadar onu karşımıza çıkardığı bir dizi. piskolojik romanların diziye uyarlanması lokmacı açmak gibi oldu artık tutacağını sanmıyorum (boş rol kız çok güzel ve talı)

doğduğun ev kaderindir, masumlar apartmanı, kırmızı oda'daki pek çok yaşam öyküsü ile aylardır bir terapi odasının anahtar deliğinden bakar gibiyiz.
camdaki kız da bu kervanın son üyesi olarak yerini aldı. 15 dk kadar izledim ve benim için sıkıcı ve rahatsız edici.
bekaret ve iffet kavramları ile kafayı bozmuş tiplere gerçekten ihtiyaç olduğunu sanmıyorum. bu ülkenin bazı yerlerinde bakire değil diye öldürülen, yaralanan, sokaklara atılan kadınların hepsine özür borçlular, bu kadar kör gözüm parmağına konuyu işledikleri için.
bu tarz dizilere prim vererek 3. sayfa haberlerine yeni malzemeler çıkarmak doğru değil. o yüzden ben burada ayrılıyorum. daha fazla dayanamayacağım.

gülseren budayıcıoğlu trendinin nihayete ermesini dilediğim son dizisidir. bir dönem aşiret, töre dizileri, bir dönem polisiye, mafya dizileri, şimdi de bu tip psikoloji temelli diziler mi? yeter yauu. bir şeyin şeyini çıkarmasak şaşırmam. neden az ve öz yapıp tadında bırakmayı sevmiyorsun ey insanoğlu? ama işte popüler medya, popüler kültür. bildiğim kadarıyla budayıcıoğlu’un 2 kitabı kaldı dizi olmayan. hayırlısı. *

bu kadar korkunç bir hikayenin de dizisini yapmayın be . ben izlemem bir daha. ilk bölüm de kötüydü beğenmedim. burcu biricik gözüme değişik geldi çekimden midir nedir çok yaşlı duruyordu. başroldeki çocuk aşırı taş ama yakıştıramadım burcu'yu yanına.

gülseren budayıcıoğlu furyasının azalarak bitmesi gerekiyor. hangi kanalı açsak gerçek hayat hikayesi. bizim derdimiz bize yetiyor bir de milletin çilesi kaldı. insanlar stresli sıkıntılı yapın şöyle eğlenceli, kafa dağıtmalık diziler neşemiz yerine gelsin biraz.

yapılan zoomlarla inanı delirten dizidir. ayrıca ne korkunç hikayeler bunlar ilk 10 dakikası bile insanı geriyor.
edit: şu başroldeki çocuğa iyi hoş dedik. neden annesi kesiyor ya koca adamın tırnağını. gözümden düştün sedat.
tekrar edit: tepki çekmiş olacak ki o garip zoom şeyini 2. bölümde bırakmışlar.

doğru bir eleştiri için ilk bölümü baştan sona izledim. kızın annesi, erkeğin babası otoriter ve bunlar her standart türk dizisinde olduğu gibi evlenecekler. insanları ekran başına çekmek için ya birilerini öldürmeleri, ya da piskolojik bir bozukluk bulmaları gerekiyor. dizide kızın annesinin kızına açılmamış bir kutu muamelesi yapması, bekaret algısından neler çektiğimiz bilinmiyormuş gibi fazlaca göze sokulmuş ve belli bir yerden sonra da "ehh artık" noktasına ulaşmış.

bu tarz diziler insanın psikolojisini daha da bozuyor. milleti aç köpek gibi televizyona bağlamada bir numara senaryolar.

ilk defa az önce baktım ve içimi baydı. bizim buna ihtiyacımız yok. gülseren hanım daha ne kadar ileri gidecek bilmiyorum. bizim için bilinmeyen konular değil bunlar. kendisi her türlü kazanıyor anladık ama izleyici böyle kazanılmaz.

koca ülkede komedi dizisi/filmi sorunu mu var dedirten dizi.

abi bu nedir ya? yemin ederim koca ülkede zaten psikolojisi bozuk bir milletiz, bir de böyle diziler yapımlar filmler falan, anamızı everiyor resmen.

kitabıyla zerre alakası olmayan dizi.

kitabi okumasam belki bir nokta da izleyip sevebileceğim diziyi ama kitabini okuyan biri için hep bir muamma. olaylar saçma geliyor. onun yerine kitabini okuyun diyeceğim tabi bu sefer de binnur kaya sesiyle okuyacaksınız kitabı *

