elzem yazar profili

elzem kapak fotoğrafı
elzem profil fotoğrafı
rozet
karma: 7470 tanım: 750 başlık: 78 takipçi: 117
Hem zaten hayat da ciddi bir espri..

son tanımları | başucu eserleri


sözlük yazarlarının söylemek istedikleri

her hareketinizin dokunduğu biri var. her cümlenizi dikkatle dinleyen, önemseyen birileri var. yokmuş gibi davranmanız çok bencilce.
kendinizi çok önemsiyorsunuz ve insanları değersizleştiriyorsunuz, en saçması da bunu yapmayı kendine hak görmeniz. kendinizde bu hakkı bulabilmeniz garip. kimseye ihtiyacınız yokmuş gibi davranıp, etrafınızda kimse kalmayıncaya kadar onları uzaklaştırmanız da fazlasıyla aptalca.

herkese leş gibi davranıp sonra sızlanamazsınız. böyle bir şımarıklık olamaz. olmamalı.
insanları kendinizden uzaklaştıracak kadar saçma sapan ve bencilce davranıp sonrasında gittikleri için onları suçlayamazsınız. üstelik bunu yaparken de kendinizi haklı göstermeye çalışmanız da gülünç.

eğer elimde olsaydı, herkese empatiyi aşılardım. çocukluktan itibaren öğrenilmesi gereken bir şey olduğu düşüncesindeyim. bencil çocuklar ve bencil büyüyen gençler, en önemlisi de bencil yetişkinler olmamaları için.
bir başkasının hislerini önemsemeden hareket eden onca insan varken sizin yaptığınız empati enayilik olarak görülüyor. ne garip değil mi? insanlığınız, vicdanınız yok sayılıyor. önemsenmiyor.

kafanıza estiği gibi insanları kıramazsınız. önemsemeden yaptığınız en ufak hareket o kişiyi fazlasıyla kırmış olabilir. sizi sevdiği için gitmeyeceğini düşünerek yanılıyorsunuz.
en çok, sevenler gider.* çünkü gitmekten başka çare bırakılmaz onlara. gitmek zorunda kalırlar.
ve birini gittiği için suçlamadan önce buna nasıl sebep olmuş olabileceğinizi düşünün.*
devamını gör...

yazarların kendi ile gurur duyduğu anlar

birinin gülümsemesine sebep olunca kendimi fazlasıyla işe yarar ve yeterli hissediyorum. ulan diyorum kendi kendime, güzel şeylere sebep oluyorsun kızım!
devamını gör...

dünya hassas kalpliler için cehennemdir

sevdiğiniz kişinin size karşı umursamaz davranması çok berbat hissettiriyormuş sevgili sözlük. önemsenmediğini hissetmek çok garip bir şeymiş. değerinin azaldığını fark etmek kötüymüş.

en kötüsü de bu duruma kendini sokmuş olman oluyor.
ne zaman bir şeye kırılsan ölüm var diyip uzatmıyorsun. ne zaman bir konuda tartışsan küs kalmak istemiyorsun çünkü ölüm var.
ve sen böyle düşünürken karşı tarafta 1 gram korkunun olmadığını hissetmek..

çok sevdiğim birine çok kırıldığımda ondan uzaklaşmak istiyorum. onu sözlerimle kırmak istemiyorum. o an konuşmak istemiyorum. ama o kişi benimle arayı düzeltmek için en ufak bir hamle yaptığında ya kırgınken ölürsem, ya ben ona kırgınken o ölürse diye düşünüp çok çabuk affediyorum. ve insanlar bu kısa sürede affedişimi önemsiz görüyorlar.

sanki ben kırılmak için müsait biriyim gibi sanki ben zaten ne olursa olsun affedeceğim gibi.
sevgili sözlük, neden insanlar ölümden korkmuyor? neden sevdiği kişinin ölümünden korkmuyorlar?

kapris değil bu hislerim. ya da abartmıyorum. ağlayacağım bu cümleye resmen. abartmak mı? nasıl olur da hislerini söylediğinde abartmış durumuna düşebilirsin ki?
*
devamını gör...

uzun ilişkinin bitmesi

hiç bir şey bir anda olmaz. genelde erkek kişisi bu ayrılığı bir anda sanar. halbuki kız kişisi aylar önceden ilişkinin yokuş aşağı gittiğini fark edip çırpınmaya başlamıştır. kendini duyurmak için uğraşmıştır.

çok zorlamıştır erkek kişisi anlasın diye belki kavgalar çıkartmıştır yersiz tartışmalara sebep olmuştur, sırf anlaşılabilmek için..

erkek kişisi bunları kapris, ilgisizlik krizi vs gibi görüp önemsememiş ya da çok dikkate almamış olabilir. genelde "amaan düzeliriz 1-2 güne" gözüyle bakılır hatta.

sonra kız kişisi* bekleme modunu açar. çırpınmayı bırakır. bekler. kendi anlasın düzelsin, düzeltsin diye bekler. beklerken de ufak ufak soğur içi. uzaklaşır erkek kişisinden. kendi de fark etmez bunu ama.

erkek kişisi eğer anlamamış ve umursamamışsa o ilişki artık bitmiştir. ama kız hisseder sadece ve erkeğe söyleme zamanının gelmesini bekler. beklerken de yine içinde bir umut vardır. son sevgi kırıntısını o umuda bağlar.

nihayetinde bir değişim yoksa* kız kişisi için her şey çoktan bitmiştir. sevgi, o kişiye karşı sadece insan olduğundan dolayı vardır. anılardan dolayı vardır. bir zamanlar sevdiği kişi olduğundan dolayı vardır. ama aşk yoktur.

erkek kişisi ise bir anda elinden oyuncağı alınan çocuk şaşkınlığı yaşar. "ne oldu ki birden?" diye sorar. ahh erkek kişisi..

