deleted1 yazar profili

bu üçlü içinde system of a down sadece kumda oynama konusunda ilk sırada gelebilir. you know it's sad but true.

james* farkıyla metallicanın alacağı versus.

kesinlikle elma ile armutu karşılaştırmak değildir. grup versuslarının en kabul edilebilir olanıdır.

uzun olmayan 6 kitaptan oluşan, fantastik edebiyatta önemli bir yeri olan, başladığınızda soluksuz okuyacağınız bir eserdir.

harry potter bu seriden esinlenmiştir ve kralkatili güncesinde de etkileri rahatlıkla görülebilir.

en sevdiğim pink floyd albümü. aynı zamanda en politik albümleridir.

grubun her albümü gibi ilginç bir kapağa sahiptir. kapaktaki yapı londra battersea elektrik santralidir. uçan domuz roger waters için umudu temsil etmektedir.

albüm george orwell'inhayvan çiftliğinden esinlenmiş dogs, pigs (three different ones) ve sheep şarkılarından oluşur. bir de pigs on the wing vardır ama o albümün dışında gibidir. roger umudu bir hayal olarak görmüştür muhakkak ama hem varlığını hem de uzaklığını bu şekilde biz fanilerin yüzüne vurmak da ondan başkasının yapamayacağı bir şeydir.

her nolan filmi gibi içinde fiziksel olarak imkansız olan şeyler mümkün gibi anlatılmıştır. bu sebeple vasattır. bilim kurgu ya da fantastik eserleri çok severim fakat kendi içinde tutarlılığını koruması koşuluyla. nolan bunu üst perdeden başaramadığı için çoğunluk durumu fark etmiyor.

pink floyddur.

bu adamla gilmouru karşılaştıranlar, pink floyd dinlemeye yeni başlamış ve ikisi arasındaki uçurumu göremeyen fanboylardır.

bir porcupine tree şarkısı. 12 dakikadır ve sürekli modu değişir. 12 dakikalık bir şarkı nasıl loopa alınırı merak edenlerin dinlemesini tavsiye ederim*.

bluesun beyaz tanrısı. daha çok gençken aramızdan ayrılmıştır.

stratın 4 atlısından biridir. diğerleri için: (bkz: jimi hendrix) (bkz: david gilmour) (bkz: eric clapton)

hayalle yaşarken gerçek dünyada, zamanı içmişim haberim yok.

ingilizce dip akıntısı. bir pain of salvation şarkısı.

yavaş yavaş yükselen bir şarkı olduğu için eşlik ederken sonlara doğru kendinizi bağırırken bulabilirsiniz*.

bir seçim değildir.

farkında olma durumu bir tercih değildir. istenilse dahi vazgeçilebilecek bir şey değildir. dostoyevski yeraltından notlarda anlayış sahibi insanları hasta olarak nitelendirmiştir.

sir ünvanına sahiptir. gelmiş gelmiş en büyük fizikçidir ve hiçbir insan dünyaya onun kadar şey katmamıştır. bunun yanında matematikle de uğraşmış diferansiyel hesabını bulmuş fakat yayınlamamış, bu yüzden lanet leibniz ile ilk kimin bulduğu üzerine tartışma yaşamıştır.

mühendislik çevrelerinde hz. newton olarak da anılır. kırmızı çizgimizdir.

mühendisler tarafından verilmediği sürece anlamsız olacak tavsiyeler.

okumayın, değmez. kim ne derse desin değmez. üniversite hayatınız kütüphanelerde geçecek ona rağmen makine elemanlarından 20 alabilmeyi marifet sayacaksınız. kibirin ete kemiğe bürünmüş halleri hocanız olacak. kafanız almamaya başladığında zekanızdan şüphe edeceksiniz.
siz bunları yaşarken iibfdeki arkadaşınız gece gündüz eğlenecek. sınavları yüksek olacak, kitap okuyacak, film izleyecek zamanı olacak.
mezun olduğunuz zaman pis yerlerde gürültü içinde çalışacak öyle uçuk maaşlar da almayacaksınız. bazılarınız bari devlete gireyim de rahat edeyim diyecek ve bir bakacak ki devlet varsa yoksa öğretmen ve iibfli alıyor hem de a kadrolulara fena para da vermiyor. en son çareyi ülkeyi terk etmede bulacaksınız.

bu ülkede akıllıya mühendislik mala işletme okuturlar sonra mallar ülkeyi yönetirken akılların nasıl da hain(!) olduğunu konuşurlar. aklı olan bu ülkede ne tıp ne mühendislik okumasın.

akabinde veriyorsa** tadından yenmez.