(bkz: meğer ne çok korse sığdırmışsın hayatına)

iki bölümünü youtube'den izlediğim dizi. izletiyor kendini ama ruhu daralıyor insanın, psikolojisi bozuluyor. muhtemelen birkaç bölüm daha izleyip depresyona girmemek için bırakır, kısa videolarından devam ederim.

psikolojik derinliği olan karakter ve dizilerin son zamanlarda rağbet görmesi güzel fakat hikayeden sapmak ve uzattıkça uzatmak insanı oldukça sıkıyor yapsana diziyi 90 dakika

dizinin içeriğini bilmiyorum ama daha başlamadan dikkat çekeceğini belli etmiş.
kanal d, aynı sadakatsiz isimli dizide olduğu gibi başarılı bir reklam yürütmüş. aynı kampanyayı, söz konusu dizi daha başlamadan gerçekleştirdi. diğer kanallara göre kanal d bu tanıtım kampanyası konusunda oldukça başarılı.

psikolojik ve fiziksel şiddet içeren tuhaf dizler trendine katılmış dizidir. hikaye nereye gidiyor bilemiyorum ama bir kaç hafta sonra final yapar gibi duran dizidir.

reyting kasma projesi. hayatın gerçeklerini anlatma niyeti olduğunu düşünmüyorum bu dizilerin. çok gerçekleri anlatmak istiyorsanız borç içinde yüzen insanları anlatın, işsiz kalan çoluk çocuk sahibi insanları anlatın, artık hayal bile kuramayacak hâle gelmiş gençleri anlatın. ayrıca gerçek hikaye anlatıyorsun diye, izleyiciyi psikopat etme hakkınız da yok. hikaye anlatıcılığının, özellikle bu tarz hassas hikayelerin anlatımında da azami hassasiyet gösterilmesi gerektiğini düşünüyorum.
edit: psikopat edici rating projesinde ben de oynadım arkadaşlar. ama fikirlerim değişmedi. ekmek parası işte *

izlerken beni aşırı geren, üzen ve sinir eden bir dizi.
dizi başarılı, çoğu oyuncu gayet iyi oynuyor.
ama ben böyle şeyleri izleyemiyorum artık, moralimi bozuyor.

izlerken ben nefes alamadım, 2 bölüm dayanabildim sadece. sinirden deliye döndüm ciddi anlamda. gerek yoktu bu diziye cidden, hadi masumlar apartmanı ve kırmızı oda bir tık daha anlaşılır ama bu ayrı bir manyaklık, tüm hikayesini dinledim 'camdaki kız' ın' pek şaşırtacak bir olay yok, fazla klasik devamı. bir tık crown esintileri gördüm, sanki philip ve diana'nın ava çıktığı sahnelerden alınmış gibi, kızımızın giydiği kıyafetler bile çok andırıyor diana'yı. sedat karakteri charles, ve evli olgun kadın da camilla gibi cidden, pek özgün bir yapım gibi gelmedi bana açıkcası. hikayenin devamı da o kadar benziyor ki. ne bileyim, tek fark nalan karakterinin paketlenip geziyor olması. paketi açılınca 2 günde bozulan sütler gibi. yapmayın ya, bunu örnek alabilicek binlerce ruh hastası anne var, çünkü türkiyede anneler kızlarını ya kıskanıyorlar ya da pek sevmiyorlar. umarım yakın zamanda ekranlara veda eder.

izlerken aşırı susayıp, wc e koştur koştur gittiğim psikolojimi bozan dizi aslında ilk gün izledim "ay bu ne daha izlemem "dedim ama kendimi izlemekten alamadım 1 bölümü kaç kere izledim bilmiyorum.

yeterince hayatımızda dram ve stres varken bu tarz yayınları hiç de çekici bulmuyorum. ayrıca eğitici-öğretici bir yanı da yok. kadın üzerinden dram kasmak, bildiğimiz şeyleri gözümüze sokmak dışında bir etkisi olmadığı aşikar.

adil bey'in, eşi feride hanım'a
_yeter bu kıza zulmettiğin. bu kızın âhı
çıkacak bizden biliyorsun değil mi?
demesinden sonra;
gerçek hayatta feride hanım'ın intihar ederek öldüğünü öğrenince hem üzüldüğüm hem "kızın âhı çıkmış gerçekten" demekten kendimi alamadığım gerçek hayattan uyarlanan dizi.
*dizinin gerçek hikaye ile paralel gitmemesini umuyorum.