sonra ayrılık yaşandığında kız kişisi ilk zamanlarda alışkanlıklarından dolayı özlem duyar. özlemi onu üzüntüye sürükler. sevmeyi özler. çok zorlanır ilk zamanlarda. hayat enerjisi zaman zaman çokken zaman zaman diplerdedir. ama toparlar. erkek kişisinden daha çabuk toparlar.

erkek kişisi ise şoktadır. henüz kavrayamamıştır tam. bir rahatlama olarak görür bu durumu. "amaaan annem gibi davranıyordu zaten, sıkmıştı iyice, oh be" kafasına girer. ilk zamanlarda çok umursamaz. yavaş yavaş kız kişisi napıyor acaba diye içi içini kemirmeye başlar. ufak stalklamalar. ve bum! kız kişisi çok mu mutlu? neden bu kadar iyi görünüyor?

kız kişisi onu sevmedi mi yoksa hiç? nasıl bu kadar kolay unuttu? nasıl hayatına böyle devam edebiliyor?

bağırmalarını, kendini gösterme çabalarını, çırpınışlarını, uyarılarını görmediğiniz bir insanın hiç sevmemiş olduğunu düşünmek mi? *

erkek kişisi öfkelidir. ulaşmak ister. hesap sormak bağırmak ister. kız kişisine ulaşır, yazar. ama beklediği duygusallık yoktur. kapı duvar. öfkesi yavaşça içine kaçar. bu sefer duygusal olma sırası erkek kişisindedir. duygusal öfke halini yaşar.

kız kişisiyle tekrar olamayacaklarını anlayan erkek kişisi ise artık derin bir ayrılık acısı içindedir. belki de yıllar boyu bunun etkisinden çıkamayacaktır. kız kişisinin tam aksine..

maalesef ki* erkeklerimiz bir ilişkiye başlayınca partnerine hiç gitmeyecekmiş gözüyle bakıyor. sözde kaybetmekten korkuyorum naraları atar ama davranışlarından bunu yansıttığını görmeniz çok zor olur.

kızlarımız ise sevdiğinden dolayı alttan alır, düzeltmeye, iyileştirmeye, onca anıdan dolayı sineye çekmeye çalışır. ondandır ki aşk acısını ilişki fiziki olarak bitmemişken çoktan atlatmış olurlar. bu sebeptendir ki hayatlarına bakmaları daha kısa sürer.

sevgili duygusallığı 2.plana atmış olan erkeklerimiz, sevdiğiniz insana hiç gitmeyecek gözüyle bakmayınız. biz kızlar ne kadar çok seversek sevelim, hissedemediğimiz yerde duramıyoruz. sevgiyi, ilgiyi, değeri, düşünülmüş olmayı hissedemiyorsak -bunu gösteremiyorsanız- duramıyoruz.

kendinizi savunma biçiminiz "ama ben gösteremiyorum, bilmesi gerekiyor, sürekli dile getirmeli miyim, anlaması lazım, ben böyleyim" tarzı oluyor. yapmayın. kendinize de hayatınızdaki insana da yazık edersiniz. sevgi gösterilmek iister, sevgi hissettirilmek ister.

sakınılan sevginin kıymeti bir yerden sonra olmuyor. elinizi bırakmadan tutan elin kıymetini bilin. değerini görmezden gelmeyin. *
devamını gör...

yazarlara gelen son mesaj

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

zamanla sevmek vs ilk görüşte aşk

ilk görüşte aşk yoktur. biriyle ilk tanıştığınızda ona aşık olabileceğinizi hissedebilirsiniz sadece. bir şeyler vardır onda sizi çeken ve bunu hissedersiniz.

uzun zamandır tanıyormuşsunuz hissi yaratır mesela o kişi sizde. siz farkına varmazsınız belki ama ruhunuz o kişiyi uzun zamandır bekliyordur.
bunun yoğunluğu da size o kişiyi zaten tanıyormuşsunuz gibi hissettirir.

birini usul usul, zamanla sevmek ise en güzelidir. hele ki bir de az evvel bahsettiğim durumu o kişide yaşadıysanız, temeli sağlam bir ilişkiye adım atmışsınızdır kastımca.

zaman ve mekân ne kadar yanlış olursa olsun, hayatınız ne kadar müsait olur ya da olmaz bilinmez ama eğer bu his gerçekse, hayat o kişiyle yolunuzu birleştirir.
siz ise sadece olayın "tesadüf" olduğunu düşündüğünüz için büyüye kapılırsınız.
tesadüf değil, kaderdir..
devamını gör...

gereksiz pozitiflik

selam sevgili yazarlar bundan 10 ay önce etrafa gereksiz pozitiflik saçmışım. bugün tekrar bunu yapmak istiyorum ama sanırım bu kadar neşe saçmayacağım.

günleriniz nasıl geçiyor bilmiyorum, neler yaşıyorsunuz ne badireler atlatıyorsunuz inanın hiçbir fikrim yok ve olamaz da, biliyorum..

amma velakin hepimizin hissettiği bazı ortak hisler var. hüzün gibi. hüzün herkese aynı şekilde çöker. nasılı nedeni farklıdır belki ama bir anda tüm bedenimizi kaplaması aynıdır. hepimizin bunu yansıtma şekli farklıdır ama hüzün aynıdır.

biliyorum ki o hüzün anında hiçbir şey gelmiyor içinizden, yine de kalkmak ve devam etmek zorunda kalıyorsunuz hayatınıza. bazılarımız hiçbir sorun yok gibi gülüp eğleniyor görünür etrafına, bazılarımız ise "neden daldın öyle, bir şey mi oldu?" sorusunu duyar çokça.

hisleri yaşayış ve yansıtış biçimimiz farklı olsa da kalbimizde barınma şekilleri aynıdır. yaşantımız ve duygu dünyamız bu hislerin şiddetini değiştirir daha çok.

sevgili yazarlar, hanginiz ne durumda bu yazıyı okuyacaksınız bilmiyorum ya da okuyacak mısınız onu da bilmiyorum ama yalnız hissetmenizi istemiyorum.