uçan spagetti canavarı, sir isaac newton ve roger waters da büyük harfle başlayacaksa desteklediğim duyardır.

ekşiden akın eden düşük kalite, anket meraklısı çaylak tayfa ile ilgili radikal bir çözüm getirilmezse kafa sözlükle birlikteliğim uzun soluklu olmayacak.

başıma gelendir.

sözlük ortamı insanların toplanıp sohbet ettiği ortamlar değildir. bir konuyla ilgili başlık yoksa açılır ve ilk önce tanım ve konu hakkında bilgi verilir. ekşi sözlükte bu aşama çoktan geçilmiştir ve yakıştırma tanımlar ve benzetmeler dönemi gelmiştir. o dönemin de bitişinden sonra bitmek bilmeyen anketler ve troller dönemi gelmiştir. ilk iki dönemi hiç bilmeyenler tarafından başlığa kimsenin yazmaması kötü kabul edilir çünkü enrtyleri bilgi içerikli değildir. benim için ise iyidir çünkü o konuyla ilgili konuşabilen tek kişi benimdir*.

(bkz: savaş ve barış)
(bkz: vadideki zambak)

bir gök cismi. hakkında çok fazla bilinmeyen olmasına rağmen bilinen az şeyin de toplum tarafından yanlış bilindiği veya abartıldığını düşünüyorum.

görme olayının, görmek istenilen cisimden gözlemciye ışık gelmesi koşulu sağlanmadığı zaman gerçekleşmesi imkansızdır. işte bu yüzden kara delikleri göremiyoruz.
bir gök cisminin çekim kuvvetinden kurtulmak için sahip olunması gereken bir hız vardır, buna kaçış hızı denir. kaçmak isteyen cismin kütlesinden bağımsız, gök cisimlerine göre farklılık gösteren bir hızdır. neyse uzatmayayım, bir kara deliğin kütle çekimi o kadar büyüktür ki belirli bir yakınlıktan sonra kaçış hızı ışık hızından büyük olur. ışık hızı evrenimiz için limit hız olduğu için bu sınırı geçen hiçbir şey geri dönemez. bahsedilen sınıra olay ufku denir.

bir zamanlar bilim adamlarının bir bölümü kara deliklerin bir sistemi tamamen yutabileceği ve hiçbir şey dönemediği için sistemin entropisini de yutacağını böylelikle evrendeki toplam entropinin azalacağını yani termodinamiğin ikinci yasasının ihlal edileceğini söyleyerek böyle bir gök cisminin var olamayacağını söylediler. sonra stephan hawking buldu ki kara delikler vardı ve yasalarla çelişmiyordu: (bkz: hawking radyasyonu).

düzensizliğin sürekli artmasıdır. ds/dt>=0 formülüyle gösterilir. burada gösterilen s entropidir. formül birim zamanda üretilen entropinin sıfırdan küçük olamayacağını söylemektedir. verimin hiçbir zaman 1 olamamasının temel sebebidir. termodinamik yasaları sadece termodinamik başlığı altında incelenmek için fazla kapsamlıdır. ikinci yasa en basit tabirle, her şey zaman içinde bozulmaya mahkumdur der, düzensizlik hep artar. yani insanlar yaşlanır, eşyalar eskir, kullanılabilir enerji kullanılamaz hale gelir. bir sistem bir t anında ne durumda olursa olsun +dt'de başka bir durumda olacaktır. o yüzden ds/dt>=0 olmak zorundadır. bana göre bilinen en acı verici yasadır.

kullanılabilir enerjinin kullanılamaz enerjiye dönüşen kısmına entropi denir. kullanılabilir enerjiye de ekserji denir. peki enerjinin kullanılabilir ya da kullanılamaz olduğunu belirleyen nedir? işin gerçekleşeceği ortamdaki ortalama enerji seviyesinden yüksek enerji kullanılabilirdir, bu sadece ısı için değil tüm enerji tipleri için geçerlidir. işin gerçekleşeceği ortamdaki ortalama enerjiye ölü nokta denir. 50 derecede içmek istenen bir bardak çay olduğunu düşünelim. bu çay 30 derece olan bir odada bulunursa sıcaklığı ortamdan 20 derece yüksek olacak ve durum eşitlenene kadar entropi üreterek ekserjisini tüketecek ve sonunda ölü noktaya ulaşarak maksimum düzensizliğe kavuşacak. peki oda 55 derece olsaydı? o zaman da oda çaya göre ekserji sahibi olacak ve çay enerji kazanarak ölü noktaya ulaşacaktı.

entropinin sürekli artmasının en sonunda evrenin sonunu getireceğini öngören bir teori bile mevcuttur: (bkz: büyük donma).