öyle anlar oluyor ki boğuluyorsunuz. bir el sanki boğazınızı bir yere kadar sıkıyor. ne daha fazlasını sıkıp nefesinizi kesiyor ne de gevşetip çekiveriyor o eli boynunuzdan.. öylece bekliyor gibi. ne rahat nefes alıyorsunuz ne de nefesinizin daha fazla kesilmeyeceği rahatlığına erişebiliyorsunuz..

bu zamanlarda insan kendini küçücük hissediyor. toz tanesi kadar. sanki dünya üzerinde kimse onun gibi değil, kimse onu anlamazmış gibi hissediyor. ama öyle değil. sizi anlayan/anlayacak birileri hep vardır. sadece ya siz onlara henüz ulaşamamışsınızdır ya da onlar size..

hüzün durumlarında değersiz hissetmeye çok müsaittir insan. kendini olduğundan aşağı görmeye, kendi içinde başkalarını yüceltip kendini küçültmeye.. en büyük yanlışlarımız bunlardır.

bugün biraz üstünkörü sorguladım hayatı. ellerimi inceledim mesela. var olmalarının aslında ne kadar önemli ve gerekli olduğunu düşündüm.
çok yürüdüğüm için ağrıyan ayaklarımı düşündüm. ne kadar önemli aslında ağrıması. çektiğim o acı ne kadar değerli.

kulaklığım takıldı çantama ve birden çıktı kulağımdan. şarkı aniden kesildi. geri taktığımda devam edebildim şarkıyı dinlemeye. ne kadar büyük bir lütuf duymak..

zor bir zamandan geçiyor olabiliriz, mental olarak ya da maddi olarak veyahut her ikisi de olabilir. ama bunun altından kalkabilecek kişileriz. her zaman güçlü davranmamız da gerekmiyor. her zaman güçlü olmamız da.

ağlayarak, bağırarak, dağıtarak da atlatabiliriz bazı şeyleri. birilerinin kırılmasını kendimizden fazla umursamadan da ilerleyebiliriz bazı anları. önce ben diyebiliriz biz de. insanlar bunu bencilce yapabiliyorken, biz nezaket içinde dahi yapabiliriz bunu.

kendimizi, gücümüzü küçük görmemeliyiz. kendimizi tek görmemeliyiz. birileri için anne/baba, kardeş, abla/abi, dost, kuzen, arkadaş, hala/dayı/teyze, komşu ve daha nice sıfatlardayız. her biri için farklı şeyler ifade ediyoruz. anlamlara sahibiz. öylesine değiliz.

önemliyiz. bunu hissetmeli ve hissettirmeliyiz. her yeni güne, tertemiz düşünceler yüklemeliyiz. kötü düşünceleri ve olumsuz enerjileri hayatımıza çekmeyi bırakmalıyız. düşüncelerimizin berraklığından başlamalıyız huzur için adım atmaya.

nefes almalıyız mesela. alışkanlıktan değil. doya doya ve derin nefesler almalıyız. bu hayattan zevk almamızı sağlayacak, harika nefesler almalıyız.

ve kendimize inanmalıyız sayın yazarlar. bazı şeyler hakkında konuşmak benim haddime değil ya da bazı yerlerde ne yaşım ne de yaşantım yeter akıl vermeye.. ama hissedebiliyorum, bazılarınızın neler yaşadığını nelerle mücadele etmeye çalıştığını ve nasıl karamsarlıklara kapıldığını hissedebiliyorum.

bundan 10 ay önceki tanımımda hiç kimseyi tanımıyordum ve tanışacağımı da düşünmüyordum. şu an ise çok olmasa da harika insanlarla sohbet etme şansım oldu. cümlelerinde kendi düşüncelerime rastladığım yazarlarla karşılaştım. ortak hislerde buluştuklarım oldu. birinizin bile hayatında en ufak bir etkim olduysa benim için başarıdır bu.

sizden ricam gülümsemeyi hayatınızdan eksik etmeyin. kimseden gülümsemenizi esirgemeyin. sokakta gördüğünüz alelâde bir köpek/kedi dahi muhtaç sizin o gülümsemenize.

dünyamız için uğraşan ve her sabah kalkıp sokakları temizleyen "çöpçü" dediğimiz o abilere/ablalara kolay gelsin demeyi çok görmeyin.

teşekkür etmekten çekinmeyin ama aynı oranda da abartmayın. teşekkürünüzün kıymetini yitirmeyin.

kalbinizin size en ağır geldiği dönemlerde dahi ferahlayacağınız o yakın anı hayâl edin. hiçbir şey sizden önemli ve değerli değil.

eğer cümlelerimle sizi sıktıysam hoşgörünüze sığınıyorum. düşüncelerinize, hislerinize değmeyen bir yazıyı okumuş bulunduysanız da vaktinizi çaldığım için affola.

sizleri seviyorum. ve kocaman sarılmalar yolluyorum. *
devamını gör...

gelecekte evleneceğimiz kişiye söylenecekler

seni bulana kadar çok kişiyi sen sanıp hareket ettim. fazla güvendim, fazlaca güvenim kırıldı.
dümdüz pürüzsüz yollardan değil sürekli kendi etrafında dönen, çukurlu, çamurlu ve leş gibi yollardan geçip geldim sana.
doğru yol ayrımını bulana kadar yaşımı 45 edip durdum.

karşında genç görünmek için hep en güzel gülüşlerime çalıştım. nasıl gülümserim nasıl neşeli dururum diye düşünürüp durdum.
çok defa düştüm dizlerimin üstüne ama ağlamam acıdan olmadı hiç. düştüğüm için kızdım kendime. kızdığım için ağladım.

sinirle dolup taştım her seferinde.
yollar hiç sana çıkmayacakmış gibi uzanıyordu ve ben seni hiç bulamayacakmışım gibi düşünmeye başlamıştım artık.

hayatıma aldığım insanlara sensin gibi baktım. evleneceğim insan diye baktım. hiçbiri bana senin verebileceğin sevgiyi vermedi.

benim baktığım gibi bakmadı bana. samimi bakmadı. istediğim gibi sevilmedim hiç.
konumumu sevdiler, bedenimi sevdiler, etrafa yaydığım düzgün izlenimi sevdiler, saflığımı sevdiler ama kullandılar, beni hiç sevmediler..

beklediğim sevgiyi bulamadım hiç. benim sevdiğim gibi sevsin biri beni artık diye düşüne düşüne yordum kendimi.
kendimden çok taviz verdim. çizgilerimi aştım. sevgi anlayışımı değiştirmeye çalıştım.

ince düşünmemeye, hassas davranmamaya çalıştım. beceremedim..
kendim gibi olmayı bırakmaya çalıştım, beceremedim.
seni bulmayı beklemeyi bırakmak istedim, beceremedim.

hatalarımın hiçbirini yapmamış olmayı dilerdim ama seni bana getiren onlardı belki de.
sen, gelecekte evleneceğim kişi olmak zorundasın. çünkü son çıkmazsın. son şanssın.
kafasını göğsüme koyup huzur bulduğum tek insansın.

gözlerine baktığımda ruhumun en ücra köşelerine kadar ulaşabilen tek insansın. bu şeffaflığın korkutmadığı tek insansın.

aynaya bakıyormuşum gibi hissettiriyorsun bana. kendi saflığımı, kendi aptallıklarımdan gelen olgunlaşmayı, kendi hayallerimi görüyorum sende.

hayatımın bir köşesinde olduğunu bile bilmeden, varlığını onca yıl nasıl sürdürdün ve bizim yolumuz nasıl bu denli uyumla kesişti inan hiç bilmiyorum. sadece varlığının güzelliğini biliyorum. sen, hiç eksik olma.

iyi ki geldin. hep burda kal ruhumun dengi.
devamını gör...

ölmeden önce yapılacak bir şey

bana zarar vermiş olan tüm insanları bir araya toplayıp hepsinin gözlerinin içine bakarak nefret kusmak istiyorum.

zamanında sevip söyleyemediğim herkese sevdiğimi söylemek istiyorum. ilkokulda hoşlandığım çocuğu dahi arayıp "ben seni o zamanlar seviyordum" demek istiyorum. hiç bir şeyin, hiç bir duygunun içimde kalmamasını istiyorum.

çöp arabasının arkasında 2-3 tur atıp sonrasında çöpçü abilerle beraber çöp toplamaya yardım etmek istiyorum. kokusu umrumda değil.

bir kitap yazmak istiyorum. ne hakkında bilmiyorum ama bu küçüklük hayalimdi hep.

bir radyo programı sunmak istiyorum.

bir araba alıp onunla ağaca/direğe çarpmak istiyorum.*

akıl hastanesi ziyaret etmek istiyorum. oradaki insanlarla güvenli bir alan içerisinde vakit geçirmek istiyorum.

çocuk esirgeme kurumu/sevgi evi ziyaret etmek istiyorum. çocuklarla vakit geçirmek, onlara sarılmak istiyorum.

silah kullanmayı öğrenmek ve silahların hepsini bilmek istiyorum.

çoook zengin olmak istiyorum. para sıkıntısı çeker miyim diye düşünmeden insanlara hediye almak istiyorum. meblağlarını umursamadan, içimden ne geliyorsa. tanıdığım tanımadığım herkese bunu yapmak istiyorum.

ülkemin tüm şehirlerini gezdikten sonra dünyayı dolaşmak istiyorum. her yerden güzel arkadaşlar edinmek istiyorum. hatta her gittiğim yere bir faydam dokunsun istiyorum.

kendime ait bir yayla evimin olmasını istiyorum. kafam her attığında oraya çıkıp ağzıma geleni sayıp bağırarak rahatlamak istiyorum.

bu dünyaya adımı kazımak istiyorum. anılmak istiyorum. öyle ders kitaplarında geçmeme, biyografimin yazılmasına gerek yok. hiç yoktan bir hayratım bile olsa olur, benden buraya bir iz kalsın istiyorum. birileri beni gülümseyerek ansın istiyorum.

ve çok yaşamak istemiyorum. ama öldükten sonra tüm çevremi izlemek mümkün değilse eğer hayal kırıklığına uğrarım.*

23.03.2024 düzenleme ve eklemesi,
artık bu dünyaya adımı kazımak istemiyorum. öyle hatırlanma gibi büyük dertlerim de yok. hiç kimsenin hatırında kalmasam da olur.

aslında öyle büyük büyün isteklerim de yok artık.
bir yuvam olsun, huzurlu bir ailem. burnu bana benzeyen, saçları kıvırcık yanakları ısırmalık, gözleri bal rengi dünyalar tatlısı bir kızım olsun.

yine de çok yaşamak istemiyorum. sevdiğim hiç kimsenin ölümünü görmeden öleyim istiyorum.

mesela artık insanlara karşı ölüm var diye yaklaşmıyorum. sanırım olgunlaştım.
devamını gör...

normal sözlük yazarlarının karalama defteri

kendimi ufacık hissediyorum. minnacık. böyle sanki küçülmüşüm küçülmüşüm o kadar küçük olmuşum ki rüzgar estiğinde insanları rahatsız eden o küçük polenler kadarım.

görülmüyorum, önemsenmiyorum sanki. öyle geçip gidiyorum önünüzden fark etmiyorsunuz bile. anlaşılmak istiyorum diye yanaşıyorum da sanki elinizle itiyormuşsunuz gibi.

sevdiğinizi söylüyorsunuz, neden hissetmiyorum? neden kendimi fazlalık hissediyorum. neden olmasam daha huzurlu olacakmışsınız gibi geliyor bana? neden insanlar beni tanıdıktan bir süre sonra önemsemiyor? neden sadece ben uğraşıyormuşum gibi geliyor bana?

bugün çok ağır hissediyorum bunu. yürümek istiyorum. yürürken ağlamak istiyorum. kalbimin tüm huzursuzluklarını yıkamak istiyorum. kendime ağır gelmemek istiyorum. sonsuz yürümek istiyorum. yürüdükçe her şeyi halledebilecekmişim gibi hissetmek istiyorum.

öyle yorulayım ki yürümekten ayaklarım acısın. ayaklarım acıdan sızlasın. kopartıp atmak isteyeyim ayaklarımı. öyle ağlamak istiyorum. vücudumdaki tüm suyu gözlerimden çıkartmak istiyorum.

huzurlu hissetmek istiyorum. önemsendiğimi kendi çabalarımla anlamak yerine ufak tavırlarla hissetmek istiyorum. bir şeyleri elde etmek için uğraşmak istemiyorum. bir şeyleri hissetmek için, yaşamak için bana bahşedilmesi için uğraşmak istemiyorum.

yoruldum öyle çok yoruldum ki yürümek istiyorum. hiç durmadan yürümek ve ağlamak istiyorum. ankara'nın altını üstüne getirmek istiyorum. insanlara bağırıp çağırmak istiyorum. ayaklarım parçalanırcasına yürümek istiyorum.

en güzeli de bundan kimsenin haberi bile olmayacak. hissetmeyecekler. anlamayacaklar. çünkü belli bile olmayacak. şimdi şu kaldırımın kenarından kalkıp anlamadan geldiğim o uzun yolu geri yürüyeceğim. dinlediğim şarkının sözlerine odaklanırken ne kadar hızlı yürüdüğümü de anlamayacağım.

şanslıysam eğer, belki yolda 1-2 damla gözyaşı akar. biraz olsun rahatlarım belki. sonra geçer. yürürüm, yürürüm. sonra hiçbir şey olmamış olur. hem zaten hiçbir şey olmadı ki? gülümserim. güzelce gülümserim.

hiçbir şey olmamış olur, yine sabah erkenden kalkarım. sıradan bir gün olur yine. belki gün içinde güldürürüm yine birilerini. ben de gülerim. insanların gülmesini izlerim. gülümsemelerini anlamlandırmaya çalışırım. çözmek için uğraşırım. kafamı buna yorarım. kendime çevirmem düşüncelerimi.

sonra,
sonra akşam bir film açarım. duygusal bir film. hep yaptığım gibi, filmi izlerken karakterlere empati yaparım. odaklanırım. belki ağlarım. ağlarsam iyi hissederim. hafiflerim.

acaba büyür müyüm? kendimi belli edecek kadar büyür müyüm? her neyse işte..

açmakta zorlanırım insanlara kalbimi, kırgınım.
devamını gör...

ölüm

bazen uzun uzun ölümü hayal ediyorum. bazen kurguluyorum. kafamın içinde kendimi öldürüyorum. intihar(lar) ediyorum. insanları katlediyorum. bazılarını beş parçaya ayırıyorum, bazılarını parçalara ayırmaya bile değmiyor. hayâl kurma yetimi kaybetmiş olmama rağmen öyle güzel düşlüyorum ki ölümü, ürküyorum.

kendi ölümüm gözümü korkutmuyor, aksine garip bir heyecan kaplıyor içimi. merak ediyorum. neler olacak? bir şeyler karaladığım defterimi okuyan olacak mı? kumbaramı ne yapacaklar? sosyal medya hesaplarımı nasıl kapatabilirler? terliklerim ne kadar sürede çürür? bedenim ne kadar zaman sonra yok olur?

bir de şey.. arkamdan çok üzülürler mi?
acaba ne zaman unutulurum.. ne zaman silinir adım bu dünyadan tamamen? beni tanıyan insanların hepsi öldüğünde hiç vâr olmamış giibi mi olacağım?

her konuda aşırı ince ve düşünceli olan ben, bu konuda bencil davranmak istiyorum. sevgili tanrım lütfen hiçbir sevdiğimin ölümünü gösterme bana. hepsinden önce al beni yanına. onlara bu acıyı yüklemek istemem bencilce biliyorum ama bir kere olsun sadece kendimi düşünerek diliyorum bunu. lütfen benden önce ölmesinler.

23.03.24 tarihli ekleme,
adımın silinmesi, hatırlanmama gibi kaygılarım artık yok. diğer tanımlarda da belirttiğim gibi, uzun yaşayacağımı hâlâ düşünmüyorum ve hâlâ sevdiğim tüm insanlardan önce ölmek istiyorum.

ve artık insanlara ölüm var hassasiyetiyle yaklaşmıyorum çünkü bu ölüm sadece bana yok. bunu öğreneli uzun zaman oldu.

hâlâ ara ara ölümü düşlüyorum. ben öldükten sonra insanların hayatlarını merak ediyorum. evet anılmak ya da hatırlanmak gibi kaygılarımı yitirdim ama yine de merak ediyorum.

hiç eksikliğim hissedilecek mi acaba? yokluğum acı verecek mi mesela insanlara? gülümsememi, bitmeyen o neşemi, enerjimi özleyen olacak mı?

beni sevmeyen insanlar ne diye anarlar beni acaba?
kimseye bir kötülüğüm de dokunmadı aslında. iyi insan olmak gibi dertlerim vardı benim. hep iyi gelmeye çalıştım herkese. kendime gelemedikçe size iyi gelmeye çalıştım. kendime yapamadıkça sizde buldum başarmayı.
fark edeniniz oldu mu acaba?

aslında hayatımın en sorunsuz ve huzurlu dönemlerini yaşıyorum şu anda. aktif bir sorunum yok. kalbimi, beynimi yoran hiçbir derdim yok.
buna rağmen çocukluk fotoğrafımı görünce gelen ağlama isteğimi bastırıyorum sürekli.

birçok şeyi affetim ama hiçbirini kabullenemedim. hiç kimseye öfkem yok ama affetme büyüklüğüne erişecek kadar da olgunlaşamadım.
devamını gör...

ailenin en büyük çocuğu

ilk çocuk olmak nasıl bir duygu derseniz. 10 yaşıma kadar da tek çocuktum. annemin karalama defteri ve psikoloğu olarak büyüdüm. aslında hâlâ daha öyleyim. babamı ise olgunlaştıran kişiydim. sülaledeki ilk kız torun. ne havam vardı ama be!

3 yaşlarında algıları bir şeyleri çözmeye ya da fark etmeye başladığında, annesinin gözünün kenarından gelen suların onun gibi keyfi olmadığını anlamıştı. ve sanırım parmaklarının o suları sünger misali temizlemesi gerekiyordu. gerekeni muntazam şekilde yapıyordu.

5-6 yaşlarında mevzu artık akıl vermeye bile gelmişti çünkü annenin aklı ona yetmiyor gibiydi. anne bayılıyordu ve 5 yaşındaki o kız her seferinde başında ağlayarak nolur ölme diye dua ediyordu. panik ve korku tüm bedenini her seferinde aynı yoğunlukta sarıyordu.

7 yaşına geldiğinde o kadar bencildi ki annesi bayıldığında üfflemeye ve rol yaptığını düşünmeye başlamıştı. kendine kızıyordu. ama annesi ona kızdığında sürekli "bilmem kaç güne ölürsem senin yüzünden" diyordu. geceleri ağlayarak annem ölmesin diye dua etse de gündüzleri ona çok sinirliydi.

8 yaşındayken ailesini kaybetme tehlikesi yaşadı. onlara yine sinirliydi çünkü ölümün kıyısından böyle dönmüşken en az hasar alan kendisiydi. ve eğer onlar ölseydi, ailesinden geriye ona hiç bir şey kalmayacaktı. yalnız kalacaktı.
kardeş istiyordu.

9 yaşında anne ve babasını yanına çağırdı ve şöyle dedi "siz o kazada ölmüş olsaydınız hiç kimsem kalmayacaktı. bir kardeşim bile yok. sizden geriye bana kalabilecek bir şey istiyorum. bana ya kardeş yaparsınız ya da köpek alırsınız."
konuşması çok etkili olmuş olacak ki 10 yaşında bir kız kardeşi oldu.

sancılı bir ablalık. becerebiliyor mu acaba?
anne ruhsal olarak iyi mi? baba olgunlaşabildi mi tam anlamıyla?
çok çabalamalı. ailesine iyi gelmeli. anne baba arasında köprü olmalı. kardeşi dinlemeli ve anlamaya çalışmalı. sorumluluk? kocaman insanların psikolojik sorumluluğu?
devamını gör...

yazarların yaşlandıklarını hissettiği ilk an

bundan yıllar yıllar önce saçma sapan bir oyunda tanıştığım bir arkadaşımla birbirimize verdiğimiz bir söz vardı.
o sözü verirken 16 yaşındaydım o ise 18 idi.
üstelik birbirimizi hiç görmemiştik bile.
bugün ise bunu karşılıklı çay içerken gülerek hatırladık.
o sözünü gerçekleştiriyor. kendisiyle gurur duyuyorum.. ben?
ben ne zaman bu sözün sorumluluğu altına girecek kadar büyüdüm? yaşlanıyorum diyemem ama büyüyor olmak beni ürkütüyor..
devamını gör...

yazarların yastığa kafasını koyduğunda düşündükleri

bu ara kendimi çok sorguluyorum ve garip hissediyorum. işe yaramaz biriymişim gibi geliyor. geleceğim olacak mı yoksa 1 dakika sonra ölecek miyim diye düşünüyorum. bu hayata adımı kazıyabilecek miyim yoksa tanıdığım herkes öldüğünde hiç var olmamışım gibi silinecek miyim? birileri beni hatırlayacak mı ben öldükten sonra da, adım iyi şekilde mi anılacak yoksa kötü mü ya da etrafımdakiler beni gerçekten seviyor mu yoksa her şey çıkar ilişkisi mi? acaba diyorum kötü biri miyim? çok mu kötüyüm? kendimi mi kandırıyorum? iyi biri olduğumu mu sanıyorum? kendi kötü algımdaki insanlar gibi biri miyim tanıdıklarıma göre? ya da iyi bir arkadaş mıyım benden memnunlar mı? sevgilimi hiç bıktırdım mı acaba hiç pişman oldu mu benimle olduğu için keşke dedi mi? üzülürüm diye belli etmediği oldu mu ya da onu sıktım mı? çok merak ettiğim için endişelendiğim için hiç sıkıldı mı.. annem benimle gerçekten gurur duyuyor mu? onu gururlandırabiliyor muyum? istediği gibi biri olabildim mi? kardeşimin gözünde nasıl bir ablayım, ona yetebiliyor muyum? kimseyi kırdım mı? birilerinin üzülmesine sebep olup fark etmeyecek kadar bencil miyim? hayatlarında hiç vâr olmamış olsaydım daha mı mutlu olurlardı?..
devamını gör...

gereksiz pozitiflik

canlarım ciğerlerim sizi belki hayatımda hiç görmeyeceğim ama hepinize bir şeyler söylemek istiyorum.
hepimizin farklı hayatları bambaşka acıları var, hepimiz bir sürü zorluk çektik meşakkatli yollardan geçtik.
demek istemiyorum ki herkes acı şeyler yaşadı geçim sıkıntısı çekti diye. ayırt etmeksizin herkesin kendine göre dertleri olduğunu ve kendine göre derman aradığını biliyorum. insan bilmediği acıya merhem olamaz. görmediği dertten sorumlu tutulmaz. ve herkesin sorunu kendine büyüktür, acı yarıştırılmaz.

bütün insanların değerli olduğunu düşünen kendine polyanna biriyim bu yüzden hepinizin çok çok değerli olduğunu bir kere daha söylemek istiyorum. sen, her kim isen çok değerlisin. ailen için çok değerlisin. arkadaşların için, sahiplendiğin hayvan için, selam verdiğin bakkal için, gülümsediğin rastgele bir çocuk için. kayıplarına rağmen ayakta kaldığın için kendine çok değerlisin.

umutsuzluğa kapılma lütfen, en yalnız hissettiğin anda bile kendin vardın. kendine küsme. kendini hor görme. her şey yoluna girdiğinde de batırdığında da yine sen senin yanındasın.

sen her kim isen iyi bir şeyler yapıyorsan, kimseyi kırmamak için özen gösteriyorsan, birileri için çabalamaktan ve iyi olmaktan gocunmuyorsan seni seviyorum. iyi ki varsın. her günün aydın ve her gecen güzel huzur dolu rüyalarla olsun.

t:yazarların gereksiz pozitif olduğu durumları yazacakları, bu durumun neler olduğu hakkınds fikirlerini belirteceği başlıktır.
devamını gör...

semt besteleri

t:stüdyo yüzü görmeden, tribünde yaşanan hislerin tamamen doğaçlama olarak yazılmış bestelerdir.*

tam spotify açmışım slow şarkı dinlemek çekmiş canım, akışta semt besteleri listesi. mecbur dinliyoruz..
liste yapayım madem size napalım.
bilir misin sen biber gazınıı
taylan kaya-mektup
demlenirken lamba altında
paslı bıçak(beşiktaş)
efsanelerden,aşkı tarif et bana..
karanlık sisli bir izmit gecesi
sevdiğim allah belanı versin(beşiktaş)
artık ben içmiyorum
efsanelerden,elveda-yusuf gölçek
içiyorum bu gece
arka mahalle
sensiz ben yaşıyamıyor..
duydum ki yüzükleri takmışsınız dün gece
birini seviyorum(teksaslı ibo)
aklıma bu kadar geldi diyecektim ki, maşallah maşallah.. **
varsa bildikleriniz ekleme alırım
devamını gör...

bir mektup kırılganlığında

baharlarımızı çaldılar sevgilim
bize mevsimin kışı kaldı.
bu yüzden sana yolların çıkmaz sokaklara vardığı
yerlerden yazıyorum.
buralarda sokak lambası yok, evler eski.
bir sözden ötekine bütün sözlerde pis bir küf kokusu var.
senin yanına gelmek ne mümkün, köşe başlarını tuttular.
elin başka ele düştüğünden beri
duvarlara yazmaz oldu mahalledeki çocuklar,
pencere kenarı çiçekleri soldu,
rafa kalktı sevdalar.
çorak topraklardan ince bir sızı gibi akıyor
inandığım her şey.
bu memlekette artık kimse eskisi kadar güzel değil
ben de kapattım televizyonu, duvarlara bakıyorum
duvara bakmak güzel sevgilim duvarlara sarılmak da.
tam bi' deli cesareti şu tutunma çabam anlayacağın.
oysa doğduğum andan beri bi' kavganın içindeyim.
milim milim yanıyorum otobüs duraklarında.
hatta kavruluyor içim kavrulmasına da ilacı yok, çaresi yok.
çünkü çarelerimizi bile çaldılar sevgilim.
çarelerimizin yanında umutlarımızı da.
yine de bu deli ayazda büyük itinayla atlıyorum yarıklardan.
sırf düşmemek için yokluğa, sırf düşünebilmek için seni bir sabah daha.
biliyor musun, senin köşeyi dönüp gelmediğin her gün gamlı bi' kuş öttü komşunun çatısından.
ve kursağıma oturdu son lokması yaşamanın.
bu yüzden kapısını iki kere kitledim sevmelerin,
sımsıkı örttüm perdelerimi,
açmadım kimseye de bir daha.
mutlu olabilme ihtimalimizi çaldılar sevgilim,
bize sonun en acılısı kaldı.
çay bahçeleri boş, parklarda köpekler aç, yeni köprü yapıyorlarmış.
etrafından dolaşıyorum bir yere varmanın.
yolları uzattım, zaman elimde lastik misali.
toprağa basmayalı bi' ömür geçti,
koynunda boylu boyunca uzanıp bir denizi izlemeyeli.
nedendir bilinmez..
dizin, başka dize değdiğinden beri
sanki parmağımın ucunda küçük bi' kıymık,
battıkça batıyor
bir türlü de çıkmıyor.
acısı derinlere indi.
ama üzülme alıştım, o kıymıkla yaşamaya.
alışılıyor sevgilim.
alışılıyor tüm bunlara.

geçici heveslerimiz olmasa iyi insanlardık aslında.

t: nazlı başaran şiiri. **
devamını gör...

değişik isimleri olan müzik grupları

(bkz: geceyi kurtar)
(bkz: kaç canım kalmış)
(bkz: kutup ayısı ve penguen)
(bkz: budabiz)
(bkz: kaldık böyle)
(bkz: deyim yerindeyse)
(bkz: dört dört iki)
(bkz: kendimden hallice)
(bkz: her neyse)
(bkz: ne var ki)
(bkz: yol boyunca)
(bkz: evden uzak)
(bkz: boş kemikler)
(bkz: kayıp nesil)
(bkz: bulvar)
şimdilik aklıma gelenler bunlar diyeceğim ama fazla bile olmuş..
devamını gör...

öz eleştiri

kendimi tokatlamamı sağlayan ufak bir durumdan dolayı buraya tanım girmeye karar verdim. başkasının beni yapıcı cümlelerle eleştirmesine bayılırım.* şimdi kendimi eleştirme zamanı.

sorun 1. her şeyi çok fazla kafaya takıyorum.
sorun 2. insanlara fazla samimi davranıyorum.
sorun 3. herkesten benim gibi davranmasını bekliyorum.
sorun 4. insanlara tahammül seviyem çok düşük.
sorun 4. kestirip atıyorum.

her şeyi çok fazla kafaya takıyorum.
herhangi bir durumu kendime hayatı zindan edecek kadar büyütüp kafama takabiliyorum bazen.
aslında ufak bir şey, çözülmesi çok zor değil ama bir bakıyorum tüm günümü bu ufacık şeye harcamışım. kafamı tamamen buna yormuşum.
üstelik bundan dolayı da üzerimdeki agresifliği etrafımdakilere yansıtmışım. ne kadar dikkat edersem edeyim bir şekilde onlara hissettirmişim..
bunu aşmam gerekiyor. çünkü çekilmez olabiliyorum.

insanlara fazla samimi davranıyorum.
karşımdaki kişinin cinsiyeti umrumda olmadan samimi yaklaşıyorum. tavrımı ve kendimi başta belirtiyorsam yanlış anlaşılmam, buna mahal vermem diye düşünüyorum.

eğer karşımdaki kişi kız ise bu durum sorun teşkil etmiyor zaten ama erkek ise ekstra tavırlarıma dikkat etmem gerekse de kendi kafamda o kişiye karşı bakış açım belli olduğundan ve değişmeyeceğinden o kişinin de bana karşı hep öyle yaklaşacağını düşünüyorum.
insanlara karşı ben nasıl hissediyorsam onlar da öyle hissediyordur gözüyle bakıyorum.
bir erkeğe samimi davranıyorsam eğer bu ondan hoşlandığım, umut vermeye çalıştığım için değil onu kardeşim gibi diğer kız arkadaşlarım gibi gördüğüm içindir.

nasıl kız arkadaşlarım gözüme o gün güzel göründüyse "çok güzel olmuşsun" diyorsam, erkek olana da "len çok yakışıklı olmuşsun" diyorum. sevdiğim insanlara onları sevdiğimi söylüyorum. birine seni seviyorum demek için illa ona karşı duygusal bir şey beslemen gerekmiyor düşüncesindeyim. sevgimi göstermekten çekinmiyorum. yanlış anlaşılabileceğim ihtimalini düşünmediğimden dolayı. yani bu da diğer sorunu doğuruyor.

herkesten benim gibi davranmasını bekliyorum.
ben nasıl yaklaşıyorsam onlar da öyle yaklaşsın bekliyorum. bir sorunu olduğunda bunu o kişiye söylemekten asla çekinmiyorum. onunla ilgili bir sorunum varsa bilmesi gerekiyordur. ve karşımdaki kişinin de benimle sorunu varsa gelip bana söylemesini bekliyorum. söylemiyorsa yoktur diye düşünüyorum.
bu da zaman zaman umursamaz görünmeme sebep olabiliyor. halbuki öyle değilim sadece benim gibi davranmalarını bekliyorum.
ben nasıl yaklaşıyorsam öyle yaklaşsınlar istiyorum. kimseye karşı dikkat etmem gerekmesin istiyorum.
öyle bir dünya yok biliyorum ve bu huyumu törpülemem gerekiyor. can sıkıcı olabiliyorum.

insanlara tahammül seviyem çok düşük.
eskiden kimse kırılmasın üzülmesin diye kendinden yiyen biriydim ve bunu düzeltmeye çalışırken çok abartmışım.* biri bir şey anlatırken eğer boş geliyorsa bana ya da dikkatimi çekmiyorsa dinliyormuş gibi görünmeye gerek duymuyorum. dinlemiyorum ve bunu tavrımdan anlayabilecek seviyede oluyor mimiklerim. he eğer anlamıyorsa da bunu belirtiyorum. "kafamı bu konuya yoramıyorum şu an, kusuruma bakma" diyerek yapıyorum tabii.

bunu yapmadığımda ya da yapamadığımda veyahut yaptığım hâlde devam ettiğinde kişi, orayı terk etmek istiyorum, hiç açıklama dahi sunmadan. kalkıp gitmek ya da ordan yok olmak istiyorum. veya sus demek istiyorum. "ne kadar anlamsız konuşuyorsun, sus artık." diyebilmek istiyorum. bu duruma nasıl geldim bilmiyorum ama zaman zaman çok yoğun bir şekilde istiyorum bunu.

kestirip atıyorum.
3 sorun öncesine dönmemiz gerekiyor bu konuda. insanlarla samimiyetim devam etmeksizin anlık samimi yaklaştığımı söylemiştim. eğer bu durumun bana olumsuz bir getirisi olursa ya da olacağını hissedersem karşı tarafın ne hissedeceğini düşünmeden ciddi ve katı bir şekilde tavır koyuyorum. eğer bu tavrımı dikkate almazsa iletişimimi koparıyorum. açıklaması, derdi, sebebi umrumda olmuyor. 2.ye tekrar ediyorsa bu onun tercihidir diye düşünüyorum.
bu duruma düşmek isteyeceğim son şey bile değil..

___
insanlara yardım etmeyi, onları dinlemeyi çok seviyorum. o kadar sıkıntılı ve kaprisli ortamlar içerisinde bulunuyoruz ve o kadar narsist, bencil, kibirli insanlarla muhattap olmak zorunda kalıyoruz ki ben onlardan biri olmak istemediğim için, biri bana bir şeyler anlatırken ön yargısız yaklaşabilmek istediğimden dolayı bu şekilde davranıyorum.

tanımadığım bir insanın önyargısını, öfkesini almak istemiyorum o yüzden de kendi ciddi sandığım karakterimin aksine fazla yakın davranıyor(muş)um.
bu durum da yanlış anlaşılmama sebep olabiliyormuş.
insanlara umut verebiliyormuşum bu şekilde.
böyle davranarak karşı tarafın ne hissedeceğini umursamadan yaklaşmış oluyormuşum.
ve benim bunu kendimde düzeltmem gerekiyor.
olgunlaşmam, büyümem gerekiyor.
kendimden özür dilerim. halledeceğim.
devamını gör...

intiharla tehdit eden sevgili

acilen uzaklaşılması ve ne hâlin var gör denilmesi gereken sevgilidir. eğer böyle bir durumla karşı karşıyaysanız lütfen vicdan yapmayın. eğer varsa tanıdığınız bir yakını ona ulaşın ve diyin ki "kızınız/oğlunuz/arkadaşınız vs beni rahatsız edip intiharla tehdit ediyor lütfen benden uzak tutun"

emin olun 1 gram samimiyeti kalmamıştır o kişinin ve sizin onu iyileştirme şansınız yok. kendine saygısı olmayanın size hiç olmaz, teşekkürler.
devamını gör...
devamı...

